16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 16 MAYIS 2010 / SAYI 1260 Türkiye’de medya sektörü erkeklerin elinde. Doğal olarak bu habere bakış açısına ve kullanılan dile de yansıyor... Medya kadın yöneticiye kapalı DENİZ ÜLKÜTEKİN PINAR TARCAN* ürkiye’de kadın olmak zor; burası açık bir gerçek, türlü ayrımcılıklar, önyargılar ve toplum baskısıyla mücadele etmek anlamına geliyor. Peki tüm bu engelleri ortaya çıkarmada tek başına değilse de önemli rol oynayan medyanın içinde kadın olmak? İstatistikler medya sektöründeki kadın nüfusun hiç de azımsanmayacak boyutta olduğunu söylüyor. Ulusal yayın yapan kurumlarda çalışan kadın sayısı erkeklerin yarısı kadar, ama başka sektörlerle kıyaslarsak bu hiç de fena bir rakam değil. Ancak konu iş statüsüne gelince asıl fark ortaya çıkıyor. Medya sektöründe yöneticilik yapan kadın sayısı erkeklerin beşte biri bile değil. Bu sonuçların sebepleri üzerine en iyi konuşacak isimler medyada çalışan kadınlardı. Onlar istatistikler kadar umutsuz değiller. Bir önceki kuşaktan daha şanslı olduklarını düşünüyorlar ama iyi niyetli bile olsa yaşadıkları ayrımcılıktan şikâyetçiler. T Muhabirliğe nasıl başladınız? Dış haberler muhabiri olarak başladım Star gazetesinde. Öğrencilik yıllarında L’Officiel ve Türkiye Kitap dergisi için röportajlar yapıyordum. Gazete Habertürk yayın hayatına başlamadan başvurdum. Türkiye zaten bana göre dünyadaki en ilginç ülkelerden biri. O yüzden dış haberlerde değil de bu kez haber merkezinde çalışmak istedim. Mesleğe başladığınızdan beri kadın olarak yaşadığınız sorunlar var mı? Bizim jenerasyonun daha şanslı olduğunu düşünüyorum. Yeni kuşak kadın gazeteciler olarak daha özgürüz. Ancak tabii ki gerek haber kovalarken karşılaştığımız insanlarla gerekse önyargılarla sorunlar yaşadım ben de. “kadın” ön tanımlamasından kurtulup sadece ‘gazeteci’ titriyle kalmak çok hoşuma gidiyor. O yüzden erkek meslektaşlarıma “bırakın, ne halimiz varsa görelim” demek istiyorum. Kadınların gazetelerin üst düzey kadrolarında çok yer bulamaması sizi mesleğin geleceğine dair umutsuzluğa düşürüyor mu? Gazetecilikte en yüksek rütbenin muhabirlik olduğunu düşünenlerdenim ve tam şu noktada çok mutluyum. Ancak gazetelerin üst düzey kadrolarında kadınlar dediğiniz gibi çok yer bulmuyor. Nurcan Akad dışında Türk basın tarihinde ulusal gazetelerden birinde genel yayın yönetmeni olarak görev yapan bir kadın olmadı. Oysa Suriye’nin önde gelen gazetelerinden Tishreen’in genel yayın yönetmeni koltuğunda şu an Samira alMasalmeh oturuyor. EDA SOLMAZ* Medya sektörüne nasıl girdiniz? 2004 yılında klip yönetmeni Murad Küçük’ün asistanı olarak medyaya ilk adımımı attım. Üniversitede sinema okumama rağmen Vatan gazetesi hafta sonu eklerinde kültür sanat editörlüğü yapıyorum ve genellikle müzik sektöründen insanlarla röportajlar yapıyorum. Medya sektöründe şu ana kadar kadın olarak yaşadığınız sıkıntılar var mı? Medya sektöründe kadın yönetici görmeniz çok zordur. Bu anlamda genç bir gazeteci olarak da bazen hayalleriniz gerçekleri görünce kısıtlanabiliyor ister istemez ama ciddi anlamda bir zorluğunu görmedim. Hatta kadın olduğum için bazen yaptığım röportajlar daha samimi bile olabiliyor. Çalıştığınız gazetenin ve diğer gazetelerin kadına bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Gazetelerde kadın olduğunuz değil de deneyiminiz ya da genellikle yaptığınız haber türleri ön plana çıkıyor. Ancak gazetelerde dikkatimi çeken bir diğer mevzu, güzel bir gazeteci kadınsan eğer imza fotoğrafın sanatçı ya da röportaj yaptığın kişinin yanında çekilen bir fotoğraf olması. Medyada çalışan kesimin önemli bir bölümünü kadınların oluşturmasına karşın yönetim ve karar verme mekanizması içinde yeteri kadar kadının yer almamamasını neye bağlıyorsunuz? Hafta sonu ekleri genellikle kadın odaklıdır. Ben de hafta sonu ekinde çalaştığım için çok erkeksi konular ile karşı karşıya kalmıyorum. Ama karar verme mekanizmasının erkek olması dengeyi sağlamakta bazı güçlükler yaratıyor. Sadece kadınları görsel bir obje olarak görmelerine neden olabiliyor. Aylık dergilerin ise yöneticilerinin kadın olması içeriğe ister istemez bir karizma kazandırıyor bence. G *Vatan Gazetesi Hafta sonu Ekleri KültürSanat Editörü GÜLNAZ CAN* Medyada çalışmaya nasıl başladınız? Hep gezmekle ve yazmakla ilgili bir işim olsun istedim. “Haberci” bu tanıma uyuyor. Bunu ortaokulda fark ettim. Aydın Doğan Anadolu İletişim Meslek Lisesi’ne, 17 yaşımda da CNN Türk Haber’de staja başladım. 5 yıl sonra Kanal 24’e geçtim. 3 buçuk yıl da burada geçti. Günlük hayatta kadın olarak yaşadığınız sıkıntıların mesleğinizde de var olduğunu gördünüz mü? Evet, mutlaka. Yine de medyada kadın çalışanın fazlalığı, pek çok başka sektöre göre daha açık bir topluluk oluşmasına sebep oluyor. Medya, kadın olarak kendine yer bulmanın nispeten kolay olduğu bir sektör. Fakat bundan medyada kadın olmanın bir artı olduğu düşünülmesin; benim görüşüme göre çoğu zaman değil. Medyadaki erkek egemenliği haberin izleyiciye aktarımına ne kadar yansıyor? Erkek egemenliğinden bahsedemeyeceğimiz bir yer yok. Fakat ben medyayı hem bir izleyici hem de çalışanı olarak bu konuda ikiyüzlü buluyorum. Çok fazla kadın çalışanı olan bir sektör. Kurumlara para getiren bölümler, medya satın alma ya da reklam departmanları da güzel ve iyi eğitimli kadınlarla dolu. Ama kadın yönetici sayısı çok az. Tuhaf bir tezat var. Hayatın çok alanındaki gibi medyada da kadınlar vitrinde, yönetenler erkek. Sadece bu durum haber dilini etkilemiyor. Dilinin zaten kendiliğinden bir erilliği var. Ama şunu da göz önünde bulundurmak gerekir; haber dili çok değişken. Ben haber kanallarının haber anlayışına alışığım; reyting kaygılı haberleriyse izlemekte bile zorlanırım. Onlar farklı bir strateji ile yapılıyor. “Şiddet ve seks satar” derler, biliyorsunuz. Burada da haberdeki şiddetin vurgulandığını, somut bir şiddet yoksa da dilde bunun yaratıldığını gözlemlemek zor değil. G * Kanal 24 Haber Spikeri Erkek meslektaşlarınız tarafından kadın olduğunuz için “koruma niyetli de olsa” ayrımcılığa uğradığınızı hissettin mi? Aslında böyle bir dosyanın hâlâ hazırlanıyor olması bile bir ayrımı işaret ediyor. Yani bu başlık altında aslında bir ayrımcılık yapılıyor zaten. “Koruma niyetli” ayrımcılık hissettiğim zamanlar oluyor. Mutlaka içinde olmak istediğim bir mitingden önce şefimin bir an tereddüt ettiğini gördüm, ama hevesimi görünce gülerek ‘git, git’ dedi. Eylemlerde ya da benzeri işlerde erkek gazeteci arkadaşlar da korumacı tutum sergileyebiliyor. Ama bunlar sevimli örnekler. Dediğim gibi daha şanslı bir kuşağız. Bazen de kadınlığını unutman gereken, koşturman, yere yatıp fotoğraf çekmen gereken anlar oluyor. İşte tam bu noktada Basının haber aktarma dilinde “erkeklere hitap eden bir dil” kullandığı açık. Sizce basında çalışan kadınlar da bu dilin etkisi altında kalıyorlar mı? Ne yazık ki hâlâ bir kadın kaza yaptığında haberler “kadın sürücü kaza yaptı” gibi olabiliyor. Burada da yazıişleri kadrosundaki kadınların, ayrımcılık akıllarından geçmese bile klişelere alışık olan erkek meslektaşlarının sağduyusu olması gerekiyor. Başka bir örnek vermek gerekirse, Gazete Habertürk’ün arka sayfasını yazıişleri müdür yardımcısı Nilay Örnek yapıyor. Habertürk’ün arka sayfa güzeli bazen erkek de olabiliyor. Özetle, kadın eli değince klişeler yıkılabiliyor, ezber bozuluyor. G * Gazete Habertürk Muhabiri Zihnin mülkiyetinde beden ihin ve beden arasındaki ilişki yüzyıllardır hem bilim adamlarının hem de filozofların konusu. Ayşegül Yarar da (solda) bu konuya kendince, resimleriyle yanıt arıyor. Yarar’ın yanıtlarını Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği Sanat Galerisi’ndeki “Zihnin Mülkiyetinde Beden” adlı sergisinde, 22 Mayıs’a kadar görmeniz mümkün. Bedeni var olduğu biçimiyle irdelemiyor Yarar. O, düşüncenin örselediği duygu bileşkelerinin ve bunların aklın hakimiyetinde yarattığı ironik karşıtlıkların peşinde. Yeni dönem çalışmalarında geçmiş ve gelecek arasındaki bağlantıları, evrensel temalara aktarırken, dilin varoluştaki önemini hiyeroglif yazıların tekrarıyla ve Z soyut mekanlardaki sembollerle gösteriyor bize. Ankara doğumlu Yarar. Gazi Üniversitesi Resim Bölümü’nü 1986’da Söbütay Özir’in Atölyesi’nden mezun olarak bitiriyor. 19941996 yıllarında Hacettepe Üniversitesi Resim Bölümü'nde Zahit Büyükişleyen ve Veysel Günay’dan özel öğrenci olarak Lisans üstü dersleri alıyor. “Zihnin Mülkiyetinde Beden”, onun ondördüncü kişisel sergisi. Günümüz toplumlarında pek çok bireysel ve toplumsal trajediye neden olan doğa ve kültür arasındaki gerilimi yansıtan sanatçı, çalışmalarında sadece insan ve doğa ilişkisini değil, insanın kendi doğasıyla olan ilişkilerini de sorguluyor. G UPSD Sanat Galerisi: Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği Maçka Demokrasi Parkı Sanatçı İşlikleri Şişli Evlendirme Dairesi yanı. Şişli /İstanbul C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle