16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 NİSAN 2010 / SAYI 1254 11 Dinleyin, derin bir nefes alın... eş yıldır albümünü bekliyordu sevenleri. “Yalnız” deyip susmuştu. İlkay Akkaya, sonunda suskunluğunu bozdu. Artvizyon’dan çıkan “Gelmedin Diye”, bu sesin adı. Demek istediklerini bağırmadan, ama kalplere dokunacak kadar sesli söylüyor. Ayrılıkların, yitirmelerin, acıların ardından çıkmış bir çalışma bu. Evet, hüzünlü, ama bir o kadar da umut dolu. “Benim açımdan çok zor zamanlardı” diyor, “Tuncay Akdoğan'ı kaybettikten sonraki iki yıl çok zor geçti. Yalnız’ım çalışmasına başladığımda da, babam rahatsızlandı, sonra onu kaybettim. Bir buçuk yılda beş kişiyi kaybettim ailemden. Haliyle insana bir geri çekilme, içe kapanma duygusu geliyor. Konserler devam etti, ancak kişisel bir ürün üretmek için zamana ihtiyacım vardı”. İki yıl önce kendi deyimiyle “yüzünü dışarı” dönebilmiş Akkaya. Belki de ondan sesinin hüznüne rağmen albümünü umutlu buluyor. “Bundan sonraki albümüm” diyor, “daha umutlu, tempolu, coşkulu olacak gibi hissediyorum”. Albümün temelleri Almanya’da Kızılırmak'ın elemanlarından Cengiz Akataş’ın stüdyosunda atılmış, Aşk Dinmemiştir ve Bu Şehir parçalarıyla. Araya konserler girmiş. Bir yıl önce, tekrar tutmuş stüdyonun yolunu, bu sırada yeni duygulara yeni parçalar gelmiş. ESRA “Sanıyorum sesime AÇIKGÖZ yakıştığını düşündüğüm ve söylemek istediklerimi anlatan parçaları söyledim. Yaşadığım dönemle de ilgili olabilir, kendi parçalarım yarım kaldı hep. Onları bekletmeye karar verdim. Başka şair, besteci arkadaşlardan şarkılar aldım” diyerek anlatıyor bu süreci. İsimler mi? Yılmaz Odabaşı, Şükrü Erbaş, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Kürt ozan Cegerxwin... Jiyan yani Yaşam adlı Kürtçe parça sonuncu isme ait. Bir yandan açılımın tartışıldığı diğer yandan da milliyetçiliğin körüklendiği bir dönemde “Jiyan/Yaşam” üzerine söz söylemek önemli Akkaya için. Uzun aradan sonra tekrar Kürtçe söylemesi de bundan. “Kürtçeyi ilk söylediğimde çok başarılı bir telaffuzum yoktu, ancak bir dile yasak uygulanmasının insanlık suçu olduğuna inanıyorum. Bir Türk olarak bu onurumu kırıyordu. Bunu protesto etmek için söyledim. Zamanla geliştirsem de, Kürtçe üzerindeki engeller nispeten kalktıkça artık söylemem çok da önemli değil diye düşündüm. Çünkü dili de zedelememek lazım (gülüyor). Ancak Jiyan anlattığıyla beni çok etkiledi”. Jiyan’ı bir ninni olarak değerlendiriyor. Albümde, ikinci bir ninniyi ise yine başka bir dilde, Arapça söylüyor: Nemi Nemi. Hatay’daki konserlerde yıllardır Arapça söylemesini isteyenlere verdiği sözü yerine getiriyor bu parçayla. Başka bir neden daha var, Fransa’da yaşayan Lübnanlı piyanist Vassim Soubra. SELÇUK EREZ B Gelmedin Diye, İlkay Akkaya’nın son albümünün adı. Beş yıllık bir suskunluğu bu albümle bozdu Akkaya. Albüm onun için, geçtiği zor dönemden “yüzünü dışarı” dönme çabası. Hüzünlü, ama umutlu. Durup, hayat üzerine düşünmek için bir durak sunuyor. Zaten Akkaya’da şimdiler de bunu yapıyor. Yakında, farklı ülkelerden sanatçıların yer aldığı bir grupla konserlere başlayacak. “Türkiye’ye geldiğinde tesadüfen albümümü dinlemiş, tanıştık. Bir proje önerdi bana, Mısırlı bir utçu, Hindistanlı bir kavalcı, Senegalli bir perküsyoncu, Arap bir piyanist ve Türk bir solist olarak benim yer aldığım bir grupla, onun bestelerini çalacağız. Albümdeki, söz, müziğin Marsel Halife’ye ait olduğu, Ali Nafile ile düet yaptığımız Nemi Nemi bu ortaklığın ilk ürünü”. Bir albüm ve iki ninni... Niye mi? “Çocukların kişilikleri şekillenirken yaşadıkları acılar bence koca bir ömrü etkiliyor. Bilinçaltına attıkları korkular, yokluklar... En çok çocuklara yapılan zulüm ağır geliyor bana. Bu iki ninnide de çocuklara umut aşılayan, güzel bir uykuya hazırlayan sözler var. Nemi Nemi’de, portakal bahçesinden dönmesi beklenen bir baba, hayatın umut ekmekten daha zor olduğunu ama güzel olduğunu söyleyen bir anne var”. Albümdeki bütün parçaları sindire sindire okumuş Akkaya, ama ikisi var ki anlamı daha derin: Ayhan Orhuntaş’ın Vernike Korsakoff’lu bir arkadaşı için yazdığı “Şekerli Su” ve bestesi Ahmet Kaya’ya ait olan “Acılara Tutunmak”. “Ölüm orucunu, adına hayata dönüş denen ama yüzlerce insanın hayatının karartıldığı operasyonları İHD’nin yönetiminde olduğum için çok yakından yaşadım” diyor, “Sürecin dışına çıkınca kendi travmamı ve aslında ne kadar travmatik bir şey yaşandığını anladım. Bunu başkalarıyla da paylaşmalıydım. Bağırmadan, usul usul derdini anlatan bir şarkı oldu.” Acılara Tutunmak’ın önemi ise, dostu Ahmet Kaya’nın ölümünden sonra ilk defa onun bir parçasını seslendirmesi. Tarihte sünnet V kanalının sunucusu programı açtı: Bu gece konumuz “Tarihte Sünnet”tir... Doçent Rızkullah Bey de aramızda. Bu konuda konuşacak, III. Ahmed’in oğullarının sünnetinin bilinmeyen yönlerini de tartışacağız. Bilindiği gibi Arabistan’ın en eski sünnet kitabı olan “Uddat alnazik”i dilimize kazandıran Rızkullah Bey’in babasıdır ve bu eserin halen tek nüshası onda bulunmaktadır. Bende de Rıza Nur’un “Fenni Hitan” yani sünnet tekniği kitabı var. Önce size soralım Rızkullah Bey: Sünnet nedir, nasıl yapılır? Rızkul: Bir elle tutar, diğer elindeki kesici aletle şöyle bir vuruşta uçurursun! Bir sürü faks geliyor... Şunlardan birini okuyalım. Başlığında SCA yazıyor.. Bu ne demek? “Scientific Circumcisers Association” yani “Fenni Sünnetçiler Derneği”. Peki İnci Hanım şu faksı oku da dinleyelim. İnci: Şöyle demiş: Bu çok ciddi konuyu böyle işi bilmeyenlerle tartışmanızı kınıyoruz. Sünnet asla böyle yapılmaz. Böyle yapılırsa tüm erkek çocuklarımız sakat kalırlar. Sünnet, sünnet derisinin, açık ameliyat ya da özel bir çan kullanılarak kesilip alınması işlemidir. Kesilen yerdeki damarlar dikilir ya da dağlanarak kan durdurulur. İmza Fenni Sünnetçiler Derneği Başkanı Lütfü. Rızkullah Bey, bakın dernek başkanı ne diyor? Sizi suçluyor. Çok yanlış şeyler söylemekteymişsiniz. Söyledikleriniz yapılsa çocuklar sakat kalırlarmış. T Rızkul: Fenni Sünnetçiler Derneği Başkanı, işi maalesef siyasete döküyor! Bunu o mu bilecek yoksa bu milletin oyunu, bu çapta alıp gelmiş birisi mi? Seçilmiş, milli iradeyle buraya gelmiş olan bir kimsenin yanlış yaptığını söyleme hakkını Lütfü Bey kimden alıyor? Böyle kıyıdan köşeden siyasete müdahale etmeyi herhalde Kanadoğlu’ndan ya da Hâkimler, Savcılar Yüksek Kurulu’ndan öğreniyorlar. Bu konuda polemik yapmak ona asla yakışmıyor. Lütfü Bey siyasete bu kadar meraklıysa bir parti kursun da karşımıza çıkıp siyaset yapsın bakalım... Programcı: Peki, kirve nedir, kimler kirve olabilir? Rızkul: Efendim, pipimiz kesilirken kıpırdamayalım diye kollarımızı, bağırmayalım diye ağzımızı tutan adama “kirve” denir. Programcı: Şu an gelen bir faksda “Canımızı acıtan bir yasa çıktığında elimizi, kolumuzu tutan, bizi uyutan bir başkan gibi mi yani” diye soruyorlar. Rızkul: Evet, bunlar da kirvelerimiz gibi bizim yarı babamız sayılırlar. Süreleri sona erince onlara Ombudsman gibi yabancı sıfatlar düşüneceğimize “KirveTürk” diyebiliriz.. Açık oturum, burada, en kritik yerinden SON DAKİKA haberleri ile bir güzel kesiliverdi, Başbakan’ın Arap Zirvesi’nde konuştuğunu, “Araplarla kardeş olduğumuzu, el ve kader birliği yaparak bütün sorunları aşıp... bir gelecek inşa edebileceğimizi” söylediğini öğrendik. Kaddafi de bunu ayakta alkışlamışmış. G [email protected] GÖRDÜĞÜMÜ SÖYLÜYORUM 22 yıllık bir müzik serüveni var Akkaya’nın. Grup Yorum’la başlayıp, 1990’da kurdukları Kızılırmak’la devam eden ve 99’da solo albümlerinin de katıldığı; yasakların, baskıların yoğun olduğu bir yolculuk. Muhalifliğin de. “Ne görüyorsam onu söylüyorum” diyor, “O yüzden de muhalif olarak algılanıyor. Benim gerçekliğim bu. Başka bir şekil düşünemiyorum”. Bu 22 yılda ne kadar mı yol almış? Yanıtı zor, ama: “Müziğe ilk başladığımdakiyle bugünkü İlkay aynı değil. Bir kere şiddete yaklaşımım çok değişti. Daha yumuşak kalpli oldum. Değişmeyen bir şey var, haksızlığa alışamadım”. Tıpkı albümdeki Bir Özlemin İzdüşümü parçasında “Benim en güzel düşlerim içimde kaldı” sözü gibi onun da içinde kalanlar var, ancak bunlarla yaşamayı öğrenmiş. “Bizi biz yapan da o yolculuktaki doğru ve hatalarımızdan kalanlar aslında” diyor. İlle de somut bir düş istiyorsanız. On yıl konserlerinin yasak olmasını söyleyebilir size. Akkaya, müzik yolculuğuna artık solo çalışmalarıyla devam edecek. Çünkü Tuncay Akdoğan’ı kaybettiğinden beri Kızılırmak aynı değil onun için, yapılacak albümler de aynı olmayacak. Şimdiki duygusu bu. “Son albümde yani Yankı’da Tuncay vardı, konuşup tekrar gruba dönmesine karar vermiştik. İki gün sonra ölüm haberi geldi. Yılkı'nın Kızılırmak’ın son albümü olmasını istiyorum. Başladığımız gibi bitecek, aynı kadroyla, güzel bir yerde.” Gelelim enternasyonal bir grupla yapacağı projeye... Şu an şarkıları seçiyorlar. Sonra da Fransa’da ve Türkiye’de konserler verecekler. “Sahnede uyumumuz oturunca, albümü konserde kaydedeceğiz” diyor. Peki, biz bu albümü ne zaman dinleyeceğiz? Muhtemel, bir buçuk yıl sonra. Hiç acelesi yok Akkaya’nın. İnsan durduğunda daha iyi anlıyor yaşamı, diyor ve Gelmedin Diye’de bize şarkılarını dinlerken derin bir nefes alıp, durmanın kapılarını aralıyor. G Espirisentır Misafir şair Sevgilim Nisan yağmuru değil bu yağan resmen asit yağıyor gökten Sülfürik asit... Nitrik asit... Bende gastrit... sende sistit... Sinirler monoksit... Aşkımızsa artık karbondioksit Peşin fiyatına yaşadığımız hayatta bu ödediğimiz ilk ve son TAKSİT!.. Cihan Demirci (Şiirzofren) Off the record Argodan al haberi 2030 yılında talep edilen ürün ve hizmetleri karşılamak için ikinci bir gezegen gerekecekmiş!. Çin’den getirtiriz.. Gece zammı: Şoförün oturduğu yerin altında bulundurduğu sopa. Hüsnübey: Kendini beğenen, kendini öven. Sahibinden satılık Biraz kül, biraz duman meşguliyetten satılıktır. Fotosentır Petşop Misafir çizer: Nezih Danyal Maskeli balo Yüz yüze görüşsek sanki daha iyi olucak.. Haklısın telefonda olmuyo.. Topus Golü yaratan korkudur. Foto: Mehmet Ünal C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle