18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

33 yıldır gözden kaçan gerçek Tam 33 yıldır gözümüzün önündeymiş meğer. Sadece iyi okumamışız. Olayın vahşeti belki de kapatmıştı gözlerimizi. Sadece kurşunla değil çoğu ezilerek ölmüştü, öldürülmüştü. Hep sayı olarak kaldılar, ete kemiğe büründüremedik belki onları. Ama bugün sanıldığı gibi 36 değil 42 kişinin 77 katliamında can verdiği gerçeğiyle karşı karşıyayız. Kemal Türkler kürsüde. ir alet, bir sayı, bir vesile gibi değil insan gibi yaşamak içindi mücadeleleri. Nâzım Hikmet’in dediği gibi. O gün de aynı duyguyla evden çıkmışlardı. Bayramlarını kutlamak için Taksim’in yolunu tutmuşlardı. Oysa aynı akşam birer sayı olarak tarihin kanlı yapraklarındaki yerlerini alacaklardı. 36 kişiydiler tam 33 yıl boyunca. Hep öyle anıldılar. Ta ki Nâzım Alpman bir belgeselle ortaya çıkarana kadar. 1 Mayıs 1977’de Taksim’de ölenlerin sayısı gerçekte 42’ydi, kim bilir belki AYŞE daha da fazla. Nasıl mı? İşte Nâzım Alpman’ın “Emeğin YILDIRIM Kanlı Düğünü” adlı belgeseli ve ortaya çıkan gerçek. İz TV’de geçen dönem “Hayatın Notları”, bu dönem ise “Yakın Tarih” adlı kuşak programı hazırlayan Nazım Alpman, 1 Mayıs 77 katliamı için iki ay süren bir araştırma yapmış. “Aslında her şey gözümüzün önündeydi” diyor. Belgeleri, filmleri, fotoğrafları araştırmış, incelemiş. Kendisi gibi o gün orada olan tanıklarla bir kez daha konuşmuş. “Bizde damatlar beyaz gömlek giyer biliyorsunuz” diyor, “O gün bayramımızı kutlayacaktık. Onun için çoğumuz düğüne hazırlanır gibi beyaz gömlek giymiştik evden çıkarken. Ben o zaman Netaş’ta çalışıyordum ve Madenİş üyesiydim. 1 Mayıs’ta da kürsü görevlisiydim. Onun için de üzerimde ayrıca kırmızı DİSK gömleği vardı”. Alpman’ın da içinde yer aldığı grup protokol kortejinin yanında yürüyordu. Taksim’e ilk girenlerdendi. Yavaş yavaş doluyordu Taksim Meydanı. Kemal Türkler kürsüye çıktığında hâlâ gelmeye devam ediyorlardı. Alpman anlatıyor; “Dev Yol ve Kurtuluş ekibi Şişli yönünden geliyordu. 40 bin kişiydiler. O kadar yüksek sesle slogan atıyorlardı ki Kemal Türkler’in sesi duyulmuyordu. Hava gergindi, hissediliyordu. Kürsüden indim The Marmara’nın orada arkadaşlarıyla B duran nişanlım Tülin’in yanına gittim. ‘Burası karışacak galiba, siz gidin’ dedim ve kürsüye döndüm. İşte o sırada silah sesleri duyulmaya başladı.” Yanındakilerle birlikte Alpman da kurşunlardan korunmak için kürsünün önüne atmıştı kendisini. O sırada birinin şu sözlerini duydu; “Buradan kalkamazsak babayı yedik”. Mermi çekirdekleri kürsünün metal borularına çarpıyordu. Kalkarlarsa vurulacaklar, yatarlarsa ezileceklerdi. Her şey bitene kadar kaldı Taksim Meydanı’nda. Ölenler ölmüş, yaralılar hastaneye götürülmüştü. Yapacak bir şey olmadığını anlayınca evine gitti. “En az 56 kişinin öldüğünü düşündüm” diyor, “Çünkü kalabalığa ateş edilmişti ama ezilenlerin ne kadar olduğunu tahmin etmiyordum. Çünkü yaralı insanların birçoğu kendi kendine kalkıp Fotoğraf gitmişti.” Vedat Arık Kürsüde olduğu için bütün hikâyeyi görmüştü. Kemal Türkler konuşurken önce Sular İdaresi’nin üstünden ateş edildiğini söylüyor ve ekliyor “Fakat Coşkun Aral ilk ateşin kalabalığın içinden edildiğini söylüyor. O da olabilir çünkü Savaş, onun fotoğrafını çekti. Ve bu MİT raporunda var. Ama bunun bir rastlantı olmadığı o kadar açık ki ilk silah sesiyle beraber yağmur gibi ateş başladı. Herkes kaçışmaya başlamıştı. Bu sırada Gümüşsuyu yönünde AKM’nin köşesinde bekleyen panzer de su sıkarak kalabalığın üstüne daldı. Bir yandan ateş ediyorlar, bir yandan da panzer geliyor. İnsanların kaçacak yeri kalmamıştı. Bir kısmı kürsüye ve Gezi Parkı’na doğru kaçmaya başladı. Bir bölümü de asıl adı Osmanlı Yokuşu olan Kazancı Yokuşu’na. İşte onlar için kaçınılmaz son vardı yokuşta. ” “Solcular arası çatışma” iddialarına kızıyor Alpman, “Her şey o kadar açık ve ortada ki” diyor. “Sular İdaresi’nin üzerinden ateş edenler daha sonra resmi polisler tarafından yakalandılar. Fotoğrafları da var bunların. Hatta onlardan biri İstanbul Siyasi Şube Müdürü Uğur Gül. Fakat ‘ben inceleme yapmaya çıkmıştım oraya’ dedi. Belediye Başkanı Ahmet İsvan da onu görmüştü. Protokoldeydi İsvan. Sürekli ateş ediliyor ve insanlar orada duruyor. Kalabalık biraz seyrelince AKM’nin önünde bekleyen şimdiki adı Çevik Kuvvet olan o zamanki Toplum Polisi’nin yanına gitti. Şeflerine ‘şuradan ateş ediyorlar’ dedi. Polislerin arasından iki üç kişi fırlayıp Ahmet İsvan’a tekmeyle saldırdılar.” O gün güvenliği sağlayacak olan polisin “çapulcu sürüsü, karıştıran” gibi olduğunu anlatıyor Alpman. 1 Mayıs’ın simgesi olan Orhan Taylan’ın yaptığı işçi posterini polislerin yırttığını kendi gözleriyle gördüğünü de… C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle