Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Modada derin bir şey var... ojin Aslı Polat, Türkiye’nin kazandığı yetenekli moda tasarımcılarından. Geçen eylül ayında açtığı butiğinde hem hazır giyim, hem de haute couture tasarımları var. Farkı, modaya bakışı ve tasarımlarının alışılmadık tarzı. Gömleğin kollarını göğüs hizanızdan çıkarabiliyor, ya da bir elbiseyi yedi farklı şekilde giydirebiliyor. Modanın içinde ama bir parçası değil. Büyük egolardan, tüketim fırtınasından uzak. Yine de kendini çok severek yaptığı bir işten para kazanabildiği için şanslı görüyor. Nasıl tasarımcı oldunuz? Hep ilgim olsa da mesleğim olsun gözüyle bakmamıştım. Çok sonra şekillendi. Liseden sonra bu işi yapmaya karar verdim. Ancak o yıllarda Türkiye’de tasarımcının ne iş yaptığı çok bilinmiyordu. Doğru düzgün eğitimini veren okul da yok SİNEM haliyle. Ben Ankaralıyım. Birtakım kurslara gittim ama aklımda hep DÖNMEZ yurtdışı vardı. Ama sonra Paris’e Esmod’a gitmeyi başardım. Esmod’da ne eğitimi aldınız? Esmod’da iki bölüm vardı, biri “haute couture” biri “pret a porter”. Ben pret a porter’yi yani hazır giyimi seçtim. Gitmeden hedefim Beymen’di. Döndüğümde aradılar, “Biz bir yarışma yapıyoruz ve bu yarışmaya sizin de katılmanızı istiyoruz” diye. 1992’de ilk kez R “Her şeyi klasik, düz yapmak zorunda değiliz, formunu bozup baştan yapabiliriz” düşüncesini tasarımlarına yansıtıyor Rojin Aslı Polat. Yaptığı işi, kumaşları, renkleri seviyor. Ama bu işi yaptığı için egosunu şişirmekten de kaçınıyor. düzenlenen Beymen Academia yarışmasından çıkan beş birinciden biri oldum. Sonra da allem ettim kallem ettim girdim Beymen'in mutfağına. Orası benim için okul gibiydi. Hem Academia’da hem de Beymen Erkek bölümünde koleksiyon hazırlıyordum. Sonra Derishow’da Delight bölümünün başına geçmeniz nasıl oldu peki? Beymen’den Amerika’ya gitmek için ayrıldım ama kısa sürdü maceram. Derishow’un erkek bölümünde işe başladım. Kriz dolayısıyla o bölüm kapandı. Ama sonra Derishow’un haute couture çalışılan Delight bölümü açıldı ve beni çağırdılar. Hazır giyim okuyan birinin önce erkek koleksiyonu sonra da haute couture'e geçmesi zor değil mi? Ben hiçbir zaman sadece bunu yapacağım diye düşünmem. Öğrenme sürecim bittiğinde oraya yeni bir şey nasıl katarım diye düşünmeye başlıyorum. Hiç yakın hissetmediğim halde Derishow’un Delight bölümünün başına geçtim. Ben müşteriyle yüz yüze olmayı çok istemiyordum, o korkuttu beni. Ama bir tasarımcı her şeyi tasarlayabilir. İstediğiniz bir şeye yönlenip kendinizi de geliştirebilirsiniz. Burayı açmaya nasıl karar verdiniz? Böyle bir yer hayal ediyor muydum emin değilim. Zamanı şimdiymiş. Ben bu apartmanda oturuyorum, her gelip gittiğimde burası keşke benim olsa diyordum, oluverdi. Çevrem de var, yalnız da kalmadım. Hem koleksiyon hazırlıyorum hem de başka firmalara danışmanlık veriyorum Modanın sanat olduğunu düşünmüyorum Burada daha çok haute couture mü yapıyorsunuz? Her ikisi de. Daha çok sipariş üzerine yapılıyor ama küçük bir koleksiyon da hazırlıyorum. Özgürüm sonuçta. Modaya bakışınız farklı geldi bana. Özgürlüğünüze düşkünlüğünüz, tasarımlarınız... Moda denen o klişe şey var ya, tamamen ihtiyaçtan çıkıyor aslında. İhtiyaçlar doğuruyor modayı. İhtiyaçlar da değişiyor. Büyük değişikliklerden söz ediyorum. Bir örnek vereyim, eskiden kadın göbeği cinsel organı kadar mahrem bir şeymiş. Yıllar geçtikçe bu mahremiyet ortadan kalkmış ve kadınlar göbeklerini göstermekten çekinmemeye başlamışlar. Ve de düşük bel ortaya çıkmış. Modada aslında çok derin bir şey var, hiç kimse durduk yerde bir şey yapmıyor. Hiçbir şey tesadüf değil. Bu doğum kontrol hapının çıkışıyla mini eteğin çıkışının aynı döneme denk gelmesi gibi sanırım. Tabii. O bireysellik, özgürlük yaratmıştır mini eteği. Ben eski resimlere baktığımda mesela bu zamanda hiç mini etek giymeyecek şu kafa yapısında yaşayan büyükler o dönemde o kadar doğal bir biçimde giymişler ki. Anlam yüklememişler. Her dönemin sosyoekonomik, politik şartları insanları etkiliyor. Toplumsal değişim dediğimiz şey böyle tetikleniyor. Kesinlikle. Ama mesela eskiden çok daha idealisttim. Evet işimi çok seviyorum. İşime de bakış açım çok değişti benim. Bunu çok bir sanat olarak da görmüyorum yani. Eskiden çok fazla yukardan görürdüm, şimdi aynı seviyede bakmaya çalışıyorum. Tamamen ticari bir şey yaptığımız şey. O yüzden de çok fazla röportaj vermek de istemiyorum. Şu an sizinle çok rahat konuşuyorum ama kalıplaşmış sorular var. “Bu sene ne var, siz ne yaptınız?” Herkes ben bir şey yarattım sanıyor. “Ben buyum”, “Ben bunu yarattım”, “Bu sene bu renkler var”. Artık hiç öyle bakmıyorum. Canım ne isterse onu kullanıyorum ya da bu da bir iş diye bakıyorum. Bunun bir matematiği, formülü var ve bu ticari. Kime sorsam moda bir sanattır der şimdi ama. Modanın sanat olduğunu düşünmüyorum ben. Bunca yıl sonra bu aşamaya nasıl geldim bilmiyorum. Çok seviyorum yaptığım işi, malzemeleri, renkleri. Ama tepeden bakmıyorum artık. Bunun sanatla falan ilgisi yok. İstediğinize sorabilirsiniz evet, “sanat” diyecek herkes. Dünyada stil yaratmış gerçekten deha insanlar var. Doğru zamanda doğru şeyi çıkaran insanın yarattığı bir şey var. Onun dışında yapılan işlerin tamamı ticari. Herkes birbirinin gözünü oyuyor. Bu krizler falan hep bunun sonucu, bu tüketimin sonucu. Onun bir parçası olmak çok hoşuma gitmiyor. O zaman niye bu işi yapıyorsunuz? Bildiğim, sevdiğim bir işi yapıyorum, kimseyi kandırmıyorum, buna ihtiyaç da var. Bazen bir müşteri geliyor, duymuş bir yerlerden ya da giymiş. “Sizin elbisenizi giydim, şöyle iltifatlar aldım” diyor. O çok mutlu hissetmiş o elbiseyle, ben onun bu ihtiyacını sağlamışım. Bitti yani çok abartmaya gerek yok. Eskiden çok daha fazla egomu büyütürdü şimdi hiç etkilenmiyorum sadece çok mutlu oluyorum. Birini mutlu ettiğim için. Bu işi yapıp da böyle düşündüğüm için kendimden daha da memnunum. Şaşırttınız beni. İçinde bulunduğunuz dünyadan çok ayrı bir yerde duruyorsunuz. Farkındayım. Ama bunu çok büyütürseniz gerçekten altında ezilirsiniz. Bu hayata gelmişim, bunu seçmişim yapıyorum işte, abartacak bir şey yok. Ben bu krizde açtım burayı, ya batarsam demedim, olmazsa olmaz dedim. Kimseye verecek hesabım yok, umrumda değil. Giysilerinizin formunu sürekli bozmanızın nedeni de bu mu biraz? Klasik dediğimiz kalıplar vardır ya, ben kolun çıktığı yeri değiştiriyorum. Bazı şeyleri parçalayıp farklı birleştirmeyi seviyorum. Çünkü bu düzlüğü yapan da bir zihin ve sistem. Hep öyle yapmak zorunda değiliz. Onu yıkıp başka bir şey yapabiliriz. G C M Y B C MY B