Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 OCAK 2010 / SAYI 1241 5 PAZAR SÖYLEŞİLERİ Kaybetmenin acısını hafifletmek, hayatı devam ettirebilmek için yaşanması gereken yas sürecinin uzunluğu ya da şiddeti, kişiden kişiye değişiyor. Yok sayılmaya çalışılması pek çok patolojik rahatsızlığa neden oluyor. Baş etmekte zorlanıldığında destek alınmasında yarar var. Cumalı’nın şiir çevirileri ATAOL BEHRAMOĞLU irden çok alanda ürün veren edebiyatçının sıkıntısı bu alanlardan birinin ötekiler zararına ve çoğu kez haksız ölçülerde öne geçmesidir. Aklıma ilk gelen bir örneklerden Bertolt Brecht oyun yazarı olduğu kadar şairdir de. Fakat şair yanı onun tiyatrosunu sevenlerce yeterince bilinmez, gerektiğince değerlendirilmez. Aynı şey tersinden de doğrudur. Aragon önemli romanlar yazmıştır. Fakat onun adı öncelikle şairliğini çağrıştırır. Nâzım Hikmet’in oyunları ne kadar önemli olsa da şiirinin gölgesinde kalmıştır. Oysa sadece oyun yazmış olsa, bir tek “Kafatası”yla bile tiyatromuzun en önemli yazarları arasında yer alırdı. Diyeceksiniz ki yine de öyledir. Ama Nâzım Hikmet denildiğinde oyun yazarlığı kaçıncı sırada akla gelir? Ya da Türk tiyatrosu denildiğinde akla ilk gelen adlardan mıdır? Bizden ve başka ülke edebiyatlarından bu listeyi dilediğimizce uzatabiliriz. Ben bu yazıda Necati Cumalı’nın şiir çevirilerinden söz etmek istiyorum. Cumhuriyet kitapları arasında onun Langston Hughes ve Guillaume Apollinaire’den şiir çevirileri “İki Şair İki Dünya” başlığı ile bir arada yayınlandı. Bu şiirlerden özellikle iki tanesi benim kuşağımdan şiir meraklılarının belleğine daha ilk gençlik yıllarımızda yazılmıştır. Bunlardan biri Amerikalı “kara derili” şair Hughes’un “Memleket Özlemi”dir. Ayrıntıya girmeye sütunum yeterli değil. Fakat sadece “sırf ağlamamak için / yayar ağzımı gülerim” dizeleri bile belleklerden silinmeyecek değerdedir. Ezberlerimizde yer eden ikinci şiir (Polonyalı bir anne ile İtalyan bir babanın çocuğu) Fransız Apollinaire’indir... Sevdiğim şairlerin en ön sırasındadır Apollinaire... Onun şiirinde duygululukla mizah arasındaki geçişimler eşsizdir... Ve başka bir şey anlatılmaktayken, ansızın, olağanüstü bir şimdiki zaman vurgusu... Sözünü ettiğim şiir, N. Cumalı’nın S. Eyüboğlu’yla birlikte çevirdikleri “Marızıbıll”dır. Şiir birlikte yazılamaz, ama şiir çevirisi birlikte yapılabilir... “Ağzı sarımsak kokan bir Yahudi’nin Çin dönüsü Şanghay kerhanesinden çıkarıp getirdiği”, şimdiyse Köln’ün büyük bir caddesinde akşam vakitleri volta atan bir “kızcağız”ın anlatıldığı “Marızıbıll”, hiç kuşkusuz, edebiyatımızda şiir çevirisinin en unutulmayacak örneklerindendir. Necati Cumalı usta bir romancı ve öykücüdür.. Çok verimli ve başarılı bir oyun yazarıdır. 1940’lı ve 50’li yılların önemli bir şairidir. Onun bazı şiirleri, “Soğuk Kış Geceleri”, “Karabatak”, “Güzel Aydınlık” vb, içerdikleri avuntusuz özlem ve keder duygularıyla, bir çok şiir sever gibi benim de sadece belleğime değil yüreğime kazılıdır... Cumalı’nın “Karda Ayak İzleri Var”, “Hürriyete Övgü” gibi şiirleriyle 1940 toplumcu şairler kuşağı içinde günümüz kuşaklarınca yeterince bilinip değerlendirildiğini sanmadığımseçkin yeri ayrı bir konudur... Bu yazıda şiir çevirilerinden söz ediyorum. Çeviri şiirin sayıca pek çoğaldığı, fakat başarı ve değer düzeyi bakımından pek çoğunun yerlerde süründüğü (bunu sayısız örnekle her an gösterebilirim) günümüzde, Necati Cumalı’nın ustalıklı ve duyarlı çevirileriyle iki dünya şairini tek bir kitapta okuyabilmek büyük bir şans. “İki Şair İki Dünya”, şiirden bunca uzak düşülen bir dünyada, kendiniz ve şiir sever yakınlarınız için harika bir yeni yıl armağanı olabilir... G B Kaybetmenin acısıyla başa çıkmak... ESRA AÇIKGÖZ Y as tutmak, her kaybın ardından yaşanan, yaşanması gereken bir süreç. Kuşkusuz, bu süreci yaşamak kolay değil. Zaman zaman profesyonel destek de almak gerekebiliyor. Sevdiği birini, nesneyi da ya düşünsel bir kaybı yaşayan kişiyi nelerin beklediğini, yapılabilecekleri Nöroloji uzmanı Dr. Mehmet Yavuz anlatıyor... Yas tutmaya neden ihtiyaç duyarız, yas sürecinin işlevi nedir? Birey için önemli, anlamlı bir kişinin, nesnenin, organın, işlevin somut olarak kaybı, önemli bir ilişkinin bitmesi veya bir idealin, düşüncenin, bazı değerlerin düşünsel, soyut kaybı gibi durumlarda verilen doğal reaksiyona “yas” deniliyor. “Kayıp” olgusu ve bu durumla bağlantılı yaşanan “yas” süreci günümüzde pek çok patolojik davranışın açıklanmasında önemli. Bu süreç sonunda, kaybedilen kişi, nesne ya da düşünce kişinin iç dünyasına eklemlenir ve kişi, kaybını yaşamının bir parçası haline getirerek bununla yaşamayı öğrenir. Bu kaybedilenin artık önemli olmadığı, unutulduğu anlamına gelmez. Yas tutmak, adaptif bir süreç ve kişinin yaşantısını sürdürebilmesi, duygularını yaşayabilmesi; aslında sağlıklı bir birey olabilmesi için gerekli bir yaşam deneyimi. Hayattaki kazanımlar, olumlu yaşantılar kadar, belki de daha belirleyici olarak, kayıpların bireyleri olgunlaştırdığını ve geliştirdiğini söyleyebiliriz. uzun yıllar süren çatışmalı, mutsuz Ya yas tutmazsak? evliliklerde eşlerden birinin ölümü Eski sorunların, düşlerin, durumunda diğer eş çoğunlukla çok ilişkilerin gölgesinde yaşamlarımızı mutsuz, kederli hisseder ve büyük sürdürmek zorunda kalırız. Yas süreci, olasılıkla geçmiş yılların kaybı ve her ne kadar doğal olsa ve yaşanması pişmanlık duygularının da etkisi ile gerekse de duygusal açıdan oldukça depresyon ortaya çıkar. Kaybın ne zorlayıcı, zaman alan ve destek şekilde meydana geldiği de önemli. gerektiren bir süreç. Yasın Bireyin bir yakınını, aniden ve trajik tutulmaması, bastırılması, yok şekilde kaybetmesi, kabullenmesi sayılması gibi tepkiler yasın oldukça güç bir yaşantıdır. Her kronikleşerek patolojik bir hale bireyde duyguların şiddeti, süresi, gelmesine ve depresyon, psikosomatik duygusal, sosyal, fiziksel ve hastalıklar, patolojik yas gibi klinik davranışsal reaksiyonlar tabloların oluşmasına neden farklılıklar göstermekle olur. birlikte genel olarak yas Yas tutma sürecini sürecinin benzer sağlıklı ya da sağlıksız özellikleri ve hale sokan şeylerden dinamikleri var. ya da sağlıklı veya İnkâr ve şok, sağlıksız yas pazarlık, tutmaktan kızgınlık, bahsetmek suçluluk, adalet mümkün mü? arama, depresyon, Bazen yalnızlık, bireylere ait bazı kabullenme ve özellikler bu umut... Yas sürecinin sürecin doğal aşamalarını böyle yaşanmasını olumsuz saymak mümkün... Peki, etkiler ve yas tutma Mehmet Yavuz yaptığınız terapilerde, yetisini bozabilir. Kişinin insanların en çok hangi duygusal yapısı çok aşamada takıldığını gördünüz, önemli. Çocukluktaki gereksinimleri atlatması en zor aşama hangisi? ebeveynleri ve çevresi tarafından Yas çözümlenemediğinde birey yeterince karşılanmamış ve psikolojik yas tutma sürecinin bir aşamasında gelişimlerinde aksamalar olmuş saplanıp kalır. Kayıpla yüzleşememe, bireyler, çocukluk yaşantıları kaybın yarattığı duyguları travmalarla, yoğun kayıplarla dolu bireyler kayıp karşısında keder yaşayamama gibi patolojik durumlar ortaya çıkar ve birey kabul ve uyum hissetmekte güçlük çekebilir. aşamasına ulaşmakta güçlük çeker. Kaybedilen ilişkinin niteliği de çok İnkâr ve yadsımada fiske olunması önemli. Aşırı bağımlı ya da bitmemiş durumunda bireyin duygularını meselelerle yüklü bir ilişkinin yaşayamamasına, duygularının bırakılması daha zor. Bu nedenledir ki donmasına ve böylelikle duyguların şiddetinin azalmadan devam etmesine neden olur. Saplanmanın derecesi kişiden kişiye değişebilir, saplanma bastırılmış olabilir. Kişinin rüyalarında, dil sürçmelerinde, kaybıyla ilgili sakladığı nesnelerde kendini gösterebilir. Kişi ne zaman yas süreciyle ilgili profesyonel destek almaya başlamalı? Kaybın yeni ortaya çıktığı, henüz ağır sorunların olmadığı; ancak yas tutmada zorlukların olduğu durumlarda kısa süreli danışmanlık ya da destekleyici terapilerle kişi yas sürecini anlayıp, kendi tepkilerinin doğallığını fark edip yönünü belirleyebilir. Kaybın ortaya çıkısından bir süre sonra kişinin yaşamını devam ettirmesini zorlaştıran fiziksel ve psikolojik belirtiler ortaya çıkarsa da yardım alınmalı. Depresyon, distimik bozukluk, genelleşmiş kaygı bozukluğu, panik bozukluk, posttravmatik stres bozukluğu gibi durumlarda eğer belirtiler psikiyatrik bir tanı almayı gerektirecek düzeyde ise ilaç tedavisi ve psikoterapi birlikte uygulanmalıdır. En ağır tablo ise çözülememiş yas sürecinin olduğu, yasın karmaşıklaştığı, “komplike yas” durumudur. Komplike yasta, normal yas sürecinde 12 yıl süren tepkiler yıllarca devam edebilir. Bu inkâr tepkisinde saplanma, hiç keder olmayışı, kayıpla ilgili zıt duygular yaşama belirtileri ile karakterize bir dönemdir. Kişinin bu aşamada eğer profesyonel bir yardım almazsa yastan çıkması ve hayatına sağlıklı şekilde devam etmesi oldukça güçleşir. G ataolb@cumhuriyet.com.tr TARİHTE BU HAFTA 3 Ocak 1923: “Aslan Asker Şvayk” romanıyla tanınan Ünlü Çek Yazar Jaroslav Hašek hayata gözlerini yumdu. 1953: İrlandalı Yazar Samuel Beckett’in (solda) yazdığı “Godot’yu Beklerken” oyununun galası Paris’te yapıldı. gibi romanlarıyla tanınan ünlü İtalyan yazar Umberto Eco dünyaya geldi. 1984: Türkiye’de kürtaj uygulamasına ilk kez İstanbul’da başlandı. 6 Ocak 1838: Amerikalı mucit Samuel Morse (solda) telgrafı ilk kez halk arasında denedi. 1880: Western filmlerinin tanınan ismi Amerikalı oyuncu Tom Mix (altta) doğdu. 1920’lerde popülerleşen oyuncunun ismi, İtalyanların “Capitan Miki” çizgi romanına Türkiye’de “Tommiks” adının verilmesi sebebiyle halen bilinmektedir. 1959: İstanbul Sirkeci’deki Tan Gazetesi Matbaası’nın bulunduğu caddede bomba patladı. 14 kişi öldü. 165 kişiyse yaralandı. 7 Ocak 1946: Celâl Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan CHP’den ayrılarak Demokrat Parti’yi kurdu. 1993: Ünlü caz müsiyeni John Birks (solda) “Dizzy” Gillespie hayata veda etti. 8 Ocak 1943: Sırp asıllı Amerikalı mucit Nikola Tesla (altta) hayata veda etti. Yüzlerce buluş gerçekleştiren, alternatif elektrik akımının kullanılmasının öncülüğünü yapan Tesla, 1912’deki Nobel Fizik Ödülü’nü Edison’la paylaşmak istemeyerek reddetmişti. 1960: Kızılırmak üzerine kurulan Kırşehir’deki Hirfanlı Baraj ve Hidroelektrik Santralı açıldı. Hirfanlı Barajı (sağ üstte) dönemin en büyük barajıydı. 4 Ocak 1960: 20. yüzyılın düşünce yapısını etkileyen isimler arasında yer alan ünlü Fransız yazar Albert Camus geçirdiği trafik kazası sonucu hayata veda etti. 1967: Batman’ı İskenderun’a bağlayan 494 kilometrelik petrol boru hattı açıldı. 2006: İsrail Başbakanı Ariel Şaron beyin kanaması geçirdi. Yerine vekâleten Ehud Olmert geldi. 9 Ocak 1853: Osmanlı Devleti için ilk kez “Hasta Adam” tabiri kullanıldı. Rusya’nın St. Petersburg şehrinde düzenlenen davette Rus Çarı I. Nikolay İngiltere Büyük Elçisi Sir Hamilton Seymour’a Osmanlı Devleti’nden bahsederken “Hasta Adam” ifadesini kullandı. 1939: Adolf Hitler, 6 sene önce yandıktan sonra yenilenen Alman parlamento binasını tekrar hizmete açtı. Hazırlayan: ALİ SELİM EMEÇ aliselim@yahoo.com 5 Ocak 1921: Çerkes Ethem ve kuvvetleri Yunanlılara sığındı. 1922: Adana Fransız işgalinden kurtuldu. 1932: “Gülün Adı”, “Foucault Sarkacı” C M Y B C MY B