26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

3 OCAK 2010 / SAYI 1241 3 Iniesta (en solda) ve Lionel Messi. “Dünyada Yılın Futbolcusu” ödülleri yine kimseyi şaşırtmadı. Arjantinli Messi’nin birinciliğine kimsenin diyeceği yoktu da takım arkadaşı Iniesta’nın beşincilikten yukarı çıkması için bir halkla ilişkiler şirketiyle mi anlaşması gerekiyordu? Ya Lucho Gonzalez’in FIFA’nın yazılı olmayan kriterlerini yerine getiremediği için listeye girememesine ne demeli? DENİZ ÜLKÜTEKİN PAZARIN PENCERESİNDEN Noel Baba var mıdır? SELÇUK EREZ ulia Sweeney adlı komedyen anlatmıştı: Yedinci yaş gününde annesi ona, “Artık büyüdün” demiş, “Sana bazı gerçekler anlatılmalı.” Bir kız çocuğunun bilmesi gerekenleri açıklamış bu ara, “Bak” demiş, “Noel Baba diye de bir şey yoktur!” Julia Sweeney, “Annem üzüleceğimi sanmıştı. Üzülmedim. Çünkü bize Noel’de hediye taşıyan aksakallının babam olduğunu anlamıştım. Noel Baba’nın, ailemizi beğenmediğini, bu nedenle gelmediğini, babamın da üzülmeyelim diye Noel Baba kılığına girip bize hediye getirdiğini sanıyordum. Gerçeğin böyle olmadığını öğrenince çok sevinmiştim!” demişti. Nerden esti? Noel Baba Kilisesi’nin bulunduğu Demre’nin Belediye Başkanı, “Artık turist gelmesin!” dediği için mi, yoksa Muazzez İlmiye Çığ, çam süslemenin Türk âdeti olduğunu açıkladığı için mi? Hayır! Bunu, Julia Hanım’ın anlattığı çocuğa benzediğimizi kavradığımız için hatırladık! Eskiden beri büyükler bize “Demokrasi” diye bir şeyin var olduğunu anlatırlardı. Menderes’ten Evren’e, Evren’den Özal’a, ondan da en sonuncusuna kadar herkes bize haftada bir, Demokrasinin sayelerinde her gün biraz daha geliştiğini söylemediler mi? İnanıyor muyduk? Yoo! Demokrasi’nin ülkemize uğramamış olduğunu, büyüklerimizin de buna üzülmeyelim diye bize demokrat taklidi yaptıklarını çoktan anlamıştık. Bu yıl olup bitenler, buralarda Demokrasi denen şeyin bulunmadığını iyice kavramamıza yol açtı: G Başbakan; Bekir Çoşkun’a, köşe yazıları nedeniyle kızıp “Buralardan çek git!” demedi mi? Mehmet Tezkan’a da “Köşe yazarları her gün yazmasınlar!” buyurmadı mı? G Cemevlerini hâlâ dini ibadet yeri saymıyorlar. Değil mi? G Rum Patriği bir ABD televizyonu muhabirine, başvurularına cevap verilmediğini, kendisini burada çarmıha gerilmiş hissettiğini açıklaması, hükümet yetkilileri tarafından eleştirilmedi mi, “Dili sürçmüştür; şikâyeti varsa Türkiye’de bunun yeri var, bize ulaştırabilir” denmedi mi? G İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde “Herkes düşüncesini açıklama hakkına sahiptir. Bu hak, düşüncelerinden ötürü rahatsız edilmemek, ülke sınırları bahis konusu olmaksızın düşünceleri aramak, elde etmek, yaymak hakkını da içerir” dendiği halde muhalefetten Onur Öymen, Patrik’i eleştiren bakanın açıklamasını cılız bulduğunu söylemedi mi? Ona, “Ne diyorsun? Vatandaşlarımızın sıkıntılarını dile getirmelerini neden yadırgıyorsun?” diyeceğine, “Milli kararlılığınızı, haysiyetinizi güçlü bir şekilde dile getirme yeteneğiniz yok mu?” diye sormadı mı? Biz bu yılbaşında, hem Demokrasinin hâlâ buralara gelmemiş olmasına, hem de bunu çoktan anlamış olduğumuz halde yönetenlerin bizi çocuk yerine koyup numara yapmayı sürdürmelerine kızmaktayız. G J ’nın uslu çocukları LIONEL MESSI F IFA ya da Nike onu altın yumurtlayan tavuk olarak görüyor olabilir ama Lionel Messi futbolun güzel bir oyun olduğunu hatırlatan ayakları arasında günümüzde nadir bulunan temsilcilerden. Hikâyesi o kadar bilindik ki; henüz 11 yaşında büyüme hormonlarında sorun olduğu teşhis edildi. Ancak futbol konusunda çok yetenekliydi. Genç takımlarda kendisinden çok büyük görünen yaşıtlarını ipe dizerken Barcelona’nın yetenek avcısı Carlos Rexach’ın dikkatini çekti. Katalan kulübü hem tedavisini üstlenecek hem de altyapıda Messi’ye bir şans verecekti. Ailesiyle birlikte Barcelona’ya taşındı ve kulübün altyapısında futbol oynamaya başladı. Kendisine takımda şans veren isim şu anda Galatasaray’ın başında olan Frank Rijkaard’dı. Henüz 17 yaşında Barcelona formasını sırtına geçiren Messi dünya çapında ilk olarak 7 Mart 2006’da Chelsea’yle oynanan ve uzun süre hafızalardan silinmeyecek maç sayesinde dikkatleri çekti. Aynı maçta sakatlandı ve sezonun geri kalanında forma giyemedi. Bu haber aynı zamanda mayıs ayında oynanacak Şampiyonlar Ligi finalini de kaçıracağı anlamına geliyordu. 2006’da takımdaki birçok yıldızdan biriydi ama Avrupa’nın en büyüğü olduktan sonra Ronaldinho, Deco gibi isimler takımdan ayrıldı. Barca yeni bir başlangıç yapacaktı ve planlar bu kez Messi’nin üzerine kurulmuştu. Beklentileri karşılamakta hiç zorluk çekmedi ve geçen mayıs ayında Roma’da Manchester United’ı deviren kafa golüne kısacık boyuyla imza attı. Sezon boyunca altı kupa kazanarak rekor kıran takımın yıldızı, dünyada en iyi futbolcu ödülünün sahibi için şimdiki hedef ne? Tabii ki Güney Afrika 2010; kariyerindeki tek eksik Arjantin’le kazanacağı bir başarı. Önümüzdeki yaz dünya kupasında önünde çok önemli bir fırsat olacak. Arjantin futbolunun efsanesi Maradona yönetiminde gelecek bir zafer Messi’yi önümüzdeki yıl da dünyanın en iyi futbolcusu olmak için aday yapacak... G E lbette ilerleyen satırlarda okuyacaklarınız “Altın Top” ya da “Dünyada Yılın Futbolcusu” ödüllerinin bu seneki sahibi Messi’nin başarısına gölge düşürmek için yazılmadı. Arjantinli bu ödülü sezonu altı kupa kazanarak bitiren Barcelona’nın en göz alıcı futbolcusu olarak hakkıyla kazandı. Öte yandan FIFA’nın adayları belirlerken sadece saha içinde olan bitenle ilgilendiğini söylemek büyük yanlış olur. Avrupa’nın beş büyük ligi İngiltere Premier Lig, Almanya Bundesliga, İtalya Serie A, İspanya La Liga ve Fransa Lig 1 son yıllarda bu ve benzeri ödülleri hegemonyası altına almış durumda. Yadsınamaz gerçek bu beş ülkenin hem genel hem de futbol ekonomisi anlamında dünyanın geri kalanına büyük fark attığı. Dolayısıyla en iyi futbolcuların istisnasız şekilde bu liglerde top koşturmasına “futbolun genel işleyişindeki aksaklıkları göz ardı edersek” kimsenin pek itirazı olamaz. Asıl mesele adaylıklar; 1991’de başlayan yarışmada aday seçimleri uzun süre spekülasyon konusu olmuştu. Bunun üzerine FIFA konuya bir standart getirmek için her yıl 35 Eric Cantona kişilik bir aday listesi belirlemeye başladı. Ancak bu listeler de tartışmaları dindirmekten uzaktı. Son yıllarda beş büyük lig dışından bu ödüle aday gösterilen tek isim ülkesinde Boca Juniors forması giyen Juan Ramon Riquelme’ydi. Bu yılsa Portekiz’de Porto formasıyla harikalar yaratan Lucho Gonzalez aday listesi içinde yer almadı. Listedeki eksiklik çatlak seslerin çıkması için yeterliydi. Lucho takımını hem Portekiz şampiyonluğuna hem de Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale taşımıştı. Ancak FIFA için ne Portekiz Ligi’ni kazanmak ne de Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale yükselmek yeterli bir başarı kriteriydi anlaşılan. Yine de “Yılın Futbolcusu” ödülünün üstün performans gösteren isimleri onurlandırmak dışında da işlevleri var. Futbol dünyasında yaşanan kuşak değişimini sıralamaya bakarak kavrayabiliriz. Bu yıl ilk üç sırayı alan isimler olan Messi, Cristiano Ronaldo ve Xavi’nin yaş ortalamaları 26’ydı. 2006’nın ilk üçü Cannavaro, Zidane ve Ronaldinho ise 30 yaş ortalamasına sahipti. Buradan çıkarabileceğimiz sonuç bu yılın birincisi Messi, geçen yılın ödül sahibi Cristiano Ronaldo futbolun yeni yüzleri. İşte bu noktada biraz durmak gerekiyor. Acaba FIFA bu tip ödüllerle futbolcuları onore ederken onların saha dışında çizdiği imajı, futbol otoritelerine karşı takındıkları tavırları kısacası “hal ve gidişat notlarını” da dikate alıyor mu? “Yılın Futbolcusu” ödülünün geçmişi çok da eski olmadığı için elimizde çok da sağlıklı veriler yok. Örneğin Maradona en iyi zamanında şahsi kurumsal ödüllerle yetinmek zorundaydı. Yine de 1991 yılında ilk onda bile olmaması biraz olsun şüphe uyandırıcı. Daha somut bir örnekse Manchester United’ın hırçın kralı Eric Cantona. Fransız futbolcunun 1996’daki 13’üncülüğü dışında bir derecesinin olmadığını öğrenmek oldukça şaşırtıcı. Lucho’un performansı göz ardı edildi. Kimileri bunu Cantona’nın Fransız milli takımındaki istikrarsız performansına bağlayabilir. Ancak kimse onun 90’lı yılların önemli bir bölümünde dünyanın en iyi iki üç futbolcusundan biri olmadığını söyleyemez. İşin özeti FIFA’dan ödül koparmak için sahada inanılmaz bir performans göstermenin yanında, Avrupa’nın beş büyük liginden birinde forma giymek, sahada hırçın bir görüntü sergilememek, saha dışında FIFA ve ona bağlı federasyonlara ters gitmemek önemli artılar. Başta da dediğimiz gibi bu yıl ödül sahibi olan Messi veya geçen yılın birincisi Cristiano Ronaldo bu eleştirilerden pay çıkaracak en son isimler. Her ikisinin de birinciliği dünya üzerinde pek az eleştiri aldı. Ancak geçen sezon Barcelona’nın dünyada görüp görülebilecek belki de en göz alıcı futbolu oynamasında en az Messi kadar hatta belki ondan bile fazla payı olan Andres Iniesta’nın beşinci sırada kalması FIFA çevresinde karar veren mekanizmaların futbola ne kadar akli yaklaştıkları konusunda soru işaretleri uyandırıyor. G [email protected] MARTA VIERIA DA SILVA: PELE’NİN KUZENİ M arta Vieria Da Silva; bu ismi duydunuz mu? Bilinen ismiyle Marta dört yıldır FIFA tarafından dünyanın en iyi kadın futbolcusu seçiliyor. Kadınlar futbolu liginin erkek futboluna göre daha az olması sebebiyle olsa gerek yukarıda bahsettiğimiz haksız rekabetten yana pek dertli değil. Marta’nın futbol kariyerinin başlangıcının erkek meslektaşlarından çok farkı yok aslında. Rio sahillerinde erkekleri çalımlamaktaki hüneri büyük hayranlık yaratırken ülkenin tanınmış kadın antrenörlerinden Helena Pacheco’nun dikkatini çekmiş. Sonrasında Vasco De Gama’da futbola başlamış. Ardından kadın futbolunun en popüler olduğu ülkelerden İsveç’te Umea Ik’ya transfer olmuş. Burada çok başarılı olarak takımını UEFA Kupası’na taşımış ve ülkesinde gol krallığını kimseye bırakmamış. İsveç’te Pele’nin kuzeni olarak anılıyor. Şimdilerdeyse ABD’de Los Angeles Sol takımında forma giyiyor. 23 yaşındaki futbolcu yıllardır bu ödülün sahibi olsa da rakipsiz değil. Marta özellikle uluslararası turnuvalarda en çok Alman golcü Birgit Printz’le çekişiyor. Kariyerinin sonlarına yaklaşan 32 yaşındaki futbolcu gelecekte, henüz emekleme çağında olan kadınlar futbolunun ilk büyük yıldızlarından biri olarak anılacak. G İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya / Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/ 75 / 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri / Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. ([email protected]) C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle