22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

24 MAYIS 2009 / SAYI 1209 7 İzzet Günay, oyunculuğa tiyatroyla başladı. Yeşilçam’da birçok başarılı filme imza attı. Yıllarca antikacılık yaptı. İlkokulda pul toplayarak başladığı koleksiyonculuk hobisine hiç ara vermedi. Para, joker kartı, rozet, kumarhane fişi, potin düğmesi çekeceği gibi koleksiyonları var. Günay’a göre koleksiyonculuk bir yaşam biçimi... Fotoğraf: Uğur Demir eçenlerde Times Online’da ilginç bir yazı okudum. İnternet devriminin, yazılı ve görsel medya üzerindeki etkilerini anlatan makaleyi, Stephen Armstrong yazmış. Armstrong’un verdiği bilgiye göre, İngiltere’de geçen yıla kıyasla satışını arttıran sadece iki gazete var: Birisi fiyat düşüren The Daily Star, diğeri de The Sunday Times. Amerika’daki durum daha da vahim... Okuyucular öyle büyük bir hızla internete geçiş yapıyor ki, kimi senatörler, devletin gazetelere yardım etmesi için yasa teklifleri veriyor... Üstelik, zarara uğrayan yalnızca yazılı basın değil, televizyon kanalları da giderek izleyici kaybediyor. Çünkü artık internet üzerinde bedava video yayını yapan siteler var. Bunların en ünlüsü, Fox ve NBC tarafından ortaklaşa kurulan video paylaşım sitesi Hulu.com. Siteye giriyorsunuz ve haberleri, popüler dizileri bedava izleyebiliyorsunuz. Bütün bunların ücreti ise programların arasındaki reklamlardan sağlanıyor. Hulu, televizyonlardan farklı olarak istenilen saatte istenilen programı izleyebilme olanağı sunuyor. Şu anda sadece Amerika’da aktif olan site, yakında İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde yayına başlama hazırlığı içinde. TV yapımcısı Brian Elsley’in yeni bir teknolojik gelişme konusunda söyledikleri medya devleri için düşündürücü: “İzleyicileri televizyona çeken tek şey, çoğu kişinin internete bağlanmak için, ekranın arkasına hangi kabloyu sokacağını bilmemesi. Ama bu yıl çıkacak yeni televizyon setlerinde internet bağlantısı hazır kurulu olacak...” Bu durumda, çok sayıda insan, internetteki ücretsiz programları tercih edecek... HBO, CNN gibi kanalların sahibi olan rakip firma Time Warner ise, bunu önlemek için internet ücretini kullanım kapasitesine göre arttırmayı planlıyor. Bu girişim, Amerika’da tüketici örgütlerinin muhalefetiyle şimdilik rafa kalktı, ama tekrar gündeme geleceğine şüphe yok... Yazılı basın için de benzer bir durum söz konusu. Dünyanın neresinde olursa olsun, haberlere, internet sayesinde anında ve ücretsiz olarak ulaşabilen bir insan, neden para ödeyerek gazete alsın? Ben, blogların ya da haber sitelerinin gazeteler kadar doyurucu olmayacağı eleştirisine katılmıyorum. Bugün okuduğumuz gazetelerin önemli bir kısmı da gerçekleri tarafsız ve adil bir şekilde aktarmıyor. Gerçeğe ulaşmak için nasıl yazılı basında iyi bir tarama yapmak gerekiyorsa, aynı durum internetteki kaynaklar için de geçerli. Değişen şey, haberlerin yer aldığı platformdur; kâğıdın yerini siber dünya almıştır. Artık kuşku yok ki, gazeteler, çok uzak olmayan bir gelecekte, temelde internet üzerinden yayın yapacak. Medyadaki kokuları herkesten önce alan Rupert Murdoch’un yaptığı planlar da, bunu ortaya koyuyor. Sahip olduğu gazetelerin internet sitelerinin, bir yıl içinde ücretli olacağını duyurdu Murdoch... “Ücret ödeyeceksem gazeteyi alırım” diyenler çıkabilir. Fakat yazılı basının, internet yayıncılığının hızına erişmesini nasıl sağlayacaksınız? Bana sorarsanız, ben de gazeteyi elime alıp okumayı seviyorum. Ama olacakları yadsımanın ve teknolojiye direnmenin de yarar getirmeyeceğini düşünüyorum. Milyonlarca okuyucunun / izleyicinin dijital dünyada buluştuğu bir ortamda, reklam verenlerin de oraya yöneleceği açık... Öyleyse, haberlere ulaşacağımız platformun neresi olacağını tartışmanın pek anlamı yok. Bundan sonra haberleri internetten almaya herkesin alışması gerek. Gazeteler de, artık bir gün öncesinin haberini vermek yerine, daha fazla araştırma ve yoruma yönelerek gerçeklerin ortaya çıkmasına katkıda bulunabilir. Bu şekilde bir süre daha yaşayabilirler en azından... G DÜNYALI YAZILAR İnternet devrimi ve medya ZÜLAL KALKANDELEN G ALİ SELİM EMEÇ Her koleksiyon yeni bir flörttür Y eşilçam’ın unutulmaz jönlerinden olan İzzet Günay’ın oyunculuğu dışında yıllardır sürdürdüğü bir hobisi var; koleksiyonculuk. Bir dönem antika dükkânı da açan Günay yedi yaşından bu yana pul dışında para, joker kartı, rozet, kumarhane fişi, madalyon, potin düğmesi çekeceği gibi çeşitli koleksiyonlar yapıyor. Herkesin mutlaka bir hobisi olması gerektiğine dikkat çeken Günay, “Herkesin hobisi olsa, dünyada savaş çıkmazdı” diyor. Koleksiyonculuğa nasıl başladınız? İlkokul birinci sınıftayken babamın bir kenara atılmış pulları vardı. Onları okul defterime yapıştırırdım. O zaman bugünkü pul defterleri de yoktu. Ama bugünkülere benzer defterler yapıyordum. Pul koleksiyonuna böyle başladım, çok şey öğretti bana. İlkokula gitiğim zaman diğer çocuklarla bilgi farklılığım vardı. Her ülkenin orijinal ismini biliyordum. Finlandiya’nın Suomi, İsviçre’nin Helvetya olduğunu kimse bilmezken, oradaki meşhur adamları, manzaraları, paralarını tanıyordum. Evet, artık telefon, bilgisayar gibi makinelerle oynayan insanların, merakları yok. Çocukluğumuzda evlerde radyo bile yoktu. Ders çalıştığımız zaman dışında herkes pulla uğraşırdı. Galatasaray Postanesi’nin önünde pulun çıkacağı gün insanlar sıraya girerdi. Zaman zaman dövüşen insanlar bile görürdük. Eskiden bütün Yüksek Kaldırım pulcuydu. Şimdi Yüksek Kaldırım’da üç pulcu kaldı. Bütün damgasız pullar turist paketlerinde kullanılıyor. Bu yüzden günümüzde pul enflasyonu var desek de, 25 yıl sonra pul yapanlar bugünküleri de bulamayacak. Pul dışında ne gibi koleksiyonlarınız var? Pul dışında para, madalya, potin düğmesi çekeceği, joker kâğıdı, rozet, kumarhane fişi gibi koleksiyonlarım var. Koleksiyonculuk ve toplamak arasındaki fark nedir? Her toplamanın koleksiyon olduğu zannedilir. Toplamakla koleksiyonculuk arasında dağlar kadar fark var. Toplamak, deniz kenarında yürürken kabukları alıp, evde gelişigüzel koymaktır. Koleksiyon ise öğrenme, zevk, yarar amacıyla bir araya getirilmiş ve de sınıflandırılmış nesneler bütünüdür. Evine süslemek için resim asar. Konuştuğunuzda ben de koleksiyon yapıyorum der. Halbuki alıp öylesine duvara asmıştır. Koleksiyondan bahsetmek için 600700 resmi olması gerekir. O resimlerin seçilmiş, kaliteli, her ressamın en iyi devresinden olması lazımdır. Ressam hangi evrelerden geçmiş, başta figüratif mi çalışmış, şimdi soyut mu yapıyor bilmek gerekir. İyi bir koleksiyoncu olmak için ne yapmak gerekir? Biriktirmek koleksiyonculuğun yüzde 10’dur. Yüzde 90’ı araştırmaktır. Araştıracaksın ki neyi toplaman gerektiğini öğreneceksin. Mesela pulları ele alalım. Hangi sene ne pul çıkmış, hangisi kalitelidir, hangisi kolay sararır, hangisi arıza çıkarır bilmen lazım. “Bilginizin boyu neyse, koleksiyonuzun da boyu o kadardır” derler. Koleksiyonculuğu bilinçli yapacaksın. Dağılmamak çok önemlidir. Başarabileceğiniz konuda açılım yapmanız gerekir. Dağılırsanız hiçbir şeyi yapamazsınız. Her şeyden soğursunuz. Eviniz ne kadar büyük olursa olsun, paranız ne kadar çok olursa olsun her şeyi biriktirmekten vazgeçin. 40 odalı eviniz de olsa her şeyi gelişigüzel toplarsanız bir süre sonra o da yetmez. Koleksiyonculukta bir diğer önemli nokta da sınıflandırmadır. Ne yapıyorsanız, sınıflandırmasını bileceksiniz. Bunların dışında kondisyon tabir ettiğimiz şey önemlidir. Örneğin pul yapıyorsanız; pullarınız bakımlı olmalıdır. Tabii diğer bir önemli nokta da vitrinlemedir. Koleksiyonunuzu iyi bir şekilde sergilemelisiniz. var. Zaten kanun, koleksiyonerleri köreltici ve set koyucu maddelerden oluşuyor. Kaçakçılığa mani olmak için kanunlar geliştirilmiş. Doğa ve Kültür Varlıklarını Koruma Kanunu, koleksiyonerlerin çoğunu kaçakçı, dükkân sahiplerini de kaçak mal satar gibi görüyor. Bu da koleksiyonculuğu öldürüyor. Bizim savımız şu: “Bir ülkede ne kadar çok koleksiyoncu olursa, dışarıya o kadar az mal gider.” Uzun süre antikacılıkla da ilgilendiniz... 1985’te antika dükkânı açtım. 15 sene uğraştım. Bana gelen insanlar dürüst olduğum için “Aileden kalma paralarımız, pullarımız var” derler, ben de onlara fikir verirdim. Bazen de ilginç tipler geliyordu. Halkımız her eskiye antika der. Olur olmaz insanlar uğramaya başladı. Sonra da kapattım dükkânı. Koleksiyonculuk size ne katıyor? Koleksiyonculuk bir yaşam biçimi. Beni hayata bağlıyor. Yaşama sevinci veriyor. Sen yeni bir şey söylüyorsun. Hoşuma gidiyor. Onun koleksiyonunu yapmaya başlıyorum. Ben buna yeni flörtler diyorum. İnsanı genç tutuyor. Dünyada herkesin koleksiyonculuk gibi bir hobisi olsaydı, savaşlar çıkmazdı. Hobisi olan insanlar mutlu insanlardır. Ufacık bir nesne onu mutlu eder. O mutluluk tek başına yaşanmaz. O mutluluğu yayarsın. Uzun süredir filmlerde rol almıyorsunuz. Tekrar oynamayı düşünüyor musunuz? Yaşlılar için çok rol yazılmıyor. Gençlere göre yazılıyor. Gelen rolleri de yaşım, ismim, deneyimim icabı zor beğeniyorum. Önemli olan rolün yakışması. Uygun bir rol olursa neden olmasın? Türk Sinemasını nasıl buluyorsunuz? Çok iyi filmler çekiliyor. Haluk Bilginer, Fikret Kuşkan gibi birçok iyi oyuncu var. Yeni kuşak oyuncuları çok beğeniyorum. Bizim kuşak bunu söylemekten çekiniyor. Çoğu eğitimini almış ve donanımlı. Her türlü rolün üstünden gelebiliyorlar. Bu oyunculuklarını da iyi senaryolarla gerçekleştiriyorlar. Bizim zamanımızda iyi sernayo pek yazılmıyordu. G YAŞAM BİÇİMİ Koleksiyonculuk bir anlamda tarihe not düşmeyi de sağlamıyor mu? Kolesiyoncular olarak geçmiş kuşaktaki kültürü gelecek kuşağa aktarıyoruz. Bizim gibi insanlar sayesinde çöpe atılacak, gün yüzüne çıkmamış şeyler korunuyor. Artık günümüzde Efemera (gündelik hayatta elimize geçen otobüs bileti, tiyatro bilet, jeton vs. belgeler) sözcüğü çok önem kazandı. Eskiden müzeler yokken, koleksiyoncular vardı. Onlardan hibeyle, bağışlarla müzecilik başladı. Mesela ünlü Tabiat Bilimci Sir Hans Sloane’un araştırma yaparken gittiği yerlerden topladıklarıyla British Museum kuruldu. Türkiye’deki koleksiyoncuların yaşadığı problemler neler? Kanunlarda çok boşluk var. Sakıncalı şeyleri (bazı padişah dönemlerine ait paralar, toprak altı eserler) biriktirmek için koleksiyoncu belgesi almak ve müzeye kayıtlı olmanız gerekiyor. Dünyadaki hiçbir ülke kralının, padişahının, sultanının parasını yasak etmemiştir. Bu yasak yalnız Türkiye’de FİLATELİ KÖTÜLEDİ... Sonra uzun süre pul koleksiyonu yapmaya devam ettiniz? Evet, ilk başlarda damgalıyla başladım. Sonra kullanılmamışa döndüm. Pulculukta ya dörtlü ya da birli koleksiyon yaparsınız. İleride de birinden birini tercih edersiniz. Ben de Galatasaray Postanesi’ne gider her puldan 5 tane alırdım. Oyunculuk dönemimde daha hızlı ve hırsla yapmaya başladım. Ancak Filateli (pulculuk) giderek kötüledi. Postanede odaya girip kırılmamış köşeli pullara bakmama izin vermelerine rağmen, pulları dört köşeden saydıkları için sağlam bir tane bulamazdım. Her tarafı kırık olurdu. Bu da pulu değersizleştiriyordu. Çok sinirlendim. Bu yüzden 1012 yıldır pul almıyorum. PTT çok hata yaptı. Pulları hem çok kötü bastı, hem de çok büyük tirajla bastı. Biz uyardık. Ama dinlemediler. Artık genç kuşaklar pul koleksiyonu da yapmıyor... www.zulalkalkandelen.com / kzulal@yahoo.com İzzet Günay’ın joker kartları... C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle