Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 SUNAY AKIN 29 KASIM 2009 / SAYI 1236 Nâzım Hikmet’in oyuncakları am sırası işte!.. Kimsecikler yokken ortalıkta eline bir taş alır ve olanca kuvvetiyle pencereye doğru fırlatır... Eyvah!.. Hiç düşünmediği, daha doğrusu, küçük aklıyla hesaba katmadığı bir şey olur o an; kırılan camın çıkardığı ses başına toplar evdeki herkesi. Başını omuzları arasına gömmesine neden olan şaşkın ve bir o kadar da kızgın bakışlar altında, dokunsanız ağlayacaktır neredeyse... “Neden kırdın camı?” Çocuk, şu yanıtı verir yutkunarak: “Camdan bir uçak yapmak için!” O gün, kırık cam parçalarından yapmak istediği oyuncak uçak kadar berrak ve yalın düşlerinden dolayı hayatı boyunca yargılanacak olan Nâzım Hikmet’in, ilk sorgu günüdür. Şairin, on üç yaşında yazdığı bir şiirinde, uçağın camdan yapılmadığını öğrendiği anlaşılır: Gökyüzünde tayyareler uçurtan Denizlerin altında tahtel bahir yürüten Benim öz babam çeliktir Şiirin yazıldığı 1915, uçakların ve denizaltıların ilk kez kullanıldığı Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı yıldır. Aynı yıl, Çanakkale’ye gelen “yedi düvel” hiç de beklemediği bir direnişle karşılaşacak ve bu savaşta T Nâzım Hikmet, çok sevdiği dayısını kaybedecektir: Bana ali fedakarlık dersleri hep veren Vatan için fedayı can etmenin Usulünü öğreten Millet için ölmenin Büyüklüğünü telkin eden Nâzım Hikmet’in yaşamında apayrı bir yeri vardır Çanakkale Savaşı’nın. Emperyalizme karşı direnen nice insanın can verdiği günlerde, Nâzım Hikmet de Bahriye Mektebi’nin sınavına hazırlanmaktadır. Bir gün, coğrafya dersine yardımcı olur diye, babası büyük bir harita getirir eve. Şair, ilk şiirlerini yazıyor olsa da, son çocukluk dönemini yaşadığı için oyundan henüz vazgeçmemiştir. Kız kardeşiyle paylaştığı odanın halısını kaldırır ve haritaya bakarak Çanakkale Boğazı’nı yere çizdikten sonra yedi yaşındaki Samiye’ye seslenir: “Haydi, geç karşıma da savaşalım seninle.” Binlerce insanın kırıldığı Çanakkale, bir oyun alanına dönüşmek üzeredir iki çocuk arasında... Ağabeyinin davetini kabul eden Samiye Hanım’ın parlak bir fikir gelir aklına; babasının çalışma masasının üstünde bir çubuğa asılı duran kurşun kalem vardır!.. Renklerdirme: Derya Polat Hemen onu getirir ve bir oyuncak keşfetmenin mutluluğuyla haykırır: “İşte, bu da benim vincim oldu.” Nâzım Hikmet, kardeşinin elindeki kalemden ayıramaz bakışlarını. O an, bir oyuncak olarak algılasa da, kalemin gücüne ilk kez tanık olmaktadır! Samiye Hanım, ağabeyinin “Onu bana vereceksin” demesiyle korumak için arkasına gizler kalemi: “Hayır, onu ben buldum. O benim vincim.” Bu söz üzerine Nâzım Hikmet, savaş ilan eder kız kardeşine. Samiye Hanım o günü, savaşın ne olduğunu, nasıl başladığını öğrendiği gün olarak anacaktır. Nâzım Hikmet, oyuncak yapmak konusunda oldukça başarılıdır. Kendi yaptığı oyuncaklarla oynamıştır sürekli olarak. Şairin, hiç de bilinmeyen bu özelliğini şöyle anlatır Samiye Yaltırım: “Elleri çok hünerliydi. Kâğıttan toplar, askerler, askeri arabalar, gemiler yapardı. Bana da öğretmişti yapmasını.” 1915 yılında şair, Çanakkale Savaşı’nın etkisiyle kahramanlık şiirleri yazmakta ve oyuncak olarak da kâğıtlardan savaş araçları yapmaktadır. Ne gariptir ki, yıllar sonra, 1933’de, bir sabah erkenden evine baskın düzenleyen polis, kitapları ve daktilosuyla birlikte şairi de alıp götürecektir. O gün, Çanakkale Savaşı’nın yıldönümü olan 18 Mart’tır!.. Nâzım Hikmet’in, Macaristan’da “Çocuklar çabucak ahbap oluyor benimle / Hapishanede pencereme gelen kuşlar da öyleydi” dizelerini yazdığı 1954 yılında doğan Selçuk Demirel “Mumuk Oyuncakçıda” adlı kitabında şunları yazar: “Oyuncak dükkânında zaman ne kadar da çabuk geçiyor! Ayrılma vakti çoktan geldi bile. Trampetli asker, bu güzel gecenin anısına, trampetini Mumuk’a hediye ediyor. Mumuk ve arkadaşları bu kadar çabuk ayrıldıkları için çok üzülüyorlar. Fakat birbirlerini hiç unutmayacaklar.” Çocuklara okumayı sevdiren bu kitabı, bir gece, yatağının başucunda kızım Ilgın’a okurken son sayfasındaki resme takıldı gözüm. Selçuk Demirel, oyuncakçı dükkânının yanına bir kitapçı çizmiş. Yarısından da daha az bir kısmı görünen kitapçının vitrinindeki kitaplar arasında bir afiş göze çarpıyor... Nâzım! Evet, Nazım Hikmet’tir afişte gülümseyen... Bu ayrıntıyı yakalamanın mutluluğuyla öptüm uyuyan kızımı... Ve pencereden yıldızlara bakarak “Teşekkür ederim Selçuk Demirel” dedim; “Kızımın dünyasına Nâzım Hikmet’i usta çizgilerinle konuk ettiğin için sana teşekkür ederim.” G Pazar Çizer..... yazar çizer: Zafer Temoçin (zafertemocin@gmail.com) C M Y B C MY B