Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 28 EYLÜL 2008 / SAYI 1175 Bedeniniz artık sizin değil Deniz Ülkütekin ayıflamak, ideal kiloda kalmak, yediklerine dikkat etmek artık kadınlar ve birçok erkek için günlük hayatın vazgeçilmez endişeleri. Herkesin zayıflama yöntemleriyle ilgili fikirleri var ama yetmiyor, görsel ve yazılı medya yoluyla da hemen her gün yeni yöntemlerle karşılaşıyoruz. Bedenimiz bizim için bile bir nesne haline geldi. Onu bir şekle sokmak için uğraşıyoruz, başaramazsak yabancılaşıyor, kendimizi sevmemeye başlıyoruz. Ancak kalıbına girmek istediğimiz, önümüze konulan modeller de bizden çok uzak. Diyet kamplarının tanıtımlarında kullanılan fotoğraflar çok şey anlatıyor aslında. Hasta kampın ilk ve son günlerinde fotoğraflar çektiriyor, böylece aradaki farkı görebiliyoruz. İnsanların yüzlerindeki ifadenin farklılığı son günde başarmanın getirmiş olduğu mutluluk! Başarı ise ideal kiloya inmek, pazarın normal kabul ettiği, mağazalarda hiç zorlanmadan bulabileceği giysilerin bedenine inmek, o ölçülere uymak! Birçok marka için 38 bedenden sonrası artık özel üretim sınıfına giriyor. Moda tasarımcıları, büyük markalar, piyasaya sundukları tasarımlarını, 38 bedenden küçük bedenlere göre tasarlıyor. Yani üreticiyle müşteri arasındaki arz talep ilişkisi tersine dönmüş durumda; ürünü satan alana uymak zorunda değil, tüketici markanın kendisine dayattığı modele uyum göstermeli. Gazeteci Hande Öğüt bu konuda fazlasıyla duyarlı. Kendisi de üniversite yıllarında zayıflama takıntısı nedeniyle sıkıntılar yaşamış. “Zayıflama, sağlık nedenlerinden doğan bir istekten çıkıp endişeye dönüşüyorsa orada bir iktidar sorunu vardır” Z diyor. Kapitalizmin yarattığı güzellik kodlarına dikkat çekiyor. Bu tabii ki daha çok kadınlar için geçerli bir durum. Kendilerine dayatılan modele ulaşamama çaresizliği ve içinde bulundukları bedensel durum arasında bocalıyorlar. Önlerindeki model ise Öğüt’ün dediği gibi erotik ve baştan çıkarıcı. Öğüt pek çok kavram gibi güzelliğin de döneme göre değişkenlik gösterdiğini ama bunun kaynağının Batılı beyaz burjuva erkekleri olduğunu söylüyor. Bu açıdan bakıldığından güzellik de tıpkı zayıflık gibi sınıfsal bir kavram ya da en azından kendi sınıfını yaratıyor. Hande Öğüt, henüz ergenlik döneminde anne ve baba karşısında yaşanan birey çatışmasının vücuda yansıması üzerinde duruyor. “Ergenlik çağında kişilikle birlikte büyümeye başlayan beden, ebeveynlerinden onay bekler” diyor. “Bu tip bir destek bulamayınca da olgunlaşan beden bir yıkım aracı haline gelir.” Yani sorun sanıldığı gibi kişisel değil… Jogging, streching, diyet besinler, rejimler, estetik ameliyatlar, kozmetik ürünleri ve benzerlerinin oluşturduğu sektörün amacı ideal kadın bedenine ulaşmak. Öğüt, bir insanın bu amaca ulaşma isteğine bağlandığında kendisini kolay kolay kurtaramayacağını söylüyor. “İdeal beden imgesi” diyor “bedenleri arzu makineleri ve parça nesnelere ayıran bir denetim, üretimin nesnesi olan kadın da kendisine yüklenen birçok anlam içinde kendi asıl benliğini ve arzularını yitiriyor.” Bedenin kendini “bir şey”e göre şekillendirmeye çalışmasının karşılığını tiksinmede bulacağını da vurgulayan Ögüt’ün çözüm olarak esaslı bir önerisi var: “Bedenimizi gözetlemek yerine, yeni bir dil ve siyaset inşa ederek bakışın ve sistematiğin yerini değiştirebiliriz.” Kilo vermek için en bilindik yöntemlerden biri, mideye kelepçe takılması. Dila Kurt bir zayıflama kampında öldü. Hatalı tedavi ve zayıflama kliniklerinin yetersizliğinden bahsedildi. Ancak 19 yaşındaki Dila, zayıflamak uğruna hayatını kaybeden ilk kişi değildi. İdeal kiloya inmek uğruna birçokları çılgınca zayıflama yöntemlerine Bedenimizin kodlarını toplumun algısı üzerinden okuyoruz... başvuruyor. Bu uygulamada mideyle yemek borusunun birleştiği bölgeye genişliği ayarlanabilir silikon bir halka takılıyor. Bu halka sayesinde midenin üst kısmında ufak bir boşluk kalıyor ve mide ikiye bölünüyor. Yenilen yemekler de üst kısımdan alta zorlukla ulaştığı için tedavi uygulanan kişi doygunluk hissine çabuk ulaşıyor ve az yemek yiyor. Ancak uzmanlar bu yöntemi vücut kitle endeksi yüzde 35’in altında olan kişilere tavsiye etmiyorlar. Zayıflama sadece kadınların sorunu da değil artık. 2003’te midesine kelepçe taktıran Ayhan Özkan, operasyon sırasında hayatını kaybetmişti. Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Doç Dr. Emre Işık, kadınların yaşadığı baskıyı artık erkeklerin de hissetmeye başladığını anımsatıyor, zayıflık ve ideal beden arayışının artık estetik kaygıları aşıp, bir yaşam sorunu haline geldiğini düşünüyor. “İş ilanlarında bile” diyor “beden imgesi ön planda”. Her dönemin kendine özgü estetik anlayışı olduğunu kabul eden Işık hiçbir zaman, özellikle de kadınların bu kadar büyük baskı altında olmadığına dikkat çekiyor. Zayıflama yoluna giden herkes kişisel bir sebep söyleyebilir. 2 Mart tarihinde gazetelere yansıyan bir haberde, Antalya’da yaşayan Tahir Can Emboş, henüz doğmamış olan kızını rüyasında görmüştü. 117 kilo olan Emboş, kızının “baba sen niye bu kadar şişmansın” demesi üzerine midesine kelepçe Hande Öğüt. Emre Işık. taktırarak 60 kilo verdiğini söylüyordu. Ancak Emre Işık’a göre insanın kendini belli normlara uydurmaya çalışması büyük ölçüde sınıfsal bir problem. Bu düşüncesini Foucault’dan bir alıntıyla pekiştiriyor: “Foucault ‘burjuvazi kendine önce bir beden seçer’ der. Kendine bakamayacak insanlar da var, buradan bir sınıf analizi mümkün, alt sınıflar için beden bir araç ama üst sınıflara yükseldikçe beden bir temsil aracı haline geliyor. Böylece bir diyet kültürü başlıyor.” Geçen hafta hayatını kaybeden Tekfen Holding yönetim kurulu üyesi Leyla Akçağlılar belki de bu diyet kültürünün en ucunda yaşıyordu. 21 yıl boyunca etten ve proteinden uzak durarak yaşayan Akçağlılar geçen yıl böbreğini kaybetmiş, geçirdiği ameliyattan sonra yeniden et yemeye başlayabilmişti. “Rejim yapın sağlıklı kalın” diyen bir sektörle karşı karşıya olduğumuz kesin, öte yandan gıda sektörü de tam tersine bir işleyiş içinde. Zayıf sağlıklıdır önyargısı, Emre Işık’a oldukça şüpheli geliyor: “Fast food restoranına gittiğinizde mönüyü seçiyorsunuz, yemeği gidip kendiniz alıyorsunuz, çöpünüzü kendiniz döküyorsunuz, bir anlamda siz de çalışıyorsunuz. Zayıflama programları da öyle. Girmek istediğiniz vücut şekline göre bir mönü seçiyorsunuz, sonrası size kalmış.” G Peki, ideal kiloyu, bedeni kim belirliyor? İnsanlar önlerine konulan modellere benzemek adına nasıl ölümü göze alabiliyor? KİLOMDAN DOLAYI DIŞARI ÇIKMAK İSTEMİYORUM... Beslenme Uzmanı Gülay Hamzaoğlu, kendisine başvuran kişilerin, bedenleri ve kiloları hakkındaki yanılgılar içinde olduğunu söylüyor. Ancak bu yanılgıda büyük ölçüde çevrenin etkisi var. Size başvuran hastalar genelde hangi taleplerle geliyorlar? Zayıflama konusunda belli kilo limitleri veya ölçü olarak aldıkları birileri var mı? Bizzat kendi görüşmecilerimizden sıklıkla duyduğumuz ortak söylemleri “son dönemde bel etrafında oluşan kalınlaşmadan dolayı sizden uzman destek istiyorum” oluyor. Diğer yakınmalar “istediğim kıyafeti giyemiyorum”, “eşim sürekli olarak kilolu olduğumu söylüyor”, “kilomdan dolayı dışarı çıkmak istemiyorum, utanıyorum”, “34, 36 benden olmak istiyorum”, “herkes kilomun ideal olduğunu söylüyor fakat ben biraz daha kilo vermek istiyorum”, “vücudumdan hoşnut değilim”… Bu şikâyetlerde toplumunun kişinin üzerinde oluşturduğu baskıların yansımasını görüyoruz. Gençler genelde kendileri için en iyi boy ve kilo ile ilgili olarak yanlış fikirlere sahipler. Özellikle 915 yaş arasındaki kızların yüzde 50’si kendilerini aşırı kilolu görüyor. Aynı yaş grubundaki erkekler için bu oran yüzde 23. Gerçekte ise 1217 yaş arasındakilerin yüzde 12’si aşırı kilolu. Bazen ince olma isteği takıntıyla sonuçlanabiliyor ki bu daha ciddi bir sağlık sorunu. Boy kilo oranları, bir kilo problemi olmadığını, hatta normal kilonun altında olduklarını göstermesine rağmen bazı gençler vücutlarının şekilsiz olduğunu düşünmeye devam ediyorlar. Hastalarınız size başvurduklarında gözlemlediğiniz kadarıyla nasıl bir ruhsal durumda oluyorlar? Eğer ruhsal bir çöküntü gözlemlediyseniz, bunun sebeplerini ne olarak gösteriyorlar? Genelde akut bir stres sonrası başvuru yaptıklarını görüyoruz. Yani bir alışverişte giyemediği bir pantolona üzülmüş veya kalabalık bir ortamda sevdikleri tarafından kilosundan bahsedilmiş ve stres sonrası yeme ataklarının önüne geçemediğini fark etmiş oluyorlar. Şişmanlık problemi ile başvuran hastalarımızın ortak sorunu stresi yönetemeyip yeme ataklarının önüne geçmemeleri. Bir diğer dikkatimizi çeken psikologların da söylediği bu tür görüşmecilerin daha hassas ve duygusal yapıya sahip olmaları ve temelde anne baskısının fazla olduğu bir aileden yetişmeleri. Dolayısı ile tedavilerimizi mutlaka bir psikolog desteği ile sürdürme ihtiyacı duyuyoruz. Zayıflamak isteyenler için ne gibi yöntemler kullanılmalı, yazılı ve görsel basının sunduğu yöntemler sizce ne kadar sağlıklı? Tıbbi bir sorun olan şişmanlığın bir estetik sorun haline dönüştürülmesi üzücü. Şişmanlığın ve birçok kronik hastalığın tedavisi, sağlık alanına mensup kişiler tarafından, ekip çalışması ilkeleri çerçevesinde sürdürülmeli. Çünkü şişmanlık tedavi edilmesi gereken komplike bir sağlık sorunu. Biz beslenme ve diyet uzmanları olarak bireyin büyüme, gelişme dönemlerinde ve ömür boyu sağlığının korunması, geliştirilmesi, yaşam kalitesinin arttırılması için beslenme biliminin ilkeleri doğrultusunda çözümler üretmeye çalışıyoruz. G Gülay Hamzaoğlu. C M Y B C MY B