17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Bırakın çocuğu! Ayıptır... 3 Zeynep Altay 1930’da “1+1=Bir” adlı şiir kitabında ve 1930’lu, 40’lı yıllarda dergilerde çıkan şiirlerinde Nail V. imzasını kullanan, “Eski Tüfekler”in Nail Vahdeti adıyla andığı Nail Çakırhan 1910 Ula doğumlu. Edebiyata düşkünlüğü de polis sorgulamaları da çocuk yaşlarında başladı. 1925’te Konya Lisesi’ne yatılı geldiğinde Ahmet Hamdi (Tanpınar), Saadettin Nüzhet (Ergun) gibi hocaların öğrencisi oldu. Onuncu sınıfta “Kervan” adında bir dergi çıkardı. Bu dergide yayımladığı bir şiiri yüzünden 1927’de mahkemeye verildi, beraat etti. Lise sonda şiir bir kez daha başını derde soktu. Bu kez “Halka Doğru” dergisinde yayımlanan “Alev Yağmuru” şiiri yüzünden Konya Emniyeti’nde gözaltına alındı. Sorgulamalardan sonra emniyet müdürünün odasına alındı. O sırada Ankara’dan bir telefon geldi. Telefonun öteki ucundan verilen talimatı çok net olmasa da duydu: “Bırakın çocuğu! Ayıptır...” Bu talimatı veren Atatürk’tü. Oysa Atatürk’e hakaretten suçlanıyordu. Çakırhan ise “Ben bu şiirle Atatürk’ü değil, Muğla’daki ağaları benzetmiştim derebeylerine” diyordu. Atatürk biz gençler için müthiş bir deha, taptığımız bir insandı. Ona hakaret etmeyi düşünmem bile mümkün değildi.” NÂZIM’LA TANIŞMA Nâzım Hikmet çok beğendiği “Alev Yağmuru”nu “Hareket’ dergisinde yayımlatınca aynı şiir yüzünden bir kez de İstanbul’da yargılandı, temyizde beraat etti. Bu olay sayesinde Nâzım’la da tanışmış oldu. Basında çalışmaya Cumhuriyet gazetesinde düzeltmenlikle başladı. Şiirleri ise Resimli Ay’da yayımlanıyordu. 1930’da Nâzım Hikmet’le ortak kitapları “1+1=Bir”i çıkardılar. İki yıl sonra da “komünist teşkilatı kurmak”tan gözaltına alınıp, işkence gördüler. Bursa Cezaevi’nde iki buçuk yıl aynı koğuşta yattılar, 1934’te serbest bırakıldılar. Tahliyeden sonra yine basına döndü, Cumhuriyet ve Hayat Ansiklopedisi’nin düzeltmenliğini üstlendi. Ancak onun bütün merakı, ilgisi sosyalizmi öğrenmekti. Hem de uygulamanın yatağında, yani Sovyetler Birliği’nde. 1934’te Sovyetler Birliği’ndeydi artık. İlk işi komintern’le ilişki kurmak oldu. Moskova Doğu Halkları Üniversitesi’nde sosyalizm ve ekonomi dersleri aldı. Stalin, Tito, Hoşimin gibi önemli siyasetçileri gördü. Öğrenimi sürerken uygulamalara da katılmak amacıyla tekstil fabrikasında da çalıştı. Fabrikada ilk karısı Taisa’yla tanıştı. Sekiz ay sonraydı. Dünya ikinci bir savaşın eşiğine gelmişti. Komintern, ülkesindeki yabancı sosyalistleri savaş karşıtı çalışmalar yapmaları için kendi ülkelerine gönderdi. Çakırhan da Türkiye’ye döndü. 1937 Nisan’ında veda ederlerken eşi Taisa hamileydi. Oğlunu yıllar sonra eşi Halet Çambel’in de çabalarıyla bulacak, babaoğul gecikmiş bir sevginin, paylaşmanın tadına varacaktı. Çakırhan’ı Türkiye’de ilk karşılayan yine polis oldu. Memleketi Ula’da sınırı pasaportsuz geçmekten tutuksuz yargılandı. 1938’de de Tan gazetesinde çalışmaya başladı. Bir dönem kitapçılık yapan Çakırhan, Sorbonne mezunu arkeolog Profesör Halet Çambel’le bu yıllarda tanıştı. Çambel asistandı ve ailesi bu ilişkiye karşıydı. Gizlice evlendiler. Onlar artık hem eş hem de yol arkadaşıydılar. 1945’te Sertellerin çıkardığı 1 2 Yüz yıl… Dile kolay… İki yıl sonra şair, mimar, komünist Nail V. Çakırhan 100 yaşına basacak. Bu yüzyılda koskoca bir ülkenin değil, dünyanın da tarihi yatıyor: Savaşlar, şiire biçilen cezalar, ayrılıklar, kavuşmalar, ödüller, düşler… O belki de Türkiye’nin en genç düşünce suçlusu… 15’inde hapislikten Atatürk’ün bir telefonuyla kurtuluyor… “Görüşler”in dergi sekreteri oldu. İkinci sayı çıkamadan, 4 Aralık 1945’te Tan matbaası yakıldı. Bir yıl sonra bir kez daha tutuklandı. Bu kez nedenTürkiye Sosyalist Emekçi Partisi’nin kurucuları arasında yer almasıydı. Parti kapatılınca o da tutuklandı. Dört yıl yattıktan sonra 1950 affından yararlanarak serbest kaldı. güçse, onu anlatabilmek, tanıtabilmek belki ondan da daha güç” diye yazıyordu Çakırhan; “Hatta o hapishane adamı onu anlatmak isteyenin bizzat kendisi bile olsa.”... Hele aklıma koyduğum şekilde hiçbir yapmacık katmadan yazabilecek miyim”… HARBİN EŞİĞİNDEKİ TÜRKİYE ÜÇ HAPİSHANEDEN MEKTUPLAR ÇakırhanÇambel evliliği bu dört yıl boyunca mektuplarla sürdü. Çakırhan’ın Eylül 1947 Harbiye tarihli mektupla başlayan ve eve çıktığı Temmuz 1950 tarihli mektupla biten “Üç Hapishaneden Mektuplar Canım Halet’çiğim” adlı kitap insan ve mekân yönleriyle dönemin hapishanelerinde yaşanan dramları anlatan edebi bir belge; Nail Çakırhan Halet Çambel çiftini anlamak için de eşsiz bir kaynaktı. Bu mektuplar anıkitap olarak 2002 yılında Türkiye Sosyal Tarih ve Araştırma Vakfı (TÜSTAV) tarafından basıldı. Cezaevi aynı zamanda mücadelenin sürdüğü yerdi. Çakırhan ve arkadaşları Harbiye, Sultanahmet ve Aydın hapishanelerinde hem dayanıştılar, hem de politikalarını sürdürdüler. Cezaevi arkadaşları Türkiye’nin politikasına ve edebiyatına yön veren isimlerdi, Aziz Nesin, Esat Adil, Dr. Şefik Hüsnü, Dr. Hayk Açıkgöz… Dışarıda ise Mina Urgan ve Serterler, Halet Çambel’in en büyük destekçisi oldular. Elbette bir destek de yukarıda sözünü ettiğimiz mektuplardı. Bu mektuplarda cezaevindeki hayat da vardı ve dışarıya içerde neler olup bittiği Çakırhan’ın kalemiyle ulaşıyordu. “Hapishaneyi ve hapishane adamını tanımakanlamak ne kadar Çakırhan, 1942 yılında Tan gazetesinde dünyadaki özellikle de Türkiye, Rusya ve Avrupa ülkelerindeki durumu değerlendiren imzasız dizi yazılar yazdı. “Harbin Eşiğindeki Türkiye” kitabında toplanan bu yazılar 2003 yılında gene TÜSTAV tarafından yayımlandı. Araştırma ve deneyimin ürünü olan bu yazılar, onun okuru ne kadar ciddiye aldığının, Türkiye’nin durumuna ve geleceğine verdiği önemin de kanıtıydı. Yakın tarihimizin titiz, güvenilir tanığı Nail Çakırhan, kuşkusuz bugün de bilinmesi gereken sosyopolitik, askeri değerlendirmelerinde dönemin bazı yazarlarını da eleştirmekten kaçınmadı. “Çete harbi/ileri gerilla mücadelesi bakımından şaheser örnekler veren Türk milli kurtuluş mücadelesini, saltanat idaresine karşı, ‘gayri resmi kıyam (ayaklanma)’ şeklinde mütalaa eden mürteci (gerici) bir zihniyetin artıklarıdır” diye yazdı “Bu ve buna benzer kasıtlı noktai nazar, temayül (eğilim) ve tecellileri (görüntüleri) milli benliği geniş ölçüde rencide eder (incitici) mahiyette olup, her fırsatta açığa vurulmaları milli bir borçtur”… yaptığı ilk açık hava müzesi inşaatı yarım kalınca, işi Çakırhan üstlenmek zorunda kaldı. Çelik kontrüksiyonun bir müzede kullanılması dünyada da bir ilkti. 1963’te Ankara’da, projesi yine Turgut Cansever’e ait olan Türk Tarih Kurumu binasını yaptı. 1970’te dinlenmek için yerleştiği Muğla Akyaka’da çocukluğundan beri soluduğu Ula yerel mimarisinin birikimiyle kendine bir ev yaptı. Geleneksel mimariden beslenen, doğayla bütünleşen küçük, zarif ve kullanışlı bu ev 1983’te, Çakırhan’a Ağa Han Uluslararası Mimarlık Ödülü’nü getirdi. Akademik çevrelerde kopan tartışmalara cevap olurcasına art arda siparişler geldi, Yücelen Otelini yaptı, Akyaka kısa sürede Çakırhan mimarisinin rengine büründü. Mimarlığı para için yapmayı sevmeyen Çakırhan ödülüyle Muğla’daki eski bir hanı kültürevi olarak restore etti. Letonia, Montana tatil köylerini, Datça’da Perili Köşk’ü tamamladı. Çakırhan’ın Ege yayınlarından 2005 yılında çıkan Türkçe/İngilizce “Yapı Sanatında Yarım Yüzyıl / Geleneksel Mimarinin Şiiri” kitabı bütün eserlerinin detaylı bilgilerini içeriyor. ÇAKIRHAN BÜSTÜ Çakırhan, heykeltıraş Prof. Ferit Özşen’in yaptığı, Gökova Körfezi kıyısındaki Yücelen Oteli bahçesine, Çakırhan Konağı önüne dikilen büstünün açılışını 92 yaşında yaptı. Açılış’ta çalışmalarının en yakın tanığı Hamdi Yücel Gürsoy; “Nail Çakırhan paranın peşinde koşmadı. Bu büstün peşinde de koşmadı ama biz onun peşinden koşmalıyız” diyerek büstün altındaki satırları okudu: “Şair, Aydın, Yapı Sanatçısı. Türkiye’ye, Muğla’ya Akyaka’ya kattığı değerler ve güzelliklere şükranlarımızla.” 1. Nail Çakırhan ve Halet Çambel 1940’lı yıllarda Karaköy’de. 2. Soldan sağa: Revza Ozil, Nail Çakırhan, Halet Çambel ve Ruhi Su (21 Ocak 1966). 3. Çakırhan’a Ağa Han Ödülü’nü getiren ev. ETKİNLİK KADIN TELAKKİSİ Sokak hayvanları için... ünya Hayvanlar Günü’nde, Türkiye’de süregelmekte olan hayvan hakları ihlalleri, dünyanın çeşitli şehirlerinde ve İstanbul’da protesto edilecek. 4 Ekim günü saat 16.00’da Kadıköy İskele Meydanı’nda buluşacak olan Türkiye’deki hayvan hakları savunucuları, Türkiye’ye kendi çıkardığı yasaya uyması konusunda çağrıda bulunacaklar. Bu sadece Türkiye’de gerçekleşecek bir eylem değil. Türkiye’nin sokak hayvanları için, Londra’da Türk Hava Yolları Ofisi’nin önünden Türkiye Büyükelçiliği’ne yürüyüş yapılacak, Paris’te aynı saatte Türkiye Büyükelçiliği’nde toplanılacak, Belçika’da Avrupa Komisyonu önünde, Hollanda’da Türkiye Büyükelçiliği’nde buluşulacak. Diğer eylemler ise Almanya’da Kurt Schumacher Platz’da, Toronto’da Younges/Dundas Intersection’da, Vancouver’da, Vancouver Sanat Galerisi önünde gerçekleştirilecek. Eylemlerde “hayvanların milleti yoktur” D denecek ve bu sokak hayvanlarının yalnız olmadığı mesajı verilecek. Ülkemizde sokak hayvanlarının yaşam hakkı, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile güvence altına alınmıştı. Aynı kanun sokak hayvanlarına karşı her türlü kötü muameleyi yasaklamış ve yerel yetkilileri sokak hayvanlarının refahını sağlamak üzere sorumlu kılmıştı. Ancak söz konusu yasa çıktığı günden bu yana sistematik bir biçimde ihlal ediliyor. Yaşam hakları yasalarla güvence altına alınmış olan sokak hayvanları, açlık ve susuzluktan yaşamlarını yitirecekleri ıssız bölgelere terk ediliyor, barınaklarda veya sokakta toplu katliamlara kurban gidiyor, toplu mezarlara gömülüyorlar. Bu yasadışı uygulamaların sorumluları hakkındaysa çoğunlukla hiçbir cezai işlem uygulanmıyor. Üstelik kanıtlar ortada olduğu halde. 4 Ekim Dünya Hayvanlar Günü’nde hayvan severler Türkiye’deki bu uygulamaları dile getirip protesto edecekler...G Değişik zamanlarda yazdığı şiir ve öyküleri Rasih Nuri İleri tarafından yayına hazırlandı, Kasım 1996’da, Scala Yayıncılık tarafından “Daha Çok Onlar Yaşamalıydı” adıyla basıldı. İleri, ÇAKIRHAN 98 YAŞINDA Çakırhan büstün açılışında... 1999’da hazırladığı genişletilmiş baskıya Çakırhan için yazılan birçok Nail Çakırhan yaşamı ve eserleriyle makaleyi de ekledi. Kitaptaki şiirler arasında en şaşırtıcısı aşağıda pek çok araştırmaya konu oldu. Nursel Duruel’in “Daha Çok son bölümünü okuyacağınız 1931’da basılan “Kadın Telakkisi”. Onlar Yaşamalıydı” kitabına verdiği yazıda çizdiği portre tam da Şiirde çizdiği kadın Halet Çambel, “aile” hiç bozulmadan bugüne Çakırhan’dır: “Çok sade, alçakgönüllü bir insan. Gülüşünde çocuk uzanan verimli beraberlikleriydi. Şaşırtıcı olan Çakırhan’nın bu şiiri ışıltıları dolaşan Ulalı bir halk adamı... Evrensel bir aydın... Halet Çambel’le tanışmadan 1931’de yazması ve şiirin Haftalık Güzelliğe açık, herkese pay dağıtan bir şair mimar... Hayalleri, Resimli Ay dergisinde basılmasıydı: yaratma gücü, üretme arzusu hiç tükenmeyen 86 yaşında bir “............. delikanlı”. Ne ayal/ ne vebal.../ O benim:/ Kollarım, bacaklarım, Nail Çakırhan 98 yaşın güçlükleriyle mücadele etse de aynı dudaklarım,/ ve başımdır…/Yavrum, anam, öz kardeşim, karım,/ delikanlı. Siz bu satırları okurken sağlık kontrollerinin tamamlandığı Hayat arkadaşımdır. ” Çapa İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Servisi’nden ayrılmış Muğla’da Hamdi Yücel Gürsoy’un Yücelen Hastanesi’nde istirahat ediyor olabilir. Türkiye’nin yakın tarihini öğrenmek isteyenler, bir AĞA HAN ÖDÜLÜ ülke için taş taş üstüne bir taş daha koymanın, yaratmanın, sevmenin ama çok sevmenin, yol arkadaşlığının bilgeliğini Nail Çakırhan’ın mimarlığa yani yapı şiirini aramaya koyulması bir kavramak isteyenler Nail V. Çakırhan’ın öyküsünde soluklanabilir, anda başladı. Halet Çambel’in kazı yaptığı Adana Karatepe’de kendi şiirlerini yazabilirler… İnatla ve düşle... G müteahhitin kaçmasıyla avam projesini mimar Turgut Cansever’in C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle