17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 Gecenin geç saatleri, bütün şehir uykuda. Ancak siz internet sayesinde arkadaşınızla hararetli bir sohbettesiniz. Ne kadar büyük bir özgürlük değil mi? Derken bağlantınız kesiliyor ve sohbetiniz yarım kalıyor. Çıldırmamak işten değil, acaba bağlantı ne zaman geri gelecek? Teknoloji büyük bir imkân ama hayatlarımız giderek onun etrafında şekillenmeye başladı. Sonuç, yeni takıntılar ve fiziksel hastalıklar… Esra Açıkgöz / Deniz Ülkütekin Fotoğraflar: Uğur Demir Teknoloji bazen hastalıktır 1. Sayfanın devamı Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı, okulda birçoğunuz bunun münazarasını yapmışsınızdır mutlaka. Ancak Selin Kurum’un farklı bir cevabı var. “Ne kadar Google’a tıklarsan o kadar çok bilirsin”. Selin tabii ki böyle bir cümle kurmadı ama ihtiyacı olan bilgilere ulaşmak için ilk önce Google’a başvurduğunu da gizlemedi. Telefon numaraları, adresler, şarkı isimleri ya da okulla ilgili bilgiler… Bunların hepsini ve daha birçok bilgiyi öncelikle Google’da araştırıyor Selin. Merak ettiği insanları hatta arkadaşları ve kendi hakkında da araştırma yapmış Google’da. Aslında bu birçoğumuzun yaptığı bir şey, Selin de bunu birkaç defa yapmış ama “Pek ilginç bir bilgiye ulaşamadım” diyor. Günde ortalama iki saatini internet başında geçiriyor. Gökçe Önal’ın bilgisayarla ilişkisi ise aslında biraz zorunluluktan doğmuş. Mimarlık okuduğu için hemen her gün uzun saatlerini bilgisayara ayırıyor. Ancak zorunluluk, zamanla bağımlılığa dönüşmüş. “Artık duşa girdiğimde bile laptopta dizi izliyorum” diyor. Günde on saate kadar bilgisayar kullandığı oluyormuş, bir süre sonra yemeğini bile bilgisayar başında yemeye alışmış. Bilgisayarın kendisinde yarattığı en büyük sorunun gözlerinin bozulması olduğunu belirtiyor. Ayrıca kambur durma problemini de bir türlü giderememiş. “Hareketsizlikten, bazen kollarım uyuşuyor, sırtımda ağrılar oluyor” diyor. Burcu Küçük, 19 yaşında, teknolojiye ilgisi, çoğu insan gibi küçük yaşlarda cep telefonuyla başlamış. İnternet bağlantısı olan telefonlar piyasaya çıkınca bu ilgi biraz daha artmış, sonra birden çok basit, sadece konuşma ve mesaj yollama özelliği olan bir telefon edinmiş. Her şey normale dönmüş. Ta ki World of Warcraft’la tanışana kadar. Burcu’nun teknolojiyle alakalı “şu anda bağlı olduğum tek şey” olarak tanımladığı bu oyun, birçok genç bilgisayar kullanıcısı için zaman zaman gerçek hayatın bile önüne geçen bir tutku. Oyunun temel amacı seçtiğiniz karakteri belli bir güç seviyesine ulaştırmak. Bu yüzden de verilen görevleri yerine getirmeniz gerekiyor. İnternet üzerinden diğer kullanıcılarla birlikte oynanan World of Warcraft’ta ne kadar çok zaman geçirirseniz, gücünüz de o kadar artıyor. Burcu yapacak işi olmadığı günlerde oyunun başında sekiz saate yakın süre geçirebiliyor. Şakayla karışık “çok acı bir şey ama bazen arkadaşımı çağırıp, laptopunu da getirmesini istiyorum. Bütün gece World of Warcraft oynuyoruz” diyor. ABD’de okuduğu için son zamanlarda oyunu çok sık oynayamadığını ifade ediyor. Çünkü Türkiye’deki arkadaşları bilgisayarlarını açtığında orada saat gece yarısını çoktan geçmiş oluyor. Yine de yılmamış Burcu; eğer oyuncu buluyorsa karşısında, gece üçten gün ağarana kadar oynamayı sürdürüyor. ABD’de bu oyunu oynayanlara asosyal gözüyle bakılıyor, oysa Burcu zaman zaman oyun oynamak için dışarıya çıkmıyor da olsa kesinlikle öyle biri değil, bu yüzden arkadaşlarından oyunu oynadığını söylememesi yönünde uyarılar bile almış. “Uzun süre oynadığımda her şeyi kare kare görmeye başlıyorum” diyerek anlatıyor yaşadığı fiziksel rahatsızlığı Burcu. Eskiden arkadaşlarıyla otururken “ben oyun oynamaya gidiyorum” deyip arkadaşlarını bırakırmış, artık bunu yapmıyor. Kendisini bağımlı olarak görüp görmediğine gelince, “Aslında bağımlıyım demezdim ama bazen ‘uyusam mı oyun mu oynasam’ diye düşündüğümde, genelde oynamaya karar veriyorum” diyor. Serra Erman’ın da oyun tutkusu uçlarda geziniyor. 20 yaşındaki Serra, aslında teknolojiyle hiç de içli dışlı değil. Bilgisayarı sadece okul için kullanıyor, “Telefonla da çok alakam yoktu, hatta bir ay boyunca cep telefonu kullanmadığım oldu ve çok rahat etmiştim” diyor “ama daha bu oyunla tanışmamıştım.” Serra’nın bahsettiği, Blackberry telefonların içinde bulunan bir oyun. Burcu’nun takıntısı World of Warcraft gibi karmaşık bir şey de değil. “üst üste iki çubuk var, topla onları kırmaya çalışıyorsunuz” diye özetliyor oyunu. Önceleri yemek yerken, bir şey beklerken oynuyormuş Serra, şimdi ise “oynadığımın farkında bile değilim” diyor. Gerçekten de fotoğraf çekimi sırasında da poz vermediğini, oyunu oynadığını itiraf edecekti sonradan. “Oyuna bağımlı mısın?” diye sorduğumuzda onaylıyor. Kaybettiği zaman sinirlendiğini de ekliyor. Oyunun devamlı oynamanın yaratmış olabileceği fiziksel rahatsızlıklar hakkında hiç düşünmemiş, peki olumlu etkileri olmuş muydu? Ancak bu kadarı Serra için çok fazla. Devamlı irdeleme halinde olmamızdan rahatsız oluyor. “Hiçbir şey kattığını sanmıyorum” diyor “belki zaman kaybettiriyor olabilir, aslında sadece oyalanıyorum”. G EGO SÖRFÜ... Teknoloji, sırf hayatımızı değil, bedensel sağlığımızı da tehdit ediyor. Popülerleşen her teknolojik ürün kendi hastalığını da yanında getiriyor, tıp literatürüne yeni hastalıklar ekleniyor. Bundan en çok etkilenen organımız belki de gözlerimiz. Gün içerisinde uzun süre bilgisayara bakmak, gözlerde kurumaya yol açabiliyor, sonuç kızarıklık, bulanıklık, çift görme, göz kapaklarının birbirine yapışması ve yanma gibi rahatsızlıklar... Bilgisayar nedeniyle yaşanabilecek bir başka rahatsızlık ise internet bağımlılığı. İnternetin yayılmasıyla daha sık görülen bu rahatsızlığa maruz kalanlar, günün her anında internete girmek istiyor. İnternete girme imkânı bulamazlarsa ya da engellenirlerse rahatsızlık hissediyorlar. Cep telefonları ise en çok parmaklarımız için tehlikeli. Zamanlarını telefonda mesaj yazarak geçiren insanlar RSI (Tekrarlayıcı Gerilme Yaralanması) riskiyle karşı karşıya. Sık sık mesajlaşmak, zamanla yarışma takıntısını da tetikleyebiliyor. Özellikle yaz aylarının vazgeçilmezi klimalar hiç tahmin etmeyeceğimiz bir şekilde sağlığımızı etkileyebilir. Şöyle ki; klimaların bulundukları alandaki havayı kuruttukları ve nemi azalttıkları biliniyor, dolayısıyla vücut, ihtiyacı olan nemi burundaki mukozalardan alıyor, klimalı alan terk edildiğinde ise fazla yüklenmekten tahriş olan mukozalar, çevredeki tozların nefes yoluyla vücuda girmesini engelleyemiyor. Bahsettiğimiz bu tehlikeler uzun süredir tıp çevrelerinde tartışma yaratıyor. Son birkaç ayda da teknoloji bağlantılı yeni hastalıklar literatürdeki yerlerini almaya başladılar. Bunlardan en ilginci belki de “ego sörfü”. Kısaca, kişinin belli aralıklarla ismini internette araması ve kendi hakkında ne gibi bilgilere ulaşıldığını kontrol etmesi olarak tanımlanabilir. Ortak bilgi paylaşımı sayesinde büyük bir bilgi kaynağına dönüşen internet ansiklopedisi Wikipedia da kimileri için sorun yaratacak düzeyde bir bağımlılık. Wikipedia’ya bilgi eklemek, hatalı bilgileri düzeltmek isteğini sık sık hissediyorsanız sizde de “Wikipediaism” var denilebilir. Bunlar gibi daha bir sürü hastalık, takıntı ve bağımlılık mevcut. Hastalık hastalarının hemen doktora gitmek yerine internetten deva arayanlarına verilen isim ise, “siberhondrik”. Teknoloji hastalıkları bu kadarla sınırlı değil. “Enfornografi”, pornografi ve enformasyon kelimelerinin birleşmesinden türemiş bir sözcük ve bilgi açlığını internetten gidermenin tanımlanması olarak kabul ediliyor. Özellikle bu yıl patlama yapan kişisel bloglar da bir tür rahatsızlık olarak görülüyor ve buna “blog ifşacılığı” adı veriliyor. “Cheesepodding” ise saatlerini internetten şarkı indirmeye ayıranların takıntısına verilen isim. G Serra Erman Burcu Küçük Gökçe Önal Selim Kurum C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle