22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

28 EYLÜL 2008 / SAYI 1175 Desen: Zeynep Özatalay 21. YÜZYIL Yeni kara çağ... jenerasyonun büyük bir üzüntü içinde olmayacağını çünkü ne kaybettiğini bilmeyeceğini belirtiyor. İronik bir şekilde, Microsoft, Google, IBM, Intel gibi büyük dikkat dağıtıcı şirketler de bu konuyla ilgili önlemler almaya çalışıyorlar. İnsanlar bizim dikkatimizi dağıtan şeylerden büyük paralar kazanırken bu önlemler hiçbir işe yaramayacak. Peki ne yapabiliriz? Dikkat dağıtıcıların gençleri daha fazla olumsuz yönde etkilemesi engellenebilir. Bu konuda televizyon ilk suçludur. Testler açıkça gösteriyor ki: televizyon çocuklar ve aileleri arasındaki iletişimin kopmasına neden oluyor. İnternet ise bu etkiyi bin katına çıkarıyor. Bir dönemin çocukları Vietnam Savaşı’nı televizyondan, o dönemin en önemli haber kanalından öğrenirken şu anda, çocuklar okuldan eve geldiklerinde, bilgisayarlarını açarak kendi kozalarına çekiliyorlar. Onlar internet Çarşamba günü 72 eposta aldım, bunlardan sadece ikisi yazı içeren mesajdı. Onlarca telefon konuşmasını saymazsam sakin bir gün sayılırdı. Wakefield’e gitmekte olduğum tren yolculuğundaki zamansız ve kulakları sağır eden anonsları, insanların telefonlarıyla bağırarak konuşmalarını ve terbiye edilmemiş şımarık çocukların bağrışmalarını saymak istemiyorum. İronik bir şekilde, yolculuğum esnasında kitap okumaya çalışıyordum! Bence insanoğlu, teknoloji ile kendi kendini taciz ediyor. Bu yüzden hepimizin dikkati dağılıyor, hepimiz engelleniyoruz. Ne kadar da budalayız! Dikkat, insan bilincinin gizeminde altın bir anahtardır; o bir gün bize, kafamızda dünyayı nasıl yarattığımızı söyleyebilir. Sorun ne olursa olsun ona dikkatli bir şekilde yaklaşmamız, bizim nasıl yaşadığımızın ve kendimizi nasıl tanımladığımızın bir göstergesidir. Dikkatin tam tersi dalgınlıktır, bu doğal olmayan bir durumdur ve öldürebilir. Aslında aynı anda birden çok iş yapmaya çalışmakla ilgili büyük bir efsane var. Oysa birden fazla aktiviteyi aynı anda yapan insanlar, dikkatlerini hızlı Bizleri yavaş yavaş öldüren “kronik dikkat dağınıklığı”. Bunun sorumlusu ise internet, cep telefonları ve diğerleri… Bu aletler yüzünden kimse uzun başlıkları bile okumuyor, okuyamıyor. Kimilerine göre bu “En aptal kuşak”, 21. yüzyıl ise “Yeni kara çağ”. Bu demokrasiyi de risk altına sokuyor, çünkü yeni kuşak dünyanın sorumluluğunu almıyor… bir şekilde bir yerden başka bir yere çekerek kendilerini kandırıyorlar. Sonuçta ürettikleri şeyler kaliteli olmuyor... Hepimizin şu anda ciddi sıkıntı çektiği “kronik dikkat dağınıklığı” bizleri daha yavaş öldürüyor. Bu konuyla ilgili olarak özellikle Amerika’dan sesler yükseliyor. Bir yazar kitabında 21. yüzyılı “Yeni kara çağ” olarak görüyor ve insanla makinenin güvensiz birleşmesini anlatıyor. Emor Üniversitesi’nden profesör Mark Bauerlein “En aptal kuşak” adlı kitabında, bir kitabı okumak için bile konsantrasyon kabiliyetine sahip olmayan Amerikalı gençleri betimliyor. Nicholas Carr “Google bizi aptallaştırıyor mu?” diye sorduğu bir makalesinde günümüzde bir başlık okumanın bile ciddi uğraş gerektirdiğini söylüyor. Ayrıca gelecek ile bilginin içine değil, dedikodu ve sosyal arkadaşlık sitelerinin içine dalıyorlar, yüzde 90’ı interneti sadece arkadaşlık sitelerinde “takılmak” için kullanıyor. Aslında onlar büyümüyor, bizi biz yapan kültürel ve toplumsal miraslarımızı öğrenmeyi reddediyorlar. Facebook ya da My Space’e katılarak birdenbire onlarca “arkadaşınız“oluyor. Gerçekte ise bu şekilde yetişen çocuklar gerçek hayattaki aşk, sevgi, arkadaşlık gibi kavramları gereksiz, anlamsız ve saçma buluyorlar. Bilgisayar bizleri eğitmek için değil, bilgi denizinde yüzmek yerine boğulmamızı sağlamak için hizmet veriyor. Gençlerin bu durumu demokrasiyi risk altına sokuyor. Demokrasi öyle bir yönetim şeklidir ki yurttaşlarına ağır bir sorumluluk yükler. Fakat eğer bu yurttaşlar Paris’in İngiltere’de olduğunu düşünüyor ya da haritada Irak’ın yerini bulamıyorlarsa onlardan bu ağır yükü omuzlarında taşımaları nasıl beklenebilir. Sorunun sebebi, bu insanların dünyasının, sadece internetteki arkadaşlık sitelerinden oluşmasıdır. Bütün bunlar ahlaki açıdan bir panik ortamı yaratıyor olabilir. Fakat insanların çok dikkatli olmaları gerekiyor.. Her gün şirketler, enstitüler ya da marketler bizlere dikkat ve konsantrasyon dağıtıcı, anlamdan yoksun olan aletler satıyorlar. Ve satmaya devam edecekler. Trende, yolculuğumun sonuna yaklaşırken dikkat dağıtıcı, yeni 3G iPhone telefonum ile kendimi tam olarak TS Eliot’ın modern çağımızla ilgili yazdığı denemesinin içinde buldum, “Dikkat dağıtıcı şeyler yüzünden, dikkati dağıtılarak, dikkati dağılmış bir şekilde”… Sadece geleceğe dair korkumu gördüm... G The Sunday Times Culture International’da yayımlanan Bryan Appleyard imzalı yazıyı çeviren: ECE ÇILDIROĞLU DERGİDEN u satırların yazarı yaklaşık on yıldır İsveç’ten Kuşhan’a, lahanadan patatese pek çok diyeti denedi. Hatta lazerli, iğneli akapunkturdan da medet umdu. Kimi zaman akılcı davranıp doktor kontrolünde kilo vermeye de çalıştı. Olmadı. Çoğu diyet yarıda bırakılmakla kalmadı, her seferinde vücut daha da büyüdü, genişledi… Bunca çabanın bir nedeni sağlıktı elbette, ama gövdenin alanını bakan gözlerin hacim ve beğeni alanına uydurma arzusunun yanında payı ne kadardı, samimi bir yanıt vermek zor… Yani sağlık derken estetik kaygısı taşınmadı deme cesaretini kendimde bulamıyorum. Çünkü hiçbir birey sosyal taleplerin sınırından muaf değil. Tam sınırı geçtiğinizi düşünürken kendinizi bir ökseye yakalanmış bulabilirsiniz… Üstelik bunun, bunca çabanın sonuçsuz kalmasında da bir payı olmalı, sınırı şişmanlayarak aşabilirsiniz, zayıflama çabasıyla dikenli tellere takılıp kalabilirsiniz… Birkaç kilo verdiğinizde kendinize güveninizin pekişmesi, yürürken kuş gibi sekmeniz de diğerlerinin gözünde imgenizle oynama fırsatı yakalamanızdan kaynaklanabilir. Bu hafta Deniz Ülkütekin son günlerdeki ölümlerden de yola çıkarak neden zayıflamak istediğimiz ve zayıflamak için yaptığımız umutlu, umutsuz çabaları araştırdı. Sonuç bu konuya kafa yoranlar için pek de şaşırtıcı değil. Sorumlu, hayatlarımızı ne içinde ne dışında tutabildiğimiz kapitalizm. Şişmanlatan da o, zayıf kalacaksın diyen de. Beslenme alışkanlıklarını alaşağı edip, hızı ve rekabeti hayatlarımızın esası kılıp bedenimizin doğayla diken üzerindeki ilişkisini bozduktan sonra bizi dayattığı imgeyle oluşturduğu yeni pazarların sadık müşterisi yaptı. Tekstiliyle, spor merkezleriyle, reklamlarıyla sıfır beden bu “ideal” imgeye uygun pazarı genişletmekle kalmadı, imgeyi gerçekleştiremeyen ya da uymayanlar için de tezgâhlar açtı. Sıfır bedene uygun modelleri “battal” bedenlere taşıdı, şişmanları da modaya uydurdu. Arkadaşlarımızdan Aslı Borucu ise bir başka imgenin, topuklu ayakkabıların peşinden gitti bu hafta. Topuklu ayakkabıların “seksi” imgesinin arkasındaki iktidara ortak olma arzusunun da sesini duydu ve yazdı… Bedeniyle bu kadar kavgalı bir cinsin zayıflama ve topuklu ayakkabı merakı, bedenin arzularına bu kadar kulak kapatmış bir toplumun imgeye uygun beden hevesi size de şaşırtıcı gelmiyor mu? İyi haftalar, iyi bayramlar… Berat Günçıkan (bguncikan@yahoo.com) B Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı / Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Dilşad Özkaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri/Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul * Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle