17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 24 AĞUSTOS 2008 / SAYI 1170 Afganistan yardım istemiyor Afganistan, iyinin ve kötünün tamamen birbirine karıştığı bir yer haline geldi. Bir yanda, özgürlük getiriyoruz propagandasıyla ülkeyi işgal eden Batılı güçler; diğer yanda, ülkesinin bağımsızlığı adına halkına kan kusturan radikal dinci örgüt Taliban ve yandaşı Afgan milisler. Tüm bu kargaşanın içinde yaralılara tıbbi yardım götürmeyi amaçlayan sağlık örgütlerinin inandırıcı olması pek kolay değil. Onlar Taliban’a göre Batılı ajanlar. 13 Ağustos’ta üç kadın sağlık çalışanı, Kâbil’den Logar’a giderken uğradıkları saldırı sonucu hayatlarını kaybetti. Deniz Ülkütekin BD işgalinden beri Afganistan’da bulunan Batılı yardım örgütleri, tüm insanı niyetlerine karşın, kayıplar vermeye devam ediyor. Taliban önderliğinde işgale karşı mücadele eden Afgan milisler, askeri saldırıların yanında binlerce sivilin de ölümüne sebep oldu. 2007 içerisinde ise 10 sağlık örgütü çalışanı hayatını kaybetti. Mart ayında ülkenin kuzeyinde bir Alman sağlık örgütü çalışanı keskin nişancıların hedefi oldu, nisanda ise iki Fransız, güneybatıdaki saldırıda hayatlarını kaybetti. Yılın ikinci yarısında sivillere yönelik saldırılar azaldı, ama bu yılın yaz aylarının gelmesi, hem Afganistan’daki gerginliğin yeniden artmasına hem de saldırıların siviller için tekrar tehdit haline gelmesine neden oldu. 2008’de şu ana kadar 19 sağlık çalışanı hayatını kaybetti. Bu tip saldırılarda ölüm dışında sık sık yardım malzemeleri de çalınıyor. Son olarak 13 Ağustos’ta üç kadın sağlık örgütü çalışanı silahların hedefi oldu. Kâbil’de meydana gelen saldırıda sağlık gönüllülerini Logar eyaletine götüren aracın Afgan şoförü de hayatını kaybederken araçta bulunan diğer şoför ise ağır yaralandı. Saldırıdan yaralı olarak kurtulan bir görgü tanığının anlattığına göre aracın yolunu kesen beş silahlı saldırgan, Kalaşnikoflarla ateş açtı. Saldırıda ölenlerden 40 yaşındaki Dr. Jacqueline Kirk Ulster Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışırken 2004’de yardım kuruluşu IRC’ye katılmış Lübnan, Ruanda ve Etiyopya gibi yerlerde farklı örgütlerle çalışmış. Olayda hayatını kaybeden diğer isimler 30 yaşındaki Trinidad Tobagolu Nicole Dial ve aracın şöförü 25 yaşındaki Afgan Mohammed Aimal. Hayatını kaybeden diğer bir kadın sağlık çalışanının ismi ise ailesinin isteği üzerine gizli tutuluyor. Taliban ve diğer Afgan milislerin bu kadar sertleşmesindeki bir sebep, başkent Kâbil’e gün geçtikçe yaklaşmaları olarak gösteriliyor. Yardım gönüllülerinin geçtiği yollar ise kesinlikle güvenli değil. Kabil’e en yakın bölge olan Vardak’ta sadece geçen ay 51 kamyon yandı. KâbilVardak arasındaki yolda yedisekiz kilometrede dizilen kamyonların patlayıcı yüklü olma ihtimali bir hayli yüksek, bu yüzden iki bölge arasında sıklıkla gidip gelen sağlık gönüllüleri, her kamyonu geçişte bir kez daha iç çekiyorlar. Hükümet yetkilileri, Vardak yakınında durumun kontrolleri altında olduğunu ve otoyol üzerindeki olayların Afgan polislerin yetersizliği sebebiyle meydana geldiğini belirtiyorlar. Onlara göre Taliban bu bölgede halktan destek görmüyor. Oysa otoyolun hemen kenarındaki semtlerde mevzilenen milisler altı bin kişilik bir savaşçı ordusuyla Vardak’ın üç bölgesine hâkim olduklarını iddia ediyorlar. Vardak üzerinde yaşanan bu büyük mücadelenin sebebi, bölgenin başkent Kâbil’e açılan kapı olması. Eğer Taliban burada hâkimiyeti sağlayabilirse, başkente doğru büyük bir yürüyüşe geçmesi kaçınılmaz. Taliban’ın saldırıları, komşu ülke Pakistan’la yapılan barış görüşmelerini de sekteye uğratıyor. 100’e yakın yardım örgütüne başvurularak hazırlanan raporlarda, Kâbil, Logar ve Vardak’taki durumun 2005’ten beri ne kadar kötüye gittiği açıkça görülüyor. Şu anda ülkenin neredeyse yarısı Birleşmiş Milletler tarafından riskli bölge olarak tanımlanıyor. Kâbil’e bağlantısı olan bölgelerin de neredeyse tamamı riskli kabul ediliyor. Logar’da altı mayın dedektörünün çalınması, işleri daha da kötüleştirdi. Zaten mayın temizleyicilerin birçok noktada arama yapması yüksek risk nedeniyle olası değil. İşte bu şartlarda görev yapmaya çalışan yardım gönüllüleri, insan hayatı için kendi canlarını böylesine bir risk altına alıyorlar. Taliban’a göreyse onlar “Batılı ajanlar”. Taliban sözcüsü üç kişinin ölümüyle sonuçlanan olayı, “işgalci güçlere saldırı” olarak nitelendirdi ve “onlar Afganistan’ın çıkarlarına hizmet etmiyorlardı, ülkemizin özgürlüğünü alan işgalci güçlere aittiler” dedi. Yardım örgütleri uzun süredir, güvenlik sorunları nedeniyle ülkenin güneyi ve batısında faaliyet gösteremiyorlar. Böyle giderse, çok yakın bir zamanda Kâbil yakınlarında da benzer bir durumla karşılaşacaklar. Oysa Afganistan genelinde tıbbi yardıma ve gıda yardımına muhtaç birçok insan var. Bunun dışında ülkedeki 800 Afganistan’da otoyollar, yabancı uyruklular için, amaçları ne olursa olsun fazlasıyla tehlikeli. Jacqueline Kirk (altta) silahlı saldırıda hayatını kaybettiğinde Logar’a yardım götüren bir aracın içindeydi. A binden fazla engelli nüfusun yüzde on yedisi, savaşın yarattığı sonuçların kurbanı. Taliban, bunların birçoğunu canlı bomba olarak kullanıyor. Ancak yaşanan tüm sorunlara ve şiddete karşın Afgan halkının Taliban karşıtı olduğunu söylemek güç. Yardım örgütleri, sağlık kuruluşları ve halkın ihtiyaçlarını ne kadar karşılasalar da ülkeye savaşı getiren askerlerden ayrı tutulmuyorlar. Tıpkı 11 Eylül olaylarından sonra ABD ve birçok Avrupa ülkesinde tüm Müslümanlar’a terörist muamelesi yapıldığı gibi. Önyargı bu kez tersinden işliyor. Hayatını kaybeden Jacqueline Kirk’ün kocası yaptığı açıklamada, “Saldırıyı yapan her kimse, aracın yardım örgütüne ait olduğunu biliyordu” dedi. Gerçekten de saldırıya uğrayan beyaz Toyota’nın üstünde IRC logosu vardı... G Bütün doğrular birleşince... Aylin Kotil limpiyatlar başladığından beri en yakın takibe aldığım sporcu, Michael Phelps’di. İlginç bir öyküsü var. Okurken ilginç gelmeyebilir ancak bence birçok insana umut oluşturabilecek unsurlar var hayatında. İlkokulda, öğretmeni annesini çağırıp “Maalesef hayatta hiçbir şeye yoğunlaşamayacak” demiş. Bunu duymak bir anne için oldukça güç. Sanırım, öğretmeni konsantrasyon eksikliği hissetmiş. Oysa çocukların ilgi alanlarını keşfettiğinizde, konsantre olabileceklerini ispatladı Michael Phelps. Sonra 7 yaşında annebabanın ayrılığı, 11 yaşında antrenörüyle tanışma ve onu baba yerine koyma. Noel dahil her gün çalışma. Anatomik yapının mükemmelliği... Doğru antrenör, doğru insan, doğru antrenmanla birleşince, karşımıza Michael Phelps çıktı. Yüzme için ideal olan vücut yapısına rağmen, bir gün bile dinlenmeden antrenman yaptı. Tüm bunlar onu birçok “ilk”e taşıdı. Bizler televizyonun karşısında onu hayranlıkla izlerken, o kim bilir gerisinde neler yaşamış olarak o kulaçları atıyordu. Tüm şartlar O aynı olsaydı, yani gene Michael Phelps, aynı antrenman, aynı antrenör ancak Türkiye’de çalışsaydı, aynı sonuç alınır mıydı? Yoksa ülkemin insanın aklını çelen “Ben zaten süperim” dedirten enerjisi onu da sarar mıydı? Anne babasının boşanmışlığından tutun, bir kere alkollüyken araç kullanmaktan tutuklanması, temcit pilavı gibi pişirilip pişirilip bize sunulur muydu? Es kaza kız arkadaşı varsa, ayrıldıktan sonra tüm özellerini ortaya döker miydi? O da tüm olanları unutmak için soluğu gece kulüplerinde alır mıydı? Tüm bu soruların cevaplarından emin olamayız. Ancak 8. Olimpiyat altınını aldıktan sonra söylediği cümle beni çok etkiledi; “İngilizce öğretmenim başarılı olamayacağımı söylemişti. Bunları düşününce çok eğleniyorum.” Çok eğlendiğine eminim Michael Phelps! Gün senin günün, eğlenmene bak ve tüm doğruların merkezinde olmanın keyfini çıkar. G [email protected] 5. İstanbul Animasyon Festivali’ne başvurular devam ediyor! u yıl beşincisi düzenlenecek olan İstanbul Animasyon Festivali’nin, Görsel Efekt Kısa Film Yarışması başvuruları devam ediyor. Yarışmaya katılmak isteyenler başvurularını 29 Ağustos’a kadar festivalin resmi web sitesinde bulunan form aracılığıyla yapabilirler. Geçen yıl, IAF4 kapsamında yapılan yarışmaya yaklaşık 350 film başvurmuş, jüri elemeleri sonucunda 250 film gösterime girmişti. Seçkiler arasında Cannes, Sundance, Oscar, Annecy gibi dünyanın en önemli festivallerinde gösterilen veya buralardan ödülle dönmüş B birçok film bulunuyordu. IAF Büyük ödülüne İngiliz yönetmen Matthew Walker’ın filmi “John ve Karen” layık görüldü. En iyi Türk Kısa Filmi ödülüne ise hem ülkemizde hem de yurtdışında adından söz ettirmeye başlayan genç yönetmen Denizcan Yüzgül, “Akvaryum” isimli filmiyle sahip oldu. Bu sene festival ekibi 600’e yakın başvuru bekliyor ve jüri üyeliği için yurtdışından çok saygın yönetmenlerle görüşüyor. Gelişmeleri takip edebilmek için www.iafistanbul.com’a bakabilirsiniz. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle