22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

29 HAZİRAN 2008 / SAYI 1162 7 Hayat bu, yeniden buluşulur G rup Gündoğarken sekiz yıl süren suskunluktan sonra ‘Hayat Bu’ albümünü çıkarttı… Yollarına “Amca”sız devam eden iki kardeş, bu albümle Akdeniz ve Ege müziklerini tekrar hatırlatıyorlar. Tam bir uzun yol albümü olan “Hayat Bu”yu tatil yolcularına şiddetle tavsiye ederiz! Akdeniz ve Ege tınılarını sizden dinlemeyi çok özlemişiz… Albüm yapmak için neden sekiz yıl beklediniz? Burhan Şeşen: Aslında gruba üçlü olarak devam etmek istiyorduk, ama sonra bunun olamayacağını gördük. 23 sene önce Gökhan’la yeniden “Gündoğarken” adını kullanamaya başladık. Elimizde çok fazla şarkı birikince “bu işi sürdüreceksek yeni bir albüm yapmak zorundayız, eski şarkılara yaslanamayız” diye düşündük. “Gündoğarken” ismini kullanıp kullanmamakta neden tereddüt ettiniz? B. Şeşen: “Gündoğarken” denildiğinde insanların gözünde hep üç kişi canlanıyor. Önce duygusal davranıp bu ismi kullanmamız gerektiğini düşündük, ama farklı isimlerle sahneye çıktığımızda da bizi görenler “aaa Gündoğarken” diyorlardı. Zaten grubu Gökhan’la birlikte kurmuştuk, sonra Amca’yla konuştuk, kararımızı bildirdik. Gökhan Şeşen: Sekiz sene beklememizin nedeni de; amcayla onun iki solo albümünden sonra birlikte bir albüm yapma kararımızdı. O üçüncü solo albümünü yapınca, biz de yavaş yavaş “Gündoğarken” albümünü yapmayı düşünmeye başladık. Onu bekleseydik daha fazla zaman kaybedecektik. Yine de albüm için üç yıl geçti, çünkü ben kendimi hazır hissetmiyordum, müziğe küsmüştüm sanki… Belki Amca’yı daha da bekleyebilirdik, ama artık aramızda eski güç yoktu, artık yeniden doğmayacaktı da… Yani daha fazla diretmenin bir anlamı yoktu. İlhan Şeşen’in yokluğu sizi, albümü etkiledi mi? B. Şeşen: Önemli olan şarkılardır, onları yorumlama şekliniz, müziğe bakış açınız, insanlara aktarma biçiminizdir, popülist olmamanızdır. Bu yüzden huzurlu ve daha özgür çalıştık. G. Şeşen: Beni olumlu etkiledi, çünkü üç kişiyken, hemfikir olduğumuz konularda sorun yoktu, ama farklı fikirlerimiz olduğu zaman oylama yapıyorduk, ben hep ikiye bir kalıyordum, buna da üzülürdüm. Şimdi eşitlik var, her durumda birbirimizi ikna ediyoruz. Kendi kanatlarınızla uçmak istemenizden dolayı mı üçüncü birini aramadınız? G. Şeşen: Evet. İnsanlar bizi üçlü bir grup olarak tanıyorlardı, grubun solisti Amca’ydı, ağırlıklı şarkılar ondaydı. Bu albümü üç sene önce yine Amcasız yapsaydık belki farklı yorumlar yapılabilirdi, çünkü o zaman Amca kendini unutturmamıştı, şimdi unutturdu. Bu kendiliğinden oldu... Sahneye çıktığımızda kimse bir eksiklik varmış gibi davranmadı. Demek ki bir tınımız var ve tını kaybolmamış, bu çok güzel bir şey. Bir amca, iki yeğenle tanıdığımız “Grup Gündoğarken” bir eksikle yeniden aramızda. Artık “Amca” yok, Burhan ve Gökhan Şeşen şimdi kendi kanatlarıyla uçuyorlar… Uzunca bir aradan sonra “Grup Gündoğarken” imzasıyla çıkardıkları ilk albümün adı “Hayat Bu”… Müge Serçek Albümü yedi ayda hazırladınız, nasıl geçti bu süre? G. Şeşen: Geniş geniş, rahat bir yedi aydı. Evde çalışmanın çok büyük bir avantajı var. Şarkıları yaptık, bozup tekrardan yaptık, değiştirdik… Stüdyo çalışmaları dört duvar arasında yapıldığı için sıkıcı olur ve işi bir an önce bitirmek için uğraşırsınız. Gürol Ağırbaş gibi bir müzik adamı düzenlemelerimizi yaptı. B. Şeşen: Gürol çok büyük bir sabırla, özveriyle çalıştı, armoniler yazdı. Bülent Ortaçgil de akşamları beş çaylarımıza katılırdı. Simit ve peynirle birlikte çalışmalar yaptık, okumaları ve bazı sözleri düzeltti ve “Hadi Git” şarkısında akustik gitar çaldı. Albüm kapağınız da dikkat çekici, bir günlük sayfası var… G. Şeşen: Evet, bu son anda aklımıza gelen bir fikirdi. Daha önce bir kapak yaptırmıştık, ama biraz karışık olmuştu. Karar vermemiz gerekiyordu, çok az zamanımız kalmıştı, şu fotoğraf mı bu fotoğraf mı derken böyle bir şey geldi aklımıza. Herkes de çok beğendi. B. Şeşen: Bize yakışan güzel bir kapak oldu, ne yazıyor diye insanların dikkatini çekiyor. Bu albüm bir anlamda, kendinize verdiğiniz 25. yıl armağanı mı? G. Şeşen: Bilinçli olarak yapmadık, ama güzel bir tesadüf oldu… Gündoğarken belki yeniden doğdu… Kuzguncuk’a taşındınız ve albümde semtle ilgili de bir şarkı var… G. Şeşen: Kuzguncuk’a ilk kez sekiz sene önce gelmiş, içimden “Acaba burada oturmak bize kısmet olur mu?” diye geçirmiştim. Önceki oturduğum yerler mahalle ve komşu kavramından uzak yerlerdi, kimseyle doğru düzgün bir iletişimim yoktu… Burada yaşamaya sekiz ay önce başladım, ve hayata bakış açım değişti, enerjim arttı, hatta yeniden doğdum. Müziğe küsmüş gibiyken daha ilk gece “Kuzguncuk’ta ilk gece” diye bir şarkı yazdım… Burada mahalle kavramı var, her mahallede olduğu gibi mahallenin delisi var… Sizinle ilgili yazılan bir yazıda “Nasıl ki Kuzguncuk cumhuriyetinde zaman adeta durmuş gibiyse, orasının kendine göre başka ‘racon’ları varsa, Gündoğarken’in de kendine özgü başka bir yolu var” deniliyor, “Dışarıdaki çılgın yarıştan uzakta, otobanda değil, patikada”… G. Şeşen: Evet, bu doğru bir şey… Otobanda insanlar hiçbir şeyin farkına varmazlar, gaza basıp giderler, ama patikada öyle değildir, etrafındaki her güzelliğin farkına varırsınız. B. Şeşen: Bizim yaşam tarzımız bu aslında. Toprağa dokunmamız lazım, hayatın karmaşasından uzak, naif kalabilmiş şeyler güzel. Böyle bir yaşam tarzınız olunca bu ister istemez müziğinize yansıyor... G Mor Karbasi, dün ve bugün Zekeriya S. Şen ySpace.com sayfası sayesinde keşfedilen İsrail asıllı İngiliz Mor Karbasi, bu yılın dünya müziği platformunda en dikkat çeken sanatçı. Yasmin Levy gibi, 15. yüzyılda Hıristiyanlar tarafından İspanya’dan sürülen Musevilerin günümüzde yok olmaya yüz tutmuş olan Ladino (Judeo Espanyol) müziğini temsil eden Mor Karbasi, ilk albümü “The Beauty And The Sea” ile Judezmo, Spanyolit, veya Sefarad olarak da bilinen Ladino müziğini bir adım öteye taşımaya hazırlanıyor. Sanatçı Ladino müziği ile beş yıl önce tanışmış olmasına rağmen, tüm bestelerini bu dil üzerine yapılandırıyor. Annesi Faslı, babası İranlı bir Musevi olan Karbasi bugün 21 yaşında. Müzikle genç yaşta ilgilenmeye başlayan Karbasi, klasik piyano eğitimi aldıktan sonra bir flamenko grubunda şarkı söyledi, bu arada annesinin söylediği geleneksel Ladino ezgilerine ilgi göstermeye başladı. Zamanla artan ilgisi eski kültürüne doğru yol almasına neden oldu, bir süre sonra da kendi bestelerini yazmaya başladı. Üç yıl önce yetenekli gitarist Joe Taylor (kendisini Tinariwen ve Travis albümlerinden tanıyoruz) ile yolları kesişen sanatçı, aralarındaki etkileşimi albüm yapmak için yönlendirmeye karar verdi ve böylece profesyonel sanat yaşamı başlamış oldu. Geçen sene Womad Dünya Müziği Festivali’nde sahne alan ekip, Mintaka Music şirketi ile anlaşma yaptı ve stüdyoya girdi. Karbasi bu ilk albümünde flamenko, Endülüs, Kuzey Afrika, Arap ve İsrail ezgileri arasında müziksel bir gelgit yaşatıyor. Albümün açılış parçası “Roza”. Beş yüz yıllık “Mansevo Del Dor” (Ben Modern Genç Bir Adamım) adlı parçada sanatçının yüksek tiz vokali dinleyeni ister istemez ritimlerin derinliğine NEIL DIAMOND “Home Before Dark’la döndü... Klasik folk zarafeti Ali Deniz Uslu N M ew York’lu folk müzik sanatçısı Neil Diamond, uzun süredir beklenen yeni stüdyo albümü “Home Before Dark”ı yayımladı. Sanatçı bu albümde Johnny Cash, Tom Petty gibi isimlerle çalışan efsane prodüktör Rick Rubin’le yeniden bir araya geldi. Neil Diamond, Cash, Petty, Dylan, Young gibi folk rock geleneğinin en başarılı ve örnek alınan isimlerinden biri. Müzisyenin pek çok şarkısı defalarca davet ediyor. Sakin ve huzurlu “En La Kaye de mi Chikez” (Çocukluğumun Sokağında) adlı parça ise dedesine bir ağıt. “Puncha Puncha” (Dikenli Gül) adlı parçada Arap ritimleri ve Musevi hikâye anlatımcılığı kusursuz bir şekilde bütünleşiyor. “Shechahoret” adlı parça ise geleneksel düğün melodisi. Aşk, kayıp, şaka, yalan, şikâyet, nezaket, dedikodu, rüya, umut, kutsal ve dünyevi konular içeren parçalar her ne kadar eski kalıplar üzerine kurulmuş olsa da dinledikçe bir zamansızlığa tekabül ediyor. Albümün Grammy ödüllü yapımcısı Matt Howe ve aranjörü Joe Taylor’ın tüm parçalara işledikleri tecrübeleri her aşamada ortaya çıkıyor. Bazı parçalarda tahmin edildiğinden daha fazla ritimsel işlem gerçekleştiriliyor. Birçok akustik ve elektrik gitar, ut, bas gibi enstrümanları çalan Avrupalı, Hintli ve Ortadoğulu yıldızların arasında ön plana çıkan vurmalı, nefesli ve yaylı çalgılar bir bütünlük oluşturuyor. Karbasi tarafından çalınan klavsen ve harmonyum (küçük org) ise albüme ayrı bir lezzet katıyor. Albümün kalitesi ise Mintaka Music şirketinin ayrıcalığı. Mor Karbasi ölmek üzere olan bir dilde şarkı söylüyor olabilir, ancak müziği çoğu tarza kıyasla çok daha canlı ve yaşam dolu… G muzik@tikabasamuzik.com yorumlandı. Bu sayede de günümüz dinleyicisi onu yeniden keşfetti. “Red Red Wine”, “I’m a Believer”, “Girl You’ll be a Woman Soon”, “Solitaryman”, “Sweet Caroline”, “Play Me” ve “Everymore” gibi folk ve pop rock klasikleri ile 40 yılda dünya çapında 125 milyon sattı. Dünya müzik listelerinde yer alan üç düzine klasikleşmiş şarkısı, aldığı Grammy ve Golden Globe ödülleriyle ismini müzik dünyasına altın harflerle yazdırdı. Neil Diamond’ın yeni albümü “Home Before Dark”ta ise söz ve bestesi kendisine ait 12 şarkı, albümün kaydını yapan ekipte ise gitarist Mike Campbell, Tom Petty, The Heartbreakers’ın klavyecisi Benmont Tench, akustik ve bas gitarist Smokey Hormel ile Matt Sweeney var. “Home Before Dark”, Neil Diamond’ın tecrübesini rock müzik formlarından uzaklaşmadan klasik folk zarafetinde bir araya getiren fazlasıyla dinlenebilir bir albüm. Müzisyenin bu çalışması özellikle Johnny Cash, Bob Dylan ve Neil Young’ın akustiğine aşina kulaklar için de çok şey vaat ediyor. Albümün açılışını “If I Don’t See You Again” yapıyor, ama bu albüme kapılmak için biraz zor bir başlangıç. Albümün ruhunu, Diamond’ın müzik karakterini, umut ve mutluluk aşılayan “Pretty Amazing Grace” veriyor. Dixie Chicks’ten Natalie Maines’le yapılan düet “Another Day”da (That Time Forgot) ilk dinlediğinizde zihninizi epey meşgul ediyor. Neil Diamond “Home After Dark” ile şimdiden dünya müzik listelerinde ilk sıraya yerleşti. Müzisyen, daha önce listelerdeki en büyük başarıyı 1973 yılında “Jonathan Livingston Seagull” adlı soundtrack albümüyle ikinci sıraya yerleşerek yakalamıştı. Yeni albümden akılda kalan diğer melodiler ise “Don’t Go There”,”One More Bite Of The Apple”, “Act Like A Man”, “Whose Hands Are These”. Ayrıca albümün DVD sürprizi de var. Yani müzisyenin fanatikleri ve arşiv meraklıları için bir nimet olan bu çalışmanın içinde Neil Diamond’ın stüdyo görüntüleri ve kişisel kayıtlarını izlemek de mümkün. G C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle