17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 NİSAN 2008 / SAYI 1150 7 Joan Osbourne’den blues ve soul köklerine bir yolculuk... AZİZA MUSTAFA ZADEH Okyanusta tek başına Deniz Ülkütekin ir şarkının bir insanın hayatını nasıl değiştirebileceğinin en güzel örneklerinden biri Joan Osbourne. İlk albümü Relish 1995’te piyasaya çıktığında otuz üç yaşındaydı ve popüler müzik piyasasına girmeye gönüllü değildi. O yeteneklerini, Amerikan blues ve soul köklerini diri tutmak için harcamak istiyordu. Ancak albümdeki kayıtlardan “One of Us” yaptığı müthiş çıkıştan sonra müzik kariyeri farklı bir boyut kazandı. 2003’te Grateful Dead yeniden bir araya gelip turneye çıktığında grubun solistliğini üstlenen Osbourne, bugünlerde sekizinci albümü “Breakfast in Bed”i piyasaya sürdü. En bilinen şarkınız “One of Us”ın hikâyesi nedir? Şarkıyı Prince’le birlikte mi yazdınız? Hayır. Eric Bazilian isimli besteci, benle bağlantıya geçti ve şarkıyı dinletti. Ancak onun versiyonu iç karartıcı ve karanlıktı. Leonard Cohen şarkılarına benziyordu. Şarkıyı ilk dinlediğimde sözlerde bir masumiyet fark ettim. Sanki bir çocuğun, kendinize soramadığınız soruları sorması gibiydi. Söylemem için bana teklif ettiğinde bu masumiyeti şarkıya taşıdım. Prince de şarkıyı seviyordu ve konserlerinde yorumlamaya başladı. Kendisiyle bu sayede tanıştık. Çok uzun ve başarılı bir müzik kariyeriniz var. Buna karşın bir çok insanın sizi “One of Us”la tanıyor olması herhangi bir rahatsızlık yaratıyor mu? Sanırım buna alıştım. Öte yandan şarkı bana birçok kapı açtı. İtalya’da Pavarotti’yle yaptığım düet, Stevie Wonder ve Bob Dylan gibi isimlerle sahneye çıkmak... Eğer “One of Us” olmasaydı galiba bunların hiçbiri gerçekleşmezdi. Şarkıyı bana verilmiş bir hediye gibi görüyorum. Başkalarının yazdığı sözleri mi, kendinizinkileri mi yorumlamayı tercih ediyorsunuz? İkisini de yapabildiğim için mutluyum. Kendimi bir yazar gibi hissediyorum ve hayatım hakkında yazdıklarımı söylemek hoşuma gidiyor. Aynı zamanda kendimi bir caz vokali gibi görüyorum. Klasik şarkıları yorumlamaktan ve onlara bir şey katmaktan da mutluluk duyuyorum. Caz ve soul ile ilgileniyorsunuz ve bir yandan belki müzik endüstrisinin dayatmasıyla popüler şarkılar yapıyorsunuz. İkisiyle birden nasıl başa çıkıyorsunuz? Müzikle uğraşarak yaşamımı sürdürebildiğim için şanslıyım. O yüzden baş etmek gibi bir sorunum yok. Billy Holiday dışındaki müzik idolleriniz kim? Helen Orophin, Eddie James, Otis Redding, Tina Turner, Anita Franklin. Amerika’nın gospel, blues ve soul müzik kökleri, bu sesler bana müziğin ve şarkı söylemenin gerçekten neye benzediğini gösterdi. Ali Khan da bana gospel şarkıcılarını hatırlatıyor. B Piyanonun prensesi ance Of Fire, Seventh Truth, Jazziza başta olmak üzere bugüne kadar büyük beğeniyle karşılanan pek çok albüme imza atan Azerbaycanlı ünlü piyanist ve vokalist Aziza Mustafa Zadeh, yeniden Türkiye’ye geliyor. Geçen yıl İstanbul’da ve Antalya’da kapalı gişe konserler veren müzisyen, 11 Nisan 2008 günü Bostancı Gösteri Merkezi’nde sahne alacak. Müzisyen bir ailenin kızı olmasının etkisiyle küçük yaşta piyano çalmaya başlayan Aziza Mustafa Zadeh 17 yaşında Washington’da Thelonious Monk piyano yarışmasını kazanarak ilk uluslararası başarısını elde etti. Daha sonra Ali Khan’la çalışmadan önce beklentileriniz neydi? Sonuçtan memnun kaldınız mı? Bir televizyon şovuna katılmıştık ve soyunma odasının dışında gözlerim kapalı bekliyordum. Birden kapı açıldı ve menajeri yanıma gelip “Sen o kızsın, hadi içeri gel” dedi. Ali Khan, son derece sıcak ve misafirperverdi. Bense yeni bir dünyaya giren Batılı kız olarak tabii ki çok heyecanlıydım. Ali Khan bana sıcak davrandı, hatta ufak bir ses sınavı bile yaptı. Armonikasıyla yere oturdu, bir şey çaldı ve “Bunu söyle” dedi. Sonra “İstediğin bir şey söyle” dedi. Ben de bir country şarkısı söyledim. Etrafındakilere baktı, dönüp “Olabilir, sana öğretebiliriz” dedi. Ne yazık ki onunla çok kısa bir zaman beraber olabildim. Hastalandı ve bir daha onu görmedim. D Almanya’ya yerleşerek müzik hayatına devam eden Aziza, sırasıyla “Aziza” ve “Always” albümlerini yayımladı. 1995 yılında Al Di Meola, Omar Hakim ve Bill Evans ile birlikte kaydettiği “Dance Of Fire” albümü ile dünya çapında ün kazanan Aziza Mustafa Zadeh bu albüm ile Türkiye’de de büyük bir hayran kitlesi edindi. 2006 yılında çıkardığı “Contrasts” albümünün devamı niteliğindeki yeni albümü “Contrasts II”yi de geçen yıl dinleyicileriyle paylaştı. Sanatçı bağlantıları RTN tarafından yürütülen Aziza Mustafa Zadeh konseri, PMD YAPIM ve Gişe Organizasyon işbirliği ile gerçekleşecek. G Zi Punt’un ilk albümünün adı “Nudge Nudge”... Kendimiz için müzik Ali Deniz Uslu i Punt, Oğuz Kaplangı, Chi K (Çiğdem Kaplangı), Orange (Reuben de Lautour) gibi alternatif müzik âleminin tanınmış isimlerinden oluşuyor. Portecho, Istanbul Calling, Techno Roman Project, Lava ve DejaVu albümlerinin prodüktörü Oğuz Kaplangı, ElecTrip müzik prodüksiyon şirketinin yöneticisi. Aynı zamanda Rebel Moves grubunun eski üyesi ve Radyo ODTÜ’nün kurucularından. ElecTrip müzik prodüksiyon şirketinin ortağı Chi K’da şarkı söylemeye New York’ta Bard College’da başladı. ElecTrip albümleri ve film müzikleri dışında yurtdışı compilation albümlerde yer alan parçaları da bulunuyor. Orange ise İstanbul’da yaşayan Yeni Zelanda doğumlu bir müzisyen. Şu an İTÜ MIAM’da kayıt stüdyosu yöneticiliği yapıyor. İşte ZiPunt elamanlarının anlattıkları... “ZiPunt” kelime olarak kulağa hoş geliyor, ama asıl anlamı nedir? Ona yüklediğiniz anlam ne? Z çok daha girişken olan bir karakter. Sadece müzik yaparken büründüğüm bir kimlik. Üniversitede arkadaşlarım bana Chi diyorlardı. Ben de ona soyadımın baş harfini ekledim! Orange: Orange benim solo elektronik/dans projemin adı. Müzikte bu ismi kullanmak bana daha kolay geliyor. Oğuz Kaplangi alternatif müzik âlemlerinin yakından tanıdığı bir isim. Portecho, Dejavu, İstanbul Calling projeleri ilk aklıma gelenler. İşin mutfağından görünür duruma geçmek nasıl bir duygu? Oğuz Kaplangı: Yaptığımız müziği ve parçalarımızı albümümüzün dışında sahnede yorumlamak benim için çok heyecan verici. Zi Punt, kendimi hem sanatçı hem de gitarist olarak rahatça ifade edebildiğim bir tarza da kapı açtı. Zi Punt müzikal olarak kendini nerede görüyor? Chi K.: Müziğimizi electro/rock olarak tanımlıyoruz, ama türlerle sınırlanmak da istemiyoruz. Oğuz Kaplangı: Tarzımız olan electrorock daha çok Zi Punt’un kendine ait bir kimyası var ve parçalarımızdaki yoğun enerjiyi ve heyecanı dinleyenler de hissediyor. Kariyerinize caz ve soul ruhunu taşıyarak devam ediyorsunuz. Geçmişi ve bugünü karşılaştırdığınızda çevrenizde nelerin değiştiğini görüyorsunuz? Ticari kısmını bir yana bıraktığınızda, sanat dalı olarak müzik, bir okyanus gibi. İçine girebilirsiniz, ama hiçbir zaman sonuna kadar yüzemezsiniz. Ben öğrenebildiğim kadar şey öğrenmeye çalışıyorum. Ancak işin ticaret kısmına gelirsek izleyiciye ulaşmak müzisyenler için artık bir hayli zor. Plak şirketlerinin istekleri fazlasıyla kafa karıştırıcı ve internetle birlikte artık fark edilmek bir hayli zor. G Tek kişilik orkestra; Toumani Diabate Müzik terzisi... Zekeriya S. Şen oumani Diabate Batı Afrika’nın 21 telli özgün kora enstrümanı dünya müzik haritasına yerleştireli neredeyse yirmi yıl oldu. Yetmiş bir kuşaktır müzisyen Diabate sülalesinin üyesi olan 1965 doğumlu Toumani Diabate, ikinci solo çalışması “The Mandé Variations” ile tekrar karşımızda. Kora maestrosu ilk solo çalışmasında antik Mali ezgilerinden oluşan folklorik repertuvarını dünya müzik platformuna taşıdı ve herkesin koraya karşı duyarlılığını arttırdı. Bu yeni çalışmasında kora tekniklerini geliştirerek daha derin ezgilere doğru yola çıkıyor. Toumani Diabate’nin nefes kesen kora tekniğinin en önemli unsuru birbirine örülerek işlenen bas, ana ritim ve melodi. Adeta iki kora aynı anda farklı ritimlerde çalınıyormuş gibi, oysa Toumani her şeyi tek bir kora ile hallediyor. Normalde dört farklı akorda (Tomora ba, hardino, sauta ve Tomora mesengo) sahip olan kora, Toumani sayesinde bu albümde beşinci akordu kulaklarımız ile tanıştırıyor. “Egyptian” (Mısırlı) adı verilen bu akort, bas ağırlıklı melankolik bir ritme sahip ve yeni albümün geneline hâkim. Özellikle açılış parçası ‘Si Naani’ bunun en güzel örneklerinden biri. Toumani Diabaté’nin Symmetric Orchestra adlı ekibi ile kaydettiği bir önceki albümü 2006 tarihli “Boulevard de l’Independance” Batı Afrika’nın efsanevi Mandé imparatorluğundan günümüze kadar gelmeyi başaran canlı, nahoş ve ritmik melodilerin bir orkestral yansımasıydı. Yeni albümü ise kora üzerine yoğunlaşan bir çalışma. Bir albümden daha çok bir misyonu temsil eden “The Mande Variations”, Mali’nin asıl kültürel köklerini yansıtan bir müziksel serüven. World Circuit şirketinin efsanevi yapımcıları Nick Gold ve Jerry Boys tarafından tek bir kayıtta kaydedilen albüm, sekiz eşsiz parçadan T Chi K.: Aslına bakarsanız “bir şey için uygun zaman, fırsat” anlamındaki “punt” kelimesinin önüne kötü telaffuz edilmiş İngilizce “the” eki getirdik ve Zi Punt ortaya çıktı. Kulağa hoş geliyor hem de kendimiz için, müzik için bir şeyler yapabilmek adına zamanımızı “punt”una getirdik ironisini taşıyor. Nasıl bir araya geldiniz ve albüm fikri nasıl oluştu? Chi K.: Grup 2007 yılında kuruldu, önceleri Oğuz Kaplangı ve Uğurcan Sezen elektronik, etnikelektronik müzik üretmek, diğer müzisyenlere remixler hazırlamak amacıyla bir arada çalışmalar yapıyorlardı. İlerleyen aylarda, ben Zi Punt’a vokalist olarak dahil oldum ve bu noktada grubun yeni tarzı ortaya çıktı. Ardından da albüm çalışmasına giriştik. Ocak 2008’de albüm tamamlandı ve Orange (Reuben de Lautour), Uğurcan Sezen’in yerine Zi Punt’a katıldı. Chi K. ve Orange isimlerininin özelliği ne? Chi K.: Chi K. benim kimi özelliklerimi taşıyan, ama benden Elektronik müziğin rock müzik ile sınırında bir yerdesiniz ve müzik piyasasından bağımsız bir tavrınız var. Chi K.: İçimizden ne geliyorsa onu yapıyoruz. Talebe göre değil, kendimize göre müzik yapıyoruz. Şarkı sözleriniz İngilizce. Bu biraz riskli gibi… Oğuz Kaplangı: Türkiye’de konser vermekten zevk aldığımız yerleri göz önüne aldığımızda müziğimizin dilinin İngilizce olması kısıtlayıcı olmuyor. Cannes’daki MIDEM müzik fuarıyla birlikte Fransa ve Almanya başta olmak üzere albümümüzün tanıtımı başladı. Kısa zamanda Avrupa dağıtımı da başlıyor. Orange: Herkes bize bu soruyu soruyor. Türkçeyi kullanarak iyi pop/rock melodileri yazmak bence zor. Genel sound ve prozodi içinde baktığımızda, pop müzikte kullanılan İngilizce işleri daha kolaylaştırıyor, ama gelecekte İngilizce ve Türkçeyi birlikte kullanmayı denemek isteriz. G oluşuyor. Kora’yı daha önce duymadığımız bir organik tonda kaydeden ekip, stüdyonun tüm atmosferini albüme yansıtmış. Albüm boyunca Diabate’nin nefes alışından tutun, teller arasında geçişlerdeki sürtünmeleri bile duyabiliyorsunuz. Dinlendirici vuruşların yer aldığı “Elyne Road” (Londra’da bir caddenin adı) ve “Ismael Drame” adlı parçalarda sanatçı, yüce bir atmosfer yaratıyor. Çekici, yoğun ve hızlı ritimlerle akan, artık aramızda olmayan Senegalli kora ustası Kounding Cissoko’ya adanan aynı adlı parça, albümün en başarıları arasında. Ağırlıkta sakin bir yapıya sahip olan albüm tek agresifliğini “El Nabiyouna” adlı parçada ortaya çıkarıyor. “Djourou Kara Nany” adlı beste ise Batı stili folk ezgileri ile ayırt edilebilir seken ritimler arasında evliliğin ahengini yansıtan eşsiz bir çalışma. Ancak albümün en keyif veren parçası “Cantelovwes”, zira bu parçada Toumani kovboy filmlerinin en yücesi “The Good, The Bad and The Ugly”nin efsanevi Morricone melodisine bir gönderme yapıyor. Bu albüm Toumani’nin hakkıyla sahip olduğu unvanını pekiştiren, evine, köklerine yaptığı dönüşün bir kutlaması. Tek kişilik bir orkestrayı yöneten Toumani Diabate, gelişen, zengin duygusal melodi sentezleriyle dinleyenin kulağına sımsıkı asılıyor. Ne de olsa o, geçmiş kökleri, radikal çağdaş gelecek ile mükemmel harmanlayan bir müzik terzisi… G [email protected] C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle