22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 NİSAN 2008 / SAYI 1150 Gerber’in ordusu Türkçeye çevrilmiş ilk ve şu ana kadar tek pandomim kitabının yazarı Anke Gerber, geçen hafta İstanbul’daydı. Ancak gezi amaçlı bir seyahat değildi bu. Alman pandomimci, İstanbul’da bir pandomim ordusu yaratmak için atölye çalışmaları yapıyor. Gerber’i en çok memnun eden, derslere katılımın ve ilginin fazla olması… Deniz Ülkütekin lman pandomimci Anke Gerber, İstanbul’da, Kadir Has Üniversitesi’nde atölye dersleri vermeye başladı. Ancak bu çalışmalar, pandomime gönül vermiş gençlere ufak tefek ipuçları vermekten ibaret değil. Gerber, politik mizah yapmak için yola çıkan Komedyenler Kahvesi’nin yürüttüğü proje çerçevesinde öğrencileriyle birlikte İstanbul’un tarihi mekânlarını da kapsayan gösteriler sunacak. Pandomim sessiz bir alan, ama Gerber kıpır kıpır ve yerinde duramıyor. Proje de kendisini fazlasıyla heyecanlandırmış, henüz öğrencilerine alışma aşamasında. Ancak Genç pandomimciler Gerber’le çalışmaktan çok mutlu... A Onca yıla karşın Anke Gerber, enerjisini hâlâ koruyor... Fotoğraf: VEDAT ARIK fazlasıyla umutlu. Çünkü Almanya’da bulamadığı pandomim gösterisine odaklanan insanlara ve atölye çalışmalarına katılan müthiş yeteneklere İstanbul’da rastlamış. Projeyi yürütmeye nasıl karar verdiniz? Bana projeden söz ettiler ve çok ilgi çekici buldum. Pandomim yanında koreografi çalışmaları da yapıyorum. Tiyatro, pandomim beden tiyatrosu ve palyaçoluk arasında bir ortak nokta arıyorum. Bu proje için çıkış noktamız da buydu. Olayın boyutlarını öğrendiğimde çok hoşuma gitti. Sonrasında atölye çalışmasının organizasyonu gerçekleştirildi. Bu sayede hayatımda ilk defa İstanbul’a geldim ve buradan çok etkilendim. Gösteri yapılması planlanan Yerebatan Sarnıcı gibi yerler son derece ilgimi çekti. Tarihi mekânlar üzerine yazılan öyküleri fazlasıyla ilginç buldum. İstanbul öykülerden oluşan bir şehir. Ancak bu, tarih zenginliği içerisinde şaşılacak bir şey değil. Gösterilerde, bu öykülerle ilgili birtakım senaryolar da olacak mı? Tabii ki. Öncelikle hangi öykülerden görsel malzemeler çıkarabiliriz, onu bulmalıyız. Çıkacak malzemenin de hangi mekânlara uyacağını incelememiz gerekiyor. İlk iş olarak mekânları gezerek buraların kokusunu almak istedik. Yerebatan’daki sütunlar ve ortaya çıkan perspektifler beni büyüledi. Zaten sütunlar kendi başına birer dansçı gibi duruyor. Kitabınızda pandomimin son 25 yılda hızla gelişmesine değiniyorsunuz. Bu dönemin canlı tanıklarından biri olarak, bu gelişmenin kendine özgü sebeplerinin neler olduğunu düşünüyorsunuz? Sanırım metne dayalı tiyatro, gerçekliğin sadece bir yanını yansıtabiliyor ve tüm dünyadaki tiyatro çevrelerinde eskiye doğru bir geçiş yaşanıyor. Bunun hem tarihsel hem de bedensel nedenleri var. Çünkü sesin ortaya çıkmasından önce bedenin onu yaratması gerekiyor. Ezbere dayanan tiyatro anlayışının yerine beden dili öne çıkıyor. DEMİRPERDE YILLARI... Doğu Almanya’daki yıllarınızda çok baskıcı bir rejimle karşı karşıyaydınız. Pandomim, politik açıdan kendinizi ifade edebilmenize nasıl yardım etti? Gerçekten de çok baskı altındaydık. O dönemde “Nutuk” adlı bir pandomim oyunu yaptım. Konusu, bir nutuk sırasında uyuyakalan dinleyiciyle ilgiliydi. O günlerde Doğu Almanya’da yetkililerin çıkıp nutuk atması alışılmış bir şeydi. Normalde bu tip konusu olan bir oyun yasaklanırdı. Ancak hükümet pek kurnaz değildi. Oyunlarda bir şey söylenmediği zaman önlem almak akıllarına gelmezdi. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, Doğu Almanya’da çok iyi bir eğitim aldım ve bunun için tek kuruş ödemedim. Kendini geliştirmek isteyen sanatçılar için çok güzel olanaklar sağlanıyordu. Bunları da göz ardı etmemek lazım. Peki pandomim, sizin için diğer sanatların yanında nasıl bir yer tutuyor? Berlin’de çok fazla ders veriyorum ve sahneye çıkıyorum, ama pandomim, yaptıklarımın yalnızca bir kısmı. Bunun dışında yetişkinler için palyaço kabareciliği ve dansçılık yapıyorum. Hepsini bir araya koyduğumuzda, diğerleri ağır basar. Kendimi kemikleşmiş bir pandomimci olarak değil, çok yönlü bir sanatçı olarak görüyorum. Pandomim, sembolleri kullanan ve insanların algısına hitap eden bir alan. İzleyici algısının bölgesel farklılıklar gösterdiğine tanık oldunuz mu? Tabii ki. Pandomim sanıldığı kadar uluslararası bir sanat değil. Hatta evet hayır anlamları bile her kültürde farklı algılanabilir. El, ayak jestleri bile çok farklı. Bu açıdan Türkiye’de iyi anlaşıldığınızı hissettiniz mi? Hayır, bunu hissetmedim. Ancak izleyicilerin çok ilgili olduğunu gördüm. Gösteri boyunca bütün dikkatleriyle takip ediyorlar. İnsanların bütün işlerini bırakıp gösteriye odaklanması çok güzel bir şey. Almanya’da insanlar somurtarak geçip gidiyor. Kursa katılanlarda da müthiş bir ilgi vardı ve ilginç bir şekilde bu ilgi akademisyenlerden ve üniversitelerden değil, başka alanlardan geliyordu. G Pandomimin Anatomisi D C MY B ünyanın sayılı pandomimcileri arasında yer alan Anke Gerber, aynı zamanda pandomim hakkındaki tek Türkçe kaynak olan “Pandomimin Anatomisi” isimli kitabın da yazarı. 1986’ya kadar Doğu Almanya’da yaşayan ve buradaki baskıcı rejime karşın sanatında ilerlemeyi başaran Gerber Berlin’deki Etage Sanat Okulu’nun da pandomim bölümü başkanlığını yapıyor. Pandomim, 20. yüzyılın son yarısında önemli bir patlama yaşadı. Avrupa’nın birçok şehrinde oluşturulan gruplar sayesinde popüler hale gelen bu alan hakkında yazılı dokümanların yetersiz olduğunu düşünen Gerber, yazdığı kitapta, pandomim tekniklerini en temel ilkelerinden başlayarak tüm detaylarıyla aktarıyor. G C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle