17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 NİSAN 2008 / SAYI 1150 3 sesleniyor, özellikle de özel havayollarında çalışan arkadaşlarını örgütlenmeye çağırıyor, tüketiciyi de uçuş emniyeti talep etmenin bir hak olduğu konusunda uyarıyorlar… Peki yorgunlar mı? “Evet” diye yanıtlıyor Ateş. Bir kamyon ya da otobüs sürücüsü günde 9 saat çalışıyor, sonraki her dakika, hatta saniye kazaya davetiye çıkarıyor. Uçuş ekibinin çalışma saati ise 14. Buna sorumlu kaptanın “İki saat daha çalışacaksın” deme yetkisini ekleyin, uçuş korkunuzun tetiklenmemesi işten değil. Uluslararası uçuşu düzenleyen kurumlar Türkiye’de olup bitenin farkında ki, Türk uçaklarını güvenirlik açısından alçaklarda uçuruyorlar! Yeni düzenlemeler yapılıyor, ama uçuş personelinin ve sendikanın, yani bu sorunun pratiğini yaşayanların görüşü sorulmuyor bile… Uçuş saatlerinin uluslararası kriterleri olsa da Türkiye’de resmi, özel tüm kuruluşlar üst limiti esas alıyor… Uçuşu kabul etmeme hakkı var kabin memurlarının, ama para cezasını, sicilinize düşülen notu kabul etmeniz gerekiyor… Dahası dünya uçuş görevlilerinde deneyimi, deneyimle birlikte yaşa önem verirken Türkiye’de tam tersi uygulanıyor… Kabin görevlisi, lütfen eyleme çıkın! Berat Günçıkan en hostes diyorum, Havaİş Genel Başkan Yardımcısı Eylem Ateş “kabin görevlisi”… Mesleğinin tanımında bu ısrarı, bugün bile kırılamayan önyargılar yüzünden… Bu önyargılar kendiliğinden oluşmadı elbette, erkeklerin kadınlara baktığı pencere, onları toplumsal, siyasal olarak konumlandırdıkları yer hep karanlığa açılıyor. Tıpkı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası, kısaltılmış haliyle SSGSS’nin içerdiği maddeler gibi… Bugün İstanbul’da bu yeni yasaya karşı miting var, binlerce çalışan Kadıköy Meydanı’nı dolduracak... Gelin, kadınların yasaya itirazının gerekçelerini ve kadın işçi olmayı Eylem Ateş’in yaşamöyküsü ve düşünceleri üzerinden okuyalım… Doğum yeri Tunceli, doğum yılı 1974. Babası öğretmen, annesi ev kadını. Dört kardeşler… Liseyi bitirir bitirmez çalışmaya başlamış, üstelik İzmir ve İstanbul’da iki üniversitede okumaya hak kazanmasına rağmen. Çünkü okumakta önceliği kardeşlerine tanımış… Önce, sonradan özelleştirilen, tıpkı adı gibi çalışanlarıyla birlikte tasfiye edilen Gümrük Tasfiye’de iki yıl çalışmış, ama aklında hep uçmayı, başka insanları, başka kültürleri tanımayı taşımış… Hosteslik sınavlarını kazanınca ayakları yerden fiziki olarak kesilmiş, ama uçmanın hiç de hayal tetikleyici bir iş olmadığını, aksine riskli, ağır olduğunu ve çok sorumluluk yüklediğini görmüş… Özel havayollarındaki işinden Türk Hava Yolları’na geçtiğinde de bu riski ancak sendikalı olduğunda taşıyabileceğini öngörmüş ve sektördeki tek sendikaya, Havaİş’e üye olmuş. Mesleğini “kabin görevlisi” olarak tanımlamaya da işte o tarihlerde başlamış… O günlerde Türk Hava Yolları’nda havada ve yerde çalışanların yüzde 60’ı EV İÇİ EMEĞE DE SAHİP ÇIKIYORUM... Fotoğraf: VEDAT ARIK Türkiye’de havayolu çalışanları da ağır işkolunda görülüyorlar ve erken emekli olma şansları var. Daha doğrusu, SSGSS’ye kadar vardı. İşin sorumluluğunun çalışanın sinirlerini yorması bir yana, bir nükleer santralda çalışan 1.8 oranında radyasyon alırken, uçuş ekibinin yılda 600800 saat uçuşta aldığı radyasyon miktarı 25 arasında. Türkiye’de ise yıllık uçuş saati sınırı 1000. Kuralların ve limitlerin işverenin kararına bırakıldığı uçuş şirketlerinde bir ölçü yapıldığında radyasyon miktarının daha yüksek çıkması kaçınılmaz. Bu, kanser hastalıklarının bu sektörde daha sık görülebileceğini düşündürüyor. Ateş doğruluyor, çok sayıda arkadaşının kanser tedavisi gördüğünü, ayrıca yorgunluğa, strese bağlı beyin kanamalarının da pusuda beklediğini söylüyor. Yasa yürürlüğe girerse, uçuş personeli de fiili hizmet zammı alamayacak, herkesle aynı tarihte emekli olacak, yani 65 yaşında ve herkes gibi 7200 işgününü dolduracak… Her evden çıkışında geri dönüp dönmeyeceğini merak ettiren bir işkolunda çalışıp da yasayı sessizce kabul etmek mümkün mü? Altı ayda bir sağlık kontrolünden geçirilen uçucular bedenlerinin alarm vermesi halinde kendilerini kapı önünde buluyorlar… Uçuş ekiplerinin fiili hizmet zammını hak etmediklerini düşünenlerin gözlerden kaçırmak istedikleri de işte bu. Ateş yasanın kadınlara dönük yüzüne de dikkat çekiyor ısrarla, hemcinslerinden yana durarak sürdürüyor eleştirilerini: “Ev içi emeğin de emeklilik, sağlık hakkı, yıpranma payı gibi uygulamalarla karşılığının verilmesi gerekiyor. Kadınlar bu haklarına kavuşamadıkça baba veya kocaya bağımlı olacaklar ki, bu çok rahatsız edici bir durum.” Türk Hava Yolları’nın uçtuğu her ülkeyi gören, Singapur’un doğasına, Kuzey Avrupa ülkelerinin düzenine, insan haklarına saygısına hayran kalan Eylem Ateş yine de Türkiye’de yaşamaktan yana... Elbette radyasyondan, yorgunluktan, iş kazasından ve 1 Mayıs’ta biber gazı yedikten ve coplandıktan sonra sağ kalırsa... G Bugün Kadıköy Meydanı’nda SSGSS’ye karşı eylem var. Havaİş Genel Başkan Yardımcısı Eylem Ateş de meydanda olacak. On yıl uçan kabin görevlisi, eski adıyla hostes Ateş, hem uçuş ekibinin sorunlarını anlatıyor, hem Havaİş’e üye Türk Havayolları çalışanları eylemde... sendikalıymış en fazla, bugün bu oran yüzde 99’a ulaşmış. Özel şirketler ise sendikaya sıkı sıkıya kapatmış kapılarını, bir kaptan ve dört kabin görevlisi sendikalı olmak istedikleri için işten atılmış, açtıkları davayı kazanmalarına rağmen görevlerine geri alınmamış… Cinsiyetçi önyargıları besleyen uygulamalarda Türk Hava Yolları’nı özel hava şirketlerine göre daha masum buluyor Ateş. Masumiyetin simgesi ise üniformaları. Türk Hava Yolları pantolon giyilmesine onay verirken, özel şirketlerin reklamlarında da olsa etek boyları daha da kısalıyor. Diyelim bir kabin görevlisi karada trafik kazası geçiriyor, akla hemen yanında kimin olduğu, o kişiyle evli olup olmadığı ya da o kişinin bir başka kadınla evli olup olmadığı, kabin görevlisinin kaza yaptığı sırada sevgilisiyle cep telefonuyla konuşup konuşmadığı geliyor. Akla gelmekle kalsa iyi, böyle yazılıp çiziliyor. B yeni yasayı eleştiriyor… Uçtuğu on yıl boyunca elbette Ateş de taciz yaşamış, ama avucuna sıkıştırılan telefon numaralarını, kartları, servis yaparken “Saçlarınız ne kadar güzel” denmesini sessizce göğüslememiş. Çünkü ona destek olan uluslararası bir yönerge var, “Sorunlu Yolcu Yönergesi”. Buna göre uçuş emniyetini etkileyecek şekilde sorun çıkaran yolcuyu polis gözetiminde uçaktan indirebilir Ateş. Özel havayolu şirketlerinin sumen altlarına bile girmeyen bu yönergeye tacizi de eklemek mümkün, ama uygulamada ne kadar dikkate alınacağı meçhul… Eğer tacizin kabin görevlisinin çalışma motivasyonunu bozduğunu göz önüne alırsanız elbette bu da uçuş emniyetine yönelik bir sorun… Havaİş Sendikası’nın şimdi bir kampanyası var, başlığı “SHT 6A50 Talimatı”. Bu, çalışma koşullarını belirleyen düzenlemenin adı. Kampanya kapsamında “Yorgun uçmak istemiyoruz” diye C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle