02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 8 1/2/07 14:19 Page 1 PAZAR EKİ 8 CMYK 8 PAZARIN PENCERESİNDEN 4 ŞUBAT 2007 / SAYI 1089 Hepimiz Ermeni miyiz? Selçuk Erez Malt’tan malt rock Ali Deniz Uslu enk Durmazel öncülüğünde kurulan Malt, ilk albümlerini üç hafta gibi çok kısa bir sürede kaydetti. Grubun diğer üyeleri; Cenk Turanlı (bas), Barış Ertunç (gitar) ve Güray Gürsoy (davul). Albümdeki tüm şarkı sözleri Cenk Durmazel’e ait. Durmazel’in ironik mizahı Malt’ın müzikal tavrını belirliyor. Şarkı sözlerinde hayatı sorgulamadığını ve tespitler yaptığını söylüyor, ama bunu yaparken ahkâm kesmek gibi bir niyetinin olmadığını da vurguluyor. Müzikleri için “Ne istersek onu çalıp söyledik, bir sentez ya da harman yapmak derdimiz hiç olmadı” diyor. Grubun ismi de zaten bu anlayışın ürünü, sek ve katıksız bir rock, yani Malt rock. B aşbakan yardımcısı Mehmet Ali Şahin “Ben Ermeniyim” demenin Türklükten istifa etmek anlamını taşımadığını, bunu söyleyenlerin, “Hrant Dink’in uğradığı cinayeti kendime yapılmış sayıyorum” demek istediklerini açıkladı. Anlaşılması için açıklanması mı gerekiyordu? Bir parti lideri çıkar, Dink’in cenazesinde “Hepimiz Ermeniyiz” diyen pankartların taşınmasını eleştirir, bir başkası da böyle slogan atılmasını arabalı vapur kaçırarak protesto etmeye kalkarsa böyle açıklamalar doğal olarak gerekli olur! O gün, “Hepimiz Ermeniyiz, hepimiz Hrant’ız!” diyen binlerce yurttaşımız, etnik kökeni, dini, rengi, cinsi ne olursa olsun bir vatandaşının hatta bir insanın uğradığı böyle bir felaketi kabul edemeyen, onun eşinin, çoluğunun çocuğunun, yakınlarının, arkadaşlarının duydukları ıstırabı hissedebilen, kendilerini onların yerine koyabilen yani “empati” denen ve insanı insan kılan o önemli niteliğe sahip olan kimselerdir! Empati ya da “eşduyum”, insanın, belli bir durum karşısında bulunan başka bir insanın o durumda neler hissedebileceğini anlayabilme, kendisini onun yerine koyabilme yeteneğidir. Azlığı insanı, sosyal, insancıl bir yaratık olmaktan uzaklaştırır, kısmi yokluğu ya da tam anlamıyla var olmaması psikolojik, psikiyatrik tedavi gerektiren ciddi bozukluklara yol açar. C Barış Ertunç: Bir araya geldikten sonra, Cenk’in evde yaptığı eski kayıtları dinledik. 3040 parça yazmıştı, belki daha fazla. Bilgisayarla hazırlanmış, kendi tabiri ile “pesimistik rap” dediği yapılarda şarkılar vardı. Cenk’in şarkılarını dinledik ve bunlardan dört beşi ile sıkı rock parçaları olur dedik. Çalışmalarımıza onlarla başladık. Bu süreç bize grup olma kimliği kazandırdı. Zaten sonra da grup olarak besteler yaptık. Ev ve stüdyo arasında mekik dokuduk. Kayıt için ise üç hafta geceli gündüzlü çalıştık. Cenk, müziği çok güzel biriktirmiş ve bunlar çok iyi bir şekilde hayata geçti. “Katır”, “Gol” ve “Aşkın Gözü” parçaları hazır gibiydi. Onları referans alarak diğerlerini yazdık. Güray Gürsoy: Cenk’in çok iyi bir ön hazırlığı vardı. Bu da bize inanılmaz bir ivme kazandırdı. “Malt” ismini nereden alıyor? C. Durmazel: Bunlar ironik olduğu kadar acıklı da. Yalnızca onları söyleyişimizdeki farklılık anlamlarını değiştiriyor. Kara mizah böyle bir şey olsa gerek. Şarkının tonlaması ve tınlaması da sözlere bu gücü veriyor. Bazı albümler dert anlatır, bazıları dert edindirir, bazıları da muhaliftir. Malt nerede görüyor kendini? C. Durmazel: Bizim üç temel üzerine bu grubu kurduk. Bunlar: Yol albümü olması, harekete geçirici ve pozitif olmasıydı. Buradaki pozitif yaklaşım “aman hayat ne kadar güzel” gibi pembe bir tablo değil elbette. Biz, dertleri, pozitif söylemler ve ironi ile aktarmaya çalıştık. Çünkü daha fazla dert edinmenin bir anlamı yok. Bu sözler hayatı sorgulamıyor, tespitler yapıyor. Yaptığımız ahkâm kesmek olmadığı için insanlara samimi geliyor ve rahatsız etmiyor. Cenk Durmazel 90’lı yıllarda “Badluck” grubunun solistiydi. Daha sonraları onu “Cenk Erdem”in Cenk’i olarak tanıdık. Durmazel, şimdi yeni grubu “Malt” ile ilk albümünü çıkardı. Bu albümün adı da mizah anlayışının bir ürünü; “Kendi Adını Taşıyan İlk Albüm”. Malt nasıl bir araya geldi? Cenk Durmazel: 90’lı yıllarda solistliğini yaptığım Badluck’ın 1995’te sona ermesinden sonra evde bir stüdyo kurdum. Kendi şarkılarımı yazıp besteliyordum. 2000’de de “Kavırma” grubunu kurup Kemancı’da çalmaya başladım. Sonra yine yalnızlık geldi, ama bundan iyice sıkılmıştım. 2003’te Malt’ın grubunu oluşturan Cenk Turanlı, Barış Ertunç, Güray Gürsoy’u bir barda keşfettim. İlk başlarda onlarla grup kurmak gibi bir niyetim yoktu. Bir gün İstanbul trafiğinde cinnet getirirken “grup kursam da rahatlasam, şöyle deli gibi müzik yapsak!” diye iç geçirdim. İşte o zaman bu ekip aklıma geldi ve onları Mojo’da buldum ve Malt macerası başladı. Albümü üç haftada kaydetmişsiniz. Bu kadar kısa sürede bu işi nasıl başardınız? C. Durmazel: Aslında viski bazlı bir isim, ama insanların aklına ilk bira geliyor. Malt viski bir de blended viski vardır. Blended viski harmandır. Bunu müziğe vurduğunuzda hani derler ya “bizim müziğimiz punk ile cazı karıştırdık üzerine rock serpiştirdik, öyle ortaya çıktı.” Bizim ki böyle değil. Ticari beklentisi olmayan, dilediğimizi yaptığımız sek bir rock. Cenk Turanlı: Bir grup için isim bulmak bazen beste yapmaktan çok daha zor olur. Çünkü isminiz müziğinizin ve söyleminizin ifadesidir. Biz “Malt” ismini duyunca hiç tartışmadık. Albümün adı albüm tanıtım yazılarının vazgeçilmez klişelerinden “Kendi Adını Taşıyan İlk Albüm”. C. Durmazel: Biz ironileri ve paradoksları seviyoruz. Şarkı sözlerinde Cenk Durmazel tarzını rahatlıkla anlıyoruz... “Aşkın Gözü” ilk klip şarkınız, ama albümde bana göre daha sıkı parçalar da var... B. Ertunç: Katılıyorum, ama “Aşkın Gözü” ilk göz ağrımız, ilk onu tamamladık. Klip için de ilk tamamlanan parçayı seçme kararını önceden vermiştik. CenkErdem ikilisi olarak size çok aşina olmuştuk. Erdem Uygan grupta değil. O ne diyor bu işe? C. Durmazel: Kıskançlıktan kuduruyor. Erdem gitar çalmayı biliyor, ama ben ona yıllardır iyi gitar öğren diyordum, fakat beni hiç dinlemedi. Malt ilk albüm konserini 8 Şubat Perşembe günü Balans’da verecek. Erdem de sahnede sizinle olacak mı? C. Durmazel: Erdem gelirse ne kadar iyi gitar çalıyor, bize onu sergileyecek! Şimdiden sabırsızlanıyoruz. TARTİT Hatırlayın: Atatürk, Çanakkale’de ölen düşman askerleri için “Burada bir dost vatanın toprağındasınızHuzur ve sükun içinde uyuyunuzSizler artık bizim evlatlarımız oldunuz” dediğinde, Anzaklara T.C. kimliği dağıtmıyordu; O, empati sahibi bir lider olduğundan sadece, kendini bu savaşta oğullarını, sevgililerini, babalarını, yakınlarını yitirmiş insanların yerine koyabilip bu insanların neler hissedebileceklerini algılayabilmiş ve millerce uzakta yaşasalar bile bu kimselerin acılarını hafifletmenin insanlık gereği olduğuna inanmıştı. Atatürk bunları söylediğinde, Avustralyalıların arasından “Çanakkale’de ölen Anzaklar, hiçbir zaman Türk değillerdir, hele asla sizin evladınız olamazlar!” gibi ilkel tepki gösterenlerin çıktığını hatırlamıyorum. O tarihte oğullarını, damatlarını Çanakkale’de yitirmiş şehit yakınlarının da “bu yöne kurşun sıkan Türk olamaz!” dediklerini de hatırlamıyorum. Bu sözleri söylediği tarihte Mustafa Kemal Atatürk, sergilemiş olduğu inceliğiyle, insanseverliğiyle, dünyanın her yerinde, özellikle bu savaşa katılmış ülkelerin halklarının gözünde Türklere saygı duyulmasına yol açmıştı; aynen Hrant Dink’in yitiminde ve cenazesinde “Hepimiz Ermeniyiz” diyen vatandaşlarımızın yapmış oldukları gibi.. Vatanı çekincesiz sevmek yani gerçek milliyetçilik, yedi düvele Türk’ün kan dökücü, barbar ve ilkel olmadığını, bu ülkede ırk, din, dil ayrımı yapmadan tüm insanların dertleriyle hemdert olma yeteneğine sahip çok insanın yaşadığını göstermektir! Sahra Çölü’ndeki müziksel nakış... Zekeriya S. Şen ahra Çölü, barındırdığı farklı kültürleri sayesinde, oldukça zengin ve renkli bir müzik harmanına sahip. Sahra’nın bu nefes kesen, büyüleyici yapısını birebir yansıtan Tartit, Kuzey Mali’nin en iyi, yeni akım çöl gruplarından. Timbuktu’nun yakınlarında yaşayan Tuareg kabilesinden beş kadın ve dört erkekten oluşuyor. Tuaregler göçmen bir kabile, tarih boyunca Sahra Çölü çevresindeki farklı bölgelerde yaşamışlar. Arap hâkimiyetinin geldiği yedinci yüzyıla kadar Kuzey Afrika’yı yöneten ulu Berber’in soyundan geldikleri kabul ediliyor. Tuaregler sayesinde Sahra Çölü dünya platformunda müziksel bir üne kavuştu ve ilgi odağı oldu. Grup, 1995'te Tuareg ayaklanmasında oluşturulan mülteci kamplarında bir araya geldi. İsmini ilk olarak, Timbuktu civarında çekilen “Festival In The Desert” (Çöldeki Festival) adlı filmde ve albümünde yer alarak duyurdu. Aynı yıl Belçika’daki “Kadın Vokalleri” Festivali’ne davet edilen grup, performansları ile kendilerine uluslararası bir dinleyici kitlesi yarattı. Tinde (kucak davulu), imzad (tek telli keman), tehardant (üç telli ut) gibi geleneksel enstrümanların yanı sıra gitar kullanan grup, müzik sentezini geniş bir palete taşıyor. 2000’de ilk albümleri “Ichichila”yı çıkartan grup, Sahra blues tarzının müziksel haritada ye S rini belirledi. Yapımcı Vincent Kennis (Konono No.1’in başarısına imza atan kişi) sayesinde davetkâr ve heyecan uyandıran yeni bir albüm kaydeden Tartit, Sahra ve Mali boyunca var olan olağanüstü zenginlikteki müziği hepimizin evine taşıyor. Çöl Blues gösterileri kapsamında Avrupa’yı birkaç defa turlayan ekip “Abacabok” adlı bu ikinci albümünü Vincent Kennis’in seyyar stüdyosunda, Mali’nin başkenti Bamako’da ve Kuzey Mali bölgesinde kaydetti. Türkiye’de ne yazık ki sınırlı sayıda Equinox etiketi ile satışa çıkan albüm, müzikseverlerin bu uzak ve ıssız diyarlarda işlenen müziklere uzanabileceği bir pencere. TUAREG KÜLTÜRÜNE MÜZİKSEL DAVET Kadınların oturarak şarkı söylediği, vurmalı çalgılar ve el çırpmalarıyla yarattıkları periyodik ritimler, ekibin erkekleri tarafından çalınan akustik, elektrik ve yaylı çalgı aletleri ile destekleniyor. Böylece Tartit’in etkileyici, algılanabilir ve büyülü müziği ortaya çıkıyor. Gruptaki erkeklerin yüzleri örtülü, kadınların açık. Bu, Afrika’daki kabilelerin arasında ayrı bir yere sahip Tuareg kabilesine ait bir özellik. Diğer kabilelerin aksine Tuareglerde kadınlar eşlerini seçip boşayabilme ayrıcalığına da sahip. Albümde çölblues temaları yer alıyor, özellikle “Tadsaq” ya da bir zamanlar Ali Farka Touré’nin çömezi Afel Bocoum’un sinsi gitar tınılarının yer aldığı “Achachore” parçasında. Beste lerin çoğu Fadimata Walette Oumar (müziğe olan aşkından dolayı ailesi ve çevresi tarafından “Disco” olarak biliniyor) ve dört kadın arkadaşının hipnotize edici ilahi vokalleri ile süsleniyor. Ellerindeki tinde enstrümanı ile oturup şarkı söyleyen kadınlar gruptaki erkeklerin desteği ile müzik yapıyor. Bazen müzikte blues benzeri gitar tınıları veya arka fonda kuru yöresel ut sesi ya da su kabağından yapılan tek telli geleneksel kemanın ağlayan melodileri duyuluyor. Bunu kadınların el çırpmasıyla yapılandırılan melodik coşku dolu ulumalar takip ediyor. Bazı parçalarda erkekler kadınlara iştirak edip yarı konuşma içeren nakaratlarla parçaya zenginlik katıyor. Albümle aynı adı taşıyan, müziğin gücünün anlatıldığı “Abacabok” parçasındaki gibi. Tartit’in repertuvarı, söz ve müziğe sadık kalınan yüz yıllık parçalardan, doğaçlama unsurunun ağır bastığı yeni parçalara kadar geniş bir yelpazeye yayılıyor. Ruhsal bir yapıya sahip Tuareg müziği, ritüel bir hava barındırıyor ve Tartit bunu kaliteli biçimde albüme taşıyor. Tuareg müziği az enstrüman ve insan vokallerine verilen ehemmiyet ile ölçülüyor ve tanınıyor. Performans ve müziğin aynı kalıpta olduğu Tuareg müziği, bundan dolayı her zaman canlı ve adrenalin yüklü. Tartit’in müziği yüzyıllardan beri var olan canlı Tuareg kültürüne yapılan samimi bir müziksel davet. Adeta dinleyeni bir kum fırtınası gibi yutuyor… [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle