Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 5 YENI 1/2/07 14:53 Page 1 PAZAR EKİ 5 CMYK 4 ŞUBAT 2007 / SAYI 1089 5 Hepsi bir itirazdan doğuyorlar. Dertlerini tek bir başlıkta toplarsak: Sistem... Dillerini kesen, öğüten ve yasaklayan her şeye karşılar. Bu yüzden medyanın dağıtım ağının içine dahil olmuyorlar. Fotokopi kadar yakınlar okura. Şiir, bilim kurgu, öykü, siyaset... Ne olduklarını, ne yapmak istediklerini bile anlatmak istemiyorlar... Yeraltından yerüstüne çıksalar bile birer fanzinler: Düzensiz, Albemuth, Gölge, Çamur... Albemuth, bilimkurgu ile ilgili bir fanzin. İlk çıkış tarihi, 2002, ama bugüne kadar ancak sekiz sayı çıkabildi. Fanzin sahipleri sorularımızı yanıtladılar. Fanzin çıkarmak nasıl bir çabanın ürünü? Fanzin, denize içinde pusula olan bir şişe fırlatmak, ağaç dikmek, duvara grafiti yapmak, karşılıksız sevmek gibi kişisel, daha doğrusu ruhsal bir etkinlik. Boşluğa attığınız çığlığa başka sesler karışırsa; sessizlik ikliminde küçük de olsa bir gürültü yapabilirseniz mutlu oluyorsunuz. Bu olmasa, fanzin içsel bir monolog olarak kalsa da üzülmüyor, devam ediyorsunuz. Çünkü fanzin yapmak, kültür endüstrisinin yani imajların, gösterinin, piyasanın kurallarının belirlediği genel sanat ya da edebiyat ortamına dahil olmamak, içsel bağımsızlığına tutunmak, var olmak ya da var etmek demek. Sizce fanzin çalışmaları bunları ne kadar başarabiliyorlar? Fanzin, genel edebiyat dünyasının karşısında çok mütevazı bir çaba. Genel edebiyat dünyası, sonuçta bir yayın pazarına bağlı. Seçimleri, satış rakamları belirliyor. Örneğin, sinemadaki bilimkurgu çok geniş kesimlere ulaşabilirken, edebiyat her dönem bir avuç okuyucuyla sınırlı kalıyor. Türkiye’de bilim kurgu “kendi” olabilmek için entelektüel hegemonya içinde güçlü bir konuma gelmeli. Çünkü hâlâ bilimkurguyu küçümseyen entelektüeller var. Bu yüzden mi, bilim kurguyla ilgili bir fanzin çıkarıyorsunuz? Bilim kurgu benim için hep bir tutkuydu. Bilim kurgu, dünbugünyarın üçgeninde spekülasyon üretebilen, yadırgatıcı bir sanatsal ifade biçimi. Hayallerin en özgürce aktığı kanallardan biri. İnsana birçok dünya kurdurabiliyor veya yıktırabiliyor. Bu bakımdan Özgür yayın Candeğer Muradoğlu üzeyin üstündeki yayıncılar, toplum içinde kaliteli bir okur kitlesi olduğu kurgusuna inanırlar ve buna yönelik bir yayıncılık yaparlar. Fanzin yayıncısı ise böyle bir elitizmin boş bir umut olduğunun bilincindedir. Bu sözler “Düzensiz” ve “Albemuth” fanzinlerini çıkaran Rafet Arslan’a ait. Kültür ve sanat endüstrisine alternatif olarak yola çıkan fanzinler ve fanzinciler belli kalıplara sığmıyorlar. Albemuth, Düzensiz, Gölge ve Çamur... Hepsi özgür, hepsinin size söyleyecek sözü var. Görünür olmayı reddediyor, yeraltında kalmayı tercih ediyorlar. Belli bir yayın tarihleri de yok. Onlara göre fanzinin kendisi çıkması gerektiği tarihi biliyor. Fanzincilerin kendi aralarındaki iletişimin yolu internet. Kimi fanzinler webzine olarak internette yayımlanıyor. Bazıları ise fanzin ruhuna uygun olarak fotokopi yoluyla çoğaltılarak elden dağıtılıyor. Çıkış merkezleri İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirler… Y bilişsel ve liberter potansiyel taşıyan, ahlakçı olmadan, etik bir konum belirlemeye uygun, radikal sorgulamalara açık bir sanat. Ufoculuk, paranormal olaylar gibi alakasız şeylerle sık sık karıştırıldı, özensizliğe, bilgisizliğe kurban oldu. Dick, Lem, Bradbury, Ballard, Le Guin gibi üstatların ülkemizde tanınması çok da uzak bir tarih değil. Bilimkurgu kitapları, son 10 yılda yükselen fantastik kurgu nedeniyle artık satmıyor, “yerüstü”nde hor görülüyor, yok sayılıyor. Bilim kurgu fanzini çıkarmaya bu karışık sebeplerden dolayı soyundum. Sanırım fanzinin adı da, ünlü bilimkurgu yazarı Philip K. Dick’in Albemuth Özgür Radyosu kitabından geliyor? Dick’in düş dünyamda hep ayrıcalıklı bir yeri vardı. "6:45" yayınlarından çıktığı gün romanı aldım ve bitirmeden uyumadım. Benim için metin tam bir şoktu; zihinsel bir şok. Romandaki koyu baskı rejimine karşı harekete geçen radyo gibi, bizim bilimkurgu fanzinimiz de özgür bir yayın olacaktı. Bu yüzden ilk aklıma gelen isim oldu ve "bilimkurgu/özgür basın" mottosu ile okurla buluştu. Albemuth çeviri öyküye az yer veren, özgün üretimi kışkırtmayı merkeze alan bir mecmua. Edebiyat dışında sinema, plastik sanatlar, tiyatro alanlarındaki bilim kurgu üretimlerine gücümüz yettiğince yer veriyoruz. Çıkışımızdaki “özgür basın” ruhuna bağlı kaldık. Albemuth yayımlanmaya devam ediyor mu? Bahar 2006’da son sayısını bastık. Sürpriz aralıklarla çıkmaya da devam edecek. Ayrıca webzine olarak, yani internet üzerinden de Albemuth’a ulaşabilirsiniz. Kötü çocukların meseleleri Ne zaman eserse o zaman çıkarıyoruz Çamur aslında bir fanzin değil, fanzin ruhu taşıyan bir fotokopi dergi. Bu yüzden bazı çevreler Emre Varışlı. tarafından eleştiriliyor. İçinde klasik yazıların yanında alternatif yazıları da barındırıyor. Çıkış noktası edebiyatın alt kültürü. Bireyin kendi çabasıyla ortaya koyduğu işlere dayanan bir bakış açısı var. Edebiyat, sinema ve müzik alanında olayları olduğu gibi kabul etmeyen ve bir şeylerin değişmesini isteyenlere sesleniyorlar. Çamur’un belli bir periyodu yok. Emre Varışlı, “Belli bir konu olmadığı için toplanan yazılarla bize ne zaman eserse o zaman çıkarıyoruz” diyor, “Fotokopi dergi olunca ulaştığımız insan sayısı az, ama birileri gelip bizi buluyor. Alanlar bizim düşüncemize yakın insanlar”. Fanzin çıkarmak onlar için bir tutku. Sekizinci sayıdan sonra ara vermek istemişler, ama pek mümkün olmamış. Çamur’un dağıtıldığı kentler İstanbul, İzmir, Ankara ve Eskişehir. Fotoğrafta bir tavır... Gölge, 2003 sonbaharında kurulan Gölge Fotoğraf Grubu tarafından çıkarılıyor. Amaçları, fotoğrafla ilgili görüşlerini ve ürettiklerini insanlarla paylaşmak. Manifestonuzda yer alan hedeflerin ne kadarını gerçekleştirebildiniz? Hedeflerimiz uzun vadeli, dolayısıyla bunların gerçekleşebilmesi için zamana, mücadeleye ve kamuoyu desteğine ihtiyaç var. Yine de kısa vadede hedeflediklerimizi elde ettik. Bunun başında, bir kamuoyu oluşturmak geliyordu. Uzun süreden beri hayata geçirmeyi tasarladığımız bir internet sitesi projemiz vardı, hayata geçirmemiz, hem geç, hem güç oldu. Sitemiz aracılığıyla şimdi daha geniş bir kitleye sesimizi duyurmayı hedefliyoruz. Neden isimlerinizi kullanmayıp takma adlarla yazılar yazıyorsunuz? Bunun temel sebebi halen öğrenci olan arkadaşlarımızı ateşe atmamak. Onlar grubumuz için çok önemli. Bu konuda hassasiyet göstermemize rağmen kimi arkadaşlarımıza eğitim almakta oldukları üniversitelerde, bizlerden farklı düşünen öğretim görevlileri tarafından aba altından sopa gösterildi. İkincil olarak bu bir tarz meselesi. Fanzinin ne olduğunu, bunun kültürel uzantılarını bilmeyen insanlara neden rumuz kullandığımızı anlatmak gereksiz. Şehrin kötü çocukları: Fanzinler Altay Öktem, Türkiye’de çıkmış fanzinlerle ilgili araştırmalar yaptı. “Şehrin Kötü Çocukları: Fanzin Şiirleri Antolojisi” ve “Şeytan Aletleri” isimli iki kitap çıkardı. Ayrıca Türkiye’de bir ilk olan fanzin sergisini hazırladı. Ona göre fanzin söyleyecek sözü olan kişilerin ince bir noktada kustuğu bir alan. İşte Öktem’in gözüyle fanzinler: Diğer yayınlar belli bir okura hitap eder, okur kapasitesini genişletmeye çalışır. Hedef kitlesini koruyabilmek için o alanda çalışmalar yapmak zorundadır. Fanzinlerin ise bir okura hitap etmek, satış sayısını artırmak gibi kaygıları yok Dağıtma basılma aşaması da dahil herkesin kafasına göre yaptığı bir iş. Yani fanzinler tamamen samimi. 90’lardaki fanzin atağı şu an yok. Bu şunu gösteriyor ki alt kültürler artık sisteme hızlı biçimde entegre oluyor. Hem içerik hem de sayısal olarak fanzinlerin geçirdiği evreler alt kültürlerin şu anki durumunu da gösteriyor. Şiir antolojilerinde hiçbir zaman fanzinlerdeki şiirler yer almıyor. Şiir antolojilerini hazırlayan kişi kitaplarını masaya koyar, sadece bugünkü şiiri ortaya çıkarır. Başka bir kanaldan akan şiiri eklemez. Bu yönden bakıldığında hazırlanan çalışmalar eksik kalıyor. Altay Öktem. Bir düzensiz düş “Düzensiz”, insanları aktivist sanatla buluşturuyor, “sokağın ruhu”nu yaşamaya davet ediyor. İlk sayısında da “sokağın sanatı için yoldan çıkmış manifesto” ile yeraltında üreten radikal sesleri bir şemsiye altında toplamaya çalıştı, Ankara, İzmir ve İstanbul’daki sokak sanatçılarından ve fanzincilerden destekler aldı. Rafet Arslan “Düzensiz”i şöyle anlattı: Düzensiz, üç yıl boyunca kafamda gezen ve beni rahat bırakmayan bir hayalet fikirdi. Bu düşe inanan Onston lakaplı bir çizerin ve sürrealist metinci Hande Koçak’ın desteği ile ilk sayı 2005 Ekimi’nde İzmir, İstanbul, Eskişehir, Ankara ve Bursa’da okur ile buluştu. Bir sokak ya da yeraltı savunuculuğuna kaçmadan egemen sanat akımını dışlıyoruz. Güncel sanat içindeki namuslu insanlarla, sanatçılarla dayanışma içindeyiz. Başta plastik sanatlar olmak üzere sanat dünyamızda, neoliberalizmin ciddi bir kuşatması hâkim, market mantığı gitgide gelişiyor. Medyatik olmanın, ticari kurnazlıkların, başarıya endekslenmenin hâkim olduğu zihinsel ortama karşı, tinselliğe vurgu yaptık ve yapacağız. Bu yüzden dejenere, medyatik ya da sistem içi alanlara karşı bir tavır takındık. Hiçbir zaman kendimizi mutlak bir sürrealist fanzin olarak ifade etmedik. Sürrealist devrimin ruhundaki kolektivizm, dayanışma, tinsellik, politik radikal tahayyül, eros, düşlerin saygınlığı, şiirselliğe vurgu bizim için hep başat değerler oldu. 21. yüzyıl başında dünya metropollerinde saygın ve ciddi birçok sürrealist topluluk var, ama ülkemizde sürrealist sanat hiçbir zaman egemen bir tarz olamadı. “Düzensiz” mütevazı da olsa bir çabayla bu önemli fikir ve sanat hareketini tüm devamcıları ve yan okullarıyla sahiplenme çabasında. Düzensiz, her sayıda isminin hakkını vererek, dıştan görülmeyen tinsel alanımızda yer tutan tüm düşünce, düş ya da sayıklamalarımızı özgürce aktardığımız bir dağınık örgütlülük oldu. Bu yüzden her sayı tasarım ve içerdiği konular açısından, ortak ruh bütünlüğüne rağmen farklı sesler çıkardı. Yaşasın fotokopi... “6:45” Yayınevi’nden Şenol Erdoğan fanzinleri şöyle değerlendiriyor: Fanzini bir tanımın içine sokmak gerekli değil, dahası “fanzin/e” ifadesini tavrını zaten kavram olarak algılayamamış insanlara İngiliz anahtarının işlevini anlatır gibi fanzinin işlevini anlatmanın ve tarif getirmenin fanzin ifadesiyle bağdaşmadığını düşünüyorum. Bir magazin profilinden nasıl bahsedilemezse fanzin için de standart bir kitlenin varlığından söz etmek hata, grind core sevmeyen biri olarak grinde core fanzini okumam düşünülemez, herkes kendi kulvarı dahilinde bir pusula sahibi, ama bu fanzin destekçiliğinin önünü de kesmemeli. “6:45’in genel olarak fanzinleri destekleyici bir tavrı var” cümlesinin sebebi kitap künyesinde yer alıyor: “Fotokopi fanzinler sizi uçurumdan aşağı atacak güce sahiptir ve artık uçmayı öğrenmenin zamanı geldi. Yaşasın fotokopi yaşasın kaos”. İnsanlar bu cümleyi istedikleri şekilde algıladılar; kimisi küfretti, kimisi teşekkür etti. Bu sizin geçmişte neyle beslendiğinizle ilgili, fanzin 90 öncesi kuşak için çok daha fazla anlamlar içeren bir kelimeydi. Besleyicilik oranı, o dönem şimdikinden çok daha yüksekti. “Karşıkültür”, “altkültür”, “ötekikültür” ya da adına ne derseniz deyin buna bağlı edebiyatın ve yaşam şeklinin kaçınılmaz bir parçasıydı. Fanzin elbette propaganda yapabilir. Üstelik “büyüklerin” bundan haberi dahi olmaz, olsa da tavşan dağa küsmüş meselesine benzer, sen yaparsın propagandanı, küfrünü de edersin, et ve yap hepsi bu.