Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 12 1/2/07 14:21 Page 1 PAZAR EKİ 12 CMYK 12 UĞUR POLAT Devlet Tiyatrosu’nda altı yıldır “Ben Ruhi Bey Nasılım?”ı oynuyorsunuz. Bu oyundan sonra “Sansürcü”nün sizin için farklı olan tarafı neydi? "Ben Ruhi Bey Nasılım?"da bir buçuk saate yakın sahnede tek başınayım. Burada nihayet göz göze oynadığım bir oyuncu var karşımda. Seyirciye çok yakınız mekân itibarıyla. Birde Devlet Tiyatrosu’nda oynayamayacağınız kadar sert bir oyun “Sansürcü”. Edebi kuruldan bile geçmez orada. Bu özgürlük alanını yaratması Dot’u seçmemin en büyük nedeni. Özlem ve Murat Daltaban oyunu teklif ettiklerinde hiç düşünmeden kabul ettim. Dot’un kuruluş amacı, ilkeleri, seçtiği oyunlar, repertuvarı, geleceğe bakışı, istikrarı benim çok hoşuma gidiyor. O yüzden de burada olmayı çok istiyorum. Cinsellik, sansür, porno gibi çekici ama hâlâ büyük ölçüde tabu konuların sahnede dile getiriliyor olması bir cesareti de göstermiyor mu? Oyun tekst olarak, sahnelenişiyle, kuşandığı kelimeler ve verdiği mesaj bakımından cesur. O yüzden birçok oyundan farklı. Ama Dot’un repertuvarı içinde farklı bir oyun değil, sadece farklı bir tadı var. Dot’un diğer oyunları “Donmuş” ve “Böcek”teki sertlik bunda da var, seyirciyi geriyoruz ama hafif de gülümsetiyoruz. Işığı siz kullanıyorsunuz, sürekli sahnedesiniz. Bu sizin oyununuza ne katıyor? Başka hiçbir yardımcı spot kullanmadan masanın üzerindeki ışıkları ben kullanıyorum. Birde bu oyunu sürekli oynamamız gerekiyor. Araya uzun boşluklar girdiği zaman başa dönüyoruz. Monitörlerdeki oyun da bizimki de kesintisiz akıyor. İkisini senkronize etmek zorundayız çünkü. Biraz geç ya da erken bitirmek, sahnede bizim işimizi zorlaştırıyor. Tüm bunlar bizi biraz tedirgin kılıyor tabii. Melike Tümer Uğur Polat Güneş Berberoğlu. ‘Sansürcü’den seyirciye sıkı bir tokat arısı tarafından aldatılan, takıntılı, iktidarsız, mutsuz, en sert porno filmleri sınıflandırmak gibi herkesin yapmak istemeyeceği bir iş için bodrum katına tıkılmış bir sansürcü ile filminin porno değil, cinsellik yoluyla aşk hikâyesini anlatan bir K sanat filmi olduğunu anlatmak için çabalayan kadın yönetmen arasında geçiyor “Sansürcü”. Uğur Polat ve Güneş Berberoğlu’nun canlı performanslarına, iki ayrı monitörde sansürcü ile karısının (Almıla Uluer) önceden kaydedilmiş diyaloglarının eşlik ettiği oyun, seyirci ile sahne arasındaki hiyerarşinin önüne geçen düz bir zemin üzerinde oynanıyor. Dekor, sansürcünün çalışma mekânı olarak kullandığı ışık, ses ve monitörlerin yer aldığı masadan ibaret. Işık ve ses kumandası da büyük ölçüde sansürcünün yönetiminde. Bazı sahnelerin geri dönüşlerle tekrar edilmesi izleyiciyi çizgisel zaman algısının dışına çıkarırken sert diyaloglar ile hareketler de geriyor ve sarsıyor. Anthony Neilson’un yazdığı, Aslı Mertan Dougherty’nin Türkçe’ye kazandırdığı ve Naz Erayda tarafından sahnelenen Sansürcü, 7, 8, 9, 10 Şubat’ta Tiyatro Dot’ta izleyiciyle yeniden buluşacak. Bugüne dek sahnelediği “Donmuş”, “Böcek”, “Çok Uzak”, “Aşk ve Anlayış” oyunlarıyla tiyatroya yeni bir soluk getiren Tiyatro Dot’ta, Uğur Polat, Güneş Berberoğlu ve Almıla Uluer’in oynadıkları “Sansürcü”, sıra dışı sahneleme tekniği ile seyirciyi sarsıyor. GÜNEŞ BERBEROĞLU Canlandırdığınız Madam Fontaine karakteri kim? Sansürcü, filmini izleyip keserken, sansür kurulundan geçirmeyip seks shop’larda göstermeye çalışırken hem onun hem de toplumun sekse, aşka bakış açısını kendi baktığı yerden anlatmaya çalışıyor Fontaine. Katı fikirleri kırmaya çalışıyor. Fontaine, filminin sansürden geçmesi için sansürcüyü ikna çalışmalarında cinsel oyunlara da başvuruyor. Bu oyunları seyirciye çok yakın bir yerde sergilemek seyirci üzerinde nasıl bir etki bırakıyor sizce? Şaşırıyorlar, ürküyorlar. Bu yakınlaşma belki çok fazla bekledikleri bir şey değil kafalarında. Seyirci açısından zorlayıcı bir oyun mu “Sansürcü”? Zaman zaman seyircinin tedirgin olduğu, gerildiği bir oyun olduğundan, evet zorlayıcı. Bizim ülkemizde alışık olunmayan bir tarz. Zaman zaman denemeleri yapıldı, ama bu sertlikte tekstler aslında yeni yeni oynanmaya başladı. Bu yüzden sanırım seyirci zaman zaman kendini tokat yiyor gibi hissediyor. Sansürcü statükoyu temsil eden konumda, yönetmense aykırı, muhalif. Kazanan kim? Sanatçı her zaman galiptir. NAZ ERAYDA Oyuncularınızın performanslarından övgüyle söz ediliyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? İkisi de çok iyi oynuyorlar. O karaktermiş gibi yapmayıp kendi içlerindeki o karaktere denk düşebilecek şeyleri çıkarttılar. Onların üzerinde çalıştılar ve onları kullanarak kendilerini yeniden ürettiler. Neden özellikle “Sansürcü” oyununu sahneye koymak istediniz? Özlem ve Murat (Daltaban) tarafından teklif edildi bana bu oyun. Daha önce daima kendi projelerimi tasarlayıp yönettim. İlk defa böyle bir teklifi değerlendirdim. Metni okudum, beğendim, çok imkânlı buldum. Kendimi ifade edebileceğim her yerde, her malzemeyle ifade etmeyi tercih ediyorum. Devlet tiyatrosunda ve özel tiyatrolarda benzer oyun sergileme biçimleri var. Farklı bir bakış olarak gördüğünüz için mi seçtiniz Tiyatro Dot’u? Her zaman tiyatroya yeni kan gerekir. Mümkünse iki senede bir, olmazsa beş senede bir yeni kan olmalı. Dot’un kurduğu mekan; seyircinin aynı tabana bastığı, aynı tavanın altında, aynı havayı soluduğu bir oda. Bu daha önce, 70’li yılların sonunda Tepebaşı Deneme Sahnesi tarafından yapıldı. 90’lı yıllarda kurulan tiyatroların pek çoğu aslında Tepebaşı Deneme Sahnesi’nin oyunlarını seyretmiş, o heyecanla tiyatroya başlamış insanlar. Bir kısmı da orada işler yapan insanların öğrencileri. Ben de onlardan biriyim. Şimdi o yolculuk değişerek, farklı yönlerde ilerliyor.