Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 9 15/2/07 15:38 Page 1 PAZAR EKİ 9 CMYK 18 ŞUBAT 2007 / SAYI 1091 9 SANAT MI, PARA MI? Röprodüksiyon, reklam filmi, büst, düğün fotoğrafı ve çağdaş sanat eserleri… Biri sanatçıların yaşamak için yapmak zorunda oldukları işler, diğeri asıl üretmek istedikleri. Bunlar Siemens Sanat Galerisi’ndeki bir sergide yan yana geldi: “Sanat ve Para”. Sanatçılar iki iş arasında yaşadıklarını, sergi küratörü Marcus Graf ise sergiyi anlatıyor… ERKAN ÖZDİLEK M armara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öğretim üyesiyim. Ben sanatımı yapacağım dediğiniz anda aç kalacağınızı da biliyorsunuz. Kendi düşüncemizi üretebilmek için zor yolu seçiyoruz, bunu dramatize etmek istemiyorum, ancak düşünceyi öne çıkaran, kavram üreten sanatçılar desteklenmiyor. Ben de dönem dönem yaşamımı sürdürebilmek için insanların talep ettikleri şeyleri arz ettim. Saray süslemeleri, altın varaklı süslemeler, duvar kalem işleri, dekoratif süslemeler... Birilerinin yaşam biçimine katkı olsun diye aksesuvarlar ürettim. Birtakım çevreler bunları sanat eseri diye niteliyor, ancak bence tuvalin üzerindeki boya oyunları, paranın karşılayabildiği nesneler. Mesela, 9698 arasındaki zor bir dönemimde, bir otelin verdiği siparişle para için 800 tane 130x160 yağlıboya tuval üzerine çalışma yaptım. Bu, onlarca sergi demek. Bunları yaparken asıl sanat çalışmalarımı da bırakmadım, sürekli projeler ürettim, sosyopolitik çalışmalar yaptım. Bence sanatçı, düşünce, kavram üreten, yaşamın farkındalığından yola çıkarak, yaşamın üzerine yeniden öneriler getiren, pencere açan, biraz da anarşi yaratan insan demek. Sergide, yaptığım 800 tuvalden bir örnek ve Viyana'da Tuna Nehri üzerinde yapmaya çalıştığım bir projenin ön hazırlıkları yer alıyor. VOLKAN ASLAN B u serginin önemi, konsepti. Marcus projeden bahsettiğinde heyecanlandım, çünkü sanatçıların yaşamak için başka işler yapmak zorunda olması pek konuşulmuyor. Ben şu anda Nancy Atakan’ın proje asistanlığını yapıyorum. Daha önceleri barlarda canlı müzik yaptım, kafelerde çalıştım, animasyon ve animatörlük yaptım. Hatta yazları dövme yaptım. Bunlar sanatımı etkilemedi, ancak sınırlandırdı. Evden buraya gelebilmek için bile para harcamam gerekiyor. İşte sanatçı ve para arasındaki ilişki burada başlıyor, bu kadar basit ve bu kadar hayatın kendisi… Her şeye rağmen, “Aman Allahım, para kazanacak bir şey yapmalıyım” demiyorum, yine bildiğimi yapıyorum. Bu sergide üç çalışmam var. Bu işler için paraya ihtiyacım yoktu. Konser çalışmamda kullandığım keçeleri eskiciden aldım. Şekilli ve boyalıydılar, ben sadece onları birleştirdim. Bir öğretmeni, 12 havarilere ders verirken gösterdim ya da bir Arap ile bir Japonu yan yana getirdim. Diğer çalışmamın adı, “Etiket”. Üzerinde para olan bir etiket hazırladım, benim hazırladığım mı, onu tanıtan etiket mi iş anlaşılmıyor. Çağdaş sanat çok ucu açık ve onu çoğu zaman durduran, bir galeride olması ya da etikete sahip olması. Sergi hazırlıkları sırasında masalar ya da kenardaki poşetler, koliler iş mi diye endişeleniyordum. Bunu anlamanın tek yolu, etiketine bakmak. Bir de dövme masamı sergiye taşıdım. Fotoğraflar: Vedat Arık Esra Açıkgöz anat ve para... Aralarındaki yoğun bağlantıya rağmen, birlikte anılmaktan uzak tutulan iki kavram. Siemens Sanat Galerisi bu iki kavramı yan yana getirdi. “Sanat ve Para” sergisi, yaşamak için sanat dışında işler yapmak zorunda kalan sanatçıların bu işlerine ev sahipliği yapıyor. Düğün fotoğrafları, röprodüksiyonlar, reklamlar, büstler… Sergide aynı kişilerin asıl yapmak istedikleri de var, yani “sanat eserleri”... Serginin küratörü Marcus Graf ile 18 Mart'a kadar sürecek sergi hakkında konuştuk. Sanatçılar da yaşadıklarını ve işlerini anlattılar. Sanat ve para yan yana getirilmeyen ve getirilmesi riskli iki kavram. Neden sanat ve para üzerine bir sergi açtınız? Evet, riskli bir konu, ancak güncel sanat her zaman risk alıyor. Sanatpara ilişkisi ya da sanat piyasası 19. yy’dan itibaren hep önemli oldu. Türkiye'de de önemli bir faktör, çünkü özellikle güncel sanat ve genç sanatçılar için oturmuş bir piyasa yok. Dünyada yüzde üçten az sanatçı yaptıklarını satarak hayatını kazanabiliyor, ancak Türkiye’de devletten ve toplumdan da yeterince destek yok. Bu yüzden sanatçılar geçinmek için başka işler yapmak zorunda. Sergiyle bunu göstermek istedik. Bu sorunu özellikle de çağdaş sanatla uğraşanlar yaşıyor. Sanki hâlâ güncel sanata ve eserlerine karşı bir önyargı var. Evet, bu sergi güncel sanatla iletişim kurmak için de iyi bir fırsat. İnsanlar minimal, soyut bir iş gördüğünde, “Çocuğum da bunu yapabilir” derlerken, iyi çizilmiş figüratif bir iş gördüklerinde “A bu sanat” diyorlar. Sergide iki dünyayı yan yana koyduk, “Bir sanatçı isteseydi, sizin sanat dediğiniz figüratif işi yapabilirdi, ancak o yandaki soyut, kavramsal işi yapmak istiyor” dedik. Seyirciye “Neden?” sorusunu sorduruyoruz. Bunu sorduğunda onun arkasındaki felsefeyi düşünmeye başlıyor. Sergide bu sanatçıların hem para kazanmak için yaptıkları işler hem de sanat eserleri yer alıyor. Bir röprodüksiyonla video işini yan yana görmek oldukça ilginç... Evet, mesela Ragıp Basmazölmez’in röprodüksiyonu, belgesel fotoğrafı ve video işi var. Fotoğraf çalışması ve bunu anlatan video çalışmasını izleyip, bunu ben de yaparım diyen izleyici yandaki röprodüksiyona geldiğinde susuyor, onu sanat olarak kabul ediyor. Ragıp’ın Yahşi Baraz portresi de bu sergi için önemli, çünkü Baraz Türkiye’nin en eski galericilerinden. Piyasa, sanat, para olgusuna iyi bir yüz. Yine aynı şekilde Mehmet Ali Uysal’ın para kazanmak için yaptığı büstü ve onun yanında asıl yapmak istediği, duvara yapıştırılmış bardak görülüyor. Sergideki sanatçıları nasıl belirlediniz? S Yaşamak için sanatları dışında iş yapmak zorunda kalan sanatçılar arasından seçtim. Aslında sergideki sanatçılar biraz daha şanslı, çünkü sanata yakın alanlarda çalışıyorlar. Reklam ajansında, grafikte çalışıyorlar ya da röprodüksiyonlar yapıyorlar. Bu serginin yaptığınız çalışmalar arasında yeri ne? Benim için çok önemli. Tepkiler bekliyordum, ama gelmedi. Ya görmüyor ya da ilgilenmiyorlar. Türkiye’de güncel sanatçı olmak için cesur olmalısın, çünkü asla para kazanamayacağını biliyorsun. Asıl tehlike, yeterli güncel sanat sergi mekânının olmaması. Sergi bunlara karşı bir duruş, eleştiri. İlk defa sergi kurarken “güzel”, uyumlu olmasına gerek duymadım. Türkiye’deki sanat piyasasıyla ilgili neler söyleyebilirsiniz? Türkiye’de, başka ülkelerde olmayan bir yağlıboya orijinal röprodüksiyon piyasası var. Bu bana çok ilginç geldi. Almanya’da Picasso’nun, Van Gogh’un eserlerini istiyorsanız posterini alır RECEP KEÇELİ eçinmek için oryantalist ressamların röprodüksiyonlarını, sipariş portreleri, dekoratif duvar çalışmaları ve sipariş üzerine logo tasarımı yapıyorum. Röprodüksiyona talep son yıllarda azaldı, ancak yine de istiyorlar. Özellikle Osmanlı mimarisindeki villalar, yalılar için, dekora uyum sağlayan oryantalist resimler talep ediliyor. Mümkün olduğunca sanatsal çalışmalarıma ağırlık veriyorum, ancak bu şartlarda zor. Parayı düşündüğümüzde yapacağımız çalışmalar ticarileşmeye başlıyor. Bu sanatçı yapısına çok ters. Sergide bir röprodüksiyonum var. Bir de asıl yapmak istediğim iki resmim. Tuvallerime karıncalar, daha çok tüketim kültürüne yönelik elemanlar olarak yansıdı. Zaten karıncalarla evimde de çok karşılaşıyorum. Fotoğraf: Uğur Demir sınız, kimse bir sanatçıya birebirini yaptırmaz, kimse de yapmaz. Türkiye’de sanatçıların röprodüksiyon ya da Bebek'teki villaların duvarına resimler yaptığını öğrendim. Bunlar çok ucuz değildi. Yani çağdaş sanata yatırım yapılmamasının nedeni para değil, eğitim ve kültür meselesi. Yeni zenginler, sanat eseri almaktan ziyade araba, ev, yazlık düşünüyorlar. Koleksiyonerlik de oturmamış, üç büyük koleksiyoner aile var, ancak onların koleksiyonunda da güncel sanat pek yok. Sanat ve para arasındaki ilişki sadece piyasa olmamasından ibaret değil. Sonuçta çağdaş sanat piyasası oturduğunda da, paranın sanat üzerinde yeni baskıları oluşacak. Tabii ki paranın her zaman bir tehlikesi var, ama en azından o daha tatlı bir baskı, bence... Bir sanatçı belli bir tarz bulduktan, eserleri satıldıktan sonra piyasaya da bir şeyler vermek zorunda kalıyor. Belki yenilikler denemekten korkup, aynı şeyleri yapıyor, ancak ünlü olduğu, iyi sattığı halde yenilikler deneyen pek çok sanatçı da var. Piyasa yoksa şans da yoktur. G