22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 6 YENI 15/2/07 15:27 Page 1 PAZAR EKİ 6 CMYK 6 18 ŞUBAT 2007 / SAYI 1091 Çatışan uygarlıklar değil Meriç Kırmızı lejandro Gonzales Iñárritu’nun filmi, büyük olasılıkla önümüzdeki hafta Oscar’da bir ya da birkaç ödülü toplayacak olan, Babil, bize dünyanın çeşitli unutulmuş bölgelerindeki “ötekinin” yaşam savaşımını göstererek görüş alanımızı genişletiyor. Film adını Eski Ahit’teki yaratılış efsanesinden alıyor: “Başlangıçta dünyadaki bütün insanlar aynı dili konuşur, aynı sözleri kullanırlardı. Doğuya göçerlerken Şinar bölgesinde bir ova bulup oraya yerleştiler... Sonra, ‘Kendimize bir kent kuralım’ dediler, ‘Göklere erişecek bir kule dikip ün salalım. Böylece yeryüzüne dağılmayız.’ RAB inanların yaptığı kentle kuleyi görmek için aşağıya indi. ‘Tek bir halk olup aynı dili konuşarak bunu yapmaya başladıklarına göre, düşündüklerini gerçekleştirecek, hiçbir engel tanımayacaklar’ dedi... Böylece RAB onları yeryüzüne dağıtarak kentin yapımını durdurdu. Bu nedenle kente Babil (İbranice kargaşa) adı verildi.” Kutsal kitabın birbirinden kopuk, yabancılaşmış bireylerine karşıt olarak, Iñárritu filminde çeşitli kültür ve gerçeklikten insanları hepsinin yaşamını etkileyen trajik bir olay çevresinde topluyor, değişik, görünürde aykırı kültürlerin birbirine bağlılığını yansıtıyor. Film aynı zamanda benzer kültürel ayrılıkları kışkırtan medyaya da bir eleştiri. Göç sorununu da kapsayan filmin diğer önemli bir eleştirisi de, ayrıcalıklı Batılının kendisinden olmayanı tüketimsel bir zevk nesnesi olarak dışlamasına, Oryantalizm’e yönelik. Oscar’ın en güçlü adaylarından Babil, bir özeleştiri olarak da izlenebilir. Samuel Huntington’un bir zamanlar çok tartışılan “Uygarlıklar Çatışması” teorisini çürütüyor film. Huntington ve Fukuyama’nın kapitalizmi son kazanan olarak göstermelerine karşın dertlerimizin, sevinçlerimizin aynılığına dikkat çekiyor... Amerikalı çift Susan ve Richard. Susan yabancı topraklarda çok eziyet çektikten sonra iyileşiyor. A Faslı Abdullah ve oğulları... Sağır dilsiz genç kız Chieko... Babil, Samuel Huntington’ın bir zamanlar çok tartışılmış uygarlıklar çatışması teorisini çürüterek yapay kültürel bariyerler kurmanın anlamsızlığına işaret ediyor. Huntington, uygarlıklar çatışması teorisinde tarihi çatışan tarafların değiştiği dönemlere ayırıyor; Fransız Devrimi’nden Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna dek birincil rolü uluslara atfediyor. Soğuk Savaş dönemi ideolojiler çatışmasından oluşuyor. Huntington’a göre, Sovyet sisteminin çökmesiyle çatışma artık ideolojiler değil “Batı ve Geri Kalanlar” arasında. Huntington’ın bu iddiası, liberal demokrasinin zaferi ve dolayısıyla tarihin sonunu ilan etmekte hızlı davranan Francis Fukuyama’nınki ile örtüşüyor. Diğer bir söylemle, Huntington ve Fukuyama kapitalizmi son kazanan olarak belirleyerek ideolojik çatışmaların tümüyle sona erdiğini varsayıyorlar. Huntington’a göre uluslar arasındaki en belirgin ayrım, parçası oldukları uygarlıkların kültürel değerlerinden kaynaklanıyor ve bu değerlerin en önemlisi de din. Kimliği din aracılığıyla tanımlamak ise algıyı “biz” ve “onlar” olarak yönlendiriyor. Bu nedenle, Huntington yakın geleceğin çatışmalarının ya da bir sonraki dünya savaşının uygarlıklar, özellikle de İslam ya da Konfüçyüs geleneğine bağlı devletler ve Batı arasında ortaya çıkacağını ileri sürüyor. VURDUMDUYMAZLIKLAR ÇATIŞMASI Iñárritu’nun filminden önce, Huntington’ın teorisindeki boşluklara Edward Said, yerinde bir başlıkla “Bilgisizlik/Vurdumduymazlıklar Çatışması” adlı makalesinde yanıt veriyor. Huntington’ın oldukça soyut bir kavram olan kültüre göre toplumları sınıflarken uygarlıkların iç dinamikleri ve çoğul karakterini göz ardı etmesini eleştiriyor. Batılıların, Müslümanların ve diğerlerinin hep birlikte aynı sularda yüzdüğünü ve “zamanın şaşkınlık uyandıran karşılıklı bağlılığı” yönünden düşünmenin günümüz eşitsizliklerine Huntington’ın ayrı kategorilerinden çok daha yararlı olduğunu söylüyor. Said’in düşünceleriyle uyumlu olarak Babil de Huntington’ın teorisini birkaç temelde yalanlıyor. İlk olarak film yaşamlarımızın birbirine bağlılığının unutulmaz bir örneğini Hassan, Abdullah ve iki oğlunun Fas çöllerindeki yoksunluk içindeki yaşamlarını iyi halli Amerikan çifti Susan ve Richard’ınkiyle kolaylıkla karşı karşıya getirerek veriyor. “Aynı sularda Yüzmenin” ya da birbirine bağlılığın bu örneği “Batı ve Geri Kalanlar” bölümlemesinin aksini söylüyor. ? ? ? Onuncu Gezegen: Bağdat’ta Tek Başına Deniz Yavaşoğulları B ağımsız belgeselcilerden Melis Birder’in “Onuncu Gezegen: Bağdat’ta Tek Başına” projesi gözünü Irak’ta yaşananlardan alamayan izleyiciye orada olup bitene dair bir öykü sunuyor. Bu Bağdatlı Kevkeb’in öyküsü. Savaşın trajedisi kadar, Kevkeb’in umudu ve yaşama sevinci de var filmde. Kaçıranlar için bir fırsat daha: filmi bugün Cihangir Mavi Kum’da, saat 16.00’da izleyebilirsiniz. İşte Melis Birder’in Irak’a ve Kevkeb’e dair anlattıkları: Çekimler ne kadar sürdü? Bağdat’ta ne kadar kaldınız? Bağdat’a Kuzey Irak yolu üzerinden özel bir araba ile 2004 Ocak ayında gittim. O zamanlar Bağdat daha güvenliydi, buna rağmen ancak üç hafta kalabildim. Toplam 32 saatlik çekim yaptım. Daha fazla kalmam hem belgeselin baş karakteri, hem de benim için tehlike unsuru oluşturacaktı. O sırada yabancıları kaçırma olayları çok yaygın olmasa da yavaş yavaş başlamıştı. Belgeselin baş karakteri Kevkeb projeyi kabul ederken tereddüde düştü mü? Irak’a gittiğimde belgeselin konusunun ne olacağını bilmiyordum, önceden tasarladığım bir hikâye yoktu. Karşıma ne çıkarsa, yaşadıklarım beni nereye götürürse onu çekmeyi düşünüyordum. Çevirmenliğimi üstlenen Kevkeb’le Bağdat’a geldiğimin ikinci günü tanıştım, onun yaşam enerjisine, açık sözlülüğüne, içtenliğine hayran oldum ve “Burada kaldığım sürece kameramla senin yaşamını takip edebilir miyim?” diye sordum. O da hiç düşünmeden kabul etti. Filmin şansı oldu, Kevkeb. Belgesel’de çekim yaptığınızı ABD askerlerinden saklıyorsunuz, Kevkeb de “Kapat, görürlerse bizi öldürürler” diyor. Çekim yaptığınızı görmeleri sizi bu denli tehlikeye sokar mıydı gerçekten? Bağdat’ta yaşam zor, ancak her şeye rağmen devam ediyor. Düğünler, insanları az da olsa acılarından uzaklaştırıyor. İşte o düğünlerden biri. Kevkeb, düğün için hazırlanan arkadaşına yardım ediyor. Amerikan askerlerine yönelik şöyle risk kameramın üstündeki mikrofondu, uzaktan silah olarak algılanabilirdi. Amerikan askerleri de bir saldırıya uğrama ihtimaline karşı her an tetikteler, fazla düşünmeden bize de ateş açabilirlerdi. Irak’ta tehlikeli bir durumla karşı karşıya kaldınız mı? Kevkeb'in çalıştığı üniversite yakınlarında bir Amerikan üssü vardı. Bir gün üniversitede çekim yaparken kameramı farkında olmadan o üsse doğru çevirmişim. Hemen bir kaç asker geldi. Hafif tehditkâr şekilde neyin nesi olduğumu sordular. New York ehliyetimi gösterdim. Bir şey demediler. Melis Birder’in “Onuncu Gezegen: Bağdat’ta Tek Başına” belgeseli, pek çok ülkede gösterildi, ancak Türkiye’de hiçbir televizyon kanalı yayımlamadı. Bağdat’ta olup biteni bir kadının, Melis Birder... Kevkeb’in yaşamı üzerinden anlatan belgesel, bugün Cihangir Mavi Kum’da gösterilecek. Bundan başka bir sorun yaşamadım çünkü onlardan uzak kalmayı tercih ettim. Peki ya Iraklıların size davranış şekilleri nasıldı, bir olumsuzluk yaşadınız mı? Tanıştığım Iraklılar bana öylesine cana yakın, misafirperver ve cömert davrandılar ki... Hangi eve, işyerine, okula, kuruluşa gitsek bize kapılarını ardına kadar açtılar. Iraklıların seslerini duyurmaya, konuşmaya, paylaşmaya ihtiyacı var. Batı medyası orada yaşanan trajediyi, ölü sayısına indirgemiş durumda. Iraklılar sayılarla ifade edilen iki boyutlu acınacak figürlere dönüştüler. Ben filmde tam da bunun tersini söylemek istedim. İşte bir Iraklı kız, ama temelde dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan bir genç kadından pek de farkı yok. Yaşanan acılar, sevinçler, korkular her yerde aynı. Hepimiz insanız, farklılıklara odaklanmaktan ortak paydayı görmeyi unuttuk. Şu anda dünyada ve ülkemizde yaşanan esas trajedi de bu bence. ? ? ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle