02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 10 15/2/07 15:39 Page 1 PAZAR EKİ 10 CMYK 10 18 ŞUBAT 2007 / SAYI 1091 Yeşil Kundura bahara hazır... Yeşil Kundura yarım yüzyıldan uzun bir süredir ayakkabı yapıyor. Yeşil Kundura’nın şu anki genel müdürü ise Emel Yeşil Küçükçolak. Şirket, onun yönetiminde en parlak dönemini yaşıyor. Yeşil, genç ve büyük hedefleri kadrosuyla, geçmişten ders alıp geleceği planladıklarını söylüyor. Ali Deniz Uslu eşil Kundura’nın Türkiye’de gerçekleştirdiği pek çok ilk var. Askeri bot üretimi, ayakkabı ihracatı, ayakkabı market zincirlerinin kurulması bunlardan birkaçı. Dünya markalarının Türkiye distribütörlüğü için ilk anlaşmaları yapan da yine onlar. Yeşil Kundura ayrıca Türkiye’nin ilk lisanslı ayakkabı üreticisi. 1990’lı yıllarda uluslararası markalar ile “Türkiye’de üretim ve pazarlama anlaşmaları” imzalayan şirket, Cat, Hush Puppies, Merrell, Geox, Harley Davidson ve Wolverine gibi markaları da portföyünde barındırıyor. 2006 yılını yüzde 30’luk bir büyüme ile kapatan Yeşil Kundura’nın Genel Müdürü Emel Yeşil Küçükçolak, “Rahatlık, sağlamlık ve kaliteden ödün vermeden en ekonomik ve şık ürünleri üretiyoruz” diyor. Fotoğraf: Vedat Arık Yeni sezonu ne zaman açmayı planlıyorsunuz? Şu anda mağazalarımızda konsept yenileme çalışmalarımız devam ediyor. Mart ayında tüm konsept çalışmalarımızı tamamlamayı ve nisan ayı itibarıyla da yeni sezonu açmayı planlıyoruz. Yeni sezonda birbirinden şık bay, bayan ve çocuk ayakkabılarını satışa sunacağız. Bayanlar için kırmızı rugan ayakkabıların çok moda olacağını düşünüyoruz. Tüketici tercihlerinin bölgesel değişimlerini nasıl karşılıyorsunuz? Her bölgenin tüketim alışkanlıkları farklı. Biz bunu göz önünde tutup küçük değişiklikler yapıyoruz, ama ana fikrimiz hep aynı. Yani, kalite, rahatlık ve sağlamlık. Yeşil dendiğinde zaten akla ilk gelen şey, sağlamlık. Müşteri ve satış sonrası hizmete özellikle önem veriyoruz. Zaten bunların sayesinde kemikleşmiş bir müşteri kitlemiz var. HERKESE VE HER YAŞA GÖRE AYAKKABI Yeşil Kundura farklı konseptlerde hizmetler sunuyor. Nedir bunlar? “Yeşil” konseptindeki mağazalarımız 700 ile 2400 metrekare arasında değişen alanlara kurulu ve tüm ailenin ihtiyaçlarına cevap verecek ürünlerin mevcut olduğu yerler. Bu mağazalarda yaklaşık 1200 model bulunuyor. Fiyatlarımız ise kaliteye göre çok ekonomik. Burada global markaların satışı da yapılıyor. Abiyeden spora kadar tüm yaş gruplarına hitap eden bir koleksiyona sahibiz. “Value Store” formatındaki mağazalarımız ise Türkiye’de ilk. Bu “Self Servis” ayakkabıcılık sistemi, 100 ile 200 metrekarelik alanlarda kuruluyor. Global markaların satışları burada sınırlı. Value Store’da amaç rahat ve kolay bir alışveriş. Şu an bu formattaki mağazalarımızın sayısı dokuz. Üçüncü formatımız ise Geox Shopları. Geox bir İtalyan markası, A ve B grubu müşteriye hitap ediyor. Burada da tüm yaş gruplarına göre ürünlerimiz var. Geox'daki ürünlerin en önemli özelliği, tabanlarının nefes alan özel patentli bir sisteme sahip olmaları. Bu ürünler su değil, ama hava geçiriyor. Ayak sağlığı açısından da bu çok önemli. Zaten bu ürünler ayakkabı olarak değil de ayak bakım ürünü olarak satılıyor. Bir de “Merrell Tırmanış Duvarı” projeniz var. Bu etkinliğin hedeflerinden bahseder misiniz? Bu proje ile Türkiye’nin açık ve kapalı alanda en yüksek tırmanma duvarında, tırmanış sporunu topluma tanıtmayı ve geliri ile engellilere yeni sosyal alanlar yaratmayı amaçlıyoruz. Projenin işletmesi Alternatif Yaşam Derneği (AYDER) tarafından yürütülüyor. Bu proje ile profesyonel ve amatörleri bir araya getiriyoruz. Profesyoneller için antrenman imkanı da sunan projemizle, engellilerin sosyal hayata kazandırılması için toplumsal bilinç ve destek oluşturuyoruz. Amatörler ise bedeli AYDER’e bağışlanan eğitimler ile tırmanış sporunu öğrenebiliyor. Yeşil nasıl bir kalite stratejisi sürdürüyor? Tüm faaliyetlerimizde kaliteyi iyileştirmeyi hedefliyoruz. Üretim hatalarını önlemek, kayıp ve fireleri en aza indirgemek istiyoruz. Optimum stok seviyesinde çalışmak amacıyla kalite yönetimine ayrı bir önem veriyoruz. Y Geçen yıl Yeşil Kundura için nasıl bir yıldı? 2006 yılında bir önceki yıla göre yüzde 30’luk bir büyüme yakaladık. Satış noktalarımızın sayısının artması ve geçmişten ders alıp bugünü iyi yönetmemiz bunu sağladı. 2007 yılında da yüzde 30’luk hedefimizde tutunmak istiyoruz. Bu yüzden farklı hedef kitlelerine ulaşmayı amaçlıyoruz ve ilk olarak da kurumsal imaj çalışmalarımıza hız verdik. Bu yüzden de ürün yelpazeniz sürekli genişliyor... Ürün yelpazemizde kadın, erkek, çocuk ayakkabıları, çanta, cüzdan, kemer, çorap ve daha pek çok ürün bir arada bulunuyor. Mağazalarımızda aynı zamanda distribütörü olduğumuz Harley Davidson, Cat, Merrell, Adidas, Converse, Nike, Puma, Hush Puppies, Wolverine ve Geox markalarını bulabilirsiniz. Tüm bu ürünlerin yanı sıra ayak bakım, ayakkabı bakım ürünleri ve şemsiyeler mevcut. SOFRA Aylin Öney Tan Sarde’le in Saòr İştah açıcı olarak yenen bu yemek tatlı, tuzlu ve ekşinin sıra dışı bir birleşimi. Kim bilir, Veronesi’nin resmettiği sofrada belki bu lezzet de vardı? 1 kg. temizlenmiş sardalye veya hamsi, bulamak için 1 kâse un, kızartmak için zeytinyağı, 1 kg. iri beyaz soğan, 1/2 bardak zeytinyağı, 1 bardak sirke (şarap veya elma sirkesi), Birer avuç kuru üzüm ve dolmalık fıstık, 1/2 tatlı kaşığı tarçın, birkaç adet karanfil, 1 tatlı kaşığı şeker, Tuz, karabiber Ayıklanmış sardalye veya hamsileri unlayıp bol kızgın yağda kızartın, kağıt havlu üzerinde fazla yağını emdirin. Soğanları yarım ay şeklinde incecik doğrayın, üzümü, fıstığı, tuz ve şekeri ekleyin, zeytinyağında renginin dönmesine fırsat vermeden ağır ateşte yumuşayana kadar çevirin. Soğanlar iyice hacmini kaybedince baharatları ve sirkeyi ekleyin. Sirkenin fazlası uçana kadar çevirmeye devam edin. Kızaran balıkları geniş bir tepsiye dizin ve üzerine soğan harcını serin. Bir gece lezzetlerin harmanlanması için buzdolabında bekletin. Ben Venediklilerin yerinde olsam servis yaparken azıcık dereotu da eklerdim. Mutlu kentler eryüzünde mutlulukla birlikte anılabilecek pek çok kent vardır kuşkusuz, ancak iki kent, güzelliğiyle, baş döndürücülüğüyle, gizemiyle, anlaşılmazlığıyla, başa çıkılmazlığıyla, çelişkileriyle bambaşkadırlar. İki kent de görenleri hayrete düşürür, görmeyenlerin hayallerini süsler. İki kent de doğma büyüme sakinlerini bile her gün şaşırtır. İki kent vardır ki, hepsinden de öte adıyla sanıyla mutluluk ile anılır. “Dersaadet” kuşkusuz İstanbul’a yakıştırılmış adların en güzeli! “La Serenissima” ise Venedik’in lâkabı. Dersaadet, “mutluluk kapısı” anlamına geliyor. Serenissima ise, “en huzurlu, sükunet içinde” demek. Saadet kelimesi, kuşkusuz sadece mutluluğu değil huzuru da içeriyor. Venedik’in “Huzur diyarı” tanımı elbette mutluluğu da kapsıyor. Kadınların nümayişi ...Süt Damlası müdürü Dr. Safiye Ali Hanım’ın istifası, garip bir vaziyet ihdas etmiştir (yaratmıştır). Dr. Safiye Ali Hanım kendisinden istifa sebeplerini soran gazetecilere; “Beni süt hırsızlığıyla itham ettiler. Nasıl durabilirdim?” demektedir. Dr. Safiye Ali Hanım’ın yerine tayin edilen Dr. Fuat Bey dün mezkur (adı geçen) müesseseye gitmiştir. Safiye Ali Hanım da devriteslim muamelesini icra etmek üzere müesseseye gelmiştir. Safiye Ali Hanım orada yatmakta olan çocukların validelerine de veda etmiştir. Fakat bu veda hadisesi pek müessir (etkileyici) olmuş, orada toplanmış olan tahminen 60 kadar kadın kucaklarına çocuklarını alarak; “Doktorumuzu isteriz” diyerek bağırmışlar, müteakiben bir kafile halinde evvela Safiye Ali Hanım’ın evine, müteakiben Matbuat Cemiyeti binasındaki Himayei Etfal İstanbul merkezine gelerek bağırıp çağırmışlardır. “Biz Dr. Safiye Ali Hanımı isteriz” demişler; kendilerini karşılayan cemiyet katibi Haydar Bey hanımlara hitaben; “Ben size cevap vermeye salahiyettar (yetkili) değilim. Merkezi heyet toplansın, söyleyeyim” demiş, kadınlar bir müddet kaldıktan sonra gitmişlerdir. Dr. Safiye Ali Hanım, evine giden ve Süt Damlası önünde kendisine karşı Safiye Ali Hanım... tezahüratta bulunan hanımlara; “İstifamı geri almaklığım kabil değildir. Fakat sizin çocuklarınıza elimden geldiği kadar yardım ve muavenete hazırım. İcap ettikçe bana geliniz” demiştir. Kadınlar müteakiben idarehanemize kadar da gelmişler ve çok sevdikleri doktorlarından ayrılmamalarını temin için bizim de tavassutumuzu (aracılığımızı) rica etmişlerdir. ...Yaptığımız tahkikata nazaran Safiye Ali Hanım’ın mevzubahis ettiği süt hırsızlığı meselesi şudur; Bir gün Himayei Etfal merkezi heyetinden Saim Bey, bir dişçinin yanında iken bir zat gelmiş, süt buhranından bahsetmiş. Orada bulunan bir adam da; “Ben yarım lirayı verip, sütü Süt Damlası'ndan buluyorum” demiş. Saim Bey, keyfiyeti idare heyetine haber vermiş. Tahkikat yapılmış, icap edenler isticvab edilmiş (sorguya çekilmiş). Bu sözü söyleyen adamın çocuğuna süt bulamadığı için Süt Damlası'na süt veren müteahhidin müesseseye süt verdiği zaman bir miktar fazla getirerek parası mukabilinde (karşılığında) verdiği anlaşılmış ve meselede bir suistimal olmadığı tesbit edilmiştir. 21 Şubat 1927 Pazartesi Y Venedikli tarihçi Antonio Fabris, VenedikOsmanlı ilişkileri üzerinde uzman. Gastronomi tarihiyle de ilgilenen Fabris, Venedik mutfağında Doğu etkilerini araştırıyor. Kurucularından olduğu “Muda di Levante” adlı araştırma enstitüsü adını “Muda” denilen ticaret filolarından alıyor. Her bahar Venedik’ten Doğu Akdeniz’e yelken açan “muda”lar, sonbaharda tıka basa yüklü geri döner, sadece mal mülk değil zengin bir kültürü de beraberinde getirirmiş. Bugün Venedik mutfağında yer alan birçok lezzet, Osmanlı topraklarından Venedik’e böyle gelmiş. Fabris’e göre eskiden Osmanlı tacirler Venedik’te faaliyet gösterirdiler. Venedik sokaklarının değişmez simaları arasında yer alan Türkler, sosyal yaşamda da boy gösterebiliyordu. Paolo Veronese’nin bir düğün yemeğini konu alan ünlü tablosunda masalardan birinde Türk kıyafetleri içinde bir grup dikkati çeker. SOFRANIZDA DENİZ LEZZETİ... Kuşkusuz tarih boyunca doğu etkilerine her anlamda açık olan Venedik, Doğu’nun lezzetlerini ve baharatlarını da kolaylıkla benimseyecekti. Fabris’e göre “Muda” yoluyla gelen mallar kadar, Türkler ile gelişen yakın ilişkiler de mutfağa yansıyordu. Venedik’in göbeğindeki “Fondaco dei TurchiTürk Hanı”nın rıhtımında Türklerin pişirdiği yemeklerin kokusunu ve tadını alan Venediklilerin bazı lezzetleri kendi mutfaklarına katması kaçınılmazdı. Aynı şekilde Osmanlı’ya elçi giden Venedik balyolarının yanlarında götürdükleri aşçılar da, İstanbul’da öğrendiklerini kentlerine götürüyorlardı. Venedik mutfaklarında birçok Türk, Tatar, İranlı, Arap köle çalıştırılıyordu. Fabris, Venedik mutfağında İtalya’da pek rastlanmayan bazı özelliklere dikkati çekiyor. Yemeklere biraz pirinç katmak, tuzlu yemeklere tarçın, yenibahar gibi baharatlar koymak, üzüm gibi tatlı lezzetler eklemek gibi âdetleri Osmanlı etkisine bağlıyor. Venedik mutfağına gizli bir lezzetin ise kesinlikle Doğu’dan geldiğini, ancak bunun pek bilinmediğini ekliyor. Venedik’te bazı zeytinyağlı yemeklere bir kaşık şeker ekleniyor. Şeker, yemekteki lezzetlerin daha belirgin bir şekilde algılanmasını ve vurgulanmasını sağlıyor. Saadet ile tanımlanan bu iki kent mutluluğun kapısı olarak görülürken, bir taraftan da birbirine açılan iki kapı olagelmiş. Doğu için İstanbul, her zaman Batı’ya açılan kapıdır. Venedik ise yüzünü hep Doğu’ya dönmüştür. Bu yüzden kimi zaman “Porta dell’Oriente” yani “Doğu’nun Kapısı” olarak adlandırılır. Osmanlı yönetimi ve İstanbul ise Sultan’ın yaşadığı yer olarak “Yüce Kapı” anlamında “Sublime Porta” olarak anılır. Yani “Babı Âli”nin tam tercümesi olarak. Doğu ve Batı’nın birbirine açılan kapıları olan bu iki saadet şehri arasındaki bağ sanıldığından da güçlüdür, aralarında sanki görünmez bir köprü vardır. Şeker kullanımı, zeytinyağında pişen yemeklere bol soğan, kuş üzümü, kuru üzüm ve dolmalık çam fıstığı konulması Venedik ve İstanbul mutfaklarını birleştiren diğer ortak nokta. Bu iki kentin mutluluğu belki de denizle kucaklaşmasından. Zamanında deniz yoluyla birbirine bağlanan bu kentler, denize kıyısından kenarından bakmıyor, denizi koynuna alıyor. Büyük Kanal/Canale Grande aynı Boğaz ve Haliç gibi kentin içine dolanıyor. Denizle yaşanan aşk iki kenti birbirine bağlıyor. Venedik karnavalı her yılki gibi geleneksel Türk’ün uçuşu ile açıldı. Salı günü son bulacak. Karnaval için sofranıza bir deniz lezzeti koyun. Denizin derinliğinden gelen lezzeti, tarihin derinliklerinden gelen tatlarla kucaklaştırın. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle