02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 4 15/2/07 15:24 Page 1 PAZAR EKİ 4 CMYK 18 ŞUBAT 2007 / SAYI 1091 Bir taşıyıcı aranıyor... Bir başka kadının yumurtası ile bir erkeğin sperminden oluşan embriyoyu dokuz ay 10 gün karnınızda taşımaya ne dersiniz? Giderek yaygınlaşan bu yöntem hem tıbbi açıdan hem etik açısından tartışılıyor. En kafa karıştırıcı soru çocuğun annesinin kim olduğu. Türkiye’de yasalar taşıyıcı anneliğe izin vermiyor, oysa bazı kadınların başka şansı yok… Jinekolog, psikolog ve hukukçular yöntemi anlatıyor. Candeğer Muradoğlu 1. Sayfanın devamı rıs’ta alıyorlar. Yine de sorun çözülmüyor. Taşıyıcı anne hamileliği döneminde çocukla duygusal bir bağ kurup doğurduktan sonra vermekten vazgeçebiliyor. Ismarlayan annenin bu durumda hiçbir hakkı yok. Eğer taşıyıcı anne vazgeçmemişse çocuğu kendi nüfusuna geçirebilmesinin tek yolu ise evlat edinme. Babanın durumu biraz daha farklı. Baba hukuğun öngördüğü “tanıma” ile bebeği nüfusuna alabiliyor. Bu yol taşıyıcı anne adayını yurtdışından bulan çiftler için geçerli. Bir de Türkiye’den taşıyıcı anne bulanlar, uygulamayı “gizlice” gerçekleştirenler var. Onlar ise hastaneye doğuracak kadın yerine, ısmarlayan kadın adına başvuruyor, ve çocuğu kendi üzerine kayıt ettiriyorlar. Karşı olanlar, bir an önce yasallaşsın diyenler, taşıyıcı anne arayanlar, taşıyıcı anne olmak isteyenler… Herkesin kendince bir gerekçesi var. “Dinen kesinlikle caiz değil. Burada olayın zinanın kapsamına girip girmediği şüpheli, çocuğun nesebi de şüphe uyandırıyor” diye daha çok “ahlaki” yönden karşı çıkanları bir yana bırakıp jinekolog, psikolog ve hukukçularla konuşmayı yeğledik.. Jinekolog doktorlar Prof. Dr. Selçuk Erez, operatör Dr. Tufan Babayiğit ve Dr. Hüner Palandöken taşıyıcı anneliğin tıptaki etiğini, Psikolog Serap Altekin yaşanan duygusal travmaları, İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şükran Şıpka ise yasaları, sadece bu yöntemle bebek sahibi olma şansı olan Aylin Evir ise, yaşadıklarını anlattı. B atılı ülkelerde taşıyıcı anneler de yumurtalarını veren anneler de daha çok göçmen işçiler. Doğu’da bu daha etkili bir tür geçim yolu. Hindistan’da yılda dört milyon doları bulan pazarda, bir taşıyıcı anne 800 ile beş bin dolar arasında para kazanıyor. Hindistan’da yıllık kişi başına düşen gelirin 500 dolar olduğu hatırlanırsa, bu hiç de küçümsenmeyecek bir rakam ve kolaylıkla başvurulabilecek bir para kazanma kapısı. Rakam Kıbrıs’ta 1520, Amerika’da ise 2025 bin dolar. Oysa uygulanan ülkelerin yasalarında taşıyıcı annelik için biçilmiş bir bedel yok, doğum ve hamilelik dönemindeki giderleri karşılayacak bir ücret konusunda anlaşma yapılabiliyor. Bu rakam ayda bin dolardan başlıyor, ülkenin ekonomik durumuna göre değişiyor... Türkiye’de taşıyıcı anne uygulaması yasak. Gerekçesi Medeni Kanun’un 232. maddesi: “Çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulur. Çocuk ile baba arasındaki soybağı ise anneyle evlilik, tanıma veya hâkimin hükmüyle kurulur”. Yani doğuran anne, aynı zamanda yasal anne sayılıyor, yumurtayı veren anne çocuk üzerinde hiçbir hak iddia edemiyor. Bu yüzden de bu yolla çocuk edinmek isteyenler soluğu Kıb Fotoğraflar: Vedat Arık PROF. DR. SELÇUK EREZ DR. M. TUFAN BABAYİĞİT Tıp etiğinin kriteri, para için yapılmaması J inekolog Prof. Dr. Selçuk Erez, taşıyıcı annelik yönteminin bir gelir kaynağı olarak kullanılmasına karşı. Bu yüzden de “taşıyıcı anne”nin kişinin tanıdığı olması gerektiğini söylüyor. Sizce taşıyıcı annelik yöntemi etik mi? Bence para karşılığında yapılmıyorsa etik. Zaten tıp etiğine göre de, böyle şeyler para karşılığı yapılmamalı, bu bir ticaret mekanizması haline getirilmemeli. Yani eğer bir standart getirilerek uygulanırsa, bir sorun teşkil etmez. Böylece bu konudaki yalancılık ve maskaralık engellenilir. Ya çocuk açısından? Açıkçası bir çocuğa, bir kadına para verdik, o da seni doğurdu demek ne kadar doğru bilmiyorum. Ben hiç böyle bir çocukla konuşmadım. Sizin hastalarınız arasında “Taşıyıcı anne” yöntemiyle çocuk sahibi olan var mı? Evet, iki hastam var. Biri, kürtaj sonucu rahim zarı iltihaplandığından bebek sahibi olamıyordu. İspanya’dan “taşıyıcı anne” buldu. Başka bir hastamın da rahmi vardı, ama yumurtası yoktu. Çekoslavakya’dan donör anne bulup, onun yumurtasıyla eşinin spermini birleştirtip kendi rahmine koydurttu ve bebeği kendi doğurdu. Taşıyıcı anne nasıl seçiliyor? Yasal olan ülkelerde, taşıyıcı anne olacak kadın check up'tan geçiriliyor. Kadına her ay bin dolar ödeniyor. Bu hiç fena bir para değil. Peki yasal olmadığı halde taşıyıcı annelikle çocuk sahibi olunması ne gibi sorunlar doğuruyor? Aileler, taşıyıcı anneden çocuğu evlat edinseler de, yasal mirasçısı hâlâ taşıyıcı anne sayılıyor. Çocuğa bir şey olsa, taşıyıcı anne mirasçılardan biri oluyor. Bu sorunları ortadan kaldırmanın yolu hile yapmaktan geçiyor. Mesela taşıyıcı anneyle beraber hastaneye gidiliyor, bebek doğduktan sonra sanki ısmarlayan anne doğum yapmış gibi işlem yapılıyor. Taşıyıcı anne, bütün kâğıtları imzalasa da çocuğa bağlanabiliyor. Bu çok travmatik. Taşıyıcı annelik yasallaşmalı... K adın hastalıkları ve doğum uzmanı jinekolog operatör Dr. M. Tufan Babayiğit’e göre, aile olmanın temel prensiplerinden biri çocuk sahibi olmak ve bu hakkı almaya kimsenin hakkı yok. O yüzden “Taşıyıcı annelik”in yasallaşması gerektiğini düşünüyor. Bu hizmetten de resmi bir merkez organizasyonu ile yararlanılması gerektiğini söylüyor. İşte Dr. Tufan Babayiğit’in anlattıkları... Taşıyıcı anne yöntemi, doğuştan rahmi olmayan ama yumurtalıkları olan veya kaza eseri ya da kanser tedavisi sonrasında doğum yapma ve gebe kalma becerisini kaybetmiş, gebeliği devam ettiremeyen, rahmini uterusundaki patolojiler nedeniyle matür hale (gebeliği geliştirme becerisi) getiremeyen kadınlar için bir ihtiyaç. Herhangi bir sağlık sorunu olmayan matür, yani doğum yapmaya müsait her kadın taşıyıcı anne olabilir. Mesela yurtdışında doğurganlığını kaybetmiş 19 yaşındaki bir kıza, 60 yaşındaki annesi taşıyıcı anne olabiliyor. Bana göre taşıyıcı annenin sağlığı açısından, yaş sınırı 1835 arasında olmalı. Bebeğin anneye bağlılığının, anne karnında geliştiği ispatlanamadı. Esas olan, doğumdan sonraki psikolojik eğitim. Bebek doğduktan sonra kimin yanındaysa, kimi annebaba olarak görüyorsa onlardan edindiği psikolojiyle gelişir. Yurtdışında kadınlar para kazanmak için bu işi yapıyorlar. Yani ekonomik nedenlerle vücutlarını kullandırıyorlar, çocuğa psikolojik yönden bağlanmıyorlar. Taşıyıcı anne olmak isteyen kadınlar, psikolojik testlerden geçiyor, kadının çocuğa bağlanacağı hissedilirse taşıyıcı anne olması engelleniyor. Taşıyıcı annelik özellikle Asya ülkelerinde büyük bir pazar. Ayrıca gelişmiş ülkelerde yaşayan ve ekonomik durumu iyi olmayan göçmenler de bu işi yapıyor. Sizce Türkiye’de taşıyıcı annelik yasallaşırsa ne olur? Bu herkesin yaptırabileceği bir şey değil, ama yasallaşırsa öncelikle fiyatı düşecek. Anne baba ve taşıyıcılar da içine düştükleri yasadışı durumdan kurtulmuş olacak. DR. OPERATÖR HÜNER PALANDÖKEN Fakir taşıyıcı, zengin “anne” D oğum ve Kadın Hastalıkları Uzmanı Dr. Operatör Hüner Palandöken taşıyıcı annelik yöntemine karşı. Ona göre, embriyoyu oluşturan yumurtanın kime ait olduğu çok önemli değil, çocuğun onu doğuran kadına ait olduğunu düşünüyor. Taşıyıcı annelik yöntemiyle ilgili tartışmaların bebek ve kadın açısından ele alınması gerektiğini vurguluyor, “Taşıyıcı anneliğin para karşılığında yapılması etik değil. Bence para karşılığı taşıyıcı annelik yapan kadın bir konteyner. Ondan doğan bebek ise ticari bir mal. Eğer taşıyan kadın kişinin ablası, kuzeni veya arkadaşı ise, bu biraz daha kabul edilebilir” diyor. Maliyetin on bin Avro’ya ulaşmasından yola çıkarak taşıyıcı anneliği, sadece zenginlerin yaptırabileceği bir yöntem olarak görüyor. Taşıyıcı anneliği bir pazar haline getiren de, bu. Taşıyıcı anneler fakir ailelerin, fakir kadınlarından seçiliyor. “21. yüzyılda” diyor, “kadınlar, doğum sonrası oluşan deformasyonlardan kaçınmak, kariyerlerinden ödün vermemek için bu yönteme başvuracaklar. Zamanla bu yöntem, param varsa yaptırırım mantığıyla fakir kadınları köle durumuna düşürecek. Bu kölelik sisteminin bir türü. Zenginlerin, fakirlerin üzerinden kendi yaşamını değerlendirme kültürü. Oysa dokuz ayda oluşan anneçocuk ilişkisi en özel ilişki türüdür. Dokuz ayda kadın, hayatının her şeyini o bebeğe verebilir, ruhuyla, moraliyle, geçmişiyle, çevresiyle çocuğun sahibi olur, ister istemez onu sahiplenir”. Palandöken, “Bu asırlardır tartışılan bir konu. Salome’nin hikâyesinde bir çocuğu paylaşamayan iki kadın anlatılıyor. Hikâyeye göre kadınlar çocuğu çekiştirirlerken, esas anne çocuğun canı acıyınca bebeği diğer kadına bırakıyor” diyor ve ekliyor: “Biz istesek de istemesek de bu iş olacak, ancak yasalarla bu yöntemi herkesin istediği zaman yapması engellenmeli. Bu yöntemi kullanacaklar için iyi sebepler ortaya konmalı.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle