Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 5 15/2/07 15:25 Page 1 PAZAR EKİ 5 CMYK 18 ŞUBAT 2007 / SAYI 1091 5 PSİKOLOG SERAP ALTEKİN DOÇ. DR. ŞÜKRAN ŞIPKA aşıyıcı anne yöntemiyle çocuk sahibi olmak Türkiye’de yasal değil. Çünkü Medeni Kanun'un 282. maddesine göre doğuran kadın, yasal anne sayılıyor. O yüzden de ısmarlayan yani yumurtayı veren anne, çocuk üzerinde bir hak iddia edemiyor. İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk öğretim üyesi Doç. Dr. Şükran Şıpka ile konunun yasal yönünü konuştuk. “Taşıyıcı annelik” Türkiye’de yasal değil. Neden? 4721 sayılı Medeni Kanun 1 Ocak 2002’de yürürlüğe girdi. Hukukçular olarak, yapay döllenmeden ortaya çıkacak sorunları ve çocuk soybağıyla ilgili bazı raporları Meclis’e sunduk. Ancak Meclis’te bu rapora gerek olmadığını söylediler. Yapay döllenmeye ilişkin sadece bir yönetmelik var: Medeni Kanun’a göre anne, doğuran kadın... T Türk vatandaşı da olamıyor! Bazen de 100 bin dolar gibi yüksek miktarlar verilerek bir kadınla taşıyıcı annelik sözleşmesi yapılıyor, ama anne çocuğu geri vermeyebiliyor. Bu durumda, sadece baba olan eş, çocuğu yasal tanıma yolu ile nüfusuna kaydettirebilir, ancak kadın eş, yasal anne olamıyor. Sadece doğuran kadın (taşıyıcı anne) onay verirse, bebeği evlat ediniyorlar. Taşıyıcı anne eğer doğurduğu çocuğu evlatlık olarak vermekten kaçınırsa, peşin almış olduğu parasal karşılığı iade etmek zorunda kalıyor. Yani “ısmarlayan anne”nin hukuksal anne olabilmesinin tek yolu, evlat edinmek... Evet, taşıyıcı anne ile anlaşma yapan eşler (genetik anne ve baba) çocuğu ancak anlaşmalı evlat edinme yoluyla alabilirler. Bu da taşıyıcı annenin (hukuksal ana) rızası ile mümkün olabilir. Ayrıca evlat edinmeye ilişkin yeni hükme göre, “Bir küçüğün evlat edinilmesi evlat edinenler tarafından bir yıl süre ile bakılmış ve eğitilmiş olması koşuluna bağlıdır”. Bu hukuki yolun seçilmesi halinde eşler evlat edinmeyi dava yolu ile sağlayabilirler. Yani ancak hâkimin hükmüyle evlatlık ilişkisi kuruluyor. Türkiye’de taşıyıcı annelik yasak. Buna rağmen bu yolla çocuk sahibi olan çiftler var. Burada bebeği kendi üzerlerine nasıl alıyorlar? Doğuran kadın yerine, ısmarlayan kadın adına hastaneye kimlik bildiriminde bulunuyor, sanki o doğurmuş gibi, Taşıyıcı annelik yöntemini konu alan “Bebeğim” dizisinden bir kare... (Oyuncular, Özgü Namal ve Dolunay Soysert) çocuğun onun (ve kocasının) nüfusuna kayıt ettiriyorlar. Yeni Türk Ceza Kanunu’na göre bunun cezası “Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Yönetmeliği”. Çocuk sahibi olmak isteyenler yurtdışında taşıyıcı ne? Bu yönetmeliğe göre, ancak evli eşler donörlerini anne bulup, bu işlemi uygularlarsa, burada hukuksal Yeni Türk Ceza Kanunu’nun 231. maddesine göre; vererek yapay döllenme yaptırabilir, tüp bebek açıdan nasıl bir prosedür işliyor? “Bir çocuğun soybağını değiştiren veya gizleyen kişi, bir yöntemiyle çocuk sahibi olabilirler. Bu yönetmelikte İngiltere, Avustralya ve ABD gibi “Taşıyıcı annelik” yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”. 8.7.2005 tarihinde değişiklik yapıldı. 17. maddesinde, sözleşmesinin geçerli olduğu ülkelere gidip bu Türkiye, taşıyıcı annelik yönteminin eşlerden alınan yumurta ve spermler ile bundan elde yöntemle bebek sahibi olanlar var. Sözleşmeye göre yasallaşmasına hazır mı? edilen embriyoların başka adaylarda, aday taşıyıcı anne çocuğu doğurunca, ısmarlayan çift çocuğu Bu duruma hazır olduğunu zannetmiyorum. Aslında olmayanlardan alınanların da eşlerde kullanılmasının o yabancı hukuka göre üstlerine geçirebiliyor. Ancak sorun hazır olmak değil, çocuğun soybağının karışıklığı. yasak olduğu belirtildi. Aynı maddeye göre bu tür yasalarımızda “Taşıyıcı annelik” sözleşmesi hem Sonuçta kalıtımsal özellikler genlerden geçiyor, biyolojik maddelerin satılması da yasak. Hatta bu hukuka, hem ahlaka aykırı sayılıyor. Türk hâkimi bu çocuğun annesi yumurtayı veren kadın sayılmıyor. Yani yasağa ve yönetmelik hükümlerine uymayan yöntemle çocuk sahibi olmayı kamu düzenine aykırı ortada yanıtlanacak çok soru var. Üstelik BM Çocuk merkezlerin faaliyetleri bakanlık tarafından diyerek kabul etmiyor, bu yabancı hukuku tanımıyor. Hakları Sözleşmesi’ne göre çocuğun soyunu öğrenme durduruluyor. Böylece çocuk Türkiye’de, ısmarlayan eşlerin yasal hakkı da var... Bu konu çok yönlü bir ağ şeklinde ele çocuğu alınmalı. Şu anda hem hukuki hem de sosyal ve ahlaki sayılmadığından, açıdan bu duruma hazır değiliz. Bu nedenle de “de onların nüfusuna fakto” dediğimiz fiili durumlar ortaya çıkıyor, hukuki kaydettirilemediği bir nitelik kazanamıyor. gibi, Bunun nedeni ne? Medeni Kanun’da hem baba, hem anne için “karine” dediğimiz bazı olgular söz konusu. Babalık karinesine göre, baba, anne ile evli olan kocadır. Medeni Kanun’un 282. maddesine göre anne, doğuran kadındır. Oysa taşıyıcı annelik yönteminde iki anne ortaya çıkıyor, yumurtanın sahibi genetik anne ve çocuğu taşıyan biyolojik anne. Hukukumuzda taşıyıcı anne hem hukuki, hem de biyolojik anne sayıldığından, genetik anne tanınmıyor. “Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Yönetmeliği”nde de evli eşlerin kendilerinden alınacak olan üreme hücrelerin (donörler) , ancak anne adayı eşe nakledilebileceği açıkça düzenlenmiş. zman Klinik Psikolog Serap Altekin’e göre annelik genetik ve biyolojik boyutları, sosyal ve kültürel bileşenleri olan bir var oluş. “Eskiden” diyor, “sosyal ve kültürel etkenler kadın kimliğini anneliğe endekslerdi, ama artık bu değişti”. İşte Altekin’in taşıyıcı annelikle ilgili anlattıkları... Bir bebek ve iki anne... U Fotoğraf: Serkan Yıldız Annebebek ilişkisi, bebeğin doğumundan önce başlıyor. Anne olma arzusu, çocuk sahibi olma hayali, doğacak çocukla kurulacak ilişki, taşınan kaygılar ve korkular annebebek ilişkisinin temellerini oluşturuyor. Hamilelik sürecinde, anne ile bebeği “göbek bağı” birleştiriyor. Bu “bağ” biyolojik bir işleve sahip olduğu kadar duygusal bir bağ da, anne ile bebek arasında bir ilişki sağlıyor. Taşıyıcı annelik yoluyla çocuk sahibi olunduğunda ortaya bir bebek ve iki “anne” çıkıyor. Bu, alışılandan daha karmaşık bir tablo, ancak gerekli koşullar sağlanır ve sınırlar doğru şekilde korunursa, sağlıklı ve dengeli ilişkiler kurulması mümkün. Taşıyıcı annenin psikolojik dinamiklerini anlamak ve bunu doğru değerlendirmek gerekiyor. Bireysel altyapısı, duygusal ve gelişimsel tarihçesi, böyle bir süreç için gönüllü olurken taşıdığı motivasyonlar göz önüne alınmalı. Bunlar, hamilelik sürecini doğum sonrası bebekle ve bebeğin annebabasıyla kurulacak ilişkinin sınırlarını sağlıklı temellerde korumak adına önemli. Aynı zamanda, genetik annenin psikolojik durumunu da atlamamak gerekiyor. Bu yöntemi ve başka bir kadından alacağı bu yardımı nasıl algıladığı ve yaşadığı önemli. Her iki kadın da, yani her iki “anne” de anneçocuk ilişkisinin dinamiklerini belirliyor. Çocuk sahibi olma arzusu; evrimsel ve biyolojik bir güdü. Aynı zamanda kadının sosyal ve kültürel gelişimi sırasındaki kadınlık kimliğinin de bir parçası. Algılanan kadınlık imgesi ve kimliği çerçevesinde, çocuk sahibi olmak, olmamak ya da olamamak; kişisel ve ilişkisel boyutlarının ötesinde ailesel, toplumsal ve kültürel bir hal alıyor. Çocuk sahibi olamadığı için dışlanan, etiketlenen birçok kadına ve bundan dolayı biten pek çok evliliğe rastlayabiliyoruz. Taşıyıcı anne olmayı kabul eden kadınlar için bazı önyargılar var. Pek çok eleştiriye hedef olabiliyorlar; “duygusuz”, “soğuk”, “değerleri olmayan”, “materyalist”, “taşıdığı bebekten kolaylıkla vazgeçen”, “çocuğu reddeden”, “para karşılığı bedenini kiralayan”... Oysa taşıyıcı anne; duygusal bir ikilem içinde de olabiliyor. Bebekle olan ilişkisinde hem bağ kurma, hem de bağı koparma; hem yakınlaşma hem ayrışma iç içe. Bu zıt duygularla, baş etmesi zor. Hamilelik sürecinde kurulan bağın ve ilişkinin, doğumla son bulması ve bebekle taşıyıcı annenin ayrılması; taşıyıcı anne için olduğu kadar bebek için de belirgin bir kayıp ve ayrılık demek. Erken dönem ayrılıkları, çocuğun gelişim dönemlerinde krizlere ve problemlere zemin hazırlayabiliyor. Genetik anne ile taşıyıcı anne arasında bazı potansiyel çatışma dinamikleri gelişebilir, rekabet, güç savaşımı, kıskançlık, aidiyet, rol ve sınır karmaşası görülebilir. AYLİN EVİR Her kadın çocuğunu doğurmak ister, ama... A Desen: Zeynep Özatalay ylin Evir’in çocuk sahibi olabilmesinin sadece bir yöntemi var; “Taşıyıcı Annelik”. Çünkü doğuştan rahmi yok. Sekiz yüz kadında bir görülen bir hastalık bu. Rahminin olmadığını 16 yaşında öğrenmiş Evir, şimdi 21’inde, “Sık karşılaşılan bir durum olmadığı için hastalığı ilk duyunca psikolojik olarak etkilendim. Niye böyle oldu diye kimseyi suçlayamayacağım bir durumdu, duygusal bir boşluğa girdim” diyor. Şimdi değil, ama ileride bir çocuğu olsun istiyor. Onun için bebeği kimin doğurduğu önemli değil. “Çünkü” diyor, “Bence annelik, bebeği sadece karında taşımakla olmuyor. Her kadın önce kendi çocuğu olsun ister, ama sonuçta doğacak bebek, benim ve eşimin genlerini taşıyacak. Bebeğin benim rahmimde büyümemesi benim için bir sorun yaratmaz”. Evir, bir taşıyıcı anne de bulmuş, ablası onun çocuğunu taşımayı kabul etmiş. “İnsanlar bu işi ekonomik kaygıyla yapamazlar, çünkü bir başkasının sorumluluğunu almak zor. Taşıyıcı annelik Türkiye'de yasallaşmalı. İnsanlar bilinçlendirilirse, herkes bu durumun normal olduğunu anlayacaktır. Üstelik çocuk sahibi olamadığı için ayrılan birçok çift var” diyor.