02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

3 EYLÜL 2006 / SAYI 1067 9 Sen, saate müdahale ediyorsun! C Blok. A Dostoyevski bana kendimi hatırlattı İlk okuduğunuz roman, üstelik cezaevinde, Suç ve Ceza, değil mi? Ivır zıvır şeyler okumuştum, ama evet, ilk romanım odur. "Hayat ne biçim şey" dedirten, merak ettiren, başka bir kitabı daha okumama sebep olan ve bu aşamaya kadar süren serüvenin başlangıcı, odur. Raskolnikof'un bazı özellikleri sayesinde ilk defa kendini hatırlayan bir çocuğum diyebilirim. Hayatımı, ailemi, arkadaşlarımı onun kitaplarıyla anladım. Cezaevinden çıktığınız gün, geriye ya da ileriye doğru, ne hissettiniz, ne gördünüz? Hapisteki hayata biraz alışmıştım, çıktığım gün kalbimin ağrıdığını hatırlıyorum. Dışarıda hayat, beni hiç umursamadan devam ediyordu. Her şey son derece basit ve düz. Sonra da sinema dünyasına girdiniz. Bunun sebebi Zeki Ökten’dir. Başka biriyle tanışsaydım, şimdi başka bir iş yapıyor olabilirdim. Öykülerimi beğenmedi, ama beni sevdi, "Ses" filminin setine çağırdı. Sonra sadece Zeki ağabeyi sevdiğim için, asistanlığını yaptım, arada yine hayatıma, işportacılığa dönerek.... Gönlünüzde başka bir meslek mi vardı? Hayır, geçindiğimiz sürece sorun yoktu. Hâlâ yönetmen kimliğimi öne çıkarmaktan nefret ederim. Çok hayal kurarım, ama idealim yoktur. Hayallerimin de görüntümle alakası yoktur. Mesela, futbolcu olmayı hayal ederim. Yani sinemayı bırakabilirsiniz? Sırtımda yumurta küfesi değil ki, hoşlandığım sürece yaparım, olmadığı noktada bırakırım. Oysa "Hayatı anlamaya çalışmak için sinema yapıyorum" diyordunuz. 12 yılda neler öğrendiniz? Bunun muhasebesini yapmak zor, ama insan olarak çok olgunlaştığımı düşünüyorum. Hayat büyük bir esin kaynağı ve her şeyin üstünde. Durup hayata baktığımda, fikirlerimin, filmlerimin, her şeyin ne kadar değersiz olduğunu hissediyorum. Hayattaki oluş bitişi dünyanın en becerikli yönetmeni bile kuramaz, öyle bir diyalog da yazamaz. rkasında milyon dolarlık "Radiohead" markası ve grup arkadaşları olmadan piyasaya sürülen "The Eraser"ın bildiğimiz (en azından son üç albüm) "Radiohead"in müziğinden çok büyük bir farkı yok. "Radiohead"in beyni Thom Yorke (gerçek adı: Thomas Edward Yorke) her ne kadar "solo" kelimesinin kullanılmasına karşı olsa bile, bu harbi bir solo çalışması. Thom Yorke, "The Eraser"ı yazdı, baştan sona kendisi çaldı (kucağında laptop’u ile) ve bu dokuz elektronik besteyi kendisi kaydetti. Aldığı tek yardım ise prodüktör koltuğunu paylaştığı Nigel Godrich’ten (Paul McCartney, Travis, Beck, Pavement, Air, Neil Finn, Natalie Imbruglia, Silver Sun, The Sundays, The Divine Comedy, U2, The Beta Band ve R.E.M.) oldu. Zamanımızın en uç, en başarılı, en alternatif, en eksantrik grubu "Radiohead", yeni albüm çalışmasının yavaş gittiği bir dönemde solistleri Thom Yorke’un talebine olumlu cevap verdi ve onun solo çalışmasını çıkartmasına destek oldu. "Kid A"in devamı izlenimi vermesine rağmen "The Eraser"ın kendine has Thom Yorke temalı özellikleri var. Arka vokal ve gitar bindirmelerinden yoksun olan albümde, bu boşluklar klostrofobik atmosfer ve bilgisayar klikleri sayesinde kusursuz bir ustalık ile doldurulmuş. Melodik bir yapı aramak gibi derdi olmayan solist buna rağmen oldukça melodik bir akım yakalamış. Vokalleriyle bu melodikliği tekrarlayan sanatçı akustik ve sade bilgisayar vuruşları ile kendine has bir dünya yaratmış. "Radiohead"in “Kid A” çalışması ile paralel bir ortamda örtüşen "The Eraser" paytak melodiler, çarpışan elektronik tınılar ve özellikle temiz, ana damardan gelen vokaller sayesinde kolaylıkla dinlenilebilir bir özelliğe sahip. Malum "Kid A" ve "Amnesiac" albümlerinde Thom Yorke’un sesi dönem dönem anlaşılamayacak kadar elektronik altında boğulmuştu. Zekeriya S. Şen Thom Yorke, solo albümü "The Eraser"da paytak melodiler kullanıyor, elektronik tınılar çarpışıyor, yine kendine has bir dünya yaratıyor. Blair’le dalaşını sürdürüyor, üç yıl önce şüpheli bir intiharla ölen Birleşmiş Milletler silah müfettişi, bilim adamı David Kelly’nin hesabını soruyor! DÜŞTÜM MÜ, YOKSA İTİLDİM Mİ? Sosyal uyumsuzluk, romantik tutku, kıyameti çağrıştıran politika, sınırsız söz dalaşı ve kişisel içerikli düşüncelerin ağlamaklı vokaller, sade piyano ve sintisayzır ile birleşmesi adeta yer çekimsiz bir atmosfer sağlıyor. Tüm dış etkenlerden arınmış olan bu ortamda Thom Yorke düşüncelerini şifreli kodlarla dinleyenlerine aktarıyor ve aynı zamanda düşünmemizi sağlıyor. Müzik çok sakin ve ılımlı görünse bile barındırdığı akıcı, akıllı sözler ile oldukça ağır, hedefini on ikiden vuracak kadar da keskin. Albümün en olağandışı ve ses sentezi zengini ‘The Clock’ parçasında, sanatçı "Zaman hepimiz için geçiyor, fakat sen saate müdahale ediyorsun / Sanki hâlâ kontrol sendeymiş gibi" ithamıyla Tony Blair ile bitmeyen dalaşını sürdürüyor. Tüyler ürpertici 'Harrowdown Hill', parçası 2003 yılında şüpheli bir şekilde intihar eden Birleşmiş Milletler silah müfettişi/bilim adamı David Kelly’i sorguluyor. Herkes yola devam ederken belli ki Thom Yorke’un hala cevaplanmamış soruları var. "Düştüm mü? Yoksa itildim mi?" diyerek hem kızgınlığını, hem de ortaya çıkan gerçeği vurguluyor. SIKIŞMIŞ RUHLARIN ŞARKILARI… "The Eraser"ın baştan sona politik bir yapıya sahip olduğunu söylemek ise biraz haksız olur. "Atoms for PeaceEisenhower’ın bir konuşmasından alıntı" ve "And It Rained All Night", gibi parçalar ise çıkış noktası arayışında sıkışmış ruhları irdeleyen parçalar. Bunları, bir Stanley Donwood çalışması olan albüm kapağı çok başarılı biçimde resmediyor. Özellikle "And It Rained All Night", adeta kolsuz montlu Travis Bickle’ın (Robert De Niro’nun Taxi Driver filmindeki müthiş karakteri) bıraktığı noktadan devam ediyor. New York’un pislikleri içerisinde, yoğun yağmur altında, sürekli tıklayan saatin gerginliği ile bir şeyleri düzeltmek için cebelleşen kayıp bir ruhu seslendiren sanatçı dinleyeni de o arka sokaklara taşıyor. "Black Swan" parçası Thom Yorke’un "Radiohead"’e en yakın yörüngeden geçtiği an, aksak gitar ritimleri ile "Amnesiac" albümünde yer alan ‘I Might Be Wrong’ kokuyor. Bir saniyeliğine tüm elektroniği, tüm melodileri bir tarafa bırakırsak; Thom Yorke bu çalışmasında vokallerinin, hiç olmadığı kadar ritmik bir dalgalanma ve akıcı nakaratlarla örtüşmesini sağlamış. Bu hepimize ne kadar esnek, mutlak ve yegâne bir sese sahip olduğunu hatırlatıyor. Sanatçının sözleri parçanın bazı yerlerine geveleyerek gömmesi ve ilk defa dinlerken farklı anlamlar çıkartmanızı sağlaması ise "Radiohead"in o meşhur gizem özelliğini koruyor. Bir bütünlük hissi veren bu etkileşim ise parçaların yalın ve çiğ yapısını yumuşatıyor. Thom Yorke altı yıl önce çıkan "Kid A" albümünden beri hiç bu kadar içten, yakın ve resmen kulağınıza fısıldar gibi olmamıştı. Yorke bu albümde, adeta, tüm elektronik tıngırtıların içinde yücelen bir kurtarıcı dinleyenlere sesle niyor gibi... Kızgın olan ve dünyanın geleceği hakkında ciddi endişeler taşıyan sanatçı elektronik arzusunu aradan çıkartmış gibi. Bu onu belki bir iki yıl idare edebilir ve böylece yeni "Radiohead" albümü daha fazla gitar içerikli olabilir ki stüdyodan gelen sinyaller de bu doğrultuda. Tüm verilere rağmen "The Eraser" farklı bir tat, daha önce duymaya alışkın olmadığımız bir ses serüveni. Bu serüvende lider Thom Yorke, her zaman sorduğu sorulara farklı bir yönden yaklaşıyor. Sade ve kısa, ama oldukça ağır sorumluluklar kaldıran "The Eraser" belki bir şaheser değil (ki bu tartışılır) ama mutlak bir denge simgesi ve her kulağın tanışması gereken bir çalışma. EMIKent / Thom Yorke / The Eraser [email protected] ATIF YILMAZ’A SAYGI atça Belediyesi’nin bu yıl ilk kez düzenlediği "Sinema GünleriUsta’ya Saygı" Atıf Yılmaz’a ayrıldı. Kültür Bakanlığı’nın ve Birikim Medya’nın da desteklediği Sinema Günleri 916 Eylül tarihleri arasında Datça Amfi Tiyatro’da yapılacak. Etkinlikte Şevket Altuğ, Berhan Şimşek ve Orhan Alkaya "Usta ve hayatı" hakkındaki konuşacaklar. Atilla Dorsay Yılmaz’ın yönetmen kimliğini, Aytaç Arman, Cahit Berkay, Metin Akpınar, Serap Aksoy, Meral Orhonsay, Tuluğ Çizgen, Mine Çayıroğlu, Çolpan İlhan, Fikret Hakan, Safa Önal ise "bir dost ve yönetmen olarak Atıf Yılmaz"ı anlatacaklar. Cahit Berkay’ın gerçekleştireceği "Selvi Boylum Al Yazmalım" müzik dinletisini Nebil D Yazgı. Özgentürk’ün "Bir Yudum Atıf Yılmaz’ı" izleyecek. "Atıf Yılmaz Film Afişleri Sergisi"nin de düzenleneceği etkinlikte "Eğreti Gelin, "Ahh Belinda", "Mine", "Eylül Fırtınası", "Selvi Boylum Al Yazmalım" "Adak" ve "Bekle Dedim Gölgeye" filmleri gösterilecek. Datça Belediye Başkanı Erol Karakullukçu etkinliği şöyle değerlendiriyor: "1999’dan bu yana, insanlarımızı pek çok kültür ve sanat faaliyetiyle buluşturduk. Şimdi bir de ‘sinema’yı ekliyoruz. Biz sinemayı diğer yerlerde düzenlenen etkinliklerden biraz daha farklı bir temada yapmak istedik.Bu şekilde, hem sinema sanatına emek vermiş bir ‘ustamızı’ anmak, hem de unutulmaya yüz tutmuş yazlık sinema geleneğimizi yaşatmayı amaçlıyoruz." CUMHURİYET 09 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle