02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 3 EYLÜL 2006 / SAYI 1067 Yalanla ilgili her şey Ç ağdaş sanat alanında projeler üreten ve bu üretimlere ev sahipliği yapan Apartman Projesi "Yalanla ilgili her şey" isimli sergide içlerinde farklı disiplinlerden de katılımcıların olduğu 47 kişinin resim, çizgi, video, objelerden oluşan işlerini mekânın 23 metrekarelik alanında bir araya getiriyor. Serginin tasarım ve koordinasyonunu sağlayan Selda Asal’ın sergiye ilişkin açıklaması kısaca şöyle: "Yurtdışında bir süre kaldığınızda, sergiye gelen insanlar genelde yaptığınız sergiyi anlamaya çalışmak, sanat konuşmaktan çok, size politikayla ilgili sorular sormayı tercih ederler. Bu, kaçamak cevap vermeyi prensip edinmiş Türkiye’nin, tüm günahları ve sevaplarının bir anda üzerinize çöktüğü zamandır. Bize öğretilenler, aktarılanlar, bizim kendi çabamızla öğrendiklerimiz, güvendiğimiz yazarlardan edindiklerimiz, bildiklerimiz, üzeri örtülen pek çok şey… Karmakarışık bir süreç yaşanır. Yalanlar, gerçekler, az gerçekler, yumuşatılmış gerçekler, stratejilere göre düzenlenmiş yeniden gerçekler, bizim sandığınız gerçekler… Bu sergi her an, her zaman bize dolanan yalan, sahte, yanılsamayı bize değdiği noktalardan ifade etmek, edebilmekle ilgili." Sergiye yurtiçi ve yurtdışından katılacak isimler arasında ise Serdar Akınan, Evrim Altuğ, Neslinur Akgün, Nancy Atakan, Altı Aylık (Kristina Kramer, Öykü Özsoy, Sophie Nys'in katılımıyla), Arzu Başaran, Burak Bedenlier, Banu Birecikligil, Özge Baykan, Gaye Boralıoğlu, Osman Bozkurt, Antonio Casentino, Elif Çelebi, Dağhan Celayir, Ali Cindoruk, Julien Collieux, Elmas Deniz, Mine Ertan, Murat Ertel, Mehmet Dere, Memed Erdener, İnci Eviner, İnci Furni, Hakan Gürsoytırak, Emily Hermant, Götz Holborn, Basim Magri, Jillian Mcdonald, Ali Met, Erhan Muratoğlu, Eda Nazlı Noyan, Esra Okyay, Yasemin Özkaya, Nilüfer Ormanlı, Ceren Oykut, Cüneyt Özdemir, Neriman Polat, Ekin Saçlıoğlu, Canan Şenol, Murat Tosyalı, Nadja Tsulukidze, Çetin Tüker, Vahit Tuna, FatmaTülin, Can Türkinan, Mustafa Uyal, Sencer Vardarman, Adnan Yıldız & Arman Akıncı, Ali Yorgancıoğlu, Mary Zygouri & Matteo Fraterno, Juul Hondius & Dorothee Meyer, Thorbjorn Reuter Christiansen var. Apartman Projesi mekânında iki aylık atölye çalışmasına dayanan işlerden oluşan bu sergi, 12 Eylül – 30 Ekim tarihleri arasında pazar ve pazartesi günleri hariç her gün saat 16.00 – 20.00 arasında izlenebilir. (Adres: Şeyhbender Sok. No: 4/1 TünelBeyoğlu / www.apartmentproject.com) Bir Sır Var Bu Zilin İçinde… Ünlü davulcuların kullandığı İstanbul Zilleri 1600’lü yıllardan gelen bir gelenekle üretiliyor. Zilciyan ailesinden öğrenilen sır yaklaşık 30 yıldır Tomurcuk ailesinde… İstanbul Zilleri’ni diğerlerinden ayıran, el yapımı olmalarından kaynaklanan ses tınıları… stanbul birçok sırrı saklar yüreğinde, bunlardan biri de ziller… 1623’lerde Osmanlı döneminde başlayan sır Avadis adlı simyacının zil yapımına getirdiği teknikle eksileceğine artıyor. Özel karışımla yaptığı zillerin tınısı kulağa o kadar hoş geliyor ki, zamanının loncası tarafından "Zilciyan" unvanı veriliyor. Zilciyanlar zil yapımındaki bu sırrı yüzyıllarca kuşaktan kuşağa aktarıyor. Ta ki 1977’de Samatya’daki fabrikaları kapanana kadar. Ailenin bir kısmı sırlarını İstanbul’da bırakarak Amerika’ya göç ediyor. Zilciyanların yanında dokuz yaşında bu mesleğe başlayarak çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustabaşlığa geçen Agop Tomurcuk, fabrikanın kapanmasından üç yıl sonra kendi firmasını kuruyor. Bağcılar’da açılan atölyeye 1986’da oğulları Sarkis ve Arman Tomurcuk da katılıyor. Babalarının zamansız vefatı üzerine işin başına geçen oğulları 1996’da Bayrampaşa’daki fabrikaya taşınıyorlar. Fabrika bugün de el yapımı zil yapımını sürdürüyor… İşin başında da Sarkis Tomurcuk var. Zil yapımını görmemiz için aşağı kata inmemiz gerektiğini söylüyor. Kapı açılır açılmaz burnumuza kömür kokusu çarpıyor. Merdivenler is içerisinde ve aşağıda sıcaklık 40 45 dereceyi buluyor. Ustalar zilleri çekiçle terbiye ediyorlar. Çekiç sesi, zil sesi, makine sesi birbirine karışıyor. Çekiçler zili dövmüyorlar da sanki bir ritim yakalarcasına ziller üstünde geziniyor İ dula dediğimiz tabağa on milim ya da beş milim kalınlığında dökülüyor. Bunu tavlama fırınında 600700 derecelik sıcaklıkta tavlayarak silindir denilen makineden geçiriyoruz. Bu aşamayı 78 defa yapıyoruz ki istediğimiz kalınlığı ya da inceliği sağlayalım. İstediğimiz çaplara getirip göbek çıkartıyoruz, sonra ziller çaplara ve boylara kesiliyor. On iki inçten yirmi dört inçe kadar boylarda zil yapıyoruz. Bunun haricinde bizim özel bir suyumuz var. Suyumuzla siliyoruz. Çünkü o suyla zili silmezseniz, en ufak bir çarpmada kırılır." Bize kanıtlarcasına zilin sudan geçirilmemiş bir parçasını demir yığınlarının içinden alarak eliyle kırmaya başlıyor. Sonra anlatmaya devam ediyor."Sonra tekrar tavlama yaparak havuz suyuna atıyoruz. Bu aşama zile yumuşaklık ve esneklik getiriyor. Bütün bu işlemlerden sonra zili çekiçle dövenlerin eline teslim ediyoruz. Kaba tornasından sonra zilin yanları eğeleniyor. En son aşamada zilin ses kontrolü yapılıyor." Araya giriyorum. "Bir zilin yapımı ne kadar sürüyor?" "Yirmi dakika." SIR HÂLÂ BİZDE... Söz dönüp dolaşıp İstanbul Zilleri’nin sırrına geliyor. Zil yapımındaki alaşımı nasıl öğrendiklerini soruyorum. İstanbul Zilleri’ni kullanan ünlüler arasında neredeyse olmayan yok! İşte bazı isimler: Drum and Bass, Drum Clup Studio, Bebop, Ekol Studio'nun sponsoru. Sözleşmeli bateristleri de var. Arbak Refik Dal, Duman'la çalışan Alen Konakoğlu, Bulutsuzluk Özlemi'yle çalışan Utku Ünal, Tarkan'ın bateristi Aydın Karabulut, Hakan Açıkalın, Turgut Alp Bekoğlu, Volkan Öktem, Cengiz Baysal, Bülent Akbay, Cem Aksel ve Can Kozlu. Jack De Johnette, Art Blakey, İdris Muhammed ve Dave Sunford. lar. Zorlukla duyuyoruz birbirimizi, ne yaptığını sorduğum işçi, ateşe kalay atacağını söylüyor, bu kadar sıcakta çalışmak elbette zor, "Sekiz yıldan beri buradayım, alıştık artık!" diyor. Birden çekiç sesleri duruyor, zanaatkârlar bir başka odaya geçiyorlar. Herkes birer makinenin başına geçiyor; kalıba dökülmüş hammadde, işlenmek üzere silindirden geçiriliyor. Agop Tomurcuk oğullarının bu meşakkatli mesleği yapmalarını hiç istememiş. Sarkis ve Arman, fabrikaya geldiğinde, "Gidin, istemiyorum sizi!" demiş, ama oğulları direnmişler. Sarkis "Ben 600 700 derecelik sıcaklıkta fırının önünde çalışırken bir anda biri bana tokat attı. Öyle bir tokatladı ki, kafamda yıldız çaktı sanki. Dönüp baktım. Arkadaşlarımdan biridir diye ağzımdan bir şey çıkacaktı ki, eyvah babam! Ne yapıyorsun, diye sordu" diye anımsıyor. Araya merakla giriyorum. "Ne yapmışsınız?" "Valla ben de anlamadım ne yaptığımı, ama fırının başında bana yaptığım yanlışı gösterip, doğrusunu anlatmaya başladı. Ben de özür diledim. Babam, eğer yanlış yaparsan yanında çalıştırdığın insanlara da yanlış gösterirsin demişti. Şimdi düşünüyorum da iyi ki o tokadı yemişim. Çünkü zil yapımını en ince ayrıntısına kadar öğrendim." Tomurcuk’a zil yapımının aşamalarını soruyorum. Mesleğinin inceliklerini keyifle anlatmaya başlıyor: "Zilin yapımında hammadde olarak bakır ve kalay kullanıyoruz. Aşağı yukarı 1200 derecelik bir döküm makinesinde hammadde eritiliyor. Ufak fo "Babam Zilciyan firmasının yanında çalışırken bütün çalışanları fabrika dışına çıkartırlar ve alaşımı gizlice hazırlarlarmış. Yine bir gün alaşım hazırlanırken babam dışarıdaymış. O ve arkadaşı Mehmet Tamdeğer fabrikanın üstüne çıkıp bir delikten bakarak gramını ve alaşımın nasıl yapıldığını öğrenmişler..." Sır Zilciyanlar’dan Tomurcuklar’a böyle geçiyor. Agop öğrendiklerini iki oğluyla paylaşıyor. Sarkis Tomurcuk "İki kızım var" diyor, "biri altı, diğeri on üç yaşında. Büyüdüklerinde ben de onlara bildiklerimi anlatacağım, sır aile içinde sürecek." DÜNYA MARKASI… Sarkis Tomurcuk el yapımı zillerle fabrika üretimi ziller arasındaki farktan söz ediyor. "İstanbul Zilleri fabrikasyon zillerden çok farklı. El yapımı olduğu için tını farklılığı var. İstanbul Zilleri’nde çok yumuşak bir ses çıkıyor ve tınısı fabrikasyon zillerinden bin kat daha güzel." Zil sesleri geliyor kulağımıza. Soruyorum. Şu an ne yapılıyor? "Şu an zillerin ses kontrolleri yapılıyor." Ses defalarca deneniyor. İstanbul Zilleri, 3540 ülkeye ihraç ediliyor. Avrupa zil piyasasında üçüncü sıradayken, Amerika’da dördüncülüğe oynuyor. Özetle İstanbul Zilleri bir dünya markası olmayı fazlasıyla hak ediyor… Haber: Damla Kayayerli (MİHA) Başka bir mekân, başka bir sergi xist sanatçıları, yeni sergi sezonunun başlamasına kısa bir süre kala "stART" başlıklı sergide buluşuyor. 23 Eylül’e kadar izlenebilecek sergide, Ali Taptık, Burhan Kum, Ekin Saçlıoğlu, Erkut Terliksiz, Mehmet Güleryüz, Seda Hepsev ve Serkan Adın’ın farklı disiplinlerde ve değişik malzemelerle ürettikleri çalışmaları yer alıyor. Önümüzdeki aylarda xist’te kişisel sergilerini izleme olanağı bulabileceğimiz tüm sanatçılar "stART"la yeni bir ‘başlangıç’ çağrısı yaparken, izleyicinin dikkatini bir kez daha günümüz sanatına çevirmeyi başarıyor. Daryo Beskinazi ile Kerimcan Güleryüz’ün bir “proje” olarak hayata geçirdikleri xist, varolan galeri anlayışına alternatif olmayı amaçlıyor. Sanatın yarınına damgasını vuracak genç sanatçıları izleyicilerle buluşturmayı hedefleyen xist, yalnızca kendilerine değil, değişime de karşı çıkan kurumlara meydan okuyan sanatçıların buluşacağı bir “mekân” olmayı vaat ediyor. (xist Eytam Cad. Açıkhava Apt. 16/5 Nişantaşı. Tel: 0 212 291 77 84) CUMHURİYET 08 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle