Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 23 TEMMUZ 2006 / SAYI 1061 PASCAL sen bizim uzaylımızsın! Pascal Nouma geri döndü. Bu kaçıncı dönüş demeyin. O, kendini unutturmuyor, kimse de onu unutmuyor... Bu kez de aldığı oyunculuk teklifiyle sinemayı denedi. Futbolu bırakmış değil, ama şimdilik işi “Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu 2” filminde uzay gemisinin muavinliği. Veysel Balkaya / Can İşbakan ittiğinde, daha doğrusu gitmek zorunda kaldığında, başta Beşiktaş taraftarı olmak üzere herkes çok üzülmüştü. Fransa’da doğmuş, Beşiktaşlı olmuştu. Bu yüzden Pascal Nouma geçen üç yıl içinde bir futbol takımında oynamasa da Türkiye’ye sık sık geldi. Son gelişinin sebebi ise bir oyunculuk teklifiydi. Yakında Pascal Nouma’yı sinemada Kartal Tibet’in yönettiği “Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu 2” filminde izleyeceğiz. Ama anlaşılan futboldan kopmak gibi bir niyeti yok. “Yakında bir sürprizle karşınıza çıkabilirim” demesinden ve taraftarı dilinden düşürmemesinden belli... Pascal Nouma’yla sinemadan siyasete, futboldan kariyer planlarına pek çok konuyu konuştuk. G “Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu 2”de oynadınız. Bu ilk filminiz değil mi? Evet, ilk. Gerçekten çok heyecanlandım, bu deneyim benim için yeni bir başlangıç. Sizi hangi rolde izleyeceğiz? Ben uzay gemisinin kaptanı olan Mehmet Ali Erbil’in muavini rolündeyim. Rolüm pek büyük değil, ama çok eğlenceli bir karakter. İzleyicileri kahkahalara boğacağım kesin. “Dünyayı Kurtaran Adam”ı seyrettiniz mi? İlk filmin “yüzyılın en kötü filmi” seçildiğinden haberiniz var mı? Evet, duydum, ancak izleme fırsatım olmadı. Duyduklarım film adına pek hoş şeyler değil, ama bence bu kez çok daha güzel ve eğlenceli bir film izleyeceğiz. Bu filmde rol almayı neden kabul ettiniz? Sizce popüler bir figür olduğunuz için mi, yoksa yetenekli olduğunuz için mi teklif aldınız? Türkiye’de ve İstanbul’da bulunmak beni çok mutlu ediyor. Öncelikle bu sebeple filmde rol almayı kabul ettim. Ayrıca hayatıma yeni bir soluk getirmek istedim. Kariyer açısından da önemli bir deneyim olacağını düşündüm. Oyunculuğun yanında futbol oynamaya da devam edecek misiniz? Futbol hayatımın en önemli parçası, kolay kolay bırakmam. Görüşmelerim sürüyor, yakın bir zamanda yeni bir sürprizle karşınıza çıkabilirim... Beşiktaş’ta oynarken kırmızı kart da görseniz, takımı yalnız da bıraksanız, taraftar sizi hep çok sevdi ve arkanızda oldu. Bunu neye bağlıyorsunuz? Saha benim özgür ve mutlu olduğum tek yer. O 90 dakika boyunca beni sadece hakem durdurabilir. Bu da taraftarla aramdaki ilişkiye yansıyor. Dışarıda ise kedinin fareyi kovalaması gibi bir ortam oluyor. Çünkü Türkiye’de yıldızsan yolda yürümek, hobilerini yapmak zorlaşıyor, bu da beni agresifleştiriyor. Unutamadığınız maç hangisi? Sanıyorum Ankaragücü’yle yaptığımız maçtı. 10 yeniktik ve gol atmam gerekiyordu. Durmadan dua ediyordum. Maçtan önce de, sanırım bir devlet görevlisi bana, “Çık topunu oyna ve gollerini at, yoksa seni cezaevine atacağız” demişti. Bu, beni çok korkutmuştu. Çünkü maçtan önceki hafta bir magazin muhabiriyle kavga etmiştim. Maçta, uzatmalarda topu göğsüme aldım ve sol ayağımla güzel bir gol attım. O kişinin söyledikleri belki de şakaydı, ama ben çok ciddiye almış, o korkuyla da güzel bir gol atmıştım... Kariyerinize bakacak olursak, Beşiktaş’tan sonra Katar’da AlKhor’a oradan da İskoçya’nın Livingston takımına transfer oldunuz. Nasıl tecrübeler edindiniz oralarda? Türkiye Federasyonu’nun bana Fenerbahçe maçında verdiği yedi ay oynamama cezası dünyanın hiçbir kulübünde top oynayamamak demek. Yedi aydan sonra bir kulüp bulmakta tabii ki çok zorlandım. Bu sırada AlKhor’dan teklif gelince de kabul ettim. Oraya para için değil, futbol oynamak için gittim. AlKhor, ligin en alt sırasındaydı, orada formumu yeniden kazanabileceğimi ve kondisyonumu geliştirebileceğimi düşündüm. Daha sonra da İskoçya’ya, iyi bir şehre, iyi bir takıma gittim. Taraftarı da iyiydi, ama tabii ki buradaki taraftarla kıyaslanamaz. Fransa’da geçen aylarda göçmenlerin isyanına ve öğrencilerin protestosuna yol açan olayları takip ettiniz mi? Fransa, dışarıdan göründüğü kadar demokratik bir ülke değil. Irkçılık çok yaygın. Siyah insanlar iş bulmakta, hatta bırakın çalışmayı yaşamakta bile zorlanıyor. Çatışmalar hep benim büyüdüğüm, çocukluğumun geçtiği yerlerde oldu. Bu nedenle onların neler hissettiğini çok iyi biliyorum. Çocukken oradan kurtulmak için dua ederdik ve eğer futbola yönelmeseydim belki de şimdi çok başka yerlerde, mesela bir mafya örgütünün içinde olabilirdim. Olaylara katıldığınız yönünde söylentiler var... Hayır katılmadım, ama orada olup insanları savunmak isterdim. CUMHURİYET 06 CMYK