02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 Galatasaray’da... SERGEN GİBİ GEÇTİ... Arif Kızılyalın Ulusal Takım’da... Yerli Maradona. Hem futboluyla, hem özel hayatıyla son 15 yıla damgasını vurdu... Kilyos’ta topla tanıştı, Beşiktaş’ta yıldız oldu, dört büyüklerde forma giydi, şimdi Şekerspor’a demir attı... Fenerbahçe’de... 1990’lı yılların başında Beşiktaş (A) takım forması ile tanıştı. Rıza’sı, Metin’i, Gökhan’ı, Feyyaz’ı, Şifo’su ona kol kanat gerdiler. O da futbolunu büyütüp, birkaç yıl içinde kıdemli ağabeylerine yetişti. Gol attı, attırdı, gençti, yakışıklıydı. Kısa sürede yeşil sahalardan sonra gece hayatının da vazgeçilmez ismi oluverdi. Fotoğrafları gazetelerde boy boy yayımlandı, özel hayatı didik didik edildi. Bu arada at yarışı tutkusu ortaya çıktı. Satın aldığı atlar, hele de adını verdiği safkan dudak ısırtıyordu... Sonra, bir transfer döneminde Sergen’le Beşiktaş’ın yolları ayrılıverdi. O dönemin flaş takımı İstanbulspor, trilyonluk ücretle Sergen’i renklerine bağladı. SarıSiyahlı ekipte ilk yıl işler iyi gitti, ama ikinci yıl Sergen, parasal nedenler yüzünden Siirt’e transfer oldu. Ancak Jetpa’nın sponsorluğundaki Siirt de Sergen’e göre değildi. O günlerde “olmaz olmaz” denen transfer gerçekleşti ve Sergen, Fenerbahçe formasını giydi. Aslında iyi de oynuyordu, ama işlerin kötü gittiği bir maçta korner atmaya yürüyerek gidişi SarıLacivertli ekipteki sonunu hazırlamaya yetti. İstanbulspor’da... BİR BAKIŞTA SERGEN 5 Ekim 1973’te İstanbul’da doğdu. 1997’de Beşiktaş’tan İstanbulspor’a 5 milyon dolar karşılığında transfer oldu. Bu rakam bir Türkiye rekoruydu. Beşiktaş formasıyla üç lig, iki Türkiye Kupası şampiyonluğu yaşadı. Galatasaray formasıyla iki lig, bir Türkiye Kupası kazandı, UEFA Kupası Şampiyonu olan takımın kadrosundaydı, ama statü gereği forma giyemedi. Bir dönem satın aldığı Sergen adlı tayla Veliefendi’de yarışmaya kalktı, sonra “Koşu benim işim değil” dedi. O n numara Sergen Yalçııııın... Evet, biz İstanbullu futbolseverler, İnönü’de, Ali Sami Yen’de, Şükrü Saracoğlu’nda artık bu anonsu duyamayacağız. Attığı öldürücü çalımları, yoktan var ettiği golleri, verdiği ara pasları da çıplak gözle izleyemeyeceğiz. Çünkü artık o, Ankara’nın 2. lig temsilcisi Şekerspor’da. Sözleşmesine bakılırsa da bir daha İstanbul’a gelmesi de, Süper Lig’e dönmesi de çok zor, ama bir gerçek var ki, yıllar geçse de, çoğu isim, çoğu gol kralı, çoğu yıldız unutulsa da Sergen Yalçın ismi, asla ve asla futbolseverlerin zihninden kazınmayacak. Çünkü o, çoğu futbol otoritesine göre, Türkiye’nin futbol ilahı. Ve onu çıplak gözle izlemek şansların en büyüğü... Orta halli bir ailenin çocuğu olarak 1973’ün sonunda dünyaya gözlerini açan Sergen’in yaşamı gerçekten filmlere konu olacak denli hareketli. Babası Özer Sergen’in, “Ali Rıza” adını koyduğu ufak tefek bu çocuk, her yaşıtı gibi ilk 1012 yılını arsa aralarında top koşturarak geçirdi. Ancak, onun en önemli avantajlarından biri, ailesinin Kilyos'ta oturmasıydı. Bu sayede, Kilyos’un kızgın kumlarında topla dans etmeyi öğrenen Sergen, yakınlarının önerisiyle de Beşiktaş altyapısına adını yazdırdı. O günlerde gri bir minibüsle Kilyos’a maç yapmaya gelen bir grup, kenarda kendilerini izleyen bu çocuğa, “Adamımız eksik, kalede durursan gel” dedi. O grup, Cumhuriyet gazetesinin spor ve idari kesimleri çalışanlarıydı. Minik Sergen’in kalesini koruduğu takım, rakibini yendi. Sergen, maç bitiminde, “Abi beni ortaya koysaydınız fark olurdu” diyecek kadar da gerçekçiydi. Yıllarca, otobüs ya da minibüsle KilyosBeşiktaş hattında gidip gelen Sergen SERGEN’Lİ BEŞİKTAŞ... Sıra Galatasaray formasını giymeye gelmişti. Fatih Terim’li harika takımda “yerli Hagi” olarak yer bulan Sergen, attığı gollerle dikkat çektiyse de UEFA Kupası kadrosunda yer alamadı. Bu onu kırdı. Araya giren kısa bir Trabzon macerasının ardından yeniden Galatasaray’a döndü. Bu kez Lucescu’nun CimBom’unun değişilmeziydi. Takım onun üzerine oynuyor, Avrupa’da turlar geçiliyor, Şampiyonlar Ligi’nde Sergen fırtınası esiyordu ki sakatlandı. En verimli çağında alaşağı gelmişti, ama yine de oynadığı süre içindeki katkılarıyla Galatasaray’ın kazandığı 15. şampiyonluğun mimarları arasına girdi. Bir sonraki yıl Galatasaray’ın isteksiz davranması üzerine eski yuvasına, Beşiktaş’a döndü, hem de Lucescu ile birlikte. 2003’te her şey yolundaydı, Sergen'li Beşiktaş 100. yıl şampiyonluğunu yakaladı. Sonraki iki yıl ne Sergen’e ne de takımına uğurlu geldi, sakatlıklar, cezalar, kırgınlıklar, özel hayatının dışavurumu, sevgilileriyle çekilen görüntüler, adının bir fuhuş davasında geçmesi, katılmadığı antrenmanlar başını ağrıttı. İşin garibi, hiçbir yaptığından pişmanlık duymadığı gibi, her yaptığını savunuyor, “Ben topumu oynadığım sürece istediğimi yaparım, bu benim özel yaşantım” diyordu. Ama özel yaşantısının onu Beckham, Ballack, Şevçenko gibi bir marka olmasını engellediği de gün gibi ortadaydı. Geçen günlerde yuvasından, yani takımından bir kez daha ayrılmak zorunda kaldı Sergen. Transfer sezonu, eski takımlarından Galatasaray’ın kapısını çalarak açtı. “Elbette” dediler, ama verdikleri para Sergen’e yetmeyecekti, çünkü sıra dışı yaşamında birilerine fena halde borçlanmıştı. Bu sırada Ankara’da KC Group adlı inşaat firmasıyla yeniden “tatlanan” Şekerspor devreye girdi. Takım 2. lig B klasmanında; yani eskinin 3. ligindeydi, ama hedefleri vardı. İşin içine önemli miktarda peşin para da girince Sergen, Şekerspor'a, Ankara’nın bu “inatçı keçisi”ne “evet” dedi. Şimdi Sergen ne yapacak? Öncelikle 2. ligin tozunu atacağı kesin. Üstelik yaşı henüz 33 bile değil. Galatasaray’ın, Beşiktaş’ın, Fenerbahçe’nin aynı yaştaki Avrupalılara tonla para ödediği düşünülürse, Ankara’da yeniden doğabilir, ve belki belki günün birinde, iyi bir kapanış için futbolun “başkenti”ne döner. Kim bilir! CUMHURİYET 11 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle