Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PAZAR EKİ 2 CMYK 2 5 KASIM 2006 / SAYI 1076 Cinsellik ölümle baş etmenin yoluydu... İspanya’nın en “edepsiz” yönetmeni Pedro Almodovar ülkesinin karanlık içyüzünü eşeledikçe, sübyancı rahiplerden ruh hastası transseksüellere, her geçen gün daha da yakası açılmadık konulara el attı. Almodovar cinselliği ölümle baş etmenin bir yolu olarak kullandığını itiraf ediyor. “VolverDönüş” filminde de korkusunun üzerine gidiyor ve ölüm konusunu işliyor... edro Almodovar adı bir zamanlar taşkınlık, çılgınlık ve arsızlıklarıyla ünlü Madrid kentiyle özdeş tutuluyordu. Çocukluk yıllarını geçirdiği La Mancha’dan kaçıp gittiği bu kent Almodovar’ın taşralı inançlarını rafa kaldırdığı yer oldu. “Pepi, Luci, Bom” adlı ilk filminde ereksiyon yarışmasında hakem olan ve bu görevini büyük bir hazla yerine getiren bir karakteri canlandırdı. Onur kırıcı onca hakaretlerine ve dinle dalga geçmesine karşın, “Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar” gibi filmlerinden kazandığı başarılar Almodovar’ı ulusal bir kahramana dönüştürdü. 1995’te kaçışını bağışlayan La Mancha halkı ufacık bir parka onun adını verdi. Kasabanın bu tavrına karşılık olarak giderek daha düşünceli ve dingin bir tavır sergilemeye başladı. Almodovar’ın duygusal yaşamı 1995’in sonlarında ölen yarım akıllı bir kadın olan annesinin tekelindeydi. Babası ise yönetmenlikte sergilediği kibirli güç gösterisinin mimarı, romantik aile kavramında hiç yer almayan, öfkeli ve sevecenlikten yoksun, pimpirikli çocuğun kendi çocuğu olduğunu reddeden, oğlu Madrid’e kaçınca ulusal muhafızları üzerine salmakla gözdağı veren, kaba saba bir katırcıydı. Annesiyle “VolverDönüş” adlı son filmi öldükten sonra hayalet olarak yeniden dönüp her şeye burnunu sokan bir anneyi konu alarak hesaplaşan Almodovar, bir kez daha ölümü sorguluyor: “Ölüm kavramı daha önceleri pek de akıl erdiremediğim bir kavramdı. Bu kavramla baş etmenin tek yolu benim için cinsellikti. Bu yüzden ölüm kültürüyle ilgili bir film çevirmeye karar verdim. Böylece, kendimde bir ilerleme olup olmadığını anlayacaktım. Artık ölümle yüzleşebiliyorum.” İyi de, ölümü varoluşçu bir şaka ya da cesetlere duyulan aşırı bir haz olarak ele aldığı o ilk filmlerindeki espri anlayışına ne oldu? “Matador” filminde kadın kahramanı sevgilisine yalnızca erkeklerin cinayet konusunda kuşkuları olduğunu, ya da bunu bir suç saydıklarını, öldürmenin tıpkı çocuk doğurmak gibi yalnızca kadınlara bağışlanmış bir ayrıcalık olduğunu söylüyordu. “Volver”da adam yasaların ruhu duymadan üvey kızı tarafından ekmek bıçağıyla doğranıp gizlice gömülüyor. Tutku suçları yoksa cezadan muaf mı, yoksa kadınlar biyolojik açıdan öldürmeye yetkililer mi? “Kadın kahramanım (Penelope Cruz) cinayeti gizli tutuyor, ama kocasının cansız bedenini büyük bir özenle koruyor” diye yanıtlıyor Almodovar “Onun bedenine böylesine saygılı davranması bir bakıma günahlarından arınma çabası. Adaletin yerini bulması için polislere ve yargıçlara gerek yok. Karakterlerimin sorunlarını tabii ki çözmeye çalışırım, ama benimsediğim ahlaki değerler çok daha farklıdır. Benim kendime göre, özerk bir ahlaki sistemim var.” Eskiden olsa bu tür kaçamak yanıtlarla dalga geçen Almodovar artık daha çekingen bir tavır sergiliyor. Bu belki de Madrid’de 2004 yılında yaşanan ElKaide bombalamalarının bir sonucu. Çok daha gözü kara olduğu gençlik yıllarında terorizmi tiye alırdı, ElKaide saldırısının ardından birtakım bilgilerin halktan gizlendiğini ve seçimlerin ertelenmesi yolunda gizli girişimlerde bulunulduğunu öne sürerek hükümete meydan okudu. Politikacılar devleti aşağıladığı gerekçesiyle onun tutuklanması ya da en azından hakkında dava açılması gerektiğini öne sürerlerken, ofisine yağdırılan tehditlerin ardı arkası gelmiyordu. Ulusal onur simgesi ulusal bir utanç kaynağına dönüşmüştü. P YÖNETMEN VEKİLİ KAHRAMANLAR... Genç Almodovar’a göre hiçbir şey kutsal değildi ve çiğnenmeyecek hiçbir tabu yoktu. “Kötü Eğitim”de yetişkin çocuklardan birini canlandıran oyuncudan kadın giysileri giymesi ve oğlancı bir film yönetmeninin yareniymiş gibi davranması istenmişti. Almodovar’ın filmlerinde yönetmenler hep onun vekilleriydi. Bunlardan biri “Arzunun Kanunu”nda Antonio Banderas’ın zorla ırzına geçer. Kötü Eğitim’de de bir başka acımasız yönetmen Bernal’in donunu çıkartmaya ve o yastığı dişlerken kendisine tecavüz etmeye yeltenir. Bağla Beni’deki bir başka yönetmenin ofisinde de Michael Powell’in “Peeping Tom=Röntgenci Tom” posteri asılıdır. Şahlanan şeytanlarının hiç de farkında değilmiş gibi masum davranmaya çalışan Almodovar, “Belki de erkeklerle ilgili filmler çekmemem gerekir. Bunların öyküleri öylesine saldırgan ve çalkantılı ki, içim paralanıyor” diyor. Volver, Almodovar’ın gerek mesleksel gerekse kişisel acılarını dindiren bir film oldu. Zamanla erkekleri arka plana iten Almodovar kadınların toplumu destekleyen sosyal yaratıklar, erkeklerin ise testosteronun körüklediği ego cehenneminin tutsakları olduğu inancını pekiştirircesine Cannes film festivalinde en iyi oyuncu ödülünü topluca kazanan yumuşak başlı, alımlı kadınlardan bir ekip oluşturdu. Bu kadınlardan biri de genç Almodovar’ın esin perisi, 18 yıl önce korkunç bir kavgadan sonra yollarını ayırdıkları Carmen Maura. La Mancha’da çekimlerin yapıldığı yerler arasında annesinin doğduğu yer de vardı. Almodovar bu yerlerde olmanın kendisinde iyileştirici bir etki yarattığına parmak basıyor, köyün halkının kendisine dinginlik verdiğini söylüyor ve ekliyor: “Bugünlerde çok daha huzurlu olabilirim, ama yaptığım iş benim için bir terapi değil. Çevirdiğim filmler beni daha da çılgına çeviriyor. Bu filmlerle daha da altüst oluyorum.” ? Çeviren: RİTA URGAN