22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

PAZAR EKİ 8 CMYK 8 PAZARIN PENCERESİNDEN 29 EKİM 2006 / SAYI 1075 Kahrolsun evrim! Selçuk Erez BD’de köktendinci Hıristiyan cemaatlerin, Darwin’e saldırdıklarını ve Evrim Teorisi’ni sevmediklerini, Amerikan okullarında bu teorinin yerine “bütün canlıların bir amaca yönelik ve ayrı ayrı yaratıldıklarını” ileri süren ve “Yaradılış Görüşü” ya da “Akıllı Tasarım” olarak anılan iddiaların öğretilmesi için çalıştıklarını biliyoruz. Bu eğilim, ABD’den bizim köktendindarlarımıza da aktarılmış ve meyvelerini vermeye başlamıştır. Evrim Teorisi neden kötüdür? Eğitimciler Birliği Sendikası’nın Milli Eğitim Bakanlığı’na yapmış olduğu ve Milli Değerleri Koruma Vakfı’nın web sayfasında yayımlanmış başvuruya göre “Evrim Teorisi, Marksizm, Komünizm, Materyalizm, Sosyal Darvinizm gibi ateist ideolojilere sözde bilimsel bir dayanak teşkil eder” de ondan! Bu kesinlikle doğrudur! Din kitaplarında önce Adem ile Havva’nın yaratıldığı, insanların bu iki kişiden üredikleri yazılıyken Darwin de utanmadan bunlarla nasıl çelişiyor ve bütün yaratıkların tek hücreli canlılardan doğadan kaynaklanan etkilerletürediklerini söylüyor? Evrim Teorisi bugün biyolojinin en önemli temellerinden birini oluştursa bile, din kitaplarımız ile çeliştiğinde çoktan çürütülmüş olduğu uydurmalarının da eklenmesiyle yok edilimeli ve ders kitaplarından çıkarılmalıdır. Bu gerçekleştirilemezse, din kitaplarındaki savlarla beraber okutulmalı. Zira din kitaplarının her dediğine inanan vatandaş sayısı oldukça kabarıktır! YALNIZ DEĞİLSİN 18 Ekim 2002’de Şanlıurfa’da bir cinayet işlendi. Kana bulanmış TEDAŞ aracı içinde yatan kişi, Hasan Balıkçı adında bir elektrik mühendisiydi. Onurluydu, dürüsttü... İşte tam da bu yüzden öldürülmüştü. Ocak 1985/ Kanlıca’daki öğrenci evinde. Balıkçı, sendika toplantısında, belgeleri açıklıyor. A Deniz Yavaşoğulları H Cinayetin üzerinden dört yıl geçti, o hâlâ unutulmadı. Ersin Toker “Yalnız Değilsin” adlı kitabında Hasan Balıkçı’nın hayatını ve mücadelesini anlatıyor... asan Balıkçı 1961 yılında, Adana’ya bağlı küçük bir köyde, dokuz çocuklu yoksul bir ArapAlevi ailesinin yedinci çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk eğitimini ailesinden aldı, kimsenin hakkını yememeyi, onurlu ve dürüst olmayı onlardan öğrendi. İlkokulda derslerle arası çok iyiydi. Öğretmeni, Hasan’ın zekâsını fark edince, ailesini okumaya devam etmesi için ikna etti, fakat köylerinde ortaokul yoktu, bu yüzden Hasan Adana’ya, ağabeyinin yanına gitti. Ortaokul yıllarını Adana’da edindiği, kendisi gibi zorluk içinde okuyan üç arkadaşıyla birlikte geçirdi. Bu sırada Türkçe öğretmeninin tavsiye ettiği kitapları okuyarak ilgisini hayatın başka yanlarına da yöneltti. Lisede Devrimci Gençlik taraftarı oldu. Eylemlere, boykotlara katıldı. 1979’da liseyi bitirince Mersin’de iki yıllık Elektrik Yüksek Okulu’na kaydını yaptırdı. Orada, öylesine tanıştığı bir arkadaşının yanında küçük bir balıkçı kulübesinde kalırken, bir yandan ufak tefek işlerde çalışıyor, bir yandan okuyor, bir yandan da toplumsal sorunlarla ilgileniyordu. Darbe dahil hiçbir toplumsal olaya duyarsız kalmayan Balıkçı, Mersin’deki yıllarını kazasız belasız atlatarak, İstanbul’daki Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Bölümü’nü kazandı. İstanbul’a geldikten kısa bir süre sonra arkadaşlarıyla birlikte Kanlıca’da eve çıktı. Balıkçı’nın o yılları, günde en az on kişiyi ağırladıkları bu öğrenci evinde dolu dolu geçti. Eşiyle tanışması ise yine bu dönemlere rastladı... Cenazesinde söz verildi, katillerin peşi bırakılmadı... Şengül de aynı okulda, metalurji mühendisliğinde okuyan Malatyalı bir kızdı. Balıkçı’yla aynı dünya görüşüne sahipti, iyi anlaşıyorlardı. Bir süre sonra ilişkileri ciddileşti, Balıkçı askerde evli çiftlere lojman verildiğini öğrenince evlenmeye karar verdiler. 1988’de bir ilkbahar günü, üstlerinde gelinlik ve damatlık ile otostop çekerek durdurdukları kırmızı arabanın içinde, Beykoz Evlendirme Dairesi’nin yolunu tuttular.... Balıkçı’nın TEDAŞ’taki ilk işi Ağrı’daydı. Orada birkaç arkadaş edinip iyi vakit geçirdiği halde başka bir yere atanmak için sık sık başvuruda bulunuyordu. Şengül de o sırada İstanbul’da, sınavlarıyla meşguldü. Sonunda Şengül’ün okulu bitirdiği yıl (1993’te) Hasan Balıkçı da Adana’ya atandı. Aynı yıl 23 Kasım’da Açelya adındaki ilk kızları doğdu. Balıkçı, Adana’ya geldiği ilk dört yıl yoğun bir sendikal mücadele içindeydi. Buna rağmen bağlı olduğu EMO (Elektrik Mühendisleri Odası) faaliyetlerinde fazla aktif olamadı, fakat 1998’de, EMO Adana Şubesi, bir trafik kazası sonucu dört önemli üyesini kaybedince, yönetici oldu. TEDAŞ’ta ise işi değişmiş, proje servisinden kaçak elektrik takip bürosuna geçmişti. Bu görevde halktan insanlar yerine fabrikaların üstüne gitti. Bir tarafta milyarlarca liralık kaçak elektrik kullanan fabrikaları, bir tarafta da 10 milyonluk faturasını ödeyemediŞengülHasan Balıkçı... ği için elektriği kesilen aileleri görüyor, bu haksızlığa dayanamıyordu. Kimi zaman ona dert yanan yoksulların faturasını cebinden ödüyor, dertleriyle ilgileniyordu. O dönemde ayrıca TMMOB’nin İl Koordinasyonu Kurulları’nın (İKK) genel sekreteri oldu. 2000 yılında ikinci kızı İdil’in doğumundan bir süre sonra ise ailesine daha fazla vakit ayırmak için İKK ve EMO’daki görevlerinden ayrıldı. Prof. Aykut Kence’den öğrendiğimize göre Vehbi Dinçerler’in ME bakanlığı sırasında lise biyoloji programına ABD’li köktendincilerle (Yaradılışı Araştırma Enstitüsü yani ICR ile) işbirliği içinde Evrim’e alternatif olarak din kaynaklı Yaradılış Görüşü adıyla anılan dogma eklenmiştir. Şimdi, ilkokullarda kullanılan fen ve biyoloji kitaplarını okuyacak çocuklar da Evrim Teorisi yanında genellikle yeğlenen ve kaytarılmış bir şekilde aktarılan din kaynaklı dogmayı da öğrenmektedirler. Aferin ME Bakanı Hüseyin Çelik’e! Bizce bununla yetinmemeli, bu örnek davranışını, biyoloji kitaplarında yer alan ve çocuklarımızı zehirleyen, kötü yollara yönelten başka konuları da silerek sürdürmelidir.! Bildiğiniz gibi biyoloji ders kitaplarında canlıların dişi ve erkek tohumlarının bir araya gelmesiyle oluştuğu anlatılmaktadır. Bu safsata, kutsal kitabımızda yer alan ve “kadınlar tohumlarınızı ekeceğiniz tarlalardır” cümlesiyle çelişmektedir. Bu kutsal satırlar açıkça çocuğun aslında babasından gelen malzemeyle oluştuğunu, anasının ise sadece besleyici bir ortam sağladığı gerçeğini bize öğretirken çocuklarımıza spermle yumurta hikâyeleri anlatmak ayıp değil midir? Bunları öğrenen kız ve erkek çocukların hemen internet kahvelerine koşup seks kanallarına bakmağa başlamayacakları, bundan böyle birbirlerine cismani nazarlar atfetmeyecekleri ne malumdur? Ayrıca, Darwin’i öğrenmek insanı nasıl Komünist ve ateist eğilimlere sevk ediyorsa, biyoloji derslerinde öğretilmekte olan “spermle yumurta birleşmesi” hurafesi de, çocuklarımızı, Marquis de Sade’ın Sadizmine ve Guillaume Apollinaire’in erotik yazılarına, hatta erkek çocukların, analarına ve kız çocukların da babalarına kötü gözle baktıklarını ileri süren Freudizme inanmaya yöneltir. Dünyanın her yerinde çocukların önemli bir bölümü “Bebeklerin leylekler tarafından getirildiğine” inanmaktadırlar. Milli Eğitim Bakanımızdan biyoloji kitaplarında artık, binlerce genç insanın inandığı sapıklığa yol açmayan bu görüşe de yer vermesini istemekteyiz! Bakanlığımızın gecikmeden, ders kitaplarına, “Spermyumurta” teorisi yerine hiç olmazsa bu zırvanın yanına “Leylek getirdi” gerçeğini de yazdıracağına inanmaktayız. www.selcukerez.com TEHDİT TELEFONU GELİYOR VE... Balıkçı’nın hayatının dönüm noktası 2002 yılında, TEDAŞ’ta kayıp kaçak bürosunda büyük işletmelerle ilgilenmeye başlaması ile oldu. Rüşvet kabul etmedi, tehditlere kulak asmadı.. Kısa bir süre sonra bu durum, işleri o olmadan önce tıkırında giden birtakım sanayicileri rahatsız etti. Bu işten en çok rahatsız olan kişi ise Özlem ve İpek Plastik'in sahibi Zeki Akkoyun’du, Balıkçı’ya 120 milyar rüşvet teklif ederek olanlara göz yummasını istedi. Hasan’ın teklifi reddetmesinden kısa bir süre sonra görevi değiştirildi, ardından da Şanlıurfa’ya atanması gerektiğine dair bir dilekçe geldi. Bir an önce Şanlıurfa’ya gitmesi, gidiş tarihinin bildirilmesi, izinde bulunduğu takdirde izninin kesilmesi isteniyordu. Eşini, çocuklarını bırakarak elinde tek bir bavulla Şanlıurfa’ya gitti. İşe başladığı gün kaçak elektrik konusunu incelemeye koyuldu. Ta ki, bir telefon alana kadar... Telefonda kendini jandarma subayı olarak tanıtan biri, Adana’da yeterince uğraştığını ve Şanlıurfa’da işi kurcalamaması gerektiğini söyledi. Daha sonraları Hasan bir arkadaşına, bu olayı ve neden bu kadar tedirgin olduğunu anlatırken JİTEM (Hiçbir zaman resmi olarak kabul edilmeyen Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Kurumu) adını telaffuz edecekti. Bu görüşmeden, öldürüldüğü güne kadar tedirgin yaşadı. Fakat tehlike, beklediği yerden değil, ardında bıraktığı bir düşmandan geldi. 18 Ekim 2002’de Zeki Akkoyun’un para karşılığı tuttuğu Yılmaz Çakmak tarafından öldürüldü. TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası’nın basımını üstlendiği kitapta, Balıkçı’nın hayat öyküsü dışında, zanlılar ve cinayetin ayrıntıları, mahkeme kararları ve yakın geçmiş olayları da yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle