16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 19 HAZÎRAN 2005 / SAYI 1004 Beden.. Sizden önce o konuşur. Cinsiyetinizi, yaşınızı, özgüveninizi, belki statünüzü sizden önce o tanımlar. Bugün toplum içinde eriyip kaybolmak istemeyen insan da en çok ona, dolayısıyla görüntüsüne ilgi gösteriyor. Beden, sosyal bir sermayeye dönüşerek herkesi potansiyel bir oyuncu yapıyor. Arayışlar arttıkça kimlikler çoğalıyor, kimlik çeşitliliği karmaşa yaratıyor. Fransız Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Temsiliyetteki Beden" panelinde de beden masaya yatırıldı. Fransa ve Türkiye'den bilimciler "sahnedeki beden"in kodlarını çözmeye çalıştılar. Işte bedenin seyri üzerine notlar... Doç. TAYFUN ATAY Etnokg 10 yıl önce îngiltere'de gay bir yazarın ortaya attığı metroseksüellik kavramı, feminen yanlannı kucaklayan heteroşehir erkeğini tanımlıyordu. Kavramın Türkiye'deki izdüşümleri bize özgü bir dille tartışılarak feminen maço ya da homoseksüellikle heteroseksüellik arasında dolaşan erkek gibi algılandı. Türk erkeğini yeterince karşılamadığı öne sürülerek yerine gettoseksüel, varoşseksüel gibi yeni kavramlar önerildi. Metroseksüelliği gündemimizden çıkardığımızı sanırken eski gazeteci Ertuğrul Akbay, AKP milletvekili Kürşad Tüzmen ve jeolog Şener Üşümezsoy'un görüntüleri sağlıklı yaşam, antiaging, fitness gibi temalar üzerinden gündeme geldi. Görüntünün her şeyin önüne geçmesi, mesleki performanstan çok fiziksel performansın dikkat çekmesi söz konusuydu. Hakkı Devrim, bu üç kişiyi kapsayan yazısında "dobrastksüel" tanımını kullandı. Bu tanım açıklığın yanı sıra aşınlığı da kapsıyordu. Kısacası tüm bu tanımlamalar, bizdcki erkek modelini • karşılamadı ve metroseksüellik kavramı Türkiye için ölü doğum gibi oldu. ***>J^VT^ Prof.JEANCLAUDE KAUFMANN Sosyolog Jean Claude Kaufmann, 2 yıl boyunca bir plajda yaptığı anketle demokratik özgürlük ve gizli kurallar üzerine bir araştırma yapmış. Plajı seçmesinin nedeni ise plajların gelişmiş toplumlarda özgür bir mekân olması. Anket sorularından biri "Kadınların plajda üstsüz güneşlenmelerine ne diyorsunuz?" Ankete katılanların büyük çoğunluğunun yanıtı ise "Herkes istediğini yapar, ama..." Yani herkesin kendine göre bir itirazı vardır. Kaufmann'ın işaret ettiği de bu itiraz noktası. Ona göre toplum sal yaşamı sürdürmemizi sağlayan gizli standartlar, insanları görünürde başka bir dil kul lanmaya itiyor ve bu dil, görüntüye de yansıyor. Bugün kimlikler güçleniyor mu, zayıflıyor mu, kategorilerin artması neyin göstergesi? Geleneksel toplumlarda insanlar belirli rollerin içerisindeydi, şimdi herkes kendi kimliğini öne çıkarmak için bir rol verilmesini beklemeden kendisi arıyor. Kişi aradığı kimlikte bir süre kalıyor, ama daha sonra başka bir kimlik arayışına giriyor. Bu kısa süreli değişimler ne anlatıyor? Toplum daha açık, ama ortada çok fazla kimlik var. Toplumsal baskı kalkmış olsa da bu durum bir karışıklık yaratıyor, kişi daha çok yoruluyor. Tüm bu kategoriler toplumsal hareketliliği yavaşlatmıyor mu? Elbette kolektif bilinç şart. insanlar büyük referanslarla çeşitli kategorilere bağlanıyor ama bir yandan da insamn kendini icat alanı genişliyor. Tüm bu karmaşa, insanın kendisini yaratmasının bir aşaması. Tehlike ise bu yüklerin, kimlik arayışlarını daha çok milliyetçi bir yöne doğru itmesinde. SAHNELENEN BEDEN Prof. CHRISTIAN BROMBERGER Antropolog Bedenimizdeki kıllar statü, yaş, din, cinsiyet gibi tarklılıkları belirlemede önemli bir gösterge. Akdeniz kültürüne baktığımızda cinsel organdaki kılların, büyüme işareti olduğunu görürüz. Bu kültürde saç kadınlık, bıyık ve sakal da erkeklik sembolüdür. Dinsel açıdan baktığımızda Hıristiyanlıkta cinsel organdaki tüyler pek alınmaz çünkü bir ayıbı örtüyordur. Islamda ise temizlik için alınmalıdır. Hıristiyanlıkta saç kesmek cinsel hayattan uzaklaşmak ya da cezalandırılmak demektir. Bütün siyasi rejimlerde önemli bir gösterge olan kıl, özellikle Ortadoğu'da çeşitlilik gösterir. Siyasi irade kadına saçını örttürerek, erkeğe de saç sakal bıraktırarak kendini kabul ettirir. Bir zamanlar kısa saçı, kadının özgürleşmesini, kızıl saç ise baştan çıkancıhğı simgelerdi. Bugün ise kodlar çok karışık. Kızıl ya da sarı saçın net bir şeyleri ifade ettiğini söylemek zor. Bol bol sarıya boyalı erkek saçı görmek mümkün. Erkeklerin kılları da azalıyor. Hayvanlıktan uzaklaşma, kokuyu yok etme, temizlik, yani kılsızlık kadmlığın değil, modernizmin sembolü. Özlem Altunok Doç. HÜLYA UĞUR TANRIÖVER tletışıma Hülya Uğur Tanrıöver'e göre Türkiye televizyonlarındaki dizilerin işaret ettiği ortak nokta "kültür endüstrisinin marjinalliği kabul etmemesi." Çünkü bu dizilerin figürleri geleneksel kadın ve erkek karakterlerinden öteye gidemiyor. Kadın karakterlerle güzellik idealize ediliyor, erkeklerse ciddi ve katı duruşlarıyla kontrollüler. Beden temasını ise ancak aile, dost iüşkilerinde görüyoruz. Bakışmalar ve ufak dokunuşlar dışında fiziksel ilişkiye rastlamak zor. Bedenin hareket alanı da Tanrıöver'in dikkat çektiği bir diğer nokta: "Dizilerde bedenin çalışma haline pek rastlamayız. Karakterlerin bir mesleği vardır, ama işlerini yaparken görmeyiz. Ancak hizmetkârlar çalışır. Zaten izleyicinin özdeşlik kurduğu kişiler de daha esnek, eğlenceli yansıtılan bu ikinci derece rollerdir." Izleyici kitlesi ise çoğunlukla orta sınıf. Bugün önemli bir sosyal iletişim aracı olan TV karşısında zaman geçirmek akşamların vazgeçilmezi. Çünkü evin merkezindeki televizyon karşısında gevşemek, hatta uyumak bir deşarj yöntemi. Doç. Dr. ARUS YUMUL Sosyolog Toplumsal bir proje olan modernite, bireyleri dolayısıyla da bedenleri içerir. Zarafet, görgü anlamına gelen medeniyet için dini, etnik ve yöresel kimliklerin değiştırilmesi gerekiyordu. Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber şapka ve kıyafet devrimleriyle bu projenin bedenler üzerinde uygulanmasına başlandı. Köyden kente göçün arttığı 1950'lerde ise bıyıklardan arındırılmış Türk erkeği yeniden bıyıklandı. Öte yandan popüler söylem, geleneksel erkeklik özelliklerini idealize etmeye başlamıştı. Dönemin filmlerinde de karakterler hem iyi eğitimli, alafranga, hem de ataerkil, hâkim, delikanJıydı. Bu uyuşmazlık ve ikilik kabul gördü. Son 10 yıldaki göç, şehirli halkın yeniden şekillenmesine sebep oldu. Açık ten ve bıyıksızlık modaydı. Doğululuk, esmer ten hayvaniliği çağrıştırıyordu. "Beyaz Türk""Kara Türk" kavramları oluştu. Proje, farklı kesimlerin ilişkiye girmesiyle daha da karmaşıklaşıp melezleşti. Bugün zaman anlayışı da farklılaştığı için birbirini takip eden değil, iç içe yaşanan süreçler var. Yeni ırkçılığın güzellikçirkinlik, yaşlılık gençlik üzerine inşa edileceğini düşünüyorum. MELİN LEVENT YUNA Antropolog Melin Levent Yuna, akademisyenliğinin yanı sıra uzun süredir tango hocalığı yapıyor. Geleneksel haliyle tam bir erkek hegemonyasının yaşandığı tangonun günümüzde kadını pasif konumundan çıkardığını söylüyor. "Kültürü, kompozisyonu, sözleri ile erkeksi olan bu dansın yapısında da erkek lider, kadın takip edendir. Erkek, kadın bedeni üzerinde tangoyu inşa eder. Kadın tangoda sosyal kişiliğini belirleyemeyen midir? Yoksa bu bir strateji, direnç veya işbirliği olabilir mi?" sorularının peşine düşerek tangonun değişim sürecini incelemiş. Sonuç, bedenle sözsüz bir konuşma alanı yaratılan dansm temas ve özgürlük arayışı olduğu. Yuna, bugün tangoda kadının erkeğin liderliğini çalmaya çalıştığını söylüyor. "Kadınlar dansı farkh yorumlayıp liderin yapısını değiştiriyor, bazen gösterüene uymayı reddederek strateji geliştiriyorlar. Modern erkek de özgür, serbest bir kadın hayal ediyor. Bugün tangoyla sergilenen zevk ve yetenek. Çünkü artık yeni bilgiye sahip olan kişi, aynı zamanda iktidar sahibi olan kişi ve kadınlar da bu iktidara ortak." Prof. NÜKHET SİRMAN Sosyolog Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren modern kadın tanımının kodlan cinselliği değil, bakımlılığı gösterir. Kadın bedenine yüklenen bu anlayışı örneğin Halide Edip Adıvar'ın "Kalp Ağrısı"ndaki Zeyno karakterinde görürüz. Zeyno, erkeksi, akıllı ve yarışçıdır. Erkeklerleyarışan kadın aşkı akılla dengelemelidir. Cinselük modernlikten uzak tutulur. 70'lerde ithal moda akımlar önem kazanır. Bakınv sızlık köylülük, modernlik ise akıl ve disiplin demektir. 80'lerde medya, aşkı ve cinselliği gündeme getirdiğinde ise cinsellik, modernliği aşırıya götürmek gibi algılanır. "Asmalı Konak" dizisindeki Bahar karakterinde de görüldüğü gibi doğallık söylemi öne çıkar. Bahar'ın aşırılıklan hoş görülür, çünkü doğaldır, ama sonuçta o da, cinselliğe prim vermeyen kadmdır. Bugün de modernliği simgesi olan kadınlar, görünümlerinin altında cinselliği bedenlerinden uzak tutmaya devam ediyor. LAURENCE HERAULT Antropolog Cinsel kimlik değişimi kısaca kişinin, doğum kimliğinden şüpheye düşerek "kendisine uygun olmayan bedene" itirazı. Bu halin tıbbi tanımlaması da transseksüalizm. Bu sendrom özel bir tedavi gerektirir. Tanı safnasında kişinin karşıt söylemlerı araştırılır, çeşitli uzmanlar tarafından bu değişimi isteme sebepleri sorgulanır. Operasyon hormon tedavisi ve cerrahi müdahale olmak üzere iki safhadan oluşur. Kadından erkek kimliğine geçiş daha riskli ve zor. Yani bir erkek bedeni yaratmak daha güç. Erkekten kadınlığa geçişte ise talebin daha fazla olduğunu görüyoruz. Genellikle erkek kimliğinden kadın kimliğine geçenler toplumla bütünleşemiyor. Kadın kimliğinden erkek kimliğine geçenler ise zaten iktidara yakın bir kimliği temsil ettikleri için çok da zorlanmıyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle