16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 PAZARIN PENCERESİNDEN Neruda'lı mezuniyet Selçuk Erez sin kızımın mezuniyet töreninde bıılunmak için Providence'e gittım.Törende, Rhode Island School of Design'ın mutevelli heyeti başkanı da konuştu. Pablo Neruda'nın bir şiiri ile bitirdiği söylevi, konuşmalann en çok alkışlananıydı: "Bana öğüt verenler zamanla delirdiler tyiki dediklerine hiç aldırmadımbeceriksizliklerim onları öyle üzdü kiSaçları ağardı vc buruştular Mideleri de artık kestaneleri öğütemez oldu Nihayet bir Sonbahar çökkünlüğü Onlarda akıl bırakmadı Şimdi ne yapacağımı bilmiyorum: Unutkan ve saygılı mı olayım? Ya da ne olduklarını açıkça söyleyeyim mi?Beni yalnız bıraksalar tüm kimliğimi değiştireceğim Derimden sıyrılacakbaşka bir ağız edineceğim Ve bambaşka biri olunca da en, en başta ne idiysemben ona dönüşeceğimYoluma işte böyle devam edeceğim!" Tören bitince karşıma çıkan ilk kitapçıya daldım... Neruda var mı? Sadece "Sorular Kitabı" var! W.O'Daly, Neruda'nin 1973'te ölmeden birkaç ay önce yazmış olduğu bu kitabı çevirmiş. Önsözünde, "Bu şiirlerde 320 soru var." demiş, "bunlara verilebilecek kesin cevaplar bulunmayabilir ama bunlar, aklımızdan ve kalbimizden geçenleri yansıtan birer yüzey ışlevi göreceklerdir!" E Ya gerçek, ya hiç! Özlem Altunok eltem Arıkan'ı, "Ve... Veya... Belki", "Evet... Ama... Sanki", "Kadın Bedenini Soyarsa" ve " YeterTenimi Acıtmayın" kitaplarıyla tanıyo ruz. Son kitabının adı ise "Zaten Yoksunuz". Yazar, kitap isimlcrinden de anlaşılacağı gibi evre evrc "ka dının varoluş yolculuğu'nu kışkırtıcı sorular sorarak an latmaya çalıştığını söylüyor. "Zaten Yoksunuz"un sorusu ise "Aşkta akıl var mıdır?"... Meltem Arıkan'la kadın, erkek ve üçüncü cins hakkında konuştuk... Sizi feminist olarak tanımlamak pek de doğru olmaz herhalde... Ortak noktalarım var, ama benim söylemim feministlerden biraz daha farklı. Kadınla erkeğin hukuksal alanda eşitliği tartışılamaz, ama kadın ve erkek farklıdır. Onemli olan iki cinsin farklılıklarını kabul edip bunlardan oluşabilecek keyfi ve hazzı yaşamalarıdır. Beş kitabınızda da buluşulabilecek bir noktadan bahsediyorsunuz. Bunu sağlamak için yola Meltem Arıkan son çıkış gerekçeniz ne? kitabı "Zaten İlk kitabımdan beri kadının varoluş yolculuğunu yazıyorum, çünkü ben de aynı yolculuğun içinYoksunuz"la yfne deyim. Dünyanın durumu ortada ve ben bu dünkadınların varoluş yada yaşamaktan mutsuzum. Değişimin ancak kayolculuğunu dınların degişimiyle olabileceğine inanıyorum. Bu, nasıl bir değişim? sorguluyor. Yola çıkış Bir kere doğanın temeli dişidir, erkekler de munoktası " Aşkta akıl tasyona uğramış dişilerdir. Bu, bilimsel olarak kanıtlanmış, Avrupa'da genetik profesörlerinin son var mıdır" sorusu. 5 yıldır çokça tartıştığı bir konu, ama Türkiye'den Çünkü ona göre aşk, hiç ses çıkmıyor. Neden sizce? akıl ve bedenle Çünku, eğerbu kabul edilirse; bilgi kadınlarda yaşanır. Bu yüzden olacak, erkeklerle kadınların farklılıklarının altı çi"Var olmadığınız zilecek, erkeklere yüklenen bir sürü misyonun gerçek olmadığı ortaya çıkacak. Doğal olarak kasürece, âşık da bul etmiyorlar, çünkü erkekler de bedenlerine yaolamazsımz" dlyor. bancılar. Halbuki bu bilgi tartışılırsa onlar da be denlcriyle daha özgür bir ilışki kuracaklar Bu, erkeği feminen gösteren bir bilgi aynı zamanda... Evet. Mesela bir süru erkek sevişirken memesindcn zevk aldığını reddeder. Çünkü bu homoseksüellik korkusunu ortaya çıkarır, dolayısıyla da erkeği kendi doğallığından uzaklaştırır. Artık pek çok ülkede homoseksüellerin üçün cü cins olduğu kabul ediliyor. Ama bunların hiçbirı eıkek egemen sistemin işine gelmiyor. "Zaten Yoksunuz" öncelikle kadına söylenen bir söz ve kitap ama... Doğal olarak kadın gözüyle yazıyorum, ama kitaplarımda erkek karakterlerin dünyasını yansıtmaya da çabalıyorum. Sonuçta kadınların kadın olabilmesi için erkeklere, erkeklerin de erkek olabilmesi için kadınlara ihtiyacı var. Kendi varoluş yolculuğumuzda karşı tarafı izliyor, onların korkularından, yaşadıklarından etkileniyoruz. Ama şu da bir gerçek ki, erkekler daha az kafa yoruyor. M Meltem Arıkan, "Once kendi bedenlerimizle ba: olmmıvı/ ılıvor. Bu yüzden mi kitapta akılla yaşanan bir aşkta buluşturuyorsunuz kadın ve erkeği? "Aşkta akıl var mıdır? " sorusunu yine yanlış öğretiler yüzünden sorma gereği duydum. Kimse aşkın akılla ilişkisi olduğunu düşünmüyor. Oysa aşk bedenle yaşanır, bedenimizle bu dünyayız, beden yoksa biz de yokuz. Akıl bedenden ayrı mı ki, bedenin içinde olduğu bir şeyde akıl olmasın.' İSTASYON, TREN VE YOLCULAR... Sizce aşk neden bilinçle yan yana getirilmez ve bazen masum, bazen hastalıklı bir duygu olarak tanımlanır? Pek çok kavram gibi aşkın da içi çok boşaltıldı. Aşka yüklenen her şey hamasi ve gerçekdışı, bu da insanların kendilerini kolay kandırabilmelerini mümkün kılıyor. Oysa a^k ayaklarınm yerden keser, ama sorumluluk da ister, çünkü ağırdır. Başlı başına bir yolculuktur ve herkes bunu taşıyamaz. Zaten var olmadığınız sürece âşık olmanız da mümkün değildir. Bugün çeşitli formül ve reçetelerle âşık olmak, aşkı tutmak, bedeni tanımak mümkünmüş gibi davranılıyor... Çünkü dünyada derin ve büyük bir mutsuzluk var. Neredeyse orta yaş kadınların hepsi hapla yaşıyor artık. Insanlar bir şeyler arıyor, ama bunu yaparken de tüketim çılgınlığının yarattığı boşlukta kolaya kaçıyorlar. Ama öyle yaşamak mümkün değil. Ya gerçeklerle yaşarsınız ya da yok Neler var bu "Sorular Kitabı"nda? Şiirlerden bazılannı Esin ve ablası Oya ile oturup dilimize çevirmeye cahştık: "Eğer ölmüşsem ve öldüğümü de bilmezsemKime sorarım ben zamanı?" "Niçin saklar ağaçlar O görkemli köklerini?" "Perşcmbe niçin beceremezCuma'dan sonra gelmeyi?" "Bir giine kaç hafta sığarve bir ayda kaç y4,vardır?" '^JîlS^eMe cocuklögyü^Içimde bir yerde miuçup gitti mi yoksa?" "Bunca beraberliğimizbüyüyünce ayfrlrhak için miydi?" "Çocukluğum yitinceNeden beraberce yokolmadık? ' Neruda'nın politik yanının eksik olmadığını, 1945'te Komünist Parti üyesi olarak Senatoya seçildiğini ve Şili'de sağcılar iktidara gelince Meksika'ya kaçtığını biliyoruz. Sorular Kitabı'nın politik şiirleri de var tabii... "Guevara gecesinden sonraneden gün ışımaz Bolivya'da?" diye sorar;"Hangi cezaya çarptırılmıştırHitler Cehennemde? Yakılmış çocukların küllerini mi yedirmektedirler ona?" diye de sorar. Bir gece Oya kızımın Brooklyn'deki evinde bunları keyifle okuduktan sonra Esin'in mezuniyetini ve Neruda'yı> böyle şiirimsi sorular yazarak kutsamak istedik. Bakın neler çıktı: Gözüm, senle nerede, Hangi aynada en son göz göze geldik? Ne yapmalı sen söyle kapkara bir karabasan kaplamışsa ülkemi? Karanlığa " Ak" denince söyle bir şey değişir mi? Daha birçok soruşiir yazdık. Kimini beğendik, iki defa, üç defa okuduk, kimini hıç beğenmedik, kâğıdı buruşturup çöp sepetine attık basketbol oynar gibi... • sunuzdur ve kendinizi haplarla avutursunuz. Sizin öneriniz de biraz iitopik değil mi? Kitapta aşkı "lki varoluşun biitün kavramları unutup en saf bilgiyle kendilerini birbirlerine bırakmaları" sözleriyle tanımlıyorsunuz... Ideallerim için yaşayıp yazıyorum. Bu söylediğim belki bugün olmaz, ama 40 yıl sonra olabilir. Onemli olan bir şeyi doğru başlatmak, bütün bunların olabilmesi için de önce kadın ya da erkeğin kendi bedeniyle barışık olması lazım. Biz daha ilk adımdayız. Bir de iitopik bir istasyon kuruyorsunuz kitapta. Birbirlerine benzeyen, aynı derdi taşıyan kadınların buluştuğu bir merkez... tstasyon bir tür dayanışma merkezi mi? Genç kız olma çağından itıbaren kadında "âşık olacağım, hayatımın erkeği gelecek, beni kurtaracak" gibi beklentiler vardır. Çünkü onlara aşkla her şeyin çözüleceği öğretilmiştir, bu yüzden beklerler. Ama erkekler hayata hiç böyle bakmaz, ilişkiler yaşar ve trenden trene geçerler. Bize öğretilen yanlışlardan biri de "kadın kadının kurdudur" yaklaşımı. Gerçekten kadın olan kadının hayatta tek önceliği "bir kadın daha kurtulsun"dur. Çünkü hem kadın olamadan yaşamanın ne olduğunu, hem de ödediği bedellerin anlamını bilir ve başka kadınların da o bedelleri ödemesini istemez. Bir de kadınlarda bazı acıların sadece kendi başlarına geldiği, anlatınca yargılanacakları korkusu vardır. İstasyon gibi bir yerde açık olmak, ortak noktaları keşfetmek tedavi edici olabilir diye düşündüm. • OSMAN BAHADIR bohodirosnoıObotafil.MM 80 yıl once Izmir'de hapishaneye giderek eski zeybekler ve yörüklerle temas etmişler, kabak, cura, bağlama ve kaval çalanları dinlemişlerdir. Heyet incelemeleri sonucunda Izmir havalisinde 4 tür musıkı olduğunu görmüşlerdir; 1 Avam arasındaki musiki ki, eski ve yeni zeybeklerin oyun havaları, 2Rumların bizim milli havalarımızın şivelerinden yararlanarak yarattıklan besteler, 3 Saltanat musikisi, 4 Cazband. Seyfeddin ve Sezai beyler cazband hakkında, "vatanımızın henüz belli başlı bir temeli olrnayan musikisinin geleceği adına bir tehlikedir" diyerek cazbandın dansın tamamlayıcısı olduğu için baş döndürücü bir süratle yayılmakta olduğunu söylüyorlar. Onlara göre Batı Anadolu köylerinde 3 tür musiki vardır; 1 Uzun havalar denilen, halk şairlerini terennüm eden besteler, 2 Gayet seri ve şakrak kadın oyun havaları, 3 Erkek oyun havaları yani zeybek havaları ki, ağır zeybek, yörük zeybek adıyla iki çeşittir. Batı Anadolu'da kullanılan musiki aletleri de 3 telli bağlama, 4 telli cura, 6, 8,10,12 telli saz, zurna ve kavallar, davul, darbuka, zilli maşa, parmak zilleri, def, madeni tepsi , yaylı sazlardan kabak ve kemanedir. Seyfeddin ve Sezai beyler raporlarında musikinin ıslahı çarelerinden de bahsetmişler ve ilk defa olmak üzere bir musiki mektebinin açılmasını teklif etmişlerdir. Eğer bir an önce Doğu musikisi ıslah edilmezse Batı musikisinin milli musikimizin yerini tamamen alacağını söylüyorlar. Mesela Edremit'te bir Alman marşının milli havalara biraz yaklaşacak surette dönüştürüldüğünü ve onunla zeybek oynandığını görmüşlerdir. Okullarda söylenen çoğu beste, Türkçe kelimelere çok az uyan yabancı bestelerdir. Seyfeddin ve Sezai beyler raporlarında "Musiki, memleketimizde Rumların, Ermenilerin, Kıptilerin elinde kalarak gelişme ve ilerlemeden mahrum ilkel halini muhafaza etmiştir" dedikten sonra milli bir musiki okulunun açılması gereğinde israr etmektedirler. Bizim fikrimizce de tetkik heyetinin bu talebi çok haklıdır. 342 (1926) bütçesine bir musiki okulu ki ona konservatuar da diyebiliriz açılması için tahsisat konulması dileğimizdir. UKastm 1925 Düzeltme 5 Haziran tarihinde yayımlanan Ruşen Eşrefimzalı "Akademi ve Müzeler" başltklt yaztda, mubıti maarif, eğitim ortamı olarak çevnlmıştı Oysa Muhıti Maarif, yayınlanması düşünülen ansiklopedınin adı olduğu için öylece kalması gerekıyordu (ıtalik olarak). Bu hata ile ılgili uyarıst için Sayın Zekı Arıkan'a çok teşekkür ederim. Milli musikimizin ıslahı aarif Vekâleti'nin emriyle Anadolu'da milli musikimiz hakkında incelemeler yapan milli musiki tetkik heyeti reisi Seyfeddin ve üye Sezai beyler görevlerini tamamlayarak raporlarını vekâlete sunmuşlardır. Rapor hükümet üyeleri tarafından takdirle karşılanmıştır. Seyfeddin ve Sezai beyler, Viyana konservatuarında 12 yıl süreyle eğitim görmüş kıymetli gençlerimizdir. Seyfeddin Bey keman, Sezai Bey viyolonsel çalmıştır. Seyfeddin ve Sezai beyler, önce Izmir'e sonra Ödemiş'e gitmişler ve köylerde incelemelerde bulunmuşlardır. Tire'de eski Türk sazendeleriyle temas ederek onların eserlerinin notalarını almışlardır. Genç musikişinaslar her gittikleri yerde halka Batı musikisi hakkında bir fikir vermek üzere konserler vermişlerdir. Aydın'da, Sultanhisar'da, Sarayköyü'nde saz şairleri, kabak çalanlar, zurnacılar ve davulcularla temas ederek onların çaldıklarını dinlemişler, notaya almışlardır. Denizli'de ve M f
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle