Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 HAZİRAN 2005 / SAYI1004 MERİÇ SÜMEN Ah şimdi de oynasam... Meriç Sümen sahneye en son "Afife" ile çıktı. Yedi yıldır sahnede dans etmiyor ama evde, ofisinde yerinde duramıyor. Hızlı hareket ediyor, hızlı düşünüyor. Bu, bale eğitiminin sonucu... Artık böyle yaşamaya alışmış, ama o bir heyecan yorgunu. Bu yorgunlukla sahnenin yanından geçerken başını öteki tarafa çeviriyor, ama... 1. Sayfanın devamı Nasıl bir kanama bu, damarlar mı patlıyor, kan dışarıya mı sızıyor? Tabii. Bir keresinde "Donkişot" oynuyordum. Atlayıp ayağımı yere çarpıyordıım. Çok da coşmuştum. Acıyı hissettım, ayağımı koruyabilirdim, ama korumadım, çünkü galeyana gelmiştim. Birdcn patladı, kanamaya başladı. Ama nasıl bir kan... Uzerini bantlayıp dansa devam ettim. Herkes korkuyordu, ama "Yok bir şey" diyordum, "orası kanar". Bu kadar acıya ve kana rağmen dans etmek. Bu ne? Tutku... Sahneye çıkma anı, izlenme hali nasıldır, bir balerin için? Kendimde hâlâ düzeltemediğim bir durıım var, hata mı, bilmiyorum, hazırlanma sıirccinde son derece sinirliyimdir. Panik çok öndedır bende. Partnerimi de, hocalarımı da rahatsız ediyorum ve bu yaşa geldım, bunu hâlâ yenemiyorum. Birtakım şeyler hissediyorum, sahneye çıkamayacağım gibi geliyor... "sesini çıkarma." O da, "Tamam anne" derdi. Sonra o da baleyi seçti, halbuki hiç istemedim, zorlamadım da... Erkeklerle ilişkinizde de bale hep ortada mıydı? Hayatımın birincisinin mesleğim olması, yoğunluğum, vakit darlığım, ev kadınlığım ve anneliğim, üst üste ve çok ağır geldiği için ilışkilerimde tekledim... Siz mi teklediniz, erkekler mi taşıyamadı, sorumluluğu siz niye üzerinize alıyorsunuz? Sorumluluğu şöyle alıyorum, bir sanatçıyla evli olmak, hakikaten bir ayrıcalıktır. Şimdi her şeyi daha objektif görüyorum, çünkü o zamanlar çok daha gençtim... Elimden geldiğince yetişmeye çalıştım, ama mutlu edemediğim yerler de olmuştur. Eğitimden başlayarak acıya tahammülü öğrenmek, hayatın diğer alanlarında acı eşiğinizi yükseltti mi? Kesınlikle, dayanma gücünüzü arttırıyor. Şimdi size ayrıntılarını anlatamam, özel hayatımla ilgili, çok büyük bir şoka girdim, başkası olsaydı, herhalde giderdı... Doğum? Feciydi... Çok zor doğurmuşum, gitmişim gelmişim. Fakat o zaman diyordum ki "Her kadın bunu yaşıyor, ayıp, bağırma." Fakat her kadın yaşamıyormuş doktorlar söyledi. Berat Günçıkan BENİM DERDİM, KENDİMLE... Moskova'da, Bolşoy'la ilk kez sahneye çıkarken, kendinizi öldürmeyi düşünüyor, dekorların ipini çekiyorsunuz, henı de birkaç kez, ama düşmüyor... Evet, sinirdi bu. Herkese olabilir, herkes elma yiyerek sahneye çıkmıyor yani. Kimisi de donup kalır. Ben öyle kalamam, yarış atı gibiyimdir, kimse beni tutamaz... Ama sahneye çıktığrm zaman bütün sinirim bitiyor, harika oluyor.., O gün ölebilirdiniz ama... Ne yapayım, öne çıkamıyorum, perdenin önüne de kaçamıyorum, arkaya da... Dedim şunu kafama çekeyim, ölüvereyim. Bu kadar şuursuzlaştım, ama pişman mısınız, diye sormayın bana... HaBağırmadınız mı? yat çok kısa, sanatçı olmak çok güzel. SaHayır, "Lütfen, alır mısınız doknatçılığımı en büyük zenginliğim olarak tor bey?" diyormuşum, çok kibargördüm... Hiçbir şeyle değişemem. mışım... Anlaşılan korkuyu üretiyor, sonra da Oynadığınız karakterleri eve taşıkendinizle didişiyorsunuz... yor muydunuz? Kendime kızıyorum. Zaten benim büEvet, ben o oyunun içine girdiğim zatün derdim kendimledir. Bir şey yapıyor man, sinirsel olarak, kimliksel olarak çok sam, bu çok iyi olmalıdır. Benden çok değişebilen bir insanım. Işim burada bidaha güzel oynayan dansçıları seyrederter, eve gittiğimde düşünmem dersem, o kcn " Aman allahım ne kadar güzel dans birazcık yalan olur, ama evde de bir baediyorlar" derim, "onların da iki kolu, i lerin gibi yaşamam. Bale müziği dinleki bacağı var, benim de yapmam lazım." mem evde, bale dergileri yoktur ortalıkBöyle bir kıskançlık hissederim. Bir de ta. Dansı çağrıştıran müzikleri de dinlekendimi çok zor affederim. Yapısaldır mem, çünkü insanlar müzik dinlerken isbu, geniş olmamamdan kaynaklanıyor. tirahat ederler, ben yorulurum, biterim... Bunda asker kızı olmanızın payı var Çünkü dans ederim, durmadan... mı? Babam da öyledir, aman şunu yapaca JULİET VE MEHMENE BANU... ğım, yarın genelkurmaya gitmeliyim, bunun mutlaka olması lazım... Böyle yetişKimliğinize en uygun düşen karakter tık... Benim de işim her şeyden önce gehangisiydi? liyor. Allah korusun, çok büyük hastalık Ben rollerimi ayıramam... Valla hepsiolmadığı sürece, 38 derece ateşle de sahni sevdim, ama Kuğu Gölü kendi içinde neye çıkarım. Biraz bulanık geçer, ama... değişen, ikinci ve üçüncü perdelerinde Halbuki çıkma, ne var sanki... çok değişime uğrayan bir eserdir, bu da beni gıdlklar. Hoşuma gider, kendimi imPişman mısınız diye sormayın deditihan ederim. tki kişilikli olduğum için niz ama, sanki bu sözler... çok zevk alırım, yapamadığım zaman siHayır, ben size yorgunluğumu anlatınirlenirim. Juliet ruhumu çok sakinleştiryorum. Yapımı anlatıyorum... miştir, o nasıl güzel bir kızmış, ne kadar Genç kızlığınızı, genç kadınlığınızı saf, temiz... O da içıme sular serpmiştir... balenin içinde geçirmişsiniz... Ağır bir yorgunluk olmalı... tçinizdeki şiddeti hareketlendiren kaBen bale için, hamallık yaptım. Bir rakter... elimde çantam, diğerinde oğlum, sütü, Ferhat'la Şirın'dekı, Mehmene Banu... yiyecekleri... () dönem yuvalar da yok, O, o günkü yaşıma da güzel gclmışti. Bakulise bırakıp, "Aman oğlum" derdim zı şeyler biliyorsunuz yaşla ilgili... Meriç Sümen dansına yorum katmay seven bir balerin. En çok beğeni toplayan yorumu ise Giselle... Fotoğraf: Uğur Demir Kaç yaşındaydınız? 37... Güzel yaşlar, güzel kadınlar... Kendinizi de anlamaya başlamışsınız... O âşık ama aşkını kaybeden, lider, ama liderliğini kaybetmiş bir kadın... Ah, şimdi de oynasam... Korkunç güzel bir draması var. Ben zaten draması olan eserleri seviyorum. Soyutları da oynuyorum, ama ben bir şey katamıyorum ya, sanki bir şey yapamıyorum gibi geliyor... Oğlunuzla birlikte dans etme düşünüzü gerçekleştirebildiniz mi? Yok... Hala umut var mı? Var, utanmadan sahneye çıkıp oynayacağım... Proje, var mı? Yok tabii... oğlumla ben koreograf değiliz. Dramadan arkadaşlarım düşünür de yaparlarsa, beni de isterlerse, ben de oğlumu aynı sahneye çağıracağım. Bu benim haklum çünkü... Oğlunuzu sahnede izlerken ne hissediyorsunuz? Çok heyecanlanıyorum. Aman aman... Oğlunuz ne hissediyor acaba? O da heyecanlanmış... O akılh, benden de çalışkan bir çocuk... Kendine de ıyi bakıyor... Ona büyük bir sevgi verdim, yanımda büyüdüğü için sevgiyle her şeyin olacağına inanmış. •Size rağmen dansı seçmiş, ama bu sizi sevindirmiş gibi de... "Anne niye istemiyorsun?" dedi, "ben bayılıyorum, dünyanın en güzel şeyi dans etmek..." Galiba ben çok yorulduğum için, analık güdusüyle onun yorulmamasını istedim... Bilmiyorum. Onun da canı çok acıdı mı, öğrenirken ? Hiç gıkı çıkmadı. Ne yapalım o onun kardeşi, acıyla dans hiç ayrılmaz. Ayağın burkulacak, kramp girecek, boynun dönmeyecek, öyle dans edeceksin. Bu da hep korunaklı yaşamayı mı gerektiriyor? Kendime çok iyi bakıyordum. Bana bir şey olursa diye değil, oynayamamaktan korkuyordum. Ay şunu yiyeyim, şunu içeyim, ay ayağımı koruyayım korkuları beni bu yaşlara kadar getirdi. Siz bu yaşta da beni kolay kolay değişime uğratamazsınız. Ben yine sütümü içerim, gece çok fazla dışarıya çıkmam. Böyle yaşamayı seviyorum, programlıyorum kendimi... Bu, faydalı bir şey, insanın özel hayatında da bir direnç, güven sağlıyor. Ayaklarım üzerine çok sıkı basmayı severim, onun için de kendi dünyama kapatırım kendimi. SARI SAÇ, KIRMIZI OJE Hiç isyan etme isteği duymadınız mı, "Lanet olsun, ben şimdi bunu istiyorum" demediniz mi? Duydum... Duyacağımı hiç zannetmiyordum, ama duydum. Her şeyin aşırı di siplini sizi iter. Kaç yaşlarındaydınız, isyanı aklınızdan geçirdiğinizde? 40'dan sonrası... Yoruldum, vücudum değil de sinirlerim yoruldu. Artık heyecanlanmayayım dedim. Bu, sizin anlayamayacağınız, ölmekle kalmak arasında bir heyecan. Bu beni çok yordu. Şimdi, sahnenin yanından geçerken, kafamı çeviriyorum. Bale nedeniyle yoksun kaldıklarınız varmı? Var, var ama... Artık bunları düşünmek mi istemiyorsun uz? Evet, topuklu pabuçlar giymedim, hiç partilere gitmedim, saçımı hiç kesmedim, sarıya boyatmadım, tırnaklarımı kırmızı yapmadım... Sonra yaptım ama... Başka danslarla ilgilendiniz mi? Dansın her çeşidiyle ilgilendim. Samba, rumba, ramba da yaparım... Her dans stili diğerini etkiler, yardımcı olur, bunun için öğrenmekte yarar var... Oryantal? Bilmem valla, bir kez oynayayım dedim, olmadi, çok zor herhalde... Sizin bale eğitimini aldığınız yıllar, oryantalin küçümsendiği yıllardı, siz ne düşündünüz? Klasik baleyle oryantal, bir araya gelmeyen danslar... Ben küçümsemedim,(' bilmediğim bir şeyi neden küçümseye " yim? Bizimkiler bir darbuka sesi duymasınlar, kalkıp oynarlar diye, entelektüel bir küçümseme hep olmuştur, ama... Ne alakası var canım... O bir dürtüdür, bale seyretmekle alakası yok... Avrupa'nın her köşesinde bale, opera, klasik müzik konseri izlendiğini mi sanıyorsunuz? Hayır. Mesela ben Teksas'ta bir eser izlerken, kovboy şapkalı bir adam, ayaklarım ön koltuğa uzatmış, uyuyordu. Ben onu görüp, "Amerikalılar baleden, operadan anlamıyor" mu diyeceğim? Opera, bale hep belirli seyircilere hitap ediyor demiyorum, galiba belirli seyircileri oluyor diyorum, hitap ederetmez, o seyircinin ışi... BU BİR GÖREVDİR... Sadece büyük kentlerde değil, küçük ( kentlerde de bale eğitimi yaygınlaştı, bu sizin öğrencilerinizin niteliğini etkiledi mi? GaÜba. Bilmem. Yani ne kadar çok okul açılırsa, o kadar branşlaşma ve ilgi oluyor, sanatsal eğitimler de çoğalıyor. Bu, bürokraside ilk denemeniz mi? Evet, ilk. Neyi dönüştürmeyi amaçlıyorsunuz, Beyhan Murphy döndü mü? Yok, hayır dönmedi. O şimdi çalışıyor, kafasını karıştırmak istemiyorum, yeteri kadar üzüldüğünü düşünüyorum. Valla döner mi, dönmez mi, onu da düşünüyorum. Ben baleyi idare ettiğim için bir sorunumuz yok, şimdi opera daha acil, çünkü festivaller dönemi... Tedirgin misiniz? Evet, biraz... Bu gayet doğal, geçecektir. Bu bir görevdir, bugün verilir, yarın alınır. Yine de niye oturdurn bu masaya, diyorum, evet, keşke dans edebilseydim... Yine de dünyadaki ileri yaşa kadar dans edebilen balerinlerden birisiniz... 47 yaşımda Kamelyalı Kadın'ı, 55 yaşımda da Afife'yi oynamıştım... • 4 •