18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

29 MAYIS 2005 / SAYI1001 "Duble Oryantal", Baba Zula'nın yeni albümü. "Bu kez kendimizi daha net ifade ettik" diyorlar. "Oriental dub" ismini verdikleri tarzlarıyla Avrupa'ya açılmaya da çok yakınlar. Çünkü Fatih Akın'ın "Istanbul Hatırası" filminin müziklerinde onların da katkısı var... ğu gibi sadece aşk, karasevda, kalleş hatun, kalleş erkek teması değil. Yaşamdan olan tüm duyguları müziğeyansıtmaya çalışıyoruz. Bunu îstanbul açısından düşünürsek, bu albüm farklı birçok milletin yaşadığı bir şehrin anlatımı. Peki eleştiriler geliyor mu? M. Ertel: Bir onceki albüm "Ruhani Oyun Havaları" ıçin "Bunlar oyun havası yapıyorlar, ama bunun neresi ruhani" diyenler olmuştu. Bir kere biz mizah yüklü bir müzik yapıyoruz. Bu Anadolu kültürünün özünde var. Insanların gülmeye, pozitif enerjiye, dans etmeye, sevişmeye ihtiyaçları var. Biz bu gibi duyguların üstüne gidiyoruz. Insanların bizi eleştirmeden önce bizi çok iyi dınlemeleri ve bazı kalıpları kırmaları gerekir. Kara mizahla da olsa, politik mesajların illaki marş şeklinde veya sloganlarla verilmesi gerekmez. Bu şekilde de içlerinde direnişi, onurlu bir yükselişi taşıyabilirler. AYİN GİBİ KONSER Aslında sizi sahnede dinlemeden yorum yapmamalı, ne dersiniz? L. Akman: Günümüz konserlerinde sahnedeki kişi genelde kendini dinleyenlerden soyutluyor. Aralarına bir duvar koyuyor. Biz ise baştan beri konserlerimizi birer ayin, birer tören gibi görüp, bunun bilinci ile sahneye çıktık. Bunu sağlamak için de görsel elemanlardan yararlandık. Şu anda konserlerimİ2de canlı çizim yapan bir arkadaşımız var, bazen dialan kullanıyoruz, bazen de filmleri. Dansçılara büyük önem veriyoruz. Artık insanlar eğlenirken dans etmekten korkuyor, çekiniyorlar. Müziğin ruhuna katılmıyorlar. Bizim burada yapmak istediğimiz seyircinin tepinmesi, dans etmesi ve müziğe kapılması. Eğer biz sahneden bu dalgalanmayı görebiliyorsak o bize yetiyor. "Duble Oryantal" sizin için neyi ifade ediyor? M. Ertel: Bu albüm "Baba Zula"nın karakterine daha yaklaştığı bir olgunluk albümü. Ilk defa sekiz tane sözlü şarkı var. Kendimizi daha net ifade ediyor. Hem Türk müziği ritimleri hem modern enstrümanlarla dolu. Ayrıca Jamaika esintileri var. Reggae de kendini hissettiriyor. Yurtdışında da konserler verip festivallere katıldınız, oradaki ilgi nasıldı? M. Ertel: Yurtdışında bir dalgalanma var ama biz bu dalgalanmayı Türkiye'de îstanbul dışında fazla göremiyoruz, bu da bizi çok jüzüyor. Çünkü biz Anadolu'da çalmayı çok istiyoruz. Geçen aylarda Kars'ta, sonra da Isparta ve Antalya'da çaldık ve bu, bizi çok heyecanlandırdı. Avrupa'da çalıyoruz, ama esas önemli olan buradaki tüm insanlara ulaşabilmek. Çünkü bu müziği en iyi anlayabilecekler onlar. "Baba Zula" bundan sonra neler yapacak? M. ErtelL. Akman: Yakında gösterime girecek olan Fatih Akın'ın îstanbul hakkındaki belgeselinde yer alıyoruz. Biz müziğimizin dünyaya açılmasını arzuluyoruz ve bunu bir misyon olarak benimsiyoruz. Bu noktada da Fatih Akın'ın filminin çok yararh olacağını düşünüyoruz. Ayrıca bu yaz Ispanya'da bir konserimiz olacak. 0 Biz biraz da İstanbul'uz Ali Deniz Uslu aba Zula, 4. albümü "Duble Oryantal"le bir kez daha karşımızda. Bu albümde de kara mizah, elektronik tındar ve dinleyenin kanını kaynatan melodiler var. Onların müziğinden karasevdalar, kalleş kadın ve erkek öyküleri beklemeyin. Çünkü yaşadıkları kentin duygusuyla besleniyorlar, yani onlar Istanbul'lar... Oyun havalarını yeniden yaratıyor Baba Zula, içine kentin seslerini de katarak. "Oriental dub" ismini verdikleri tarzları ile yalnızca Türkiye'de değil Avrupa'da da büyük ilgi gören grup, bu albümünde de ünlü Ingiliz B prodüktör "Mad Professor" ile çalıştı. Grubun bu seferki konukları ise Alexander Hacke, Ozkan Uğur, Hüsnü Şenlendirici, Mehmet Güreli, Brenna Maccrimonn ve Jamaika'dan Sly&Robbie. Biz de grubun kurucuları Murat Ertel ve Levent Akman ile yeni albümlerini ve müziği konuştuk. "Baba Zula" nasıl bir araya geldi? Murat Ertel: Baba Zula, Derviş Zaim sayesinde kuruldu. Kendisi bizden "Tabutta Rövaşata" filmine müzik yapmamızı istedi. Bizün o sıralarda "Zen" diye bir grubumuz vardı. Filmi seyrettik. Iki arkadaşımız filmi sevmedikleri ve müzik yapmak istemedikle rinı söylediler. Geri kalanlar yani bizler, filmi sevdik ve müzik yapma kararı aldık, ama bu çahşmayı "Zen" değil de başka bir grup adı altında yapmayı düşündük. Sonuçta filmin müziklerini yaptık. Aslında Baba Zula bu çalışma sonrası bıtecekti, ama ilgi artıp konser, film ve tiyatro teklifleri gelince "Baba Zula" kendi yolunu çizdi. DOĞUBATI SENTEZİ Tiyatro ilefilmmiizikleri ve albümler yaptınız. Bu çalışmalar arasında müzikal açıdan nasıl bir fark vardı? M. Ertel: Kendi müzıkleriniz sizin hayatınızdan parçalar taşıyor. Diğerinde ise kaynak hazır. Bu sebeple tiyatro veya sinemaya müzik yapmak daha kolay. Kısıdamalar ve sınırlamalar sizi yönlendiriyor. Mecburiyet bazen işinizi kolaylaştırabiliyor. Kendi müziğinizi yaptığınızda ise çok daha derinlere inmeniz gerekli. Siz müziğinizi nasıl tanrmlıyorsunuz? Levent Akman: Bizim müziğimiz yaşadığımız yerin ve duygularımızın müziği, Istanbul'un müziği. Istanbul'da ne varsa bizde de var. Bir bakıma, o çok söylenen doğubatı sentezi. Günümüz popüler müziğinde oldu The Cure efsanesi devam ediyor Y Zekeriya S. Şen aklaşık beş ay önce Rhino müzik şirketi, The Cure'un lüks remastered CD serisinin ilki olan Three Imaginary Boys'u çıkartmıştı. Şimdi ise 1980 tarihli Seventeen Seconds, 1981 tarihli Faith ve 1982 tarihli Pornography albümlerini aynı anda sundular. CD'ler, önceden yayımlanmamış bol resimler, Ingiliz müzik yazarı Johnny Black'in kaleminden biyografik notlar ile her sayfası arşiv niteliğinde olan kitapçıklar içeriyor. The Cure'un tüm Bside'larıJoin The Dots box setine konulduğu için bu lüks remastered CD'lerde az bulunur demolar, canlı performanslar ve outtake'ler yer alıyor. Three Imaginary Boys'dan sonra The Cure'un yönünü dağınık, içe dönük atmosfer ortamına dönüştüren Robert Smith karşımıza Seventeen Seconds ile çıkmıştı. Robert Smith gibi The Cure'da yıllanacak Simon Gallup ile ilk defa bu albümle tanışmıştık. A Forest ve A Play For Today gibi ölümsüz parçaların yer aldığı albüm gitar ve bas arasındaki ritmik dansın bir üretimiydi. Şimdi karşımıza yenılenmiş bir teknolojiyleçıktı. Gölgesel hüziinlü yapısı yaklaşık bir saatlik ekstralar ile desteklenmiş. Cult Hero yan projesi sırasında kaydedilen I'm a cult hero ve 1 dig you neşeli parçalar ile bızleri karşılayan ekstra CD, Robert Smith'in evinde, kaydedilen Another Journey By Train enstrümantal parçanın demosu ile devam ediyor. 1980 Arnhem konserinde canlı kaydedilen ham "M" parçası ise bizleri The Cure'un masumiyetine yakınlaştırıyor. Three'nin alternatif miski ise dikkat çekici. Ancak her şey bir tarafa, Seventeen Seconds kendi başına ayakları üstünde durabılen sağlam bir yapı ve sadece bunun remastered versiyonuna bile sahip olmak bir şey. 1981'de çıkan Faith albümü ile The Cure zengin ve sağlıklı melankoliye daha fazla daldı. Robert Smith kayıp ve depresyon üzerine en temiz dılü sözlerini bu albümde yazmıştı. Bu albümle birlikte hayatımıza bir çiftbas şöleni olan Primary, paranoyak Other Voices ve atmosferik matem Funeral Parties gibi parçalar girmişti, bu mükemmel mutsuzluk kavramı belirgin bir dönem The Cure'un imzası olacaktı. Gel gelelim lüks remastered Faith'e; normal orijinal albümün 8 parçalık yapısına bu yeni oluşumda Carnage Visors adlı enstrümantal parça eklenmiş. Bu parçayı dinlemeye başladığınızda zamanrnda albüme konulmamış olmasmdan dolayı The Cure'a sinirlenebılirsiniz de. Parça 27 dakika 51 saniyeye yayılan geniş bir cenaze marşı gibi, adeta sonsuzluğa eşlik edercesine, zamanla sessizleşiyor, yok oluyor ama varlığını hep hissettiriyor. Parça aslında Simon Gallup'un bir zamanlar The Cure'a Faith turnesinden eşlik eden kardeşi Ric Gallup'un çek The Cure hayranlarına İyi bir haberimiz var. Daha önce yayımlanmamış fotoğraflar, biyografik notlar ve kitapcıklarıyla yeniden değerlendirllen üç albümleri dünya piyasasında: "Seventeen Seconds", "Faith" ve "Pornography". Bu albümleri Robert Smith'in karanlık kuyusunda yazdığı üç ciltlik bir günlük gibi de okuyabilirsiniz... tiği bazı görüntülerin müziği olarak kaydedilmiş. Önceden sadece Faith'in kaset versiyonunda yayımlanan Carnage Visors ilk defa CD formatrnda karşımızda. Ikinci CD, ikisi Robert Smith'in evinde kaydedilen 4 demo ile başlıyor. Bu ilave CD'nin en dikkat çekeni ise ender bulunan The Cure parçalarından Forever. Bu ekstra CD gelmiş geçmiş en başarılı The Cure parçalarından Charlotte Sometimes'ın herhangi bir albümde yer almayan 1981 sonbahar tarihli albüm versiyonu ile noktalanıyor. Kendi büyüleyici özelliği ve kişıliği ile ayrı bir yerde duran Faith, mükemmel ses kalitesi ile bizleri anılar sokağında bir dükkândan diğerine sürüklüyor. Son olarak elimize The Cure'un meşhur karamsar resmi üçlemesinin ilk halkası kabul edilen Pornography'yi alıyoruz. 1982'de çıkan albümde Robert Smith kızgın bir yönünü sunmuştu. Ilk CD, bilinen albümün sadece ses kalitesi elden geçmiş hali. Ikinci CD'de Faith ve Seventeen Seconds'da tattığımız eşsiz lezzetleri bulamıyoruz. Ikinci CD'nin yarısı, ilk CD'deki parçaların 1982'dekı canlı pcrformans kayıtları ile doldurulmuş. Ikinci CD'de ön plana çıkan parçalar arasında All Mine ve Airlock yer alıyor. The Cure'un o dönemde prodüktörlük koltuğunu Michael Hedges'dan Phil Thornalley'i vermesinin doğru bir karar olduğunu görüyorsunuz. Türkiye dışında her yerde piyasaya çıkan bu ekstra CD'ler daha çok The Cure takipçileri için hazırlanmış hediye paketleri. Koşulsuz tüm The Cure takipçileri gözü kapalı bu kuyuya inmeli. Bilmeyenler için şunu söylemek isterim ki söz konusu üç albüm Robert Smith'in karanlık kuyusunda yazdığı üç ciltlik bir günlük ve mutsuzluğun mutluluğa dönüştürülebileceğini gösteren bir oluşum zinciri. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle