Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 MART 2005 / SAYI 992 •» TATİL HAVASINDA EGİTİM... ethany ile yedi yaşındaki kız kardeşi Eliza evlerinin bahçesindeki samanlık yığını üzerinde hoplayıp sıçrıyorlar. Okula gitmek zorunda olmadıklarından, canları çektiğinde oynayabiliyorlar. Evlerinde eğitim gören Bethany ve Eliza Robinson'un eğitmenliğini anneleri Veronika ile babaları Paul üstleniyor. Belli bir ders programı ve ders çizelgesi uygulanmayan çocuklar istedikleri zaman istedikleri şeyleri öğreniyorlar. Alternatif bir çocuk bakımı dergisinin yayımcısı ve editörü olan 37 yaşındaki Veronika, "Çocuklarımın özgür bir ortamda büyümelerini istiyorum. Okul denen kurum yalnızca denetim ve kurallara uymaktan ibaret. Çocuk tuvalete gitmek için neden izin almak zorunda olsun ki, ya da neden yalnızca haftanın belirli gün ve saatlerinde tarih dersine katılmak zorunda kalsın ki? Böyle bir uygulama bence insanın doğasına aykırı" diyor. Veronika ile şarlucı, emprezaryo ve seslendirme sanatçısı olan 56 yaşındaki ko t * ,» ,1 .1 •t t B lanmıyor, ya da bunlara nadiren başvuruyor. Tümü de yaşamda mutluluk, gönül hoşluğu ve kendi kendine yetmenin akademik başarıdan çok daha önemli olduğuna inanıyor. Britanya'da eğitimini evde sürdüren çocukların sayısının 170 bin kadar olduğu tahmin ediliyor ve "Farklı Eğitim" gibi kuruluşlar bu sayının giderek arttığına dikkat çekiyorlar. Evde eğitim verenlerin çeşitli adları var. Veronika Robinson, evde eğitimin giderek tırmandığı ABD'de çok yaygın kullanılan, "radikal alayh" deyimini yeğliyor. Britanya'da ise özerk eğitim ya da gayrıresmi eğitim adıyla anılıyor. Robinson gün içinde neler yapılacağı konusunda seçimi çoğu zaman çocuklara bırakıyor. Bu çocuklar, okuldan sonra yüzme kursundan, Fransızca kursuna koşuşturmak zorunda kalmıyorlar. Ders programlarını ve bakanlığın onayladığı kitapları unutun. Artık istediğiniz zaman, istediğiniz derse çalışabilirsiniz... Britanya'da yaklaşık 170 bin çocuk evde eğitiliyor ve bunların çoğu için eğitim bir külfet değil, keyif... BEŞ CİVCİVVE... Her şey iyi hoş da, bu çocuklar tam olarak ne öğreniyorlar diye sorabilirsiniz. Robinson, "Bellibir yaşageldiklerinde çocukların okuma yazmayı sökmüş olmaları benim için pek de önemli değildi. Yine de, her ikisi yedi yaşlarındayken kendi başlarına okuma yazmayı öğrendiler. Yemek pişirirken malzemelerin tartılması matematikten yararlanmayı gerektirir. Alışveriş listesini oluşturmak da yazı yazmasını öğretir. Bir ara beş civciv alıp beslemiştik. Sonradan bunların horoz yavrusu olduklarını fark ettik. Onları izleyerek kızlarım doğada en güçlünün ayakta kaldığını öğrendi. Bence, gündelik yaşam ve çevremizde olup bitenler insana okulda öğrenebileceğinden çok daha fazlasını öğretiyor" diyor. FortuneWood'un araştırması da Robinson'un bu görüşünü destekliyor. Araştırmaya katılan ana babaların dörtte iiçü evde eğitim bağlamında okuryazarlık ve sayılara egemen olma açısından yaşın önemli olmadığını savunurken yalnızca yüzde 15 'i planlı programlı bir eğitimden yana. Gelgelelim, tüm uzmanlar bu görüşe katılmıyorlar. Öğretmenler Birliği'nden Deborah Simpson, "Evde eğitime karşı değiliz. Ama bu konuda birtakım kaygılanmız var. Sözgelimi, anne ya da baba çocuğa okuma yazma öğretmeye karşı bir tavır sergiler ve çocuk 10 yaşına geldiğinde henüz okumayı sökmezse, o zaman çocuk çoktan yaşaması gereken bir yığın şeyden yoksun bırakılmış demektir. Çocuklarının eğitimi konusunda kesin hedefler belirlemeyen ana babalar da bana göre kaygı verici bir durum," diyor. Bethany ve Eliza'nın annesi Veronika Robinson evde eğitimi 'radikal alaylı' diye tanımlıyor... . 'ı 1 " . . » •• ' cası Paul çocukların yetiştirilmesine eşit ölçüde katkıda bulunuyorlar. Her ikisi de, çocuklu çoğu ailelerde yaşanan, gündelikkoşuşturmalarayabancı: "Sabahları sekiz buçuk gibi kalkıyoruz. Bazen arkadaşlarımıza ya da kütüphaneye gidiyoruz. Salıları alışveriş günümüz. Çocuklar sürekli doğanın içindeler. Onlar için dışarıya çıkmak, okullu çocuklarda olduğu gibi, bir ayrıcalık değil." Evde eğitimdcn aile bireylerinin bir masanın çevresinde toplanıp günde altı saat ders yapmaları, yani okulu eve taşımaları gibi bir anlam çıkartıyorsanız, tüm bunlar size şaşırtıcı gelebilir. Ancak son araştırmalar Britanya'da ev eğitimiyle ilgili çok farklı bir portre gözler önüne seriyor. Ana babalara ve profesyonellere danışmanlık hizmeti veren Home Education (Evde Eğitim) adlı bağımsız sitenin yetkililerinden Mike FortuneWood'a göre, araştırmaya katılan 297 aileden 184'ü evde asla bir ders programı uygulamıyor. Ailelerin yüzde 9O'ı okullarda öğretilen ders kitaplarından ya hiç yarar Ailelerin çoğu için daha gayrıresmi bir eğitime kaymak belli bir süreci gerektiriyor. Evde eğitim gören çocuklara yönelik Farklı Eğitim'in yöneticisi ve iki çocuğunu evinde eğiten Leslie Safran için de aynı durum söz konusuydu. Safran, "Koşup onlara ders kitapları alıyor, ders çizelgeleri hazırlıyordum. Ancak, gün geliyor ve çocukların o anda îngilizce çalışma havasında olmadıklannı görüyordum. O zaman da programa uymak yerine, bahçede toprağı kazıp solucanları gözlüyorduk. Çocuklar bir konuya sardıklarında, gün boyu onunla ilgilendikleri oluyordu. Zil çalınca o işi bırakmak gibi bir kaygıları yoktu. Evde eğitimin en Bethany ve Eliza okula gitmiyorlar, ikisi de okuma yazmayı sökmüş, matematiği yemek pişirirken malzemeleri tartma srrasında öğrenmişler... hoş yönü insanın yaşadığının ayırdında olması ve kendisini çılgın bir çarka kaptırmak zorunda kalmaması" diyor. Peki, çocuklar gelişip büyüdüklerinde ne oluyor? Bir üniversiteye girip meslek sahibi olabiliyorlar mı? Evde eğitim uzmanları çocukların ısterlerse bunu başarabileceklerine inanıyorlar. Yüksekeğitim için çeşitli seçenekler olmakla birlikte, evde eğitim görenler için en yaygın uygulama yerel bir yüksekeğitim kurumuna yazılmak. Yaşamı boyunca evinde eğitim görüp şimdilerde yüksek eğitimine hazırlanan 18 yaşındaki Gus HarrisReid buna bir örnek. "Daha önce hiç okula gitmemiştim, ama bu derslere katılmak beni pek de zorlamadı. Hatta keyifli bile oldu diyebilirim, çünkü orada olmak benim seçimimdi," diyen Reid'e evde eğitimle ilgili izlenimleri sorulduğunda da, "Gerçekte, hep tatildeymişim gibi bir şeydi!" diye yanıtlıyor. Seneye makine mühendisliği bölümüne girmeyi tasarlayan biri için hiç de kötü bir başlangıç olmasa gerek. Tüm çekiciliğine karşın, evde eğitimin ' olumsuz yönleri de yok değil. Çocuklarını evde eğiten ailelerin büyük bir çoğunluğu ortalamanın altında bir gelir dü1 zeyine sahip. Bunun bir nedeni, her iki' ebeveynin de çalışmasının bu koşullarda çok güç olması. Dahası, günün 24 saatini çocuklarla geçirme düşüncesi bile çok kişinin evde eğitime sırt çevirmesine yetiyor. Ne var ki, Robinson doğru yolu seçtiğine yürekten inanıyor ve, "Bu iş kimi zaman çok yorucu oluyor. Özellikle de çocuklar durmak bilmeksizin sorular sorduklarında bunaltıcı olabiliyor. Ama onların sürekli sorular soruyor olmaları düşünmeyi öğrendiklerinin ve kendilerine özgü bir bakış açısı geliştirdiklerinin göstergesi. Çocuklarımm düşlerini gerçekleştirecek özgüvene sahip olmaları ve yaptıklarıyla değil, kim olduklarıyla kendilerini kanıtlamalarını diliyorum. Okulun insana tüm bu özellikleri kazandırabileceğini hiç sanmıyorum," diyor. • The Guardian'dan çeviren: RÎTA URGAN OSMAN B A H A D I R bahadirosman@hotmail.com 80 yıl önce o Sanat âleminde eyire Neyir Hanım ve Galib Bey, Milli Sahne sanatkârları arasına girmişlerdir. Ankara'da hükümetin desteğiyle teşekkül eden Tiyatro Himaye Cemiyeti'nin daimi himayesi altında bulunan Milli Sahne heyetine, vücuduyla bihakkın (tamamıyla) iftihar edebileceği iki sanatkâr daha dahil olmuştur; Neyire Neyir Hanım ile Galib Bey. Neyire Hanım, sahnemizde mevcut Türk hanımları arasında az bir zaman zarfında temayüz etmiş (sivrilmiş) ve kendisine iyi, yüksek bir istikbâl (gelecek) hazırlamıştır. Neyire Hanım iyi bir tahsil görmüştür. Kız muallim mektebinde tahsilini tamamladıktan sonra sahneye intisab etmiş (geçmiş) ve üç seneye yakın bir zaman içinde ve muntazam bir sistem dahilinde yetişmiştir. Neyire Hanım, kendisine mevud (vadedilmiş) istikbâle vasıl Genç heykeltıraşlarımız N T olmak için, ruhunda lâyezal (bitmeyen) sanat aşkıyla ve büyük bir azimlc çalışmaktadır. Galib Bey Darülbedayi'nin en eski bir uzvudur (üyesidir). Fasılalarla (aralıklarla) dört sene Avrupa'da araştırmalarda bulunmuş ve Fransa Cumhuriyeti hars (kültür) müdüriyetinin himayesine mazhar olmuştur. Milli Sahne'nin sanat kısmıyla meşgul olacak olan mümessil (aktör) Galib Bey, heyetin (tiyatro topluluğunun) tekamülü (gelişimi) için kıymetli bir uzviyettir. 2Eylüll925 ürk, sanayii nefisenin (güzel sanatlann) bu şubesinde de büyük bir kabiliyet göstermektedir. Milletimiz elini uzattığı herhangi bir medeniyet şubesinde muvaffak (başarılı) olmuştur. Diğer milletlerin uzun seneler devam eden bir say (emek) ve gayret neticesinde elde ettiği neticeye biz nisbeten pek kısa bir müddet zarfında vâsıl oluruz (ulaşırız). Işte bunun yeni bir delilini (kanıtını) heykeltıraşlıkta görüyoruz. Heykeltıraşlık bizde pek yeniden yeniye rağbet görüyor. Eskiden Sanayii Nefise Mektebi'nin heykeltraş kısmında ya hiç talebe bulunmaz, yahut bir tek talebe çamurla oynamak zahmetine katlanırdi. Son senelerde sanayii nefisenin bu hakikaten güzel kısmına da rağbet gösterilmeye başlandı. Çünkü artık "Müslümanlık heykel dikilmesine mânidir" gibi mânâsız iddialar tarihe karıştı. Heykeltıraşlık, bizde henüz başlamış sayılacak kadar genç olmasına rağmen, Türk'ün yüksek kabiliyeti, sanayii nefisenin bu şubesinde de kendinı göstermiş ve genç heykeltıraşlarımız hakikaten güzel eserler vücuda getirmeye başlamışlardır. Yukarıya derc ettiğimiz (aldığımız) mecruh nefer (yaralı asker), Sanayii Nefise Mektebi talebelerinden Melek Hanım'ın eseridir. Sanayii Nefise Mektebi Âlisi'nde Avrupa'ya gönderilecek bir heykeltıraş talebenin tefriki (belirlenmesi) için yapılan müsabaka imtihanına iki hanım ile bir efendi dahil olmuş, bunlardan Ratip Bey'in heykeli birinciliği kazanmıştır. Diğer heykeltıraş hanımın ismi de Meliha Ziya Hanım'dır. Çamurla yapılan bu mecruh gazi heykelleri yakmda alçı ile dökülerek mektepte teşhir olunacaktır (sergilenecektir). Müsabakada birinciliği kazanan Ratip Bey ile Meliha Ziya ve Melek hanımları takdir ederiz. 6Eylüll925