Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 MART 2005 / SAYI 990 Amerika bunu hep yapıyor.. n altı Şubat'ta ABD, The Wall Street JournaTda Robert L. Pollock imzasıyla yayımlanan (ve çok gürültü koparan) bir yazıda Türkiye'deki Amerika düşmanlığının arttığı ileri sürülüyor ve buna kanıt olarak da bazı gazetelerdeki bazı haberlere gönderme yapılıyordu. Bu alıntılara göre; ABD güçleri, birçok Iraklının cesedini Fırat Nehri'ne attıkları için (bu) nehirden çıkan balıkların yenmesi Irak'taki mollalarca yasaklanmıştı. Yazara göre bu haber Türkiye'deki Amerikan karşıthğının önemli bir göstergesiydi. Pollock şöyle devam ediyordu: ".... ayrıca (gazete) ABD güçlerinin Felluce'de kimyasal silah kullandığını öne sürüyordu. Köşe yazarlarından biri ABD askerlerinin kadınlara ve çocuklara tecavüz edip cesetleri köpekler yesin diye sokak ortasına bıraktığını savunuyordu. (...) ve ABD ordusu ölen Iraklılann kalıntılarını toplayıp Amerikan organ pazarında satışa sunuyordu..." Yine yazar, "Çılgınca Iddialar" alt başlığıyla, kahve geyiği düzeyindeki bir sohbet konusunu Amerika karşıtlığına verdiği önemli bir örnek olarak duyuruyordu okurlarına. Bu iddiaya göre, güya, dünyaya bir göktaşı düşecekmiş ve Kuzey Amerika'yı yok edecekmiş, bunu bilen ABD de Irak'ı zaptetmiş. Ve bu iddia yazara göre ciddiye alınarak konuşuluyormuş ve bunlar Türkiye'deki Amerikan karşıtı havanın göstergeleriymiş. Her şey bir yana, bu yazıda basit ve ilkel bir tezgâh var. O da şu; gerçeklik olasılığı yüksek bir iddia, gerçeklik olasılığı düşük, hatta olanaksız bir iddiayla yan "Türkler yana getiriliyor ve böylece ilk iddianın inandırıcılığı zaAmerlkalıları yıflatılıyor. Yani ABD askerinin Irak'taki vahşi tutumuna ilişkin iddia ile göktaşı geyiği alt alta yan yanasovmlyor"... yazılıyor, "Türkiye'deki Amerikan karşıtı tutumun daBu saptama yanakları ne kadar saçma..." düşüncesi yaratılıyor. Burada gerçekten de ciddi bir tezgâh var... değerlendlrlledursun ABD ordusunun birçok Iraklının cesedini Fırat Nehri'ne attıkları ve mollalann Fırat'tan çıkacak baAmerikalı gazeteci lıkların yenmemesi yönünde fetva verdiklerine dair Seymour M. Hersh, somut bir bilgim yok. Diğer sıralanan olaylara ilişkin de bir bilgim yok; kadınlara ve çocuklara tecavüz edilbu sevgislzliğln mesi ve cesetlerin köpeklere yedirilmesi olaylarına. Anedenlne ışık ma bir şeyi çok iyi biliyorum ki, ABD ordusu işgal ettiği ülkelerde bu ve benzeri uygulamaları yapıyor. İştutuyor: İşte gal ettikleri ülkeleri önce taş üstünde taş kalmayacak biçimde bombalıyorlar, sonra asker sivil ayrımı yapVletnam My Lal madan, hatta kadınerkek, gençyaşlı, çolukçocuk aykatllamı ve Ebu rımı yapmadan vahşice katlediyorlar. Bu konuda hiçbir sınırları yok. Ve bunu da bütün dünya biliyor. NerGarlb Işkenceleri... den mi biliyorum ve dünya da nerden mi biliyor? Recep Yener O Seymour M. Hersh muhalif bir gazeteci değil. Ama düriist ve bağımsız. Hem Vietnam My Lai katliamınr hem de Ebu Garib'deki işkence uygulamalarını o ortaya çıkardı. sıhhiye helikopterine bindırilırkcn Calley'e (komutanına) 'Tanrı benım cezamı verdi, şimdı seninkinı verecek' demıştı..." tşte böyle. Amerika bunu hep yapıyor, sonra da... Neyse... Bu kez nerede Amerika; Irak'ta. Pekâlâ, kitaptan başka bir alıntı daha: Ebu Garib Cezaevi'ndeki işkencelere ilişkin hazırlanan rapordan: "Taguba'nın 'hatalı uygulamalar' listesinde sıralananlar: Kimyasal ampulleri kırıp içlerındeki sıvı fosforu dökmek, çıplak tutukluların üstüne soğuk su dökmek, tutukluları süpürge sırığı ve iskemlelerle dövmek, erkek tutukluları tecavüzle tehdit etmek, hücrenin duvarına çarpıldıktan sonra yaralanan bir tutuklunun yarasını bir askerı polisın dikmesine izin vermek, bir tutuklunun makatına kimyasal bir ampul, belki de bir süpürge sopası sokmak .." Hersh'ün EmirKomuta Zinciri isimli kitabında Ebu Garib'deki işkence uygulamaları bütun dehşetiyle anlatılıyor ve bu olay ilk defa Hersh sayesinde kamuoyuna duyurulabiliyor, tıpkı 1968 My Lai katliamı gibi... DÜRÜST VE BAĞIMSIZ GAZETECİ EmirKomuta Zinciri'nde ayrıca, Amerika'nın Irak'a saldırması için gündeme getirdiği Irak'ın kimyasal silaha sahip olduğu yönündeki iddiaların aslında en başından beri bilinen bir palavra olduğunun detayları da yer alıyor. Ayrıca iktidardaki "neocon" çetenin, temel bir saptırma ve kırılmayla, önce hedefin (Irak'ın vurulmasının) belirlenmesi, ardından istihbaratın bu hedefe yönelik olarak yeniden oluşturuhnası uygulaması bütün dehşetiyle ve tanıkların beyanlarıyla gözler önüne seriliyor. Yine kitapta, Afganistan işgali de bütün detaylarıyla yer alıyor. Özellikle, Taliban'a bağh Pakistanlılarm nasıl gizlice Afganistan'dan kaçırıldığı ve bunun da Başkan Bush'un bilgisi ve izniyle olduğu bölüm özellikle ilgiye değer. Yani, hiçbir şey göründüğü gibi değil... Aynca hatırlatmalı, Kuzey Irak'taki KürtYahudi flörtünü ortaya çıkaran da aynı gazeteci; Seymour H. Hersh. Kitapta ayrıca Türkiye'yi ilgilendiren bölümler de var. Özellikle de Kürtlerin bağımsızlık ilanı ve Türkiye'nin bu oluşuma olası tepkilerine ilişkin. Hersh'ün kitabı birçok açıdan ufuk açıcı. Dünyada ciddi bir Amerikan karşıtı bir dalga var. Ve bu kitap bu Amerikan karşıtı dalganın nedenlerine de ciddi bir ışık tutuyor. Akılda tutmakta fayda var; içerden tutulan bir ışık bu ve üstelik Seymour M. Hersh bir muhalif değil. Fakat Hersh'ün çok önemli iki özelliği var; dürüst bir insan ve bağımsız bir gazeteci. Bütün iş bu iki sözcükte düğümleniyor: Dürüst ve bağımsız. "Daha ne olsun" dediğinizi duyar gibiyim. Öyle ya, daha ne olsun? • VİETNAM MY LAİ KATLİAMI Tam burada bir alıntı yapmama izin veriniz. Bu akntı Agora Kitaplığı tarafından Türkçeye kazandırılan Seymour M. Hersh'ün EmirKomuta Zinciri isimli kitabmdan: "11. Tugay askerlerince o sabah Vietkong askerlerini aramak üzere başlatılan operasyonda, çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlı askerler olmak üzere 500'den fazla sivil öldürüldüğü ortaya çıkmıştı. Askerler, kurbanlardan bazılarını helikopterden açılan ateşle, bazılannı yerden vurmuşlardı. Kadınlara tecavüz edilmiş, bir sürü insana işkence yapılmış, bebekler ve küçük çocuklar öldürüknüştü. Askerler saatler süren katliamdan sonra köyü ateşe vermişler ve arkalarında ceset yığınlarından oluşan bir enkaz bırakmışlardı..." Burada VietnamMy Lai katliamından söz ediyor. Yine aynı kitaptan aynı konuya ilişkin başka bir alıntı; Hersch anlatıyor: "(...) Indiana'da küçük bir kasabada bir çiftçi çocuğu olan Paul Meadlo'yu buldum. Meadlo Vietnamlı çocukların çoğunu bizzat vuran kişiydi belki yüz kişiyi öldürmüştü. Olay sırasında hiç durmadan ateş etmiş ve ertesi gün bacağı koptuğu için Viclıiiiın OSMAN BAHADIR bahadirosman@hotmail.com 80 yıl önce Edebiyat Fakültesi'nde diploma töreni Tayyare Fabrikası A D ün saat üçbuçukta Darülfünun'da Edebiyat Fakültesi'nde bu sene mezun olanların şehadetname (diploma) dağıtımı merasimi yapdmıştır. Mezunların miktarı 12'yebaliğ olmaktadır (ulaşmaktadır). Fakat bunlardan yalnız üçünün muamelesi tamamlanabildiğinden yalnız üç kişiye şehadetname verilmiştir. Diğer mezunların şehadetnameleri hemen tamamlanacaktır. Mezunların şehadetnamelerini, Köprülüzade Fuad Bey tevzi etmiştir (dağıtmıştır). Mezunlar kâğıtları ellerine almadan büyük bir defterde yazılı bulunan yemin suretini cehren (yüksek sesle) okumuşlar ve altlarına imza atmışlardır. Yeminin şekli şudur; "Darülfünun'dan istihsal etmiş (elde etmiş) olduğum riiusun (bilitn derecesinin) bana verdiği salahiyetleri suiistimal etmeyeceğime ve Cumhuriyet umde (ilke) ve esaslarına sadık kalmak suretiyle memleketime hizmet edeceğime vicdanım namına söz veriyorum." Şehadetnamelerinin tevziini müteakip Köprülüzade Fuad Bey kendilerine karşı bir nutuk vererek demiştir ki; "Memleket sizin ilminize ve mâlumatınıza muhtaçtır. Fakültede almış olduğunuz feyz ve irfanla bu vazifeleri güzel bir şekilde ifa edeceğinize imânımız vardır. Hayatta hepinizin muvaffak olmanızı ve memlekete büyük hizmetler etmenizi temenni ederim." Bu nutka, mezunlardan Orhan Rıza Bey kısa bir surette cevap vermiş ve merasıme nihayet verilmiştir. Edebiyat Fakültesi'nin muhtelif zümrelerinden mezun olanların isimleri şöyledir; Edebiyattan Salih Zeki Bey, Orhan Rıza Bey, Necmettin Halil Bey, Ali Sedad Bey, felsefeden Şevket Süreyya Bey, edebiyattan Bedia Ali Hanım, Ahter Ali Şevket Hanım, felsefeden Tezer Ağaoğlu Hanım, Nebahat Hanım, Faliha Hanım, Nuriye Hanım, tarihten Ahmet Şükrü Bey. 14Ağustosl925 vrupa'da tayyare fabrıkalarında tetkikatta (ıncelemelerde) bulunan Cevad Abbas Bey'in Tayyare Cemiyeti için birçok siparişlerde bulunduğu haber alınmıştır. Cevad Abbas Bey, memleketimizde tayyare inşası için bir de fabrika tesisi (kurulması) hususunda teşebbüslerde bulunmaya başlamıştır. Ancak şimdiye kadar cemiyete vâki olan teberruatın (bağışların) harcanması, Tayyare Cemiyeti Merkez Heyeti tarafından uygun görülmediğinden şimdilik fabrika tesisi için siparişlerde bulunulmayacaktır. Mamafih (bununla beraber), Tayyare Cemiyeti Merkez Heyeti'ne Cevad Abbas Bey'den gelen haberlerde şimdiye kadar gezilen fabrikalarda memleketimiz için büyük faydalar sağlayacak hususlar tesbit edildiği bıldirildiğinden, Merkez Heyet, memleketimizde de bundan sonraki teberruat ile muhakkak surette bir fabrika inşasına karar vermiştir. Ahıren (daha sonra) tstanbul Tayyare Cemiyeti merkezine gelen bir tezkerede keyfiyet bildirilerek, Istanbul, Beyoğlu ve Üsküdar vilayetleri dahilinde tayyare fabrikası, mektebi, hangar ve sair tayyareyle ilgili müştemilatı içine alabı\ecek uygun bir yer bulunması emredilmiştir. Istanbul Tayyare Cemiyeti Merkez Heyeti,çeşitli semtlerde bulduğu yerlerden en uygun olarak Ayastefanos civarında Safra Köyü'nü tercıh etmiştir Safra Köyü, vâsi (geniş) ve düz olduğundan tayyareyle ilgili bilumum müştemilatı içine alabilecektir. Tayyare Cemiyeti tstanbul Merkm, keyfiyeti Ankaıa'yabMYnrnvıVı. Gelecek cevap üzerine köyde bulunan evler ile arazi istimlak edilecektir. Tayyare Cemiyeti Merkez Heyeti, her memleketin kendisine mahsus tayyare için bir sistemi mevcut olduğunu nazarı dıkkate alarak bizim için de hususı bir tip vücuda getirmeye karar vermiştir. 6Ağustos 1925