16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13 MART 2005 / SAYI 990 Sirk bir memlekete benzer Tayfun Pirselimoğlu'nun sergisinin adı "Felluce". Resimlere bir hikâyenin eşlik ettiği sergîde aslında Felluce'den fazlası var. Sanatçıya göre hep bir tekerrürün içindeyiz. Roma ile ABD imparatorluklarının emperyal duyguları arasmda bir fark yok örneğin... Türkiye ise onun gözünde hareket halinde bir sirk... Özlem Altunok ombay'dan Felluce'ye, çölün ortasındaki bir sirke düşen birinin peşinde bir sergi gezebilirsiniz şu sıralar. Hatta timsahlan, ip cambazlarını, Mandrake'yi, gergedanları ve Yedi Sekiz Melek Paşa'yı da görebilirsiniz. Tayfun Pirselimoğlu "Felluce" resimleri ve hikâyesiyle gerçekle gerçekdışının iç içeliğıni sunuyor. Daha doğrusu " Vahşetin dehşetini anlamak için ezberımize koyduğumuz resimlere gerek yok" diyor. Adı her ne kadar "Felluce" olsa da çalışmalarınızı bu katliatn üzerine mi kurdunuz? Çünkü pek çok yere, zamana uyarlanabilecek bir sergi... Çok doğru bir tespit. Bu sergi, başlığını koyup da üzerine çalıştığım bir iş olmadı, kendi kendine o yöne doğru aktı. Milli Reasürans Galerısi için bir sergi konsepri geliştirirken bir yandan da resimler yapıyordum. Bu süreç içerisinde askerler, Irak'ta olan bitenlerle ilgili resimler yapmaya ve oraya doğru koşmaya başladım. Sergide resimlere eşlik eden bir de hikâye okunuyor. Resimlerle hikâyenin nasıl bir ilişkisi var? B f îkisi ayrı ayrı gelişti. Bir yandan hikâyeyi yazdım, bir yandan resimleri yaptım. Bu söylediklerimden resimlerın hikâyenin resimlenmiş hali olduğunun çıkarılmasını istemem. îkisi de kendi kanallarında akıyor. Birbirlerine ihtiyaç duyduklarını zannetmiyorum. Ama birbirlerini biitünledikleri bir durum da var... Tabii ki butiın yaşananların özetinin bu küçük şehirde meydana gelmesinden dolayı, çok belırgin bir nokta Felluce. Ama bu hikâyede yazdığım diğer hıkâyeleri de hatırlatan bir şey ve daha da derinde "Herry Line Hikâyeleri" diye hazırladığım bir kitabın izi var... Herry Line, bir Orson Welles karakteri. Hikâyelerinin her biri başka bir şehirde geçen biri. Burada da onun gibi bir karakter Bombay'dan kalkıp Felluce'ye geliyor ve oradaki kaotik durumun içerisine düşüyor. Aslında o kadar irreel bir dünya kı, olan biten deo kadar reel ki... Resimlerle hikâye de bu iki ucu yan yana getiriyor gibi... Bundan 50 yıl önce, dünyanın bir ucundaki bir ülkenin, binlerce askeriyle diğer ucundaki insanlara saldıracağına dair bir hikâye yazılsaydı, bu bize çok fantastik gelirdi. Oysa bugün burnumuzun dibinde bunu gerçekten yaşıyoruz. Felluce hıkâyesi, bu yüzden reel değilmiş gibi geliyor ama aslında reel. Bu hikâyenin içinde bir sirk, gergedanlar, Yedi Sekiz Melek Paşa da var. Kurduğunuz atmosferin doğrudan olmaması ya da irreel olması ne kadar doğru algılanıyor? Hayatla ilgili, ezberimize koyduğumuz birtakım resimler var ve bazı sıfatların, isimlerin çağrıştırdığı şeyler, o resimler oluyor. Mesela Felluce deyince, kanlı bir ölü çocuk fotoğrafı hatırlayabiliriz. Ben bu hikâyede o vahşeti başka türlü anlatıyorum, o ölü çocu11 ğu bu hikâyede görmedik diye, o vahşetin dehşetinde hiçbir azalma olduğunu düşünmüyorum. Bence şiddetli bir kritik var burada, o askerler, gergedanlar ve timsahların bir sürü şeyi işaret ettikleri çok aşikâr. Biraz da bu taraftan bakılabileceğini görmek lazım. SÖYLENECEK YENİ ŞEYLER VAR... Bu söyledikleriniz "Hiçbiryerde" filmi için de geçerliydi... Evet. Kimileri filmi çok politik buldu, kimıleri de yeteri kadar politik bulmadı. Türkiye'nin sıkıntısı da burada. Ezberin dışına çıkan her ne varsa o, insanlan rahatsız ediyor. Halbuki orada Türkiye'deki kayıplar üzerine derın bir hikâye anlatılıyordu. Oysa ya orada bir işkence sahnesi gördüğümüzde tatmin oluyoruz ya da oğlunun peşindeki anneyi bile görmek bizi rahatsız ediyor. Belirli açıların dışında bir adım ileri gidemiyoruz. Masalın gücü mü sizin önerdiğiniz? Mesela Kerbela çok acı bir hikâyedir, ama onun üzerine bina edilmiş olan mesellerin, hikâyelerin haddi hesabı yoktur. Zaten bütün masalları kazıyacak olursanız altından çok rahatsız edici bir gerçek çıkar. Aslında insanlık tarihinde değişen hiçbir şey olmuyor. Hayat tekerrürlerden ibaret bir hercümerc. Fakat şöyle bir farkı var tekerrür eden tarihin; bir çember üzerinde seyahatini tamamlayan kişi artık kendisi olmuyor, o yuzden ondan sonra yaşadığı hikâye ayru hikâye olsa bile o başka bir hikâye halinde yaşanıyor. Karmaşık görünse de basit. Roma Imparatorluğu'na karşıhk bugün Amerika'dan söz etmiyor muyuz? Oradaki emperyal duygularla bugünkü emperyal duygular arasında fark var mı? Hiçbir şey değişmiyor, sadece kılık değişiyor. Söylenecek hep yeni bir şey var, ama söyledığimiz her yeni şey eskinin tekrarı. Bu te Tayfun Pirselimoğlu irreel bir dünyada, reel olaylar yaşadığımızı söylüyor. kerrürün rahatlatıcı bir tarafı da var. En azından bu hikâyenin sonunu biliyoruz... Amerika da yok olacak, birileri değil, kendi kendini yok edecek. Bu diyalektiğin gereği. "Sirk bir memlekete benzer, kahramanları ve hainleri aynı sahneyi paylaşır" hikâyenizden bir cümle ve aslında bütün hikâyeyi içinde barındırıyor... Türkiye'yi sürekli hareket halınde, çöllerden, steplerden, metropollerden geçen bir sirk gibi görüyorum. Bu sirkin içinde de hain sihirbazlar, meczup aslan terbiyecileri, hüzünlü palyaçolar var. Seyirciler o sirkten çıkmayı hiç başaramıyorlar. Sirk imgesinde trajikomık bir durum var; insanlar sirke eğlenmek için giderler, ama burada eğlenememelerine rağmen dışarı da çıkamıyorlar. YAZININ İÇİNDEKİ FİLM Bir de yeni bir kitabınız çıktı: Şehrin Kuleleri... Gelecekte bir zamanda, sıkıyönetimin hüküm sürdüğü bir îstanbul'da gözetleme kulesınde görevli biri ve onun gözedediği yönetmen üzerine kurulu kitap. Biraz uçuk, fantastık... Polisiye parodisiolarak da nitelendirebiliriz, çünkü polisiyede fikri takip vardır, burada çok ipucu var ama polisiyenin ruhuna aykırı bir şekilde hiçbir şey elde edilemiyor ipuçlanndan. Polisiyeyi çok severim... Senaryosu size ait olan "Iz" de bir polisiyeydi ve tekrar çekmek istediğinizi söylüyordunuz... Evet, ama roman olarak yazmak da istiyorum. Aslında daha çok "Kayıp Şahıslar Albümü"nü film yapmak isterim. Sinema, yazı ve resim gittikçe birbirlerinin içine mi giriyor? Sanırım evet. Yazarken yazdığımın içinde benim gördüğum bir film var. Her okuyan da kendi filmini görüyor. Romanları görsel hale getirmek her zaman rısktır, ama ben gördüğüm filmin özel bir film olduğunu düşünüyorum. O yüzden yapmayı çok istiyorum. Belki o zaman "Kayıp Şahıslar Albümü" diye bir sergi de yaparım. • Ankara'da şenlik var... DTÜ ve LEO Organizasyon tarafından gerçekleştirilen martfestodtü sürüyor. Ankara Caz Derneği, Avusturya Kültür Ofisi, Ankara Italyan Kültür Merkezı, Yunanistan Büyükelçiliği ve Kültür Bakanlığı, Goethe Enstitüsü ve Fransız Kültür Merkezi işbirliği ile gerçekleştirilen festivalin bugünkü programında modern cazın ustaları Miklin Trio var. Enstrümanlarında birer usta olan Trio, Avrupa cazının geldiği yerin önemi açısından izlenmesi gerekli bir konser. Yer ise ODTÜ KKM Kemal Kurdaş Salonu. Olağanüstü bir virtüöz olan piyanist Holger Mantey iestivalin Alman konuğu. Genç yaşta Avrupa, Asya ve Afrika'nın birçok ülkesinde konserler vermiş, değişık müzik kültüründen gelen müzisyenlerle beraber çalarak stilini O genişletmiş ve kendine ait zengin ve şiirsel bir stil oluşturmuş Mantey, 18 Mart akşamı ODTÜ Kültür Kongre Merkezi'nde müthiş bir piyano resitali verecek... Aynı günün konuklarından biri de îtalya'dan gelen Anna Maria Castelli. Dünyanın en iyi seslerinden biri olarak tanınan Castelli'nin sesinin sıra dışı gücü ve sürekliliği, 6 farklı dılde şarkı söyleyebilmesi, yine sıra dışı yorumculuk yeteneği izleyenleri büyüleyecek. Konserin konusu Cenova Şarkıları. Gece, Italyan Kültür Merkezi'nin katkılarıyla gerçekleşiyor. 19 Mart akşamındakı Fransız Gecesi'nde Grup Esinti orkestrası eşlığinde Devlet Opera ve Balesi sanatçısı Leyla Çolakoğlu (soprano) ile Hakan Aysev (tenor) düet yapacaklar. "Cancan" dansı, müzik ve ziyafetin yer aldığı gece uzun süre hafızalardan silinmeyecek... •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle