Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 ŞUBAT 2005 / SAYI 987 ANTİKAPİTALİST MANİFESTO rofesör Joseph E. Stiglitz, ödüllü ve başarılı bir iktisatçı... CoVlendekli lumbia Üniversitesi'nde Iktisat Profesörü olan Stiglitz, yıllarca Dünya Bankası Başkan Yardımcısı olarak da küreselleşmeye kendince katkıda bulundu... Lakin işler umduğu gibi gitmedi. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu'nun (IMF), "Küreselleşme" adı altında, gerçekleştirdiği "tahribata" tahammül edemediği için, burada dönen dolapları dünya kamuoyuna açıkladı. Bu yüzden Profesör Stiglitz, Dünya Bankası Başkan Yardımcılığı görevinden kovuldu. Ama o, "Tahammül edemediğim için istifa ettim" diyor. Stiglitz, istifa ettikten ya da kovulduktan sonra da "rahat" durmadı, o günden beri IMF ve Dünya Bankası'nın tekerine çomak sokmaya devam ediyor. ,989'da büyük Stiglitz, istifasından iki ay sonra Nobel Ekonomi Ödülü Imutlarla başlayan ile ödüllendirildi, ama o susmaiüreselleşme dı, IMF ve Dünya Bankası ile ilgili açıklamalarını sürdürdü. :002'de hayal Dünya Bankası Başkan Yardımcısı olarak görev yaptığı sıırıklığına uğradı. rada küreselleşmeye dair yapılu antikapitalist, lanların bir aldatmacadan ibaret olduğunu ve küreselleşme ıntiküreselleşme nin "Büyük Düşbozumu" olareketlnln duğunu söyledi. Bununla da hızını alamadı, IMF'nin, gelişaşarısıydı. Nobel mekte olan ülkeleri her gün bikonomi Ödülü raz daha yoksullaştırdığını ulu orta haykırdı. Bu gelişmelerin ahlbl Prof. Stiglitz akabinde Stiglitz'i Paul Krugman ve Jeffrey Sachs izledi. Bu te kapltallstlerl üçlü muhalif Washington Konperlden sensüsü'ne göz açtırmıyorlardı. Stiglitz ve arkadaşlannın söyurmuştu.... ledikleri doğruydu, ancak Dünya Bankası Başkan Yardımcılığı görevinde bulunmuş, Nobel Ekonomi Ödülü ile ödüllendirilmiş, uluslararası başarılı bir iktisatçı olan Stiglitz'e bu doğruları söyleten neydi? Küreselleşmenin seyrini (19902002 ) ve küreselleşmeye karşı yükselen mücadeleyi araştıran Antikapitalist Manifesto'nun yazarı Alex Callinicos, işte tam da bu can alıcı noktaya parmak basıyor. 1989 yılında büyük umutlarla başlayan küreselleşmenin 2002 yılına gelindiğinde nasıl bir hayal kırıklığı yarattığını ayrıntılarıyla araştıran yazar, küreselleşmenin bilinmeyen karanlık yüzünü gün yüzüne çıkarırken, antiküresel ya da antikapitalist hareketin de başlangıçtan günümüze kadar kat ettiği mücadele sürecini değerlendiriyor: "Sovyet P ler Birliği'nin dağılmasıyla, uzun bir süre hiçbir engelle karşılaşacağını düşünmeyen kapitalist güçler, daha zaferlerin tadını çıkarmaya fırsat bulamadan, dünyanın her yerinde bekJenmedik direnişlerle yüz yüze geldiler." 500 MİLYONLUK PA2AR Talan süreci 9 Kasım 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla başladı. Talancılar sabırsızlanıyordu, özellikle dağüan eski Sovyet cumhuriyetleri onlar için müthiş bir pazardı... Buna bir de gelişmekte olan ülkeler eklendiğinde yaklaşık 500 milyonluk (nüfuslu) bir tüketim pazarı söz konusuydu... Ortadoğu ülkeleri, eski Sovyet cumhuriyetleri ve Asya ülkeleri artık çantada keklikti onlar için. Elbette sadece tüketim pazarı olarak bakmıyorlardı bu ülkelere, aynı zamanda doğalgaz, petrol gibi kaynakların yağmalanması ve Ortadoğu'nun yeniden paylaşılması da söz konusuydu. Söz konusu ülkelere silah satışından hamburgerine kadar her şeyi satabileceklerdi ve ayrıca kendilerine borçlandıracaklardı. IMF (IMF'in yüzde 51'i Amerikan Hazinesi'nin) ve Dünya Bankası bu iş için dünden hazırdı. ABD öncülüğündeki "koalisyon güçleri" zaman kaybetmeden harekete geçtilcr... kapitalist Manifesto"da: "Komünizmin çöküşü, özellikle ABD'ye Orta ve Doğu Avrupa ile eski Sovyetler Birliği'ndeki yeni rejimleri, ekonomilerini hızla devlet denetiminden çıkarıp son derece rekabetçi dünya pazarına dahil eden bir 'şok terapi'den geçmeye özendirme olanağı sağladı. Neoliberal ortodoksinin küresel düzeyde propagandası, en azından kısmen, soğuk savaş sonrası dönemde ABD hegemonyasını sağlamayı hedefleyen başarılı Amerikan yönetimlerinin izlediğini bilinçli bir stratejiyi yansıtıyordu..." ESKİKOMÜNİSTLERVE... Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA), Asya Pasifik Ekonomik îşbirliği (APEC), Amerikan Serbest Ticaret Bölgesi (FTAA), IMF, AB, G7'ler, G8'lerhummalıçalışmalariçindeydiler... Bir yandan komünizmin çöktüğünü, artık tehlikenin kalmadığını ilan ederlerken diğer yandan da Sovyet cumhuriyetlerinin çok daha güçlü bir çıkış yapabileceklerini, bu nedenle daha dikkatli olunması gerektiğini, Doğu Avrupa, Asya ve Ortadoğu'daki yerli işbirlikçileri aracılığıyla dillendiriyorlardı. Bu bölgelerde özellikle eski sosyalistleri ve eski komünistleri yeni kahramanlar olarak sahneye çıkarıyorlardı. Küreselleşme adına yapmak istediklerini bunlar (eski sos yalistler ve eski komünistler) aracılığıyla yapıyorlardı. Çünkü onlar komünizmin eski bekçileriydi, komünizmin çöküşünü onlara itiraf ettirmek, Marksizmin öldüğünü, küreselleşmenin ise bir şans olduğunu onlara söyletmek daha inandırıcı olacaktı... Bir süreliğine de olsa bunu başardılar. Birçok eski komünist büyük holdinglere, uluslararası tekellere danışmanlık hizmeti veriyordu. Türkiye'deki solcu eskileri de bu serbest piyasa koşul ŞOK TERAPİ VE YOKSULLUK... Saldırı çok yönlüydü, öncelikle sivil toplum örgütleri ve sendikalara el atıldı... tşçi ve işveren sendika olmadan sorunlarını çözeceklerdi... Esnek üretim dönemi başlıyordu, "Kalite Çemberleri" ve "Toplam Kalite Yönetimi"nin derin sö mürü olduğu daha sonraki yıllarda anlaşılacaktı ama... IMF ve Dünya Bankası için özelleştirme de öncelikli bir sorundu. Alex Callinicos şöyle yazıyor "Anti larına hızla uyum sağlayıp, nasipleniyorlardı. Danışmanhk hizmeti verenler... Holding sahibi olanlar... Bir de "Asya Kaplanları"nın kötü taklitçileri olan " Anadolu Kaplanları" türemişti küreselleşmenin gazıyla... Asya'daki türdeşleriyle aralarındaki fark; "Asya Kaplanları"nın uyuşturucu ve seks, "Anadolu Kaplanlan"nın tarikat pazan olmasıydı... ASYA KAPLANLARI'NIN ÇÖKÜŞÜ Asya'da seks ve uyuşturucu ticareti altın devrini yaşıyordu, küreselleşmenin yüzü suyu hürmetine. Küreselleşme ilk meyvelerini Asya'da veriyor, "Asya Kaplanları" diye bu ticaretin içinde olanlardan söz ediliyordu. Gelişmekte olan ülkelere "Asya Kaplanları" örnek olarak gösteriliyor, siz de başarabilirsiniz deniyordu. Ancak seks ve uyuşturucu pazarı bir süre sonra doygunluğa ulaştı, Asya'dan kriz sinyalleri gelmeye başladı. 199798 yıllarında birdenbire "Asya KaplanlarTnın dişleri dökülmeye başla dı, birkaç ayda da pörsümüş sokak kedilerine döndüler. Sokaklarda sefalet içinde acıyla miyavlıyorlardı. Küreselleşme hesapları Asya kıyılarına vurmuştü. Stiglitz'in deyimiyle küreselleşme tam anlamıyla "Büyük Düşbozumu" olmuştu... Antiküresel ya da antikapitalist hareket küreselleşme oyununu bozmuştu. Küreselleşmeye karşı antikapitalist hareket neyi savunuyordu? Çoğu kişinin sandığı gibi, bu hareketler küreselleşmeye mi karşıydı? Yoksa ABD'nin dayattığı neoliberalizme mi? Bu insanlar sokaklarda "Başka bir dünya mümkün!" diye bağırıyorlardı. Nasıl bir dünyaydı bu? îşteAlex Callinicos, "Antikapitalist Manifesto"sunda bu sorulan yanıtlıyor, bu hareketin gelişimini, hareket içindeki farklı politik güçleri, hareketin stratejik açmazlarını irdeliyor. • Antikapitalist Manifesto, Alex Callinicos, çevıren: Derya Kömürcü Ltteratür Yayıncılık Profesör Joseph E. • Stiglitz küreseüeşmeyi. "Büyük Düşbozumu" olarak tanımladı... HEM MUHALİF, HEM POPÜLER, BİR DERGİ: ESMER Bizi 'esmerler' okusun I lk sayısının kapağına Ibrahim Tatlıses'i taşıdı. îkinci sayısının kapağını ise Ahmet Kaya'ya ayırdı. Aylık olarak "Yazı Dükkanı" yayıncılığın bünyesinden çıkan Esmer, "Popüler Kürtür" üst başlığmı taşıyor. îlk popüler Kürt kültürü dergisi Esmer'in yayın yönetmeni Ferzende Kaya sorularımızı yanıtladı... Öncelikle isminden başlayalım, neden Esmer? Esmer, kelime olarak bizim dağarcığımızda yerelliği çağrıştırdığı için tercih ettik. Özelde Türkiye'yi, genelde yaşadığımız coğrafyayı, Ortadoğu'yu, Anadolu'yu, Mezopotamya'yı çağrıştırıyor. Biz yerel bir dergi yaptık, kendi kültürümüzü harmanladık ve bunu yapmaya devam edeceğiz. Popüler Kürtür üst başlığını kullanıyorsunuz. Ne demek bu? Bu bir kelime oyunu. Ama içeriğini anlatan bir şey. Türkiye'de, Türkçe olarak üretilmiş bir Kürt kültürü var. Bu kültür tanımlanmamış, biz kendi çapımızda tanımlamak istedik. Buna ne diyebilirizi tartıştık ve Kürtür diye bir kelime uydurduk. Hiç beklemediğimiz bir şekilde çok sevildi ve benimsendi. Bu benimsediğiniz bir kültür mü peki? Biz burada taraf olmaktan ziyade durum tespiti yapmayı tercih ediyoruz. Kültürel anlamda bu bize miras kalan bir şey. Tabii ki benimsiyoruz. Çünkü bunun bir ucu Anadolu'ya, yani Ahmed Arif'e, bir ucu çirkinlere, ezinlenlere, yani Yılmaz Güney'e, bir ucu hep muhalif olanlara, başı belada olanlara, yani Ahmet Kaya'ya uzanıyor. Harita görevi görmek istiyoruz dergi olarak. Okur profilinizi tanımlarsak, nasıl bir okur bekliyorsunuz? Türkiye'de yaşayan herkes. Yerel olan, yerli olan, kökleri bir şekilde Anadolu'ya uzanan herkes. Söyleyecek bir sözü olan, yazacak bir kelimesi olan herkes. Biz geniş yığınların dergisiyiz. Esmer bir kesimin değil, Türkiye'deki rant çevrelerinin dışındaki herkesin dergisi. Çünkü onların dışında kalan herkes bir şekilde Esmer zaten. Geniş bir yazar ve şair kadrosu var. Bu yoğunluk devam edecek mi? Daha da kalabalık olacak diyebilirim. Bu kadar insanı toplamak gerçekten zor oldu. Ama insanlar bizim samimiyetimize güvendi, buradaki doğallığa güvendi, yerel değerleri önemsememizi sevdi. Genel olarak muhalif olan, kökleri bu ülkenin derinliğine uzanan herkes bizimle hareket etti. Biz bir terminal dergi gibiyiz. Popüler bir dergiyiz. Okur bizi bir durak olarak kullanacak, buradan yola çıkarak şiire, öyküye, romana doğru yolculuk yapacak. Bu yüzden kalabalık ve renkli olacağız. Derginin yazar ve çizer kadrosu şöyle: Ahmet Erhan, Ahmet Kahraman, Ali Nesin, Ahmet Güneştekin, Ataol Behramoğlu, Ata Aksoy, Atanur Memiş, Bircan Değirmenci, Coşkun Aral, Cezmi Ersöz, Celîle Celil, Doğan Güzel, Ender Özkahraman, Enver Sezgin, Eşber Yağmurdereli, Eylül N. Geroğlu, Fatoş Güney, Ferzende Kaya, Feyza Hepçilingirler, Gülten Kaya, Hasip Kaplan, Haydar Ergülen, Hüseyin Alemdar, Imam Cici, Ilyas Salman, Kemal Varol, Kötü Şair, küçük tskender, M. Ali îzmir, Mehmed Uzun, Mehmet Aydemir, Muhsin Kızılkaya, Müslüm Yücel, Nevzat Çelik, Nihat Kaya, Onur Akın, Ragıp Duran, Reyhan Alaç Çiçek, Salih Bolat, Selim Temo, Sevda Alkan, Süleyman Gök, Sükuti Memioğlu, Şeyhmus Diken, Yaşar Kemal, Yelda Karataş, Yılmaz Erdoğan, Yılmaz Odabaşı, Yusuf Hayaloğlu.