18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 ARALIK 2005 / SAYI 1028 PICASSO İLE OTUZ YIL Akademi öğrencisi, ama Picasso'nun resimlerinin yanı sıra seramikleri de olduğunu ancak yıllar sonra Vatikan'a gittiğinde öğreniyor. 1997'ye kadar da ancak kendi olanakJarıyla çıktığı gezilerde izini sürüyor sanatçının. O yalnız değil... Pek çok resim meraklısı da bugün, Sakıp Sabancı Müzesi'nde ilk kez karşılaşıyor Picasso'nun resimleriyle. Bu, aynı zamanda Türkiye'nin 20. yüzyil sanatıyla buluşmasının öyküsü... lşte bu tür heyecanlar, kendi Picasso tarihçemi sizinle paylaşma kararımda etkili oldu: Yıl 1987. Otuz bir yaşındayım ve ilk kez yurtdışına çıkıyorum. Isviçre'de, Schaffhausen'de çalışan halamın yanına gidiyorum, bir aylığına. tlk hafta birlikte yapılan şehir turlarından sonra kendi başıma kalıyor, Schaffhausen'i keşfe tek başıma devam ediyorum. Bir gün kale, bir gün şelale, bir gün şehir müzesi, bir gün nehir boyunca yürüyüş derken avuç kadar şehirde görülecek yer kalmıyor. Gözüme en yakın şehir olan Winterthur'ı kestiriyorum. BahnhoPu (şehir merkezi ya da istasyon bölgesi) şöyle bir turlayıp, müze arayışına girişiyorum. Birden karşıma iki katlı, yüksek çatılı, bahçesinde heykeller bulunan çok güzel bir bina çıkıyor. Bahçedeki heykellerden buranın bir müze olabileceğıni düşünüyorum. Tahminim doğru çıkıyor: Oskar Reinhart Özel Müzesi. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde (DGSA)seramik eğitim almış ve seramik eğitmeni olarak çalışan biri olarak Batı resim sanatının ustalarının eserlerini ilk kez bu müzede görüyorum. Günlerden 26 Ağustos. Cranach, Holbein, Bruegel, Hodler, Rembrant, Rubens, Greco, Goya, Maillol, Manet, Cezanne, Degas, Renoir, Monet ve Picasso'nun eserlerinden oluşan zengin bir koleksiyon, bu küçücük şehirde görmek beni şaşırtıyor. Burada yer alan Mateu F. de Soto'nun portresi ise gördüğüm ilk Picasso resmi oluyor. ŞİKAGO'DA PİCASSO HEYKELİ... çu Sakine G ünlerdir bir Picasso heyecanı yaşanıyor, malum sergisi var. Benden istenen bu yazıya nasıl başlayacağımı düşünürken aklıma Picasso ile kişisel tarihimin onunla ilgili bölümünü yazmak geldi. Işyerim olan Boğaziçi Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü seramik atölyesinde oturmuş yazının çıkış noktasını bulmaya ve iskeletini kurmaya çalışırken ziyaretime gelen ilköğretim dördüncü sınıf öğrencisi Y. bu karanmı pekiştirdi. Y. ile iki yıl önce, birinci sınıfta, öğretmeninden yediği tokat yüzünden okula gitmeyi reddettiğinde tanışmıştık. Okula gitmediği bir yıl içinde, haftada iki gün uğradığı seramik atölyesinde keşfettiği yaratım dünyası ve sanatın iyileştirici gücü sayesinde yeniden okula başlamıştı. Y., masamın üstündeki Picasso kitaplarını hemen görüverdi. Kendisine Picasso'yu tanıyıp tanımadığını sorduğumda, tanıdığını söyledi. Üstelik sergiden de haberdardı. "Gideceğiniz zaman, haberimiz olursa, annemle birlikte biz de geliriz" diyecek kadar da sergiyi görmeye hevesliydi. Yıl 1989. Bu kez yine bir aylığına, bir iş için gittiğimiz Şikago'dayım. Çetrefilli bir iş yüzünden adeta mimari açıdan bir açık hava müzesi olan şehri, sabah işe giderken bir de akşam otele dönerken görebiliyoruz ancak. Kendimizi şöyle bir sokaklara atarnıyoruz. Bu kez, bir ay içinde kullandığımız iki izin gününden birinde, gittiğimiz The Art Institute of Chicago'da karşımıza çıkıyor Picasso'nun eser leri. Picasso'ya ait bir heykeli de ilk kez Şikago'da görüyorum. Yirmi metre yüksekliğinde, 162 ton ağırlığında çelikten yapılmış devasa bir heykel bu. Daley Center'ın önünde yer alıyor, kimileri kadına, kimileri tazıya benzetiyor. Bu, tipik bir Picasso eseri. Yapım tarihi 1967. Mimar William Hartman, hayatı boyunca Amerika'ya ayak basmamış Picasso'yu bu heykeli yapmaya ikna etmek için Fransa'ya taşınıp durmuş. Yıl 1993. Plastik sanatlara gönül vermiş herkesin görmek için ilk sıraya koyduğu ltalya'dayım. Yaşım yolun yarısını geçmiş bile. Vatikan Müzesi'nde ilk kez Picasso'nun seramiklcrinden birkaç tanesini göriiyorum. DGSA'da okurken kimsenin bize Picasso'nun seramiklerinden bahsetmediğini anımsıyorum, acı acı. Yıllar sonra bir dergide gördüğüm sergi ilanından öğreniyorum, Picasso'nun 1946'da başlayıp, 1971 'e kadar aralıklarla seramik le uğraştığını. Gezi sırasında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü'nde Sanatta Yeterlik (doktora) öğrencisiyim. Picasso'nun seramiklerinden etkilenip kendime tez konusu olarak "20. Yüzyil Seramik Sanatı'nda Resim "i seçiyorum. MADRİD'DE GUERNICA... Yıl 1995. Görsel Sanatçılar Derneği'nin düzenlediği bir haftalık tspanya gezisine katılıyorum. Amacım kısıtlı olanaklarıma rağmen tez konuma ilişkin birkaç eser görebilmek. İlk durağım olan Madrid'dc Museo Nacional Centro de Arte Reina Sofia'da Picasso'nun Guernica'sını görüyorum. Tüylerim diken diken oluyor. Onun yaşadığı dönemin tanıklığını da üstlenmiş, yürekli bir sanatçı olduğunu Guernica karşısında kavnyorum. Dünyayı ve insanları her zaman daha derınden anlayabilmeyi arzulayan Picasso'yu görüyorum bu resimde. Bir sonraki durağımız olan Barcelona'daki Picasso Müzesi'nde ise dcscn, yağlıboya, litografi, gravür heykel ve seramiklerde olıışan üç bine yakın escrden hangi birine bakacağımı şaşırıyorum. Gözüm arkada kalıyor. Yıl 1997. Istanbul Antik Palace'ta açılan sergide Picasso ve Matisse'in özgün baskıları sergileniyor. Yıl 1998. Küratörlüğünü Roza Martinez'in, sponsorluğunu Eczacıbaşı'nın üstlendiği "MediterraneaSeramikte Gelenek ve Çağdaşlık" başlıklı sergi Türk ve Islam Eserleri Müzesi'nde açılıyor. Picasso'nun seramiklerinin yanı sıra Miro ve Fontana'nın seramiklerini de bu sergide görüyoruz. Yıl 1999. Aksanat'ta "Picasso'nun Seramikleri" ile ilgili bir konferans veriyorum. Ne yazık ki seramik öğrencilerini bu konferansta görmek nasip olmuyor! Sonra, Viyana, Londra, Paris, St. Petersburg ve Moskova'da Picasso ile buluşmalarım devam ediyor! Bu gezileri de gene kendi olanaklarımla gerçekleştiriyorum... tki Pan ve Su Perisi, 1938. Tuval üzerine yağlı boya. Fotoğraf: Eric Baudouin TÜRKİYE'DEAVIGNON'LU KADINLAR... Yıl 2005. Picasso Istanbul'da. lşte, DGSA'ya girdiğim 1975'ten bu yana geçen otuz yıl içinde, Picasso üzerinden dile getirmeye çalıştığım, benim ve Türkiye'nin 20. yüzyil sanatıyla buluşma serüveni kısaca böyle. Her ne kadar "Picasso Istanbul'da" ve "Dubuffet: XX. Yüzyılın Büyük Bir Sanatçısıyla Buluşma" sergilerini Türkiye'nin 1980'den sonra ivnıe kazanan "küresel ekonomiye eklemlenme" çabasının bir sonucu olarak değerlendirsem de, 2010'da "Avrupa Kültür Başkentı" olmaya aday Istanbul'u "dünya pazarına çıkmış bir şirket" gibi markalaştırma girişimlerine sorgulayarak baksam da, bu tür açılımların eğitime kadalarını yadsımayacak kadar da insaflıyım. Ama çok yakın bir zamanda, Istanbul Bienali sırasında yaşadığım kişisel travmanın da etkisiyle (kendi kendimin sponsoru olmam ve parasal kısıtlamalar yüzünden projemin O BİR İSTANBULLU kuşa dönmesi gibi) şunu sormadan geçemiyorum: Batı ile kültürel birleşme adına gerçekleştirilen bu tür "prestij projeleri"nin Türkiye'deki sanatsal üretimc katkısı ne? • sakine ctl(«>boun. edu.tr Kuş, 194748, Seramik. Fotoğraf: Marc Domage I S T A N BU L »DA 24 Kasım 2005 26 Mart 2006 Rirkıyc'dc biı dünya müzcsı: Sabancı Üniversitesi Snkıp Snbnncı Müzesi. Tiirkiye'de bir dünya ressamı: Pablo Picasso. S.ınıı t.ırıhmin on önemli isimlcrindcn Picasso I3^> cscrıyle Sakıp Snbnncı Mü/osi'ııdc. Snbancı Topltılııgu ol.uak, Türkiyc'de şıırıdıye kadar gerçeklcştirilmiş en önemli sanat ctkinliklcrindcn biıi olan Picnsso scrgislni, Snkıp Sabnncı Müzesi'nde Tilrk hafkıyln buluşturmaktan gurur duyuyoı uz.... SSM SAKIP SABANCI MÜZESİ QQBANCI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle