Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4ARALIK2005/SAYI1028 11 Çocuklarsa, 1 Aralık'tan başlayarak Noel gününe kadar her sabah bir penceresini açtıkları Advent takvimlerinden çıkacak sürprizleri merakla bekliyor, Noel gecesi gelecek hediyelerin hayalini kuruyor. Bütün bu parıltılı sürecin temelinde kış dönemini rahat geçirme arayişı yatıyor. Eski Germen kabileler, kışın geçmek bilmeyen karanlık' ve uzun günlerini atlatabilmek için türlü yollar icat etmişler. Bu kabilelerin pagan geleneklerine göre kış "ekınoksu" ayrı birönem kazanmış. Uzun gecelerin bitmesi vegünlerin tekrar uzamaya başlaması coşkuyla kutlanagelmiş. Ateş yakmak, ağaç süslemek âdet olmuş. Bu köklü geleneklerin böylesi bir iklimde sökiılup atılması kolay olmadığından, zamanla gelenekler Hıristiyan ınançlarına uygun hale getirılmış ve kara kış ortası şenlıkleri tsa'nın doğum günü olarak kutlanmaya başlamış. Günümüzde, inancı olmayanların bile Noel'i coşkuyla karşılamasının temelinde kuşkusuz bu ışıltılı dönemin kış ortasında inışe geçen ruh hallerını ıyıleştirici etkisinın payı var. SOFRA MEKAN Isıltılı Glühvvein Sıcak Şarap 2 şışe kırmızı şarap 23 çorba kaşığı şeker Baharat karışıtnı (l çubuk tarçtn, 1520 adet karanfıl, 67 adet tane yenibahar, 1 ufak iktye yanlmış muskat/cevzi " bevva, 1 ufak kök kuru zencefıl, 23 adet yıldız anason) l portakal, 1 King mandahna ve 1 Amasya elmasının kabuklan. Şarabı bıitün malzemeler ile birlikte ısıya dayanıklı cam veya cmaye bir kapta karıştırın. Çok kısık ateşte kaynama noktasına kadar ısıtın. Hemen servis yapın. Baharat kokusunu daha yoğun hissetmek isterseniz baharatları bir bardak suda bir gece önceden ıslatabilir ve bu su ile önceden biraz kaynatabilirsiniz. Sonra baharadarla birlikte bu suyu şaraba karıştırıp ısıtabilirsiniz. Elbette baharadarı zevkinize göre değiştirebilir, kendi ruhunuza göre en ışıltılı formülü yaratabilirsiniz. eceler Balıkhane üçük samimi balıkçıların, keşfedilir keşfedilmez lüks restoranlar zincirine dönüşmesinden şikayet edenler için ideal bir mekân Balıkhane. Florya'da, tüm masaları deniz gören Balıkhane'nin, ıç ve dış dekorasyonundaki sadelik de dikkat çekiyor. Mımar Cengiz Başoğlu ımzası taşıyan binanın dış duvarının tamamı taştan yapılmış. Içeride ise ağırlıklı olarak ahşap kullanılmış. Balıkhane'nin işletmecileri Ayhan Ayaz ve Kadir Dede Aşçısı ise 50 yıllık tecriıbesiyle meze ve balık çeşitlerine ayrı bir tat veren Muhittin Usta. Mekânın işletmecileri size masanıza kadar eşlik ediyor, ardından Muhittin Usta, balık siparişlerini kimseye bırakmadan kendisi alıyor. Çok özel bir isteğiniz yoksa, seçimi kendisine bırakmamz tavsiye ediliyor. K PARILDAYAN ŞARAP Advent zamanı pazar yerlerini baharadı çörek, yanık şeker ve sıcak şarap kokusu sarıp sarmalar. Hele sıcak şarabın kışkırtıcı rayıhası ınsanları mıknatıs gibi kendine çeker. Sıcak şarap yani "Glühwein" içinde parıltı ve ışıltı barındırır. Temelinde "Glühen" yani ışıldamak, parlamak fiili vardır. "Glühend" kor gibı yanan, için için kaynayan anlamına gelir. "Glühvvein" ise közde ısıtılmış şarap demektir. Glühvvein'ın insanın rııhunu ısıtan etkisi, sıcaklığın ve şekerın etkisiyle kana çabucak karışan alkolden değil, şarabı daha yudumlamadan içe çekilen kokusundandır. Bu koku, içine katılan türlü baharattan gelır. Tarçın, karanfil, portakal kabuğu başta olmak üzere limon kabuğu, zencefil, anason, yıldız anasoh, rezene, ardıç, yeni bahar, kakule, cevzi bevva hatta vanilya gibi tatlar "Glühwein"ı ışıldatır, alelade bir ısıtılmış şarap olmaktan çıkarır. Şarabın kendi aromasını yoketmeden baharatların kokusu ile zenginleştirmenin de incelikleri vardır. Oncelikle şarabı asla ve asla kaynatmamak gerekir. Marifet, şarabı Türk kahvesi gibi ağır ağır ısıtıp, üzerındeki buğu yoğunlaştp ilk kaynama baloncukları belirmeye başlar başlamaz ateşten almaktır. Böylece şarabın içindeki aromalar kaybolmaz, alkolü uçmaz. Kullanılacak baharatların ise asla toz halinde olmaması gerekir. lyi kalite tane baharatlar hem görüntüyü, hem de mideleri bulandırmayacaktır. Portakal, limon, mandalina, elma gibi meyveleri içine dilimleyip şarabı kompostoya çevirmemek gerekir. Özel likle limonun asıtli suyu şarabın tadını sirkeleştirir. Meyvelerin sadece kabuklarındaki uçucu yağların aromasına ihtiyaç vardır. Şekerin dozunu kaçırmak ise her şeyi berbat edip şarabı loğusa şerbetine döndürür. Elbette en önemlisi, Glühwein tadının latifliğine kapılıp çay gibi peş peşe yuvarlamamak, inceliğinin yudum yudum keyfine varmaktır. Aksi takdirde bir an alev gibi parıldayabilir ancak ertesi günü kendinizi şöminedeki küllerdcn beter hıssedebılırsınız. • aylinoneytan@yahoo.com Aylin Öney Tan B bu aralar en ışıltılı günlerini yaşıyor. Gecelerin iyiden iyiye uzadığı şu günlerde malum "Kutlu Ay"a girdik. "Noel" yaklaşıyor. Hıristiyan bayramlarının en parıltdısı hiç kuşkusuz Noel. Sokaklar, caddeler, vitrinler göz kamaştınyor. Meydanlar ise bambaşka bir âlem. En şenlikli, en şıkırtılı meydanlar kuşkusuz Almanya'da. Kentlerin tarihi merkezlerine kurulan "Noel Pazarları" (Weihnachtsmarkt) karanlık kış gecelerini aydınlatıyor. Noel gecesinin beklendiği, içinde bulıınduğumuz günlere " Advent" deniliyor. "Advent", Latince "Adventus" ya da "advenire" yani "gelmekte, yaklaşmakta olan" anlamına geliyor. Hz. Isa'nın doğumunu müjdeleyen 24 Aralık Noel gecesi öncesindeki dört pazar günü "Advent" günleri olarak kutlanıyor. Yani uzunca bir "arife" dönemi yaşanıyor. Evler, pencereler süsleniyor. Başköşeye, üzerinde dört mum bulunan bir çelenk, yani " Adventskranz" konuJuyor. Nocl'e yaklaşan her hafta sonu mumlardan biri yakılıyor. Aileler bir araya geliyor, mum ışığında bin bir türlü baharatlı Noel çörekleri yeniyor, sıcak şarap içıliyor. A Balıkhane'nin bir diğer özelliği ise, masalarda mönü bulunması. Ne kadar hesap ödeyeceğini bilmek istemenin, dışarıda yemek yeme hakkını neredeyse elinizden alan bir yeme içme zamanında, bu tür bir "özellik" de, sayılmayı hak ediyor. Böylece, keyifli akşamınız tatsız sürprizlerle sonlanmıyor. Kadir Dede uygulamayı "bir işletme ilkesi" diyerek açıklıyor ve "însanlar bir ycre sık sık gıtseler bıle, ne yıyeceklerini, ne kadar hesap ödeyeceklerini bilmek isterler. Bunun zengınlik ya da yoksullukla ilgisi yok" diyor. Gırit usulü ahtapot, karidesli Balıkhane salatası, carpacio, kalamar ızgara, lakerda, pazı sarma, deniz mahsullü krep tatmanız gereken mezeler arasında. Şarap soslu tuzda levrek ve dil şış de denemeye değer. Yemeğınizi kaymaklı ayva tatlısı ya da çikolatalı sufle ile sonlandırrnanız ise Bahkhane'yi tatlı hatırlamanız ıçın seçilmiş. 0 212 580 72 22580 04 16 • 8O yu önce . OSMAN BAHADIR uriyet bahadirosman@hotmail.com* RU26AR HAKANÇELİK fhakancelik@mynet.coin Recaizade Ekrem'i anma (2) ...Bundan sonra Süleyman Nazif Bey kürsüye geldi. Saatlerce süren uzun bir konuşma yaparak üstadın bir tercümei halini (yaşamöyküsünü) verdi. Burada Süleyman Nazif Bey, Recaizade'nin 67 yıllık hayatına ait cn küçük hatıralarına varıncaya kadar anlattı. Üstadın edebiyatta kat ettiği aşamaları, yaptığı inkılapları heyecanlı bir dille söyledi. Hatip, bundan sonra sözü Recaizade'nin yavrularına getirdi. Dünyaya gelir gelmez ölen Emced'le, Piraye'nin ve en nihayet 15 yaşında Allah'ın rahmetine kavuşan Nejad'ın, "Hazreti Adem'den beri gelen babalar içinde duyguları en yüksek olan bu baba"ya yaptığı en şiddetli etkileri, en hararetli, en heyecanlı bir dille anlatarak ve anarak konuşmasına şu sözlerle son verdi; Biraz yukarıda, "üstad Ekrem, Nejad'ın ölümünden kendi ölümüne kadar, oğlunu bir gün, bir saat unutmadı" dedikten sonra bundan vazgeçerek, "hayır, hata ettim. Üstadın Nejad'ını düşünmediği, onu unuttuğu günler de oldu" düzeltmesini yaptı ve "bunu sırası gelince söyleyeceğimi arz etmiştim, o sıra işte geldi söyleyeyim" diyerek; "Balkan felaketi, üstad Ekrem'e hem Nejad'ı unutturmuş, hem de Nejad'a üstad Ekrem'i kavuşturmuştu." dedi. Süleyman Nazif Bey'in bu konuşması uzun uzun alkışlandı. Ondan sonra şair Celal Sahir (Erozan) Bey kürsüye gelerek Recaizade Ekrem Bey'in iki manzumesini okudu. Daha sonra müzik faslı başladı. Bir keman, bir tambur ve hazin makamda bir müzikle anma toplantısına son verildi. Toplantıya katılanlar üstadın hatıralarını düşüncelerinde yeniden canlandırarak bu samimi toplantı yerini terk ettiler. 1 Şubat 1926 KARgoMD.ıöKSlT ARTTl..