17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Birol Jötranlı Sulukule'nin ruhunu taşıyor, yani keman çalıyor... Sulıikule'nin yıkılmasına ijtirazı var... FotoğraflariVEDAT ARIK EDİTÖR'DEN Çevre yollarında, billboardlarda, duvar afişlerinde bir "mavi çıkarma" var! Sanatçının, aralarında ilk gençlik ydlarındaki çizimlerinin de bulunduğu 135 eseri Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi'nde sergileniyor... Bu mavi çıkarma da işte bunun işareti. Türkiye, Picasso ismini daha çok çalıntı, buluntu tablolarıyla polisiye haberlerden biliyor. Meraklısı kartpostallara basılı tablolarmdan, şanslısı kataloglarından, daha şanslısı ise Avrupa ya da Amerika'daki müzelerden, denk geldiyse, yine bu kıtalardaki sergilerinden tanıyor Picasso'yu. Picasso 1997'de de "modelleri"yle heyecanlandırmıştı Istanbulluları. Antik Palace'ta açılan sergide Matisse de "Odalıkları"yla yer almıştı. Bu Picasso'ya en yaklaşılan zamandı ve herhalde en hevesli izleyicileri güzel sanatlar öğrencileriydi. Hiç olmazsa bir kez olsun, kitaplardan edindikleri bilgilerle değerlendirdikleri, etkilendikleri bir ressamın eserlerine, fırça izlerini görebilecek kadar yakınlaşmışlardı. Çünkü pek çoğunun gözleriyle Caravaggio'nun ışığı, Picasso'nun mavisi arasına, kâğıdın bulanıklığı giriyordu ve gerçek renk, gerçek biçimi görme şansını yakalayamadan akademiyi bitiriyor, yine çoğu resim hayatını böyle ortalıyordu... Şimdi Picasso "Avignonlu Kadınlar"ının da aralarında bulunduğu işleriyle hem öğrencilere hem de resimle ilgilenenlere bir kapı aralıyor. Bu, bir kez daha Picasso'nun kimliğini, resimlerini, kadınlarını ve bohem yaşamını öne çıkaracak. Böylesi bir "dolce vita" hayatın ortasında "Yoksulların Yemeği" de var elbette. Picasso'nun bu sergiye alınmayan, ama yakın tarihin, savaşın yıkımları ne zaman dillendirilse akla düşen bir tablosu daha var: "Guernica". E. Osman Erden Radikal'de, bu tablonun Birleşmiş Milletler'in Güvenlik Konseyi Toplantı Salonu'nun duvanndaki halı kopyasının, 2003'te Colin Povvell tarafından nasıl kapattırıldığını yazdı. Powell, Picasso'nun Ispanya Iç Savaşı sırasında Guernica'nın bombalanmasını konu edinen tablosunun önünde Irak savaşını savunan bir konuşma yapmayı göze alamamış, "Guernica"lı halı mavi bir örtüyle savaşı meşrulaştıran cümlelerden korunmuştu. Özlem Altunok, serginin küratörlerinden, Picasso'nun torunu Bernard RuizPicasso ile konuştu. Torun Picasso dedesini, onun her anı dolu dolu yaşama arzusunu ve çabasını anlattı... Picasso, Guernica'yı sipariş üzerine yapmıştı, ama bu, resmin savaş karşıtlığının simgelerinden biri olmasını engellemedi. Umarız dünyanın herhangi bir yerinde, birileri sipariş beklemeden Felluce'yi resmediyordur, Bağdat'ı ya da kanın açıktan aktığı başka toprakları... lyihaftalar... Berat Günçıkan bguncikan@yahoo. com Sulukule'de 'es' zamanı Berat Günçıkan O nce surlar yıkıldı, şirndi sıra onlarda... Az değil, dokuz yüz küsur yıl sonra, yaşadıkları semti bırakıp gidecekler... Çünkü Istanbul'a yeni biçilen yüzde onlara da yer yok. Madem ki ehlileşmiyorlar, madem ki bildiklerini okumakta ısrarldar ve ne renklerini, ne dillerini uydurabiliyorlar şehrin girdabına, o halde yeniden yeniden onarılan surları yeni kullanıcılarına bırakıp geri çekilmeliler. Televizyonu hâlâ karakterlerıyle besleseler de, günlük dilin, esprilerin içinden çıkamasalar da, artık Sulukule için bir gelecek yok. Onlar da bunun farkındalar, hınçla konuşuyor, tehditler savuruyorlar; mahallelerini bırakmayacaklar, gerekirse... Sulukule'de birileriyle uzun soluklu konuşmak zor. Biri konuşmaya başlarsa, diğen okkalı küfürlerle onu susturuyor. Kimlikleri üzeıine konuşmak ise daha çetrefilli iş, kimisinin gözleri Çingene der demez ateşler saçıyor, kimisi ise Roman diye tanımlanmayı hafife alınmak olarak görüyor. Kendilerine "öteki"nin gözüyle bakmaya öylesine alışmışlar ya da böyle bakmak ışlenni o kadar kolaylaştırıyor ki ne fotoğraf çekilmesine izin veriyorlar, ne isimlerinin yazılmasına. Konunun Sulukule'nin boşaltılması olmasının bile bir önemi yok, çünkü birinin kızı "iyi" yerlere gitmiş evlenip, o iyi yerlerdekiler de kızın ailesinin Sulukule'de oturduğundan bihabermiş! Bir başkasırun oğlu askerde, ailesinin şehrin bir başka semtinde oturduğunu beyan etmiş, birinin tezgâhtar kızı ise iş arkadaşlarına, işyerine yakın bir yerlerde oturduğunu söylüyormuş. Işte bu yüzden, önce öfkeyle isimlerini de, soy isimlerini de bastıra bastıra söylüyor, bırkaç dakika sonra yelkenleri indirıyorlar: Bak, ismimizi yazmak yok, tamam mı? Kavganın başladığı yer, sahiliyle karasıyla bütün Istanbul için hazırlanan Kentsel Dönüşüm Planı. Bu plana göre kent bir ticarct ve turizm merkezi olacak, ama Sulukuleliler gibi birilerinin de canı yanacak. Evleri boşaltılacak 510 aileye önerilen Gaziosmanpaşa'da yapılacak TOKÎ konutları Aylık ödeme planları bile aşağı yukarı hesaplanmış, ama Sulukuleliler dönüp dola şıp bunu ödeyecek gelirleri olmadığını, olamayacağını söylüyorlar. Mahallenin soluk alıp verdiği iş, müzik ve dans. Düğünü olanın, canı eğlence çekenin akhna ilk gelen yer hâlâ Sulukule. Kim TOKl konutlannın arasında dansöz ya da müzisyen arar ki? Bu yüzden yeni konutlara gitmeyı göze alanlar bileşart koşuyorlar, "Bir de eğlence merkezi açsınlar". Belediyenin böyle bir vaadi var, ama gerçekleşir mi? Belli değil. ESKİYENİ SULUKULE... Dört masalı bir ızgara köfte salonu. Sahibi Bigalı Recep. 59 yıldır Sulukule'de. Önce tekstilde çalışmış, ış kurmaya da kalkışmış ama yürütememiş, sonra köftecilikte karar kılmış. Köftenin porsiyonu iki, ekmek arası bir lira. Sulukule'nin tarihini ikiye ayırıyor Recep. Önceleri Sulukule denilen yer surların aşağısı, o zamanlar dansözler günlük giysileriyle dans ediyorlar, hayat da daha ağır akıyor. Ne zamanki Menderes otoyol yaptırmak için buraları yerle bir ediyor, Sulukule de surların üstüne taşınıyor... Bu alışkanlıkları da değiştıriyor, paranın tadını alanlar pullu dansöz kıyafetini, kentin merkezinde açılan oteller de dansözleri keşfediyor. Şehre ne zaman bir Arap şeyhi ya da oryantal meraklısı gelse Sulukule'den dansöz çağrılıyor. Hülya işte onlardan biri. Geçmişinin kurcalanmasını pek istemiyor. Recep'i yalanlama pahasına "ben dansözlük yapmadım" diyor. Ama elbette dansözlüğe ilişkin bilgileri var, başlama yaşı 1415, bırakma yaşı evlilik. Evlenen başını örtüp evinin içine çekiliyor. Recep'in de, Hülya'nın da Sulukule sürgününe itirazları var. Yıkılmasın istiyorlar mahalleleri, birilerinin evlerine göz diktiğini, o kişilerin pek muteber olmadığını düşünüyorlar. Elbette fotoğraf çektirmiyorlar, nedeni malum! Sulukule eğlencelerinin meşru olduğu zamanların evleri, şimdi birer harabe. Bu yüzden sokak aralannın yoksulluğu daha bir çarpıyor insanın yüzüne. Zengin zamanları, Zeki Müren'in gelip gitmelerini, Kadir Inanır'ın, Türkan Şoray'ın film seti niyetine mahalleyi kullanmasını gözlerine vuran bir hazla anlatıyorlar. Mesela Sibel Can da Recep'in ekmek arası köfteleriyle büyüyüp bugünlere gelmiş... Öfkeleri ise bu eğlenceli zamanları öldürmeyi vazifeden sayan Hortum Süleyman'a. Hatırlayacaksınız, Hortum, Beyoğlu'na da mu sallat olmuş, eşcinselleri, travesüleri, yani kendi "ahlakı"na uymayan herkesi hortumuyla terbiyeye kalkışmıştı. Bir süre onun bu yetkilerine göz yumulmuş, insan hakları isteği şiddete galip gelince ortadan yok olmuştu. Sulukule'yi de terbiyeye girişen oydu ve görülen o ki Sulukulelilerin belleğinde ismi hâlâ kazılı! Asker annesı olan Yıldız'm kucağmda birkaç aylık bir X bebek var, bu onun onuncu çocuğu. Yaşı ya 41 ya 42, en büyük oğlu ise 25'inde. Askerde olan da bu oğlu işte. Once soyadını söylüyor, hatta fotoğrafa girmeye de hazırlanıyor, ama son anda duruyor, soyadının yazılması oğlunu ele verebilir. Yıkılmasın istiyor evleri, çünkü gidecek yerleri yok. Yıkımlar olursa bakkal Mehmet Esenyel'in hem dükkânı gidecek, hem evi. O da Sulukule'nin şaşaalı zamanlarını anımsıyor, şimdilerde eski tadı yok mahallenin, üstelik biraz karışık da ortalık. Hamdiye Cantal geceleri silah sesleriyle uyandığını söylüyor, sesini alçaltarak. Mahallenin içlerine doğru ilerledikçe bu fısıltılı konuşmalar artıyor. Sadece evlerinin yıkılmasından değil, mahallenin 'alacakaranlık" halinden duyulan sıkıntı bu. Anlaşılan semte adını veren sakalarla yapılan su kavgalarmın ruhu hâlâ diri. BİZİ BURADAN ATAMAZSINIZ... Hamdiye'nın beş çocuğu, hepsinden de ikişer torunu var. Evlerinin akıbetini merak ediyor, yıkılırsa aynı evi paylaştığı, oğulları, gelinleri, torunları, bir de yatalak kızkardeşi ne yaparlar, kestiremiyor. Birol Jötranlı, mahallenin ruhunun temsilcisi, bir müzisyen. Enstürmanı keman. "Beş bin nüfusburası" diyor, "Doğup büyüdüğümüz yerleri birilerine peşkeş çekiyorlar". Usturuplu bir öfkesı var, dılinın kontrolünü bırakmıyor. Mahallenin önemi, Seda Sayan'ın, tbrahim Tatlıses'in arkasındaki müzisyenlerin kendilerinden olmasından geliyor. Ayrıca Tatlıses'in vokalisti de Sulukuleli. Serap, parmağıyla surların ötesini, Turgut Özal'ın mezarını gösterip "En çok onun zamanında kazandık" diyor "Ruhu şad olsun". Yaşı46. On yıl öncesine kadar dansözlük yapmış, Hilton, Sheraton, bütün yıldızlı otellerin kral dairelerindc dans etmiş. Şimdi kendisine eğlence arayanlara yol gösteriyor. Birkaç evde eğlence sürüyor çünkü, "Iki saz, bir dansöz, iş bitiyor" diyor. Açlıktan yakınıyor Serap, daha çok aç kalmaktan korkuyor. Çok para kazanılan dönemlerden geriye bir şey kalmamış, ya hastalara gitmiş, ya cezaevindekilere. Onun deyimiyle hep "terso"ya gelmışler... Şimdi de bir oğlu hapis. "Eğer" diye çıkışıyor "Evlerimizi yıkarlarsa..." Mahalleden çıkarken, bir kapının eşiğinde oturan dokuz yaşlarındaki çocuk öfkenin karattığı gözlerini kırpmadan, ses.ıni alçalıp yükseltmeden Serap'tan kalan boşluğu dolduruyor: "Bizi buradan atamazsınız. Atmaya kalkarsanız gününüzü görürsünüz". Cümleleri bizi takip ediyor: "Gelir hepinizin evlerini bombalarım".# Cumhuriyet DERGİ* Sulukule yıkılacak. Çünkü îstanbul'u geleceğin dünya pazarına hazırlayan Kentsel Dönüşüm Planı'nda Sulukulelilere yer yok. Oysa, Istanbul'un müziği orada başlıyor, göbek dansı da. Sulukuleliler öfkeli, evlerini bırakmaya niyetleri yok, zaten ne zamandır, yasak delerek yaşamaktan yorgunlar... Imtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına tlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: tbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Mehmet Sucu Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Baski: îhlas Gazetecilik AŞ 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna / tstanbul Idare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/lstanbul Cumhuriyet Reklam (0212)25198 7475 (0212)343 72 74 *Cumhuriyet Gazetesi'nin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet. com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle