17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BEYAZ BLUES LİDERİ, CLAP Eric Clapton'ın el izi ve imzası geçen hafta Rock Walk'a konuldu. "Blackie" adlı gitarı açık arttırmada 959 bin dolara alıcı buldu. Bu ölümsüzlüğe daha da yaklaştığını gösteriyordu, ama ağır bir bedel ödemişti. Ali Deniz Uslu eçen hafta Hollywood Sunset bulvanndaki RockWalk'a bir sanatçının daha el izi ve imzası konuldu. Bu sanatçı, "Beyaz Blues"un rakipsiz lideri Eric Clapton'dı. 16 Grammy ödülü sahibi sanatçı şimdilerde eski sancılı günlerine inat huzurlu bir hayat sürüyor. O günleri de unutmamış olacak ki konser gelirlerinin bir kısmını uyuşturucu bağımlılarının tedavi gördüğü kliniklere bağışhyor. Geçen ay satışa çıkardığı "Blackie" adlı gitarı 150 bin dolar açılış fiyatıyla başlayıp 959 bin dolar gibi inanılmaz bir rakama alıcı buldu. Bu gelirin de tamamı uyuşturucu ile mücadele merkezlerine bağışlandı. Otuz yılı aşkın suredir dünya müzik piyasasında olan Clapton, 1945 yılının 30 Mart'ında Ingiltere'nin güney doğusundakalan "Ripley" kasabasında dunyaya geldi. 9 yaşına kadar annesini ablası, anneannesini de annesi bildi, onu Kanadalı bir askerden evlilik dışı doğuran annesi böylesini uygun bulmuştu. Ancak iyiliği adına yaptığı bu hareket ileride gerçek bir anneoğul ilişkisi kuramamalanna neden olacaktı. Clapton sonraki yıllarda da zaman zaman anneannesinin gerçek annesi olduğunu dü G şündüğünü söyleyecekti. Sakin.terbiyeli ve hassas bir çocuk olan Clapton yetenekliydi. 13 yaşında Blues'ukeşfettiveona "tanrı" lakabını kazandıracak olan gitarla buluştu. îlk gözdeleri; Buddy Guy, Muddy Water, John Lee Cooker'dı. Hayatının anlamının blues olduğuna karar verdi ve okulda, evde akla gelebilecek her yerde, hatta derslerde gitar çalmaya başladı. Sonundaokuldandaatıldı. "Blues" aşkından vazgeçemeyen Clapton onceleri amatör gruplarla çaldı. Sonra da aralarında Roosters, Casey Jones gibi orta halli ama küçümsenmeyecek dönemin iyi gruplarıyla blues yaptı. TEL KOPARMAK... Clapton'ı "tanrı katı"na yaklaştıran grup ise şüphesiz Jimmy Page ve Jeff Back'den oluşan " Yardbirds" oldu. Efsane grupta Clapton fazlasıyla öne çıkan isimdi. Bu dönemde Clapton "slowhand" lakabına aldı. Çünkü heyecanla çalarken gitarmın tellerini koparıyordu. Sonra da sanki konserde değilmiş gibi aheste aheste, büyük bir özenle telleri değiştiriyordu. Bu zamanla bir sahne şovuna dönüştü. Ama başarı grubu bir arada tutmaya yetmedi. Iki albümden sonra Clapton'ın tarzlarının blues'dan uzaklaştığını öne sürmesi ile grup ayrıldı. O da 196O'lı yılların ikinci yarısında "Bluesbreakers"a katıldı. Artık sokaklarda daha önce eşine pek rastlanmayan bir grafiti belirmeye başlamıştı. "Clapton is godClapton Tanrıdır". 1966'da Bluesbreaker'tan Jack Bruce ve Ginger Baker'ı alıp bir başka efsane grup olan "Cream"i kurdu ve ilk üç albüm ile zamanın en büyükleri olan The Beatles ve Rolling Stones'a kafa tutmaya başladı. Gruptaki anlaşmazsızlıklar "Cream"i bitirse de arkasından kısa ömürlü "Blind Faith" geldi. Unutulmaz "Layla" şarkısı Clapton'ın yakın arkadaşı George Harrison'nın (The Beatles) karısı Pattie'ye olan aşkından doğmuştu. "Layla" gerek müzikal altyapı gerek lirik anlamda sıkı bir parçaydı ve döneme damgasını vurdu. 90 'lı yıllardaki bol Grammy Eric Clapton 16 Grammy aldı... Clapton artık sakin bir hayat sürüyor... ödüllü "Unplugged" albümündeki slow versiyonu ise "Layla"ya başka bir tat getirdi. "Layla"nın etkisinden midir, bilinmez Pattie George'dan boşandı ve Clapton ile evlendi. Büyük aşk evliliğe yalnızca 9 yıl dayanabildi. Amerikan şöhretınin ve rock müziğin değişmezi "uyuşturucu" Clapton'ı da etkiledi. Buna alkol de eklenince yaşamsal kaynağı müzik durma noktasına geldi. Iki sene tedavi gören Clapton geri döndüğünde eski halini aratıyordu. Hafifleyen temposu ve reggae altyapısı ile kurguladığı müziği onu "tanrı" ilan eden hayranlannı biraz üzdü. Bob Marley'den "I Shot The Sheriff'i yorumladı. "461 Ocean Boulevard" albümü klasik Clapton albümlerinden uzaktı. 1980'li yıllara kendini toparlardı ve baştan aşağı "Blues" kokan bir tarzla dinleyicilerinin karşısına çıktı. Yedi seneye beş albüm sığdırırken dört plaktan oluşan müzikal biyografisi "Crossroads"u piyasaya sürdü. Bu albümle 2 Grammy'i birden kucakladı. Ancak bu parlak dönem bir dizi trajik olayla son bulacaktı. KAZALARVEYAS... tlk yıkımı yakın arkadaşı ve gitaristi Stevie Vaughan ile grup elamanlan Colin Smythe ve Nigel Browne'nı bir helikopter kazasında kaybedince yaşadı. Uzun zaman dost olduğu, beraber çalıştığı insanları kaybetmek çok üzücüydü. Tam atlattığını düşünürken Italyan manken Lori Del Santo'dan olan 4 yaşındaki oğlu Connor, Manhattan'daki gökdelenin penceresinden düşerek öldü. Bu büyük acı Clapton'ı kederli, ancak yaratıcı bir döneme soktu. Oğluna olan duygularını notalara döktü. Bir diğer Clapton klasiği "Tears in Heaven" böyle hayat buldu. Bu şarkı ve aynı dö nemde çıkan "Eric Clapton Unplugged" 5 Grammy birden aldı. Bu başarılarının oğlunun acısını hafifletemeyeceğinin farkında olan Clapton içkiyi bıraktı. 1994 yılında tekrar blues'a döndü, "From The Cradle" piyasaya çıktı. 2000'li yıllara girdiğimizde bir başka efsane isim B.B.King ile "Riding With The King" i çıkardı. Hemen ardından "One More Car, One More Rider" isimli toplama konser albümü ile hızını sürdürdü. 2001'de "Reptile"ı, 2004'te ise 27 yaşında ölen blues gitaristi Robert Johnson'ın 14 şarkısından oluşan "Me and Mr Johnson" albümünü çıkardı. Bu albüm bir gönül borcuydu. Çünkü o Clapton'ın kahramanıydı. Durdurakbilmeden, 13 yaşındanberi müzik yapan Clapton şu aralar solo çalışmalarını sürdüyor. Bize de keyifle onun şarkılarını dinlemek düşüyor. • PAZARIN PENCERESİNDEN ? Okullar açılsın mı? Selçuk Erez Ekonomik sıkıntılı vatandaşı bol bir ülkede, okulların açılışları, sevinilerek beklenen bir ölgu değildir. Analar ve babalar masraf kapısı olduğundan bu tarihi, endişeyle beklerler. Maaşı çok kısıtlı öğretmenler, tüm sıkıntılarına rağmen ve bu sıkıntılarının pekiştirdiği gerginliklerine rağmen, okulların açılmasıyla sırtlayacakları yüke, kaç gün, kaç hafta dizleri bükülmeden direnebileceklerini düşünmeğe başlarlar: Televizyon kanallarında ağırlık kaldıran sporcuları seyrettikçe, özellikle kendilerinden kilolarca ağır halterleri kaldırmağa çahşan genç kızların boyun kaslarının nasıl gerildiğini, dudaklarının nasıl titrediğini, bedenlerinin nasıl zorlandığını gördükçe bizim öğretmenler geliyordu aklıma. Tüm kentlerde yaşayan ve işlerine gitmek için hiçolmazsa bir araca binmek zorunda olan yurtdaşlarımız, okul minibüslerinin de eklenmesiyle şimdi başlayacak ve aylar sürecek bir trafik yavaşlamagV bazen de tıkanması karşısında " Ya şu anda enfaktüs yada başka bir nedenle hastaneye ulaşmak zorunda kalsaydık !" diye düşüneduracaklar. Öğrencilerimiz ? Okullarımız açılıyor diye çok mu mutlular ? Dersliklerde sadece lise ve üniversite giriş sınavlannda sorulan zaman zaman üçünün beşinin yanlış olduğu açıklanansorulara cevap verebilecek şekilde hazırlanan öğrencilerin okullarına kıvançla koşmalarmı B:ışlnngıç,t olan öğrenme açlığı sonra nnsıl knyrtoluyori mı bekliyorsunuz ? Doğaya, bilime karşı ilgileri törpülenen, her çocukta başta varolan sonsuz bir öğrenme açlığıyla başladıkları okullarda , öğrenme zevki yitirilen genç vatandaşlarımızın hevessizliklerini kınayabilecek bir özgeçmişe sahip misiniz ? Aynı sıkıntıyı beşon yada onbeş yıl önce siz de çekmediniz mi ? Geçen sene böyle bir eğitim yılı başında okuldan dönen küçük kızımla sınıf arkadaşı bir kaç kız arasında geçen konuşmaya şahit olmuştum : Kızlar, okulda erkek çocuklar ikidebirde eteklerini kaldırdıklarından çok tedirgindiler ve birbirlerine ne gibi önlemler alabilecekleri konusunda danışmaktaydılar. "Öğretmenlerinize şikayet etmiyor musunuz ?" diye sordum . "Öğretmenler aldırmıyor !" cevabını aldım . Kalktım sınıf öğretmenlerine ve danışmanlarına gittim, bu, sonuçta, kadınerkek eşitliğini konusunda her erkek hem de kız öğrencüere çok yanlış izlenimler verecek davranışların engellenmesi gerektiğini söyledim . Bu yaştaki erkek çocukların cinsel gelişmelerinin doğal bir belirtisiymiş ve biraz anlayışla karşılanmalıymış ! Siz de hanımsınız ve aynı davranış size yönelmiş olsaydı bu şekilde teselli edermiydiniz görenleri yada kendinizi ? Sonra kadına saygı, kadının ikinci sınıf bir vatandaş olmadığı gerçeği sadece sosyal derslerinde anlatılanlarla mı öğretüir ? Cevap, bu konuyla ilgileneceğiydi. O başvurumu izleyen bir yıl içinde durum değişmedi ve bu sene de kızlar eteklerinin altına şort giyerek okula gitmekten başka çare bulamamaktadırlar. Bu uygar memleketlerin okullarında gözlenmeyen durum da doğal olarak okulların açılmasıyla ilgili mutluluklarına anlamlı bir katkıda bulunmamaktadır. Bütün bu gerçekler yürürlükteyken Milli Eğitim Bakanının okullann açıldığı gün neler söyleyebileceğini çok merak ediyorum : Umarım okul sayılarından bahsaçıp partisinin ve bakanlığının ne kadar başarılı olduğunu anlatmaya yeltenmez de hepimizi şaşırtır, gerçekten ümit verirbize! •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle