Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 TEMMUZ 2004 / SAYI 954 ocukluğumuzun yazarı En az dört kuşağın çocukluğuna damgasını vuran Kemalettin Tuğcu'nun hayatını yeğeni Nemika Tuğcu yazdı. "Sırça Köşkün Masalcısı"nda Tuğcu'nun gündelik alışkanlıkları ve ailesine ilişkin bilgilerin yanı sıra yapıtlarındaki dramın nedenlerine dair ipuçları da var. Deniz Spatar Kitapla, okumakla arası olmayan ailelerin kitaplıklarmda bile yer alrnış onun hikâyeleri, romanları... En az dört kuşak boyunca, her ilkokul öğrencisi hiç değilse bir ya da iki kitabını okumuş onun. Evet, hikâyeleri acıklı, hatta bazı annebabalarçocuklarınınpsikolojık dengesi bozulur diye zamanla Kemalettin Tuğcu'nun eserlerini evlerine sokmamışlar. Yine de, Kemalettin Tuğcu'suz ilkokul dönemi yaşayan çocuklar parmakla sayılacak kadar az. Hem yalnız îstanbul'da değil, tüm Türkiye'de, kitabın gidebildiği her yerde.... Kemalettin Tuğcu'nun kitaplarında çeşit çeşit serüven, acıklı hikaye... Ama hep aynı karakter kazanıyorherhikâyesinde: Onurlu ve alçakgön üllü olan. Çocuklar ağlıyor, üzülüyor ama Kemalettin Tuğcu okudukça onurlu ve alçakgonullü olmanın erdem olduğunu öğreniyorlar. 80'li yıllardan sonra yetişen çocuklara benzemiyor Kemalettin Tuğcu'nun kitaplarını okuyan çocuklar. Onlar star olmak, medyatik ünlü olmak, marka elbiseler giymek, görsel çekicilik kazanmak gibi görsel "erdem"lerin değil, onurlu ve alçakgönüllü olmak gibi şımdilerde soyut kalan erdemlerin özentisi içindeler... HAYVANLAR Vedaya çeyrek kala Aylin Tunç I S Nemika Tuğcu ırça Köşkün Masalcısı'nı okumaya başladığımda aklıma çocukluğumun yaz günlerinden biri geliverdi. Hangi yıldı, ben kaç yaşındaydım, anımsamıyorum ama her şey apaçık gözümün önüne geliyor. Zorla yatırıldığım öğle uykusıı saatini kitap okuyarak geçiriyordum. Sokaktan arkadaşlarımın sesleri gelmeyebaşladı. Hergün bu saatlerdekapırun önündebııluşur, oynardık. Ama bugün sokağa çıkmak istemiyordum, çünkü kitabımın en heyecanlıyerindeydim. Kemalettin Tuğcu'nun "Aradaki Demir Kapı"sı... Pek çok kitabını oku dum onun,her nedense adı aklımda kalan tek kitabı bu. Kemalettin Tuğcu beni de çok ağlattı çocukken ama hayatın yalnızca ıyilık ve güzellikten ibaret olmadığını da hissettirdi. En büyük erdeminse onur olduğunu öğrendim ondan. Kazanan tek bir karakter vardı tüm kitaplarında, o da onurlu ve mütevazı olandı. Bu yüzden yeğeni Nemika Tuğcu'nun yazdığı Can Yayınları'ndan çıkan Sırça Köşkün Masalcısı'nı okurken, çocukluğumda bana yaşama daır unutulmaz sırlar vermiş bir büyüğümle dertleşir gibiydim. NEDEN OKUDUK? keleden kalabalıkla birlikte çıkı yor. Sonra, ağır adımlarla, (daha sonraki yıllarda bastonuna yaslanarak) Çengelköy'ün en dik yokuşlanndan birıne yönelıyor. Bu yokuş hâlâ saraylıların ailelerinın oturduğu tepeveçıkıyor. Tablacı ların, kaymakamın, Vanlıların evi varburada. Sakat ayaklarınainat, azımleyokuşu tırmanan bu adam, her gece geç vakit daktilosunun başına geçip romanlar yazıyor. O romanlar, kendisinden sonra gelen en az dört kuşağın bafızasınu kendi hikâyelerini yerleştirecek bu adamı, Kemalettin Tuğcu'yu. Kemalettin Tuğcu'nun kitaplarıyla büyüyen kuşakların sayısı en az üç... Şimdi aynı yokuşu tırmanıp Kemalettin Tuğcu'nun yeğeni Nemika Tuğcu'yla amcasını konuşmaya gidiyoruz Nemika Tuğcu " Iki ayrı dünyası vardı amcamın. Evindeannesi,kansı, çocukları, ablası ve yazın gelen konuklarıyla yaşardı. Yazları fasıl gecelerı duzenlenırdi. Keyif vehuzur içinde oturulurdu. Sonra o odasına çekilir, daktilosunun başına geçerdı. O güzelim akşamlardan sonra işte o çok acıklı hikâyeleri yazardı" diyor. "Belki dekendisi ne kadar keyif içinde yaşarsa yaşasın diğerinsanlann dramlannı unutmuyordu" sonucuna varıyoruzbirlikte. Tuğcu, "Doğru diyor, diğer insanların dramlannı hiç unutmazdı Üstelik toplumcu olmamakla da suçlanmıştı." Peki Kemalettin Tuğcu neden bukadarçokokundu? "Sosyologlar araştırmalı bunu. Ondan sonra hiçbir yazar Türkiye'de onun kadar sağlam bir taht kurmadı çocukların kalbinde" diyor Tuğcu. Kemalettin Tuğcu'nun yazdığı dönemler. Büyük siyasi projeler altında yaşanan kişisel, ailevi dramlar... Kemalettin Tuğcu'nun kitaplannın başarısını bugün ne ile karşılayabiliriz diye düşünüyoruz birlikte. Herhaldebir tek televizyon dizileriyle...# AMCAMIN HAYATI... Nemika Tuğcu 58 vaşında bir öykücü. Hep yazıyla uğraşmış, ıızun yıllar gazetecilik yapmış. Özellikle edebıyat çevrelerınde Kemalettin Tuğcu'nun yeğeni olduğundan söz etmeyi hiçbir zaman pek sevmemiş. "Birileri amcamın yazarlığından kendıme pay çıkarıyorum sanır" diyeçekinmiş. Halbııki veğeni olduğunu öğrenen herkes ona "Amcanın hayatını yazmalısın" demiş. Nemika Tuğcu " Yıllarca bunu vapmamın doğru olup olmadığını duşundum Sonunda tlknur Ozdemır ve Erdal O/benı ıknaettıler" diyor Kemalettm Tuğcu tam 312kitap yayımlamış Ciumness Rekorlar Kitabı'na girebılecek kadar çok yapıtbırakmışarkasında. Nemika Tuğcu, kitabın önsözünde "Amcambiryazardı... Hersabahmatbaaya giderdi. Zamanları, işyerlerı değişse de tarif değişmedi; o hep matbaayagitti" diyor. ÇENGELKÖY VAPURU... Her akşam Çengelköy lskelesi'ne yanaşan vapuru bekliyor Çengelköylüler. Evlerin erkeklerı vapurdan iniyor. Çengelköy'ün te pelerinden birindeki köşkte, kadınlar hazırlıkJarını bitirmiş. Yemeklerhazır. Birkadın "Anne, Kemalettin Bey'in vapuru yanaştı" diye sesleniyor kayınvalidesine. Ayakları belli ki sakat bir adam is lerleyen zaman tum canhlarda olduğu gibi evcil dostlarımızda da etkilerini gösterir. Bizimle kent yaşamına geçen, yine bizimle bilimin olanaklarını kullanan evcillerin ömrü uzadı. Ancak beraberinde de yaşa bağlı hastalıklar, problemler görülmeye başlandı. Kedi ve köpeklerin ortalama yaşam süresi 1416 yıl. Normal beden ısıları, ortalama 3839 derece arasındadır ve metabolizmaları hızlıdır. İşte bu nedenle bizler onların bebeklık, gençlık, orta yaşlılık ve yaşlılık süreçlerine şahit oluruz. Yine bu nedenle hastalıklar çok çabuk ortaya çıkar gelişir ve sonuçlanır. Çoğu zaman da geç kalınmıştır. Aslında bazı belirtiler olmuş, ancak hayvan buna alışmış ve hastalıkla yaşamaya devam etmiştir. Örneğin zaman zaman kusmuş ya da bir iki günlük keyifsizlikten sonra normale dönmüştür. Ancak normale dönmemiş sadece o rahatsızlıkla yaşamaya alışmıştır ve biz her şey yolunda zannederiz. Bir daha belirtiler ortaya çıktığında ise çok geç olacaktır. Altı ve üzeri orta yaşlıdır, dokuz ve on yıldan sonra da yaşlanma artarak devam eder. Bizim amacımız ise onların yaşam siirelerini ıızatmak ve bu süreç içinde, yaşa bağlı etkileri en aza indirmek ve hastalıklara çok geç olmadan önlem almaktır. Bu dönemde sıkça rastlanan hastalıklar; Kalp ve dolaşım hastalıkları (özellikle spor köpekleri, kaniş, cavalier, beagle, boxer gibi ırldar yatkındır), karaciğer yağlanması, böbrek hastalıkları ( özellikle kediler yatkındır), diyabet, gözde katarakt, eklem ve iskelet sıstemı hastalıkları, erkek köpeklerde prostat, epilepsi ve beyin yaşlanmasına bağlı unutkanlık gibi rahatsızlıklardır. Yapılabılecek en doğru şey altı yaş üzerinde yılda bir kez kan tdhlili yaptırarak basit önlemler almaktır. Özellikle; yemek yemesine rağmen zayıflıyorsa, yiyor ve bir süre sonra yediklerini çıkarıyorsa, geceleri ya da zamansız öksürüyorsa, çabuk yoruluyor, adayamıyor merdiven çıkmakta zorlanıyorsa, sık tuvalete gidiyorsa, ağzı kokuyorsa, çok su içiyorsa, sızi çok yakınınıza gelmeden tanıyamıyorsa mutlaka bir hekime başvurun ve önlem alın... • OSMAN BAHADIR bahadirosman@hotmail.com 8O7Iİ once •:^r. o Yunus Nadi Bey'in başyazısı Büyük bir inkılap Bu günlerde Ankara'da ittihaz olunduğunu telgrafnamelerin bildirdiği bir karar, bu memleketin hayatmda meşrutiyet ve cumhuriyet ilanı kadar ehemmiyeti haizdir; hükümet aşarın bilkülliye (tümüyle) ilgasmı meclise arz ve teklif ettneğe karar vermiştir.Halbukiinkılaplarınfîkriyat sahasında olduğu kadar iktisadiyat sahasında dahi olduğunu ve hatta bilhassa iktisadiyat sahasında olduğunu bilenler bu kararın ehemmiyeti ve azametini pek iyi anlarla r. TBMM' de aşarın ilgasına karar verildiği gün bütün memlekette toplar atılarak şenlikler yapılsa ve onun her sene tekrarı bayram sayılsa yeridir. Aşarın ilgasıyla memleketin üzerinden işte bu kadar büyük bir bela kalkıyor. Milletin onda yedi sekizini teşkil edenziraaterbabı.cumhuriyetinkadrvekıymetini işte bilhassa bu kararla daha iyi, daha vazıh ve daha yüksek olarak anlayacaklardır. Cumhuriyet hükümeti az zamanda mühim inkılab kararları ittihazında vazıh ve vazifesini bilen bir heyetin yüksek ve temiz cesaretini gösterdi. Biz kendisini temin ederiz ki, aşarın ilgasına ait olan son kararı, ulviyette, Ismet Paşa hükümetinin diğerkararlanndangeriaddolunamayacakvebelki hakikati bilenleregöre daha yüksek bile sayılabilecek bir karardır. Aşar, o bu memleketin üstünde yıllarca hükümran olmuş kara bir kâbus idi. Aşarın ilgasıyla vatanın ufkundan işte böyle bir kâbus kalkacaktır. Aşarveiltizam;bunlarTürkiye'yitahripeden iki afet idiler. Tabii ki Kristof Kolomb'un yumurtası gibi işte böyle gününbirinde"kalkvedefor demeklebertarafoluverecekolanbumusıbetlere şimdiye kadar nasıl tahammül edip durmuş olduğumuza şaşmamak elde olmaz. En son bir adım olarak aşarın şimdilikhiçolmazsaonikibuçuktan ikibuçuğunıın tenzili geçen senemevzubahıs olmuştu. Fakat o zaman yalnız bu ikibuçuğunkaldırılmasıyla aşar hakkında pek deesaslı ve hatta mahsus denilebilecek bir şey yapılma mış olacağına hükmolunarak esaslı bir tedbir alınmak uzere mesele bu seııeye ertelenmış ıdı. Biz o vakitten beri bu esaslı tedbirin neden ibaret olacağını ikide bir bağırmaktan hali kalmıyor ıdik; Aşarın bilkulliyeilgası! İşteşımdi yapılmasına karar verilmiş olan iş bundan ibarettir. Hükümetin meclise arz edeceği bu teklifin orada kabul olunup olunmayacağını düşünmeğe bile hacet yoktur. Teklifin (aşar mülgadır) hüknıünü meclis muhakkak ittifak ile ve muhakkak medid (çok ıızun) vemüselsel (ardı ardına) alkışlarla kabule mıisaraat edecek (gırışecek) ve pek kuvvetle muhtemeldir kı, meclis bu ilga ka rarının bütün memlekette hatta toplarla ilan edilmesini aynı celsede karar altına alacakür. Mecliste belki teklifin aşar yerine kaim olmak üzere bazı tedbirler ve vergiler isteyen ikinci şıklarımüzakereyelayıkgörülür. O kısımların hiç ehemmiyeti yoktur. Öyle olmaz da başka türlü olabilir. Ehemmiyet "aşarmülgadır" kararındadır. Bir kere o karar verildikten sonra memleket en geniş nefesini alacaktır. Aşar ve iltizamın ne büyük bir afet olduğunu anlamak için bu verginin bir taraftan müstahsilin safi hasılatının bazen yüzde elli altmışını ve hatta bazen yüzde yüzünü aldığını, diğer taraftan iseköylüyü hayatından bizar edecek kadar müşküller içinde kıvrandırdığını tahatturetmek (hatırlamak) kâfidir. Aşarın güveri denilen kısmı, birçok yerlerde köylülere sebze ekmeyi ve ağaç yetiştirmeyi haram etmış ve hatta bazı yerlerde de mevcut ağaçları sökmeğe sevk ve icbar eylemiştir. Şimdi herkes sayinin (emeğinin) mahsulünekendisi tasarruf edecek ve artık hiçbir köylüye kendi alnmın teri ile ekip biçtiği mahsulünden dolayı "gözünün üstündekaşın var" diyemeyecektir. Aşarharman yerinde alındığı için şimdiye kadar tarlaya atılan veatılacaktohumlardan, rençberin yiyip içeceği kısımlardan da vergi alınıyordemekti. Aşarın il gası ilan edilmekle bu haksız ve mantıksız hare ketlerin hepsi bertaraf ve berhava olup gidecektir. Hükümetin aşar yerine kaim olmak üzere düşündüğü arazi vergisiyle mahsulün piyasaya in dirilen kısmından onda bir alınması eski aşara nisbetle ancak onda üç dört tutar tutmaz bir miktardır. Aşar kalkınca tabii onun yerine makul bir vergi ikame edilecektir. Hükümet bunları düşünmüş. Belki onlardan başkaları ve daha iyileri bulunur. Bir kere şu aşar belası kalksın da, üst tarafı kolaydır. Nuhuset (uğursuzluk) aşar vergisinin kendisindeydi. İşte şimdi bütün nuhusetiyle o kara kâbusdur ki memleketin üzerinden kalkacaktır. Aşarın ilgası münasebetiyle bu verginin düyunu umumiye ile olan bazı alakaları da hatıra gelebilir. Ancak evvela aşar önümüzdeki bütçeden kaldırılacak ve o zamana kadar belki düyunu umumiyemizin tesbit ve tediyesi (ödenmesi) sureti daha salim şekillerdehallolunmuş bulunacaktır. Tayin edilecekborçlarımızı en kati ve en emin bir surette ödeyeceğiz. Dayinlerimizin (alacaklılarımızm) bizden isteyebilecekleri yalnız budur. Aşarın ilgası ise memleketi iktisaden yükseltecek pek alı bir karar olduğundan kendi alacaklannın teminatı haricinde olarak Türk cumhuriyetinin ve Türk milletinin böyle bir tedbirine karışmağı hiçbir Avrupalı hatta aklından bilegeçirmez. Hülasa aşarın ilgası kararı dört başı mamur bir karardır ve onu ittihaz eden hükümet kendisini tarıhi denilecek kadar mühim bir inkılab hizmeti yapmış olmakla bihakkın bahtiyar addetmeğe hak kazanmış olur. 4Ağusto*1924