Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 TEMMUZ 2004 / SAYI 954 Unutulmaya ihanet... Elia Kazan ömür boyu sanat Oscar'ını aldığında sinema dünyası ikiye ayrılmıştı, kimilerine göre McCarthy'nin cadı kazanına dostlarını gönderen bir "hain"di, kimilerine göre "iyi bir sinema adamı". Aslı Selçuk I kinci Dünya Savaşı'nın ardından McCarthy başkanlığındaki Amerika'ya Karşı Çahşmaları Araştırma Komitesi, üniversiteler, sendikalar, sinematiyatro sektöründeki komiinîstleri bulmak için geniş bir soruşturmaya girişti. Gary CooperJohn Garfield, Marlon Brando, Kim Hunter, Bertolt Brecht, Arthur Miller, Elia Kazan gibi ünlü sanatçılar sorgulandı. Tiyatro ve film yönetmeni Elia Kazan, 14Ocak 1952'degizlibiroturumda ilk kez komiteye konuştu. Bu oturumun tutanakları hiç açıklanmadı. 10 Nisan'da komitenin karşısına bu kez kendi isteğiyle çıktı Kazan. Komiteye yazdığı mektupta şöyle diyordu: " 14 Ocak'taki konuşmama bazı eklerde bulunmak amacıyla bu mektubu yazıyorum. llişiktekiyeminli ifademde 193436 yıllarında Komünist Parti'de kimleri tanı Elia Kazan kimileri için geçen yüzyılın en unutulmaz "hain"iydi, kimine göre "iyi film'lerin yönetmeni... dığımı öğreneceksiniz. Bu adları daha önce açıklamamakla doğru davranmadığım sonucunavardım. Gizlilikkomünıstlerin daima işineyarar. Amerikan halkı, komünizmle sonuna değin savaşabılmek için tüm gerçekleri öğrenmelidir." Komiteye çalışmalarınıntoplamınıbildirirkendeaynıüslubukullanmıştı: "BoomerangGeri Tepen Silah/46: Komünist yalanlarını ortaya koyan bir film, PinkyKaraDamga/49: Komünistlerin dıştnda herkesin beğendiği bir film..." Yeminli bilgilerini "Komünist felsefeden ve yöntemlerden tiksiniyorum. Ben, düşünceveçalışmaözgürlüğünden.birey haklarından yanayım. Bu değerli kazanımlar için tüm gücümüzle çalışmalıyız. Çalışmalarımda da başından ben daima bu amacı güttüm" sözleriyle tamamlayan Kazan bu ifadesinin bir kopyasını da 20th Century Fox'un başkanı Spıros Skooras'a verdi. Bununla da yetinmeyip ertesi gün New York Times'a büyük bir ılan yayımlatarak bu görüşlerini kamuoyuna duyurdu. BAĞIŞLANMAYI BEKLEMİYORUM Kazan konuşmalarında ifadesinin sembolik bir eylem olduğunu hep savundu: "Hiçbir zaman açıklamalarımı yadsımadım. Partideküer beni aşağıladılar, ayrılmam için her şeyi yaptılar. Baştaki yöneticilerden tiksiniyordum. Hollyvvood'daki liberalleri sömürüp paralarını alıyorlardı. Ben iki kötü arasında bir seçim yaptığım inancınıtaşıyorum.Herkesonlarınkimler olduğunu biliyordu. Davranışlarımı hesaplamadım, inançlarıma göre davrandım. Her zaman yaşanan sorunlara ışık tutan Amerikan metoduna güvendim." Bu ifadesinin ardından çektiği ilk film nıhaklılaştıracakgerekçeler bulmak durumundakaldım. Dünyayıelegeçirmeye çalışan kötü güçlerin var olduğuna, komünizmin Amerika için ciddi bir tehdit oluşturduğuna bayağı inanmaya başladım. Sonunda filmde oynamayı kabul ettim. Fakat o zamanlar Elia ile Bud Schulberg'in 'Rıhtımlar Üzerinde'yimetaforik bir kanıta hizmet etsin diye yaptıklannın hiç ayrımında değildim, bu filmdeki tüm amaçlarıysa arkadaşlarını ihbar etmelerini haklı göstermekti." Brando'nun yanısıra "Ihtiras Tramvayı "nın baş kadın oyuncusu Kim Hunter da cadı avından payını alanlar arasındaydı. Hiçbir komünist çalışmaya katılmamasına karşın kara listedeydi. Nedenlerin başındaysa insan haklarının güçlü bir savunucusuolması,49'daNewYork'tagerçekleştirilen Dünya Barış Konferansı'na destek vermesi geliyordu. 1962'de Ne\v York Yüksek Mahkemesi'nde "Red Channels" adlı kitabın yayımcılarına yaptığı tanıkhkla da Hunter, suçlanan çok sayıda oyuncu, yazar arkadaşının komünist ilişküerden aklanmasını sağladı. Kazan'ın kurbanlarının arasında 'Gentleman's AgreementCentilmenler Anlaşması/47"ndaki yetkin oyuncusu John Garfield da vardı. "ThePostmanAl\vays Rings TwicePostacı Kapıyı îki Kere Çalar/46"daki unutulmaz yorumuyla da bilinen Garfield, 1951'de "Hollywood'un IO"u lehine dilekçeyi imzalamasından ötürü komitece sorgulananlardandı. Yoksul Yahudi bir göçmen terzinin oğlu olan Garfield, birilerini ihbar etmeyi onuruna yedirememişti. Komiteye karşı çıkışı sanat yaşamını tümüyle etkileyecekti. 18 ay boyunca iş bulamadı, 3 9 yaşında kalp krizinden öldü. Ölmeden önceyakınlarına kara listede yer almanın onu zaten öldürdüğünü söylemişti. Kazan'ın tersine yürekli Garfield sorgulama boyunca kimsenin adını açıklamadan ifade vermiş, k o misyona meydan okumuştu. " Viva Zapata " oldu, onu "C)n the WaterfrontRıhtımIarÜzerınde/54 izledi Rıhtımlar Üzerinde "faşist bir çalışma" olaraknitelendi. "Faşist değil, aksinebilinen olaylarm eksiksiz tanımıydı. Ozür dileme gereksinimi ise hıç duymuyorum. Yaptığımın tümüyle iyi olduğunu da varsaymıyorum. Güçi>ir karardı, bu kararın sonucundagıdılenyöneneresıolıırsarıskJerini debırliktegetinyor. Bağışlanmayı dabeklemivorum" diyordu "Filmlerime dikkatle bakın, 'Amerıca America', 'Splendor Ln the Grass',' Wild River Vahşi Nehir, 'The ArrangementUzlaşma', sanırım hep sol içerikli, sosyal eleştiri yapan filmlerdi. Olaylar bana şunları düşündürdü, şimdi artık yaptıklarımla kendimin hoşuna gitmeliyim, ne dostlarımın, ne eleştirmenlerin, nedeyapımcıların. YapımcılaMarlon Brando ve Vivien Leigh, Elia Kazan'ın "thtiras Tramvayı" filminde... rın olaylar patlakverdiğindeilkdavranışı ücretimidüşürmekoldu. Sen değerkaybına uğramış bir ürünsün diyerek ödemelerini yarıya indirdiler." 1909'da Athena Şişmanoğlu ve Yorgo Kazancıoğlu'nun çocuklan olarak Kadıköy'de dünyaya gelen, 1913'te New York'a giden göçmen Elia Kazan'ın seçimi başkayöndegelişti. "Viva Zapata" filmi için endişeli görünen S. Skouras, özellikle henüz bir lobi oluşturacak güce erişmemiş ilk kuşak Yunanlıların başkalanndan daha "temiz" olmaları gerektiğini vurgulayarak Kazan'a şöyle demişti: "Biz yeni göçmenler Amerika'yı Amerikalıların sevdiğinden daha çok sevmeliyiz." Elia Kazan da Amerika'ya olan smırsız sevgisini bu yolda göstermeyi seçmişti. Sanatta arasız tartışılan ve tartışılacak olan bu "Taraf Tutmak", Kazan'ın parlak sanat kariyerinde, kişiliğinde hep bir gölge olarak kalacak gibi görünüyor.. . • MARLON BRANDO ANLATIYOR Kazan'ın " A Streetcar Named Desireîhtiras Tramvayı/47 "nda başrolü verip ünlendirdiği Marlon Brando, "Rıhtımlar Üzerınde'deyeralmaktazorlanmıştı: "Rolü kabul etmekteisteksizdim, çünkü onuntanıdıklarını,arkadaşlarınısıkıntıya düşüren davranışı kabul edilir gibi değildi. Adlarını verdiklerinin çoğunun ayrıcakomünistliklebirilişkisiolmadığıda düşünülürse özellikle çok aptalcaydı. Ben de kara listeye Güney'de bir siyahinin linç edilmesini protcsto eden dilekçeyi imzaladığımda girmiştim. Kazan'ın davranışı Kadın Filmleri Festivali'ni düzenleyen Filmmor atölye açtı Berat Günçıkan Kadınlar film yapsın diye... D üşleri mor bir tırla kent kent kadınları sinema yapmak, sinema üzerine düşünmek için kışkırtmak. îkincisini düzenledikleri Kadın Filmleri Festivali, Filmmor'a, şimdi de sinema atölyesi ile hız veriyorlar. Sinema yapan kadınlar, sinema üzerine düşünen kadınlar, kendilerini ifade etmek için bu alanı seçen hemcinslerinebildiklerini aktaracaklar. Festivalin ve atölyenin kurucularından Melek Özman'lakonuştuk: Filmmor 2. yılını tamamladı. Bu süre içinde amaçladıklarımzı ne kadar yakalayabildiniz, neler eksik kaldı ? Kadınlarınsinemaya daha çok katılması, sinemada kendini daha çok ifade edebilmesine destek olabilecek işler yapmayı amaçlamıştık, amaçlıyoruz. îki yıldır Filmmor Kadın Filmleri Festivali'ni yapıyoruz, daha önce de daha az katılımlı bir sinema atölyesi yapmıştık, şimdi de ikinci sinema atölyemize, Atölyemor'a başlıyoruz. tki defilm prodüksiyonu yapabildik. Zorlandığımız oldu, özellikle festival yapmak hakikaten çok güç, hele finanse edebilmek... Sinema sektörü içinden ya da sadece seyirci olarak kadınların festivale yaklaşımı nasıl ? Atölyemor Takvimi: l15Temmuz2004 Film Okuma/Anlamlandırma Atölyesi 1630Temmuz2004 Hazırlık Atölyesi Ağustos2004 Senaryo Atölyesi lEylül15Ekim2004 Çekim Atölyesi 15Ekim2004 30Kasım2004 Kurgu Atölyesi Atölye Danışmanları: Biket Ilhan: Çekim / Drama Esra Biryıldız: Hazırlık Gülşen Duran: Kurgu Hülya Uğur Tanrıöver: Film Okuma Işıl Özgentürk: Hazırlık Serpil Kırel: Senaryo Şehbal Şenyurt: Çekim / Belgesel Yeşim Ustaoğlu: Hazırlık Sinema içinden kadınlardan hep destek ve ilgigördük, hep dayanışma ve katkı gösterdiler. Sinema dışında ise farklı yaklaşımlar var tabii, heyecanla ve dıkkatle takip eden, katılan kadınlar var, bizim olanaklarımıza bağlı olarak yeterince duyurmamamıza rağmen. Proje hakkında bilgi verir misiniz ? Kadınların Sinema Atölyesi; Atölyemor Filmmor ekibi için bir araya geldiğimizden beri hedeflediğimiz ve sürdürmek istediğimiz bir proje. Her yıltekrarlamak.hattalstanbul dışında da yapabilmek istiyoruz. Atölyemor, sinemayıbilenyapankadınlarınbildiklerini ve deneyimlerini, bu alanda kendini ifade etmek isteyenkadınlarlapaylaştığı, atölyeye katılan kadınların ilk filmlerinde onların yanında olup destek olacağı bir atölye çalışması. Bu projeyle amaçlanan ne? Dünyada benzeri örnekleri var mı ? Atölye ile; kadınların düşünceleri, düşleri, deneyimleri yani demek istedikleri her ne var ise bunları sinemada diyebilmeleri için bir dayanışma alanıaracıyaratmayıamaçladık. Çeşitlibiçimlerde filme alınanlar değil, kendimizi ve dünyayı filme alanlar olalım, bıınu yapabilenlerin sayısı ve deneyimi artsın istiyoruz. Sinema, diğer görsel sanatlara göre, kadın diline daha uygun bir ifade biçimi mi ? Oncelikle, kadınların bir dili olduğuna katdmıyorum. Çünkü bıze öğretilen bir dil var, erkek egemen, geleneksel bir dil belki ama bunun kadın dili olmadığınıiddia edecek, spesifik olmayan argümanlar bulmak güç. Feminist bir dil dersem eğer evet, sinema bunun için oldukça uygun bir ifadebiçimi. Ama sinemanın genelegemen ifade biçımindeki manıpülatif gücü aynen kulJanmaktan sözetmiyo • rum. Diyalog, görüntü, müzik, ışık vs. ileson derece manipülatit bir etki yaratılabiliyor ve Hollyvvood gibi bir egemenlik kurulabiliyor. Ama kadınların, feminist bir dil arıyorsak eğer, sinemanın egemen biçimi ve dilini de kıracak bir dil ve biçim arayışı olmalı. Nitekim var da. Çağın en yaygın ve etkili ifade alanı sinema, bu yaygınlık ve etkiyi kadınların lehine dönüştürmek açısından çok önemli. Sizce Türkiye sinemasında bir "kadın dili"nden, sizin tanımınızla "feminist bir dil"den sözedebilirmiyiz? Türkiye sinemasında farklı ve güçlü bir dili olan kadınlar var, yaptıkları güç ve umut veriyor hepimize. Ama güçlü olmadığımız bir alanda, feminist bir dil aramak daha sonraatılabilecek bir adım sanırım. Bazı kadın sinemacıların 'kadın değil sinemacıyım' demeyi tercih ettiklerine tanık oluyorum. Sinemacı olarak zor var oldukları bir alanda bir de kadınım diyememelerini, dememelerini anlamaya çalışıyorum. Ben kadınların yönetmeni ya da senaristi olduğu filmlerde farklı ve özgün bir dil, ses duyuyorum doğrusu... Kadınların hayatı "montaj" Filmmor Film Atölyesi'nde ders verecek sinemacı kadınlar düşuncelerini şöyle anlatıyorlar: Hülya Uğur Tanrıöver (Doç.Dr., Galatasaray Üniversitesi tletişim Fakültesi) Özellikle "montaj" özelliğinin sinemayı kadın diline daha yakın bir sanat yaptığım sanıyorum. Kadınların, geniş ölçüde yaşamları da, erkeklerinkinden çok daha fazla "montaj" gerektirir; farklı rolleri, etkinlikleri, hatta birbirleriyle bazen tamamen karşıt olan şeyleri, uyumlu bir biçimde bileştirme yeteneği... Işığı, nesneyi, sesi, insanları, hareketleri, müziği ve bunlardan oluşan farklı birimleri anlamlı bir bütün sunacak biçimde bileştiren sinema açısından artı bir puan olabilir bu. Uygun bir " dil"le olsun ya da olmasın, kadınların kendilerini ifade etmeye o kadar çok ihtiyaçları var ki... her halükârda kadınlar sinema yapsınlar. Işıl Özgentürk (senaristyönetmen) Sinema ve kadınlar zor, karmaşık ve şeytanın ayrıntılar üstünde dans ettiği iki alan. Sinema ise bir sokak çocuğudur ve kadınlar bu sokak çocuğunu severler. Ben de severim. Ahlaksızdır, asidir, gizemlidir ve sırlarla doludur, tıpkı kadınlar gibi... Serpil Kırel (M.Ü. lletişim Fakültesi ÖğretimÜyesi) Sinema kendi katı kuralları olan, erkek egemen bir sektör. Kadınlar kendi öykülerini kendileri anlatabilmeli. Bunun için özellikle kısa film çok uygun. Çünkü daha bağımsız üretilebiliyor. Bu yüzden tematik festival, atölye gibi çalışmalarla bu öykülerin filme dönüşmesine destek olmak gerekli.