Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 TEMMUZ 2004 / SAYI 95< Vedat Günyol'u düşünmek... Vedat Günyol'u önceki hafta yitirdik. Dostları, öğrencileri, yolu bir yerde onunla kesişenler tanıdıkları Vedat Günyol'u anlattılar. ... Erol Şadi Erdinç de onlardan biri. O da tanıdığı Günyol'u yazdı. Kullandığımız fotoğraflar ise Günyol'un ailesinin gazetemiz arşivine armağanı... Erol Şadi Erdinç ıymetini o dünyamızdan gittı de sonra mı anladım ya da karşılaşmalarımızda, uzun ve içtenlikli bazan da kısa konuşmalarımızı mı özlüyorum, nedir, son giınlerde süreklı Günyol'u okuyorum. Gerçekten aydm kişiliği ıçinde, smırsız hoşgörüsü ile karşısında hukuk eğitimi görmüş bir genç insana, o yumuşacık üslııbu ile kahplara sıkışmış hukuk kurallarının ve öğretisinin dışında da bir düşünce sısteminin varlığını anlatmaya çalışıyordu. Dostluğumuz bir söyleşi ile başladı. O zamanadeğinçeviriveyazılarındantanıdığım Vedat Günyol ile uzıın söyleşimiz, anımsadığım kadarıyla budur ve konusu da Babeuf yargılanmasıdır. K rıcalığı olmayan bir konuma yöneliyorlardı. Çıkarcı güçler içın değişen ortama uygunluk esastı; Günyol'un benzetmesi ile bunlar su gibiydi, kondukları kabın şeklini alıyorlardı. Halk içinse değişen bir şey yoktu. Babeuf, yıllar önce de Fransa'daki bu durumu sergilemesi açısından "Devrim Yazıları" başlığı ile Vedat Günyol ve Sabahattın Eyuboğlu çevirisi olarak yayımlanmıştı. Eserin geleceğı kamıaşık bir hal almış, bir ihtılalci albaym esere düştuğü notlar yüzünden mahkemelık olmuştu. îlk bilirkişı raporıına gore eser " suç vasfınıhaiz"di. Anayasaortada,neyegöre?lşte, en ust düzeyde hukuk eğitımı görmüş Günyol'u çileden çıkaran durum buydu rindebunları çokçayaşadık. Hiçunutmam.birsöyleşimizde, arkadaşımız Bülent Tanörde vardı, konu "düşünce ve sınırlarf'ndan "düşünce ve yasak"agelmişti. Günyol aşın sakinliği içinde yorumluyordu: Insan olmanın en büyüközelliği düşünmektir; "gayrı ahlaki" olmamakşartıilebunanesınırkonulabılir, ne de yasaklanabılırdı. Yonetenler, nasıl, toplum yararını öne sürerek, hukuki kurallar ile şöyle düşünmek uygun, böyle düşünmek cezayı gerektınr diyebilirlerdi? BATI'YI ANLAMAK... Birgün Günyol, Hasanoğlan Köy Enstitüsü'ndekiöğrencılerine.Tercumeder Vedat Günyol gençlik yıllarında... Öfkeli, çok zaman da gülerek andığımız konunun özeti şudur: 27 Mayıs Hareketi ile devrilmiş iktidarın, yetkıyi elinde bulundurduğu sürece Cumhuriyet kazanımlarını hiçe sayarak devrimlere karşı direnenlere yandaşlığı bir yana, devletin temeli olan hukuku hiçe sayması, haksızlıklar, soygunlar, aldatmacalar bağışlanır gibi değildi, bu tamam; ancak konu gündeme geldiği zaman güleç yüzünün gerıldiğini görüyordum. Oysa 1961 Anayasası, geniş anlamıyla bir hürriyetler ortamı yaratmıştı; hep sevinmiştik. Ne var ki, giderek devrimi başaranlar devirdiklerinden pek ay Daha sonra, karşı çıkma üzerine yeni bir bilirkişi oluşturulmuş, bu bilirkişi suç görmemiş, böylece de yargılama aklanma ile sonuçlanmıştı. Her dönemde bu olmuştur; ancak geçen siireyi yorumlamaya gerek var mı? Özellikle de Türkiye'de yazarların ve düşünürlerin, düşüncelerinden dolayı tutuklanmaları, yargılanmaları olağandır. Belki de Günyol'u en çokşaşırtanaydınların, düşünürlerin düşüncelerinden dolayı yargıç önüne çıkmalarıdır. Çünkü düşüncenin suç olması ne demektir? Hangi akıl ilebağdaşır? Askeriyönetimler dönemle gisi ve ünlü başyapıtların çevirilerinden söz açtı. Kanaatimizce Cumhuriyet sonrası Hasan Âli Yücel Maarifi 'nin en büyük kültürgirişimi, dünya dillerinden çeviriler ile "Tercüme" dergisinin düşünsel ortama getirdiği aşamadır, daha doğrusu Türk Aydınlanma Hareketi'dir. Batı'yı anlamış, Batı düşüncesini kavramış bir aydınlar topluluğu; kimler yokki, N. Ataç, Sabahattin Eyuboğlu, Melih Cevdet, Orhan Veli, Erol Güney, Oktay Rifat, Vedat Günyol ve bilimsel kuruluşlardan sağlanandiğerleri... Kısaca, Osmanlı tebaasının "duydukveuyduk"tanilerigitmeyen Soldan sağa: Vedat Günyol, Orhan Burian, Haluk Şahsuvaroğlu, Yusuf Mardin. nakli bilgisine karşın Cumhuriyet vatandaşının, düşüncesinin akıl yolu ile denetimiböyleceyaygınlıkkazanmıştırvebuhareketin öncülerinden biri de Vedat Günyol'dur. Aklın, o büyük kudretin ürünü olan düşünce bilinir ki insanı insan yapan en büyük özelliktir. Nitekim Günyol da, her işte başarının akıl yolu ile sağlandığını usanmak bilmez bir gayretle savunmuş ve sürdürmüştü. Yaşamı süresince, amacı, öğrenmek, daha çok öğrenmek, sonra da öğrendiklerini başkalarına öğretebilmekti. Bu gayretlerinin sonucudur ki, insanın, insanlığın üzerine bir aziz şefkati üe eğild Eserleri şimdi karşımda sıra sıra duruyo Yeni Ufuklarkoleksiyonu, Yaza Yaza Yı şarken, Güne Doğarken, Bilinç Yolund; Dile Gelseler, Bu Cennet Bu Cehennerr Bilinç Yolunda, Dile Gelseler, Yeni Türk ye Ardında, Giderayak, Çalakalem, Gün Gün Katmak ve dığerleri. Yeniden okı yorum ve her okuyuşumda yeni birşeyle buluyorum. Vedat Günyol için ne söylenebilir: D yeceğimiz, insan olmanın onurunu ve aj dın, gerçek bir aydın olmanın mutluluğı nuyaşadı.0 BAŞKENT GÜNLERİ Müzik işçilerini umutla selamlıyorum Müşerref Hekimoğlu azeteyi açınca korkuyla titriyorum. , Haberler arasında, yitırdiğim dostlar dikıliyor karşıma. Uzun yılları taşıyor, renkli anılarla geçmişten bugüne çiçek atıyorlar. Kimi zaman çok şaşırıyorum. Dostlarım geriye götürüyor beni. Neredeyse, beş, altı kuşak gerisine. Örneğin, bu kez demiryollarında selam verıyor eski dostlar. Tren düdükleri kulağımda uzuyor şaşırtmacalarla. Eski dostlara kavuşmanın sevincini yaşıyorum. Belleğimdeki yıllarda şaşııtmaca anılar var. Bir isim, bir konser, bir kemancı, bir besteci zaman tünelinde ilginç olayları gündeme getiriyor Dostlarımı da ailemi dc yeni çizgılerle tanıyorum Işte Can Atilla. Karşılaşınca, alacakaranlığı geride bıraktım. Aydmlığa kavuştum. Neredeyse akraba olacağız! Büyük babası babamın arkadaşı. Hasanaki Mu diye söz ederdi ondan. Demiryollarının çok sevdiği Mustafa ve Hulusi kardeşlerin yakın akrabası. Anılarla beşinci kuşağa yazılarımda söz ettim bu köşede. Şimdi, başka bir açıdan bakıyorum belli olaylarda ilginç boyutlara varıyor. Müzik dalında, direnen bir delikanlının öyküsünde çok ilginç olaylar yer alıyor. Kimler neler yaşıyor? Müzik dalında çadak sesler de duyuluyor ama gerçek sevgi ağır basıyor. Can Atilla da güzel seslendiriyor müzik işçiliğini. Geçirdiğim ameliyat nedeniyle bir süredir, müzik olaylarını yakından izleyemedim. Can Atilla'yı yakından tanımak olanağını da bulamadım. Oysa yaşamı güzel, renkli, ilginç öyküler içeriyor. Müzik tutkusunu yansıtan öyküleri dinlerken acı da duydum ama müzik dalında parlamanın acı faturalarını da ödeyen bir kişi Can Atilla. Sevinç ve umut verdi bana. Can Atilla, seçimıni yapmış, belli faturaları ödemiş bir sanatçı gerçek bir müzik işçisi Besteleri var, belli yapıtlarda imzası var ama yeteri kadar tanındığı söylenemez Konuşurken, rastgele bir soru bir anıyla resim buyuyor, gerçek olçülerini bilmeyenlere de bir müzik işçısinin portresini çiziyor Acı ama gerçek. Belli olayları rastlantıyla oğreniyor sanatseverler Işığa çıkarmak verine karanlığa gömmek çabası ağır basıyor Can Atılla'nın çocukluk yıllarında Moskova'dan resimler var. Gerçek müzısven olmanın sorumluluğunu küçuk sanatına verebüeceği müzik türü olarak New Age (yeniçağların müziği) alanmdaki çahşmalanyla adından sık sık söz edilen bir kişi. Ankara Müzik Festivali'nde konser kayıtlarından oluşan Album Live başta Almanya, Ingiltere, IKRET BAŞKAVA Fransa, Polonya, Norveç, Amerika ve Kanada gibi ..ııbofflaM SİR ABU MANNI Yayın Danısma Kurulu: ülkelerde çok saygın bir Fikret Baskaya, Suat Pariar, Ender Çy vtt Öaft iontm dinleyici kalabalığı sağlamış. üzsnno Helvacıoğlu, Temel Demirer, AYIUhH, AHAY Rusya'da da adını taşıyan Murad Akıncılar, Kamil Atasoy, Mamlmto doniatı kulüpler açılmış. Ingiliz müzik Yelda Eroğlu, Mehmet Günes, KAMll ATASOY Ergun Adaklı dergisi Voyager'den John Çaflımı»nromanırm\ anlatocc*? Hopkins "Bu adam yaşadığı Adr» U U d C o d Runnlı HonNo88/18B«yofllu YHDA liOüUİ T«l (05121 25? 44 90 Fo* (Oî 12) 252 44 53 için Tanrı'ya şükretmeliyiz" vca Hafta içinde çıkıyor. diyor. Ancak, üzücü bir olay! d«wmiU»(i M f H M H CHINES Omini albümü Hollanda'da Bayiilerinizde... yayımlanıyor, yoğun istek nedeniyle Türkiye'de de satışa sunuluyor. Konuşurken, Atilla'nın kalbi o müziği seslendirmek için durmadan altını çizmek istiyor insan. Belli gerçeklere yabancılığımız ya da yeteri kadar çarpıyor. İlginç rastlantı. Bu genç müzik adamını tanımak olanağı da giderek yeni ilgi göstermernenin hesabını veremiyor1 Oysa, tüm sanat dalları gibi müzik dalı da boyutlara ulaşıyor. Genç müzik işçisini ilgiyle sevgiyle gelişiyor, elbet sanat nitelıği içten kuduyorum. Güzel başardara imza Emperyalizm BOP ve NATO