17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 18 TEMMUZ 2004 / SAYI95 Asmalımescit'te PAZARIN PENCERESİNDEN Nefle Cep harçlığı Selçuk Erez S Nefle Sönmez Antakyalı. Çalışmak için gelmiş tstanbul'a ve yemek yapmayı öğrenmiş. Asmalımescit'te bir arkadaşıyla açtıkları, adını taşıyan mekânda Antakya'nın tadılması gerekli lezzetlerini sunuyorlar. Şıhelmıhşe, daybulet, gbaybet, krus, surke bunlardan bazıları... Aygül Rodop smalımescit'tebüyük apartmanların arasına sıkışmış küçük bir yer Nefle; adıyla da tadıyla da özel diyebileceğimiz bir mekân. Mekânın içinde özel bir varoluşöyküsü desaklı. Nefle Sönmez, yedi yıl önce îngilizce öğrenmek için Antakya'dan Istanbul'a ağabeyinin yanına gelmiş. Bir yandan kursa giderken öte yandan ev yemekleri yapan bir yerde çalışmaya başlamış. Aradan çok geçmeden yan flüte merak sarmış ve Ruhi Su Kültür Merkezi'ndeki kursa gitmeye karar vermiş. Bir dönem kursa devam ettikten sonra bu A kursu yarımbırakmakzorundakalmış. Nefle Arap kökenli. Istanbul'a indiğinde Tiirkçesi çok kötüymiiş; kımseye derdini anlatamıyormuş. Zamanla Türkçesini düzeltmiş, şimdi pek çok Istanbulludan daha iyi konuştuğunu söylüyor. "Burada çokmutluyum; çünkü Antakya'da kendin için yaşamıyorsun, kendine ait hiçbir şeyin olmuyor; buradaysa en azından kendi kararını kendin veriyorsun" diyor. Nefle, Antakya'dayken yemek yapmayı pek bilmiyormuş. Istanbul'a gelince birçok tarklı yerde çalışmış ve yemek yapmayı çalışırken öğrenmiş. Da Nefle'de sıcak pastel renkler ağırlıkta... Fotoğraf: Aygül Rodop ha fazla dayanamayarak Nefle'nin anlamını soruyorıız. Neflehemenyanıt veriyor: " Yonca demek, şans getirsin diye Nefle" diyorgülümseyerek. Sekiz aydır Asmalımescit'teki bu küçük mekânı işletiyorlar. Tiim dekorasyonıı o ve arkadaşı yapmış, sakin çizgiler ve sıcak pastel renklerin ağırlıklı olmasınadikkatetmişler. "Bizsabaherken saatlerden akşam geç saatlere kadar çalışıyoruz. Burada evimizde daha çok zaman geçiriyoruz; bu yüzden buranın rahat ve sıcak bir ortama sahip olmasına özen gösterdik. Bizim buradaki mııtluluğumuzun, müşterilerimizin memnuniyetine de yansıyacağına inanıyoruz" diyorlar. STAYRİ'Yİ UNUTMAYIN... Ilk aylarda unınmıyorlarmış ama bir gün Artun Ünsal gelmiş ve köşesinde yemeklerin çok lezzetli, mekânın ise çok hoş olduğunu, sayfasındabize yer vermek istediğini yazmış. însanlarellerinde gazete kupürüyle gelmeye başlamışlar, sonunda Nefle tanınır bir mekân olmuş. Nefle'nin yemeklerinin adi dayöreyeait,sözgelimi"Şıhelmıhşe"; ıspunak soslu, yeşil mercimekli patlıcan yemeği. "Daybulet" nar ekşili bulgur köftesi. Nefle'de iki tür içli köftesunuluyor. Parmak şeklindeki içli köfteden isterseniz "gbaybet" diyeceksiniz. Yok bildik içli köfteciyseniz "krus" deme niz yeter. Antakya mutfağı denilince künefesiz olmaz tabii. Künefeyi daha önce çokça yemişseniz, Antakya usulü kireç kaymağına batırılmış kabak tatlısını deneyebilirsiniz. Kurutulmuş patlıcan, biberden yapılan lezzetli dolmalarınadıise "kuruluk". Biberli, baharatlıyufkaekmeği"stayri"yi yemeklerin yanında veriyorlar. Malzemenin hemen hepsi Antakya'dan geliyor. "Yemeklerimizinhiçbirindekatkımaddeli vedoğalolmayanürünlerkullanmıyoruz" diye haklı olarak övünüyorlar... Meyve çaylarını bile meyvenin suyun u sıkarak ya da meyvenin kendisini kaynatarak yapıyorlarmış. Tüm bu lezzetli Antakya yemeklerinin yanında bir de Nefle'nin babasının köyde yaptığı defne sabunlarından da edinebilirsiniz... Pazar sabahları Antakya'dan gelen kahvaltıhklarla açık büfe kahvaltı veriliyor. Ispanaklı gözlemelerini, tahin pekmezlerini, küflenmiş çökeleklerini(surke) sabah kahvaltısı için öneriyorlar. Nefle'de daha çok Arap tarzı müzikler ve etnik müzikler içinde Yugoslav,Sırp,BulgarÇingenemüzikleri çalınıyor. Kaliteli müziğin yemek keyfini hem yapan hem deyiyen için perçinlediğini düşünüyorlar. Nefle, orada, Asmalımescit'te sizi bekliyor.,.0 MinareSok. 25/Asmaltmescit/Beyoğlu (0212 2921100) arıyerli bir Ermeni balıkçı ile konuşuyor, onun sıra dışı yaşamını konu edincn bir roman oluşturmaya çalışıyorum. Onun anlattığı, benim de öğrendiğim ilginç konulardan biri de analarının, babalarının geliri kısıtlı çocukların kendilerine nasıl cep harçlığı ürettikleri: Telli Baba'ya gelen gelin arabalarımn önünü keserek bahşiş edinmek, bizim oranın çocuklarının ufak tefek ihtiyaçlarını karşılamak için başvurdukları yollardan biriydi. Koru Mahallesi, Havantepe ve Pazarbaşı'nın çocukları gelin yolu kesebilmek için oralara gider, yer tutar, hatta iyi yerler için kavga ederdik. Cumartesileri ve Pazar günleri daha verimli olurdu. Cielin arabasının yolu Sarıyerle Tellibaba arasında yirmi kez kesilir, her kesişte de beş lira bahşiş alırdık. Arabanın yolunu düzlükte kesersen hiçbir işe yaramaz; şoför, gaza basar, ipi koparır, geçer gider. Virajlard; pusııya yatacaksın ki yavaşladığından durdurabilesin. Anan, baban vermediğinde, veremediklerinde, ya da verdiklen yetmediğinde cep harçlığı çıkarmanın başka yollaı da vardı: Sarıyer'in denize çakılmış kazıklann üstünde ahşap restoranları vardı. üğle vakti, kravatlı beyler, kollarına taktıkları hanımları buralara getirir, yemek, içki ısmarlarlard Biz gelir, yüzerken istemeden sıçratmış gibi yaparak su atardık. Jslanan bay, önce "Ulan yüzecek yer mi bulamadınızr' der, biz yeniden şap şup yüzerek su sıçratınca sinirlenir, daha kötü küfreder ve sofrada ne bulsa bize atardı. Tabak, çatal, bıçak yağardı tepemize. Onlar gittikten sonra biz bunları denizden toplar gider restorana satardık: bardak bir lira, çatal, kaşık yüzyirmibeş kuruş, markalı tabaklar beş lira ederdi. Bir öykü de tıp öğrencilerinden gelmişti: Ev sahibine borcunu ödeyemeyen iki öğrenci gazetenin birinde bir ilan okumuşlar: "Uzak bir ülkeye ev nakli nedeniyle gözünıüzden çok sevdiğimiz, "pugh" cinsi köpeğimizi, onu bizim kadar benimseyecek bir hayvanseverc bırakmak zorıındayız. "Hemen kitap karıştınp "pugh" köpeklerinin neye benzediklerini, ne yiyip ne yemediklerin öğrenmişler, ardından o adamın evine gitmişler. Ne kadar üzüldüklerini, zira kendi köpeklerinin de bütün kalburüstü veterinerlere götürdükleri halde amansız bir hastalıktan kaybedilmiş olduğunu, ama şimdi ona hak ettiği mezaranıtı yaptırmak için para biriktirdiklerini anlatmışlar. Gözleri dolan "pugh' sahibi, köpeğini böyle ince ruhlu köpekseverlere bırakıp gidebilmenin onu mııtlandırdığını söyleyerek köpeğini, mama tasını, özel dikilmiş yatağını onlara vermiş. Oğrenciler, bu köpeği hemen bir "evcil hayva dukkanı "na satarak kira borçlarını ödemişler. Bu gülünesi öyküleri, "Insanoğlunun küçüğü de, genci de imkânsızlıldar karşısında beynini nasıl da çakştmrmış" diyerek de "îşte ahJaksızlık böyle başlar" diye de yorumlayabiliriz. Ama her iki şıkta da, bu olgularda iktidar baskısıyla para aktarmadan ve hortumlamadan daha estetik bir senaryonun bahis konusu olduğunu kabulde pek zorlanmayız. • Aylin Kotü Dini para belirler P azarları bu tip konulara değinmek istemiyorum. Ancak bazen gerçekten olaylar beni fazlasıyla rahatsız ettiğinden duyarsız kalamıyorum ve içimdekileri kâğıda döküp sizlerle paylaşmadan edemiyorum. Geçen hafta Başbakan, kızının düğün davetiyesini Ürdün Kralı'na elden takdim etmek için Başbakanlık makamına tahsis edilen uçakla bizzat Ürdün'e kadar ııçmuş. Bu olayda irdelenecek yığınla hadise var ama ben beni en çok rahatsız edenler üzerinde durmak istiyorum. Bir gazetecinin sorusu üzerine Başbakan gidişi ile ilgili uçağın hizmete değil, makama tahsis edildiğini söylemiş. Burada iki çelişkili durumsöz konusu: Birincisijaynı günlerde havaalanlarında VIP uygulamasının getirilmesi. iki hareket pek birbirini tutmuyor. îkincisi; evet, birçok şey makama tahsis ediliyor ama bunların kullanım şekli tam amen o kişinin inisiy atifine ve vicd a nınakalmışbirhadisedir. Bazıuygulamalarkanunlarla,yasalarlasınırlandırılmasa bile kişinin kendi vicdanına ve hayata bakışına kalmıştır. Makama tahsis edilen uçakla kişisel bir davetiyevermeyegiden birinin VIP salonlarına sınırlandırma getirmesi bu durumda komik duruyor. Aynı şekilde ülkenin beş bin polisini kendi düğünleri için görevlendirmek de. Bu yasal mıdır değil midir bilmiyorum ama biz burada tekrar Başbakan'ın hayata ve olaylara bakış açısını gözlemleyebiliyoruz. ailelerin iftar sofralarına gitmek,flaşlaraltında oruç açmak da savundukları inanç anlayışı ile ne kadar bağdaşıyor merak ediyorum doğrusu. Göstermiş olduğumuz davraruş şekilleri hayata bakış açımızın yansımalarıdır. Normal hayatta yaşam tarzlarını beğenmedikleri sanatçılarla pekâlâ miting meydanlarına çıkabiliyorlar. Insan hangiyaşam tarzını benimsedikleri konusunda ciddi çelişkiye düşüyor. ÖZEL HAYAT DEDİKLERİ... Birçok kişinin takıyye yapılıyor söylemine ben katılmıyorum. Çünkü iktidar tatlı geldi ve böyle de bir hayat varmış, nimetlerinden faydalanalım duygusu ağır bastı. Eski söylemlerinden uzaklaştılar. Bu, iktidarda oldukları sürece de böyle devam edecektir. îktidardan düştükleri "Her deneyim, her yaşanılan farklılık klşillğlmizi süsleyip bakış açımızı genişletmiyor mu? Öbür türlü; yaşamadan, sadece duyulan ama hissedilmeyenlerle ne katablllriz ki kendimize, ne vaneıtahilirİT kl hactkalarına?'' gün de eski söylemlerine geri döneceklerdir. Eski bir düşünür "Dini para belirler" demiş. iktidar gücü ise para gücünden daha önemli bizim ülkemizde. Hepimizin hayattan aldığı keyif, hayata bakış açısı mutlaka yaptığı işe yansır. Hangi işte çalışırsak çalışalım, özel hayatımızın etkilerini bir bıçak gibi kesemeyiz ve mutlaka yansıtmz. Bizler Başbakanımızın nelerden keyif aldığını pek bilmiyoruz. Aslında biliyoruz da... Ama kendisini bir konserde, bir sinematiyatro çıkışında görmedik. Ya da en son Antalya'da yapılan Dünya Rallisi'nde. Zaten bu yüzden de çivi topuklu ayakkabılarla yapılan Akropolisziyaretineçokşaşırmadık. Başbakan buralara gitmek zorunda değil tabii. Ama kişilerin yaşamında hayattan aldıkları keyifler ve çok renklilik olmadığmda vehayatlarözenleparlatılmadığında aynı kişinin toplumun farklı kesimlerini mutlu etmesi de beklenemez. Renklibirkişiliğinizolmadan.farklılıkları kendi hayatuıızda yaşamadan nasıl farklı farklı kitlelere mutluluk götürebilirsiniz? Bizler bile kendi küçük yaşamlanmızrT'i Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Esra ile damat Berat Albayrak şova dönüşen düğünlerinde... yahatiyle, hiç yapmamış olduğumuz bir sporudenemeklekendimizibeslemişolmuyormuyuz? Her deneyim, heryaşanılan farklılık kişiliğimizi süsleyip bakış açımızıgenişletmiyormu?Öbürtürlü;yaşamadan, sadece duyulan ama hissedilmeyenlerle ne katabiliriz ki kendimize, ne yansıtabiliriz ki başkalarına? Arkadaşlarımızın bile aynı tarzla'rda olmaması, farklı farklı kişiler olması hayatımızı renklendirir. Ama hep aynı kişilerlegörüşmek.hep aynı yerlere gitmek işe giderken bile hep a\mt \rt\ \Aar\ rtît düzekılmazmı? Sanınm bütün düğüm burada: Hep a] nı çevredekalmaktan.tekbirmodelhayj yaşamaktan sonra da birinin hadi VIP'i girişlerini sınırlayalım demesiyle gaza gt linip değiştirmekle olmuyor bazı şeyle Garip duruyor. Biryerlerden sızıntı ver. yor. Oysa gerçekten hayata farklı pencert lerden bakabilenler için ise sızıntı da bi çeşitlilik oluyor, iğreti durmuyor. Ne d« mişler, her şey duruşta değişiyor! • n A cıb Kı 1 l nncprlp fi r H l HÎr ^rpn ca *
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle