Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 TEMMUZ 2004 / SAYI 956 Kadınlar Bukovvski sever BUKOWSKİ "Amerikan Rüyası"nın aslında bir karabasan olduğunu gösteren bir yazar. "Kadınlar" romanı ile "mahremiyet"in sınırlarını zorlamıştı ama yine de onu en çok kadınlar sevdi. Kimi "mışmiş" yapmadığı, kimi mülksüzlüğün özgürlüğünü bildiği için.. Ipek Özbey C harles Bukovvski kuşkusuz yüzyılın en ilginç yazarlarından biri. O kendini "B&ni tanıyan herkesin size söyleyeceği gibi makbul biri değilim " diye tanımlıyor ama seveni, eleştireni kadar bol. Hollywood stan Sean Penn'in adı Bukowski'nin en büyük hayranlarından bırı olarak anüırken, Türkiye'de Açık Radyo, yazarın "Kasabanın En Güzel Kızı" adlı kitabından bazı bölümleri yayımladığı için 15 günlük kapatma cezasıyla karşı karşıya kaldı. Peki, bu bütün dünyayı meşgul eden yazar kim ve bu meşguliyetin arkasında ne var? dikkati çekerek tuvalet sorununu çözmek önemli. Tıpkı sabah uyanıldığında ben kimim, bukımsorusugibi. . Yanikitaplarınabakıldığında Bukovvski ilk sabahı bir nevrotik gibi yaşıyor. ""' SEVİYORUM, ÇÜNKÜ... Kadınlar da işte bu adamı seviyor, yazdıklanyla ve hayatı kullanma biçimiyle Biz de onu seven kadınlara sorduk: Neden? Buket Uzuner (yazar): Kadınlar Bukovvski'yi, iyi ve çok dürüst bir yazar olması yanında, pek çok erkek sanatçının çeşıtli kılıflara stilize ederek sakladığı maçoluğuyla bütün tiksinçliğiyle yüzleşebildiği için seviyorlar. Ortalıkta entelektüel, kadınlara saygılı ve sevgili birıleriyMlŞ GlBl dolaşıp ama aslında romantızm, aşk, duyarlılık, anlayışlılık, sevecenlik ve şefkat gibi hiç ınanmadıkları duyguları kadınlarla BİR NEVROTİK... Psikiyatrpsikanalist Talat Parman, bir sempozyumda yaptığı cinselliğin farklı anlamları konulu konuşmasında, normonevrotik yapılarda ilk sabah olgusundan bahsederken, farklı bir yerde uyanıldığında yaşanan kendinı sorgulamanın uzunluğuna dikkat çekti ve "sabah bedenler değişir. Ötekinin bedeni sabah farklıdır. Çünkü ışık değişmiştir, çünkü tutku yatışmışür.Sabaheleştirelbirandır"dedi.Bukonudan yola çıkarak Bukowski'nın nevrotik ruhsal yapısına "Kadınlar" kitabından bir örnek verdi. Bukovvski bu kitabında sevgilisi Debra'nın evinde kaldığı gecenin sabahında şöyle diyor: "Ertesi sabah Debraişe gittikten sonra banyo yaptım, sonra da televizyon seyretmeye çalıştım.Evin içinde çıplak dolaşıyordum, dışardan görülebileceğimi fark ettım. Bir bardak üzüm suyu içip giyindim. Eve dönmekten başka çarem yoktu. Yolda aklıma Sara geldi, dinletide tanıştığım kız. Telefon numarası cüzdanımdaydı, eve vardım, s... .m ve onu aradım." Normonevrotik yapı için en kısa sürede ve az den ayrılmaya karar verdi. Kısa siıreli bir kaçıştı bu, çünkü iyi bir iş bulamadı ve beş parasız evine döndü. Ikinci Dünya Savaşı döneminde küçük bir Amerika turu yaparken onlarca işe girdi, kapıcdıktan bekçıliğe, fabrika işçiliğinden bulaşıkçılığa kadar birçok işte çalıştı. 1950'liyıllarınbaşındailkromanına konu olan postanede ancak üç yıl durabildi. Bu sırada kendisine destek veren yayıncı olan Barbara Frye ile evlendi. Şiirleri Barbara'nınçıkardığıdergideyayımlandı... Bukovvski zor koşullarda yaşıyor, ama yazmaktan vazgeçmiyordu. 36'sında şiir yazmaya başladı. Artık adı daha çok bılinıyor, yazdıkları daha çok kişiye ulaşıyordu. Yazarken dilediği gibi sözcüklerle oynarken, düşüncelerini de hiç çekinmeden, çarpıcı bir şekilde dile getirmesi ona farklı ve çekici bir üslup kazandırmıştı. Bu pervasızlığı ilk zamanlar tepkiylekarşılandı, ama sonraları "dürüstlüknişanı" ileödüllendirildi.Dürüstlüğünü en çok olumlayanlar kadınlardı. Çünkü eğer bir kadını istiyorsa bunu çekinmeden söyleyip arada geçecek olan tüm gereksiz konuşma ve kelime oyunlanru eleyebilen Bukovvksi bu sayede riyakâr ve dürüst olamayan birçok erkeğin önüne geçiyordu. Onun en etkıli silahı taviz vermeyen dürüsdüğü ve içtenliğiydi zaten. Bu çoğu zaman yazı dilini eleştirmeleri için eleştirmenlere ve on u kabullenemeyenlere malzeme veriyordu. Işin gerçeği Bukovvski bunları ne duyuyor ne de görüyordu, cevap vermek yerine ilgilenmemeyi tercih ediyor, eğer cevap vermek isterse haurı saydır cümleler kuruyordu! manı da oydu. Sadece Chinaski değil, Bukovvski'nin diğer karakterlerinin de en önemli özelliği her gün karşımıza çıkan insanlardan oluşu. Yazılanna konu olan kişiler genelde alkolikler.ruhsal çatışma yaşayanlar, işsiz güçsüz insanlardı. Yazar da anlamsız korkulan, çekingenliği, çelişkileri, güvensizhği ve zaman zaman karızmatık ve maço tavırlarıyla sankı kahramanlarına yakın duruyordu. POSTANE VE EKMEK ARASI... Charles Bukovvski her zaman oyunda kalmayı başardı. Bunu, sonu hastanede biten içki âlemlerıne mi borçlu orası bilinmez, ama edebiyat anlamında geride bıraktıkları fazlasıyla dürüst ve derin eserlerdi. Yine sonu hastanede biten gece âlemlerinden birınde öldü sanılırken edebiyat dünyasına yeniden girdi. Bu ikinci bahar ona istediğini yapma fırsatı verdi. 50 yaşma merdiven dayadığı zaman ışi gücü bırakıp tüm hayati kaynaklarını yazmaya adadı. Bu dönemde kaleme aldığı "Postane" ilk romanı oldu. Yazarın eserleriTürkiye'deilkolarak "Sokak"dergisindeyayımlandı. O günden bu güne Bukovvski dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sadık bir okur kidesıne sahip. Çocukluğunu, ailesini ve gençlik yıllarını anlattığı " Ekmek ArasıHam on Rye" yazarın hayatına ışık tutan en iyiyapıtlarından biri. 1970 yılında her şeyi bırakıp sadece yazmaya ve içmeye çekilen Bukovvski'yi John Martin adında bir yayıncı kısmen finanse etti. Oldüğü 7 Mart 1994 tarihine kadar yazmayısürdürdü.73yaşındaCalifornia'daardında sayısız eser.yüzlerce şiir.çok konuşulup tartışılan romanlar ve kendisi gibi düşünenlere kapanmayacak bir yol açarak bu dünyadan ayrıldı... VE KADINIAR... Sürekli kadınları arzuladığını söyleyen Bukovvski onları iyi tanıyamamaktan yakınıyordu. Beraber olduğu kadınlan da kendisini tamamlayan kişiliklerden seçmesi bunu gösteriyordu. Sokağın karanlık tarafındaki, kaybetmiş ve yitik sokak kadınları ile beraber oluyordu. Kendi tabiri ile bu kadınlar, bu hayatın dışında ölü varlıklardı vebeklentileri onun verebileceğinden öteye gitmiyordu. Bu da Bukovvski'ye sınırlarını kendi çizdiği bir özgürlük alanı sağlıyordu belki de? Ancak kendini gerçek anlamda sınaması için güçlü kadınlarla beraber olmayı da istemişti. Bu ikilem onun hayatında hep bir paradoks olarak kaldı." Bir kadın olarak doğsaydım kesinlikleorospuolurdum" derken belli ki bundan bahsetmişti. Romanı fazlasıyla çekici kılan ve une kavuşturan özelliği ise kolay, anlaşılır, akıcı bir dilinin yanı sıra bırlikte olduğu kadınlarla yaşadığı cinsel anıları tüm çıplaklığı ile anlatmasıydı. îlişkilerini mizah öğeleri ile süsleyen Bukovvski fazlasıyla içten bir roman yaratmıştı. Henry Chinaski karakten birkaç romanında kullandığı "yalnızşair"dı. "Kadınlar"ınkahra Kadın olarak doğsaydım... Ali Deniz Uslu utsuzluktaki huzura inanmakla beraber kronik karamsarlıkla bütünleşen nevrotik bir kişilik Charles Bukowski. Şiirlerinde gerçekleri olduğunca çıplak ve çarpıcı bir şekilde hiçbir sanatsal kaygı taşımadan yansıtan karanlık bir sokak şairi. Kadınlara olan düşkünlüğünü ve onlarla olan ilişkikrini olabildiğince açık hatta müstehcen ve argo bir şekilde dile getiren Bukowski'ye, kadınlann düşkünlüğü ise üzerinde çok konuşulan bir başka gerçek. Düny a edebiyatının en önemli isimleri arasında yer alırken eleştirilerin de hedefi oldu. Işte size kaya kadar sert bir hayatın öyküsu... M HAYAT KİŞİYİ DENER... 16Ağustosl920'deAlmanya'nınAndernach kentinde doğan Bukowski henuz iki yaşındayken ailesiyle Los Angeles'a göç etti. Amerikan rüyasının peşinden giden Bukowski'nin babası süt satarak ailesinigeçindirmeye çalışan eski bir Amerikan askeriydi ve eşi Katharing ile Andernach'ta tanışıp evlenmişti. Oysa Bukowski ömrü boyunca Amerikan rüyasımn kâbustan öte bir şey olmadığını yazacaktı... Melekler şehrine taşın dıktan sonra evlerine yakın bir okulda öğrenim gören Bukowski kendi dünyasında başka hayatlar yaşayan fazlasıyla asosyal bir kişilikti. Bu asosyal yapı kendinden önceki ve sonraki birçok yazar gibi onun da y aratıcılığının beslendiği kaynaktı. Zorlu bir çocukluk geçıren Bukowski, babasından şiddet görurken annesi olup bıtene göz yummuştu. Kronik mııtsuzluk ve nefretı bu yaşlarda kışılığineyerleştı. Fırtınalı bırlise hayatı yaşayan Bukovvski'yı erken yaşlarda alkole başlatan, yüziın de belıren biıyuk ve hızla çoğalan sıvilcelerı oldu. 194O'lı yıllann başıydı, yıne bir tartışma sonrasında babası öykülerıni yırtınca ev