17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 TEMMUZ 2004 / SAYI 956 cinsellik yaşamak için kullanan sahtekâr gizli maçoların yamnda Bukowski gibi ender samimi ve cesur erkekler arada bir ortaya çıkar ve 'ne mal' olduklannı saklamadan söyler/yazar. Bukowski elbette bunu ancak iyi bir edebiyatçı olanlann kalemine has bir üslupla yaptığı için kadınların da severek okuduğu dünyanın en şahane serserilerinden.en'fırlamayazar'larındanbiridir. Ben kendi edebiyat köşkümde bu tahta bizden Can Yücel'i oturturum. Onlar gibi erkeklerle beraber olur musunuz, sorusuna gelince, bu bambaşka bir konu elbette... Asutnan Maya (etnekli): Bukowski'nin ben de çağnştırdıkları aşağı yukarı şöyle; Adam özgürlüğün mülksüzlükten geçtiğini biliyor, insanı boyunduruk altına alan hiçbir duygunun ve görüşün esiri değil, hiçbir şeyikutsallaştırmıyor.Hayata,insanlara içinden geldiği gibi katılıyor ve onlann da kendisine öyle katılmasma izin veriyor. Eşit ilişki ve eşit tepki... Bildiği gibi yaşamak dışında hiçbir takıntısı, sürdürdüğü öfkesi ve özellikle yargısı yok. Doğru, o bir karanlıklar prensi! Tıpkı insanın öz varlığı gibi, iyivekötü. Ama savaş.sömürü, ikiyüzlülük gibi kötülüklerin yanında öyle masum ki, ona kötü değil, doğal demek geliyor içimden. Yatırımsız.olduğugibibiri. Üstelik çok komik. insanın kızgınlık ve şefkat gibi duygulanm aynı anda harekete geçirebilir. Lotus çiçeği gibi bir adam, çamurda köksüz bir şekilde yaşıyor ama mucizevi bir çiçek. Nilgiin Kurtar (tiyatro oyuncusu): Derin bir yazar. Bir şiirin hiç olma dık bir yerin de klasik müzik bestecisi veya bir yazar adı geçer ve o isim gönderme olmaktan çok imgelem olarak vardır. Eğer okur da o müziğe ya da edebi dile aşina ise onda bir imge oluşur ve şiir o imgeyle tamamlanır. Bukowski benimiçin Beckettgibidiraslında. Hayatın rutininin anlamsızlığını fark edip gerekli olanı gerektiği kadar alıp yoluna devam etmiş. Ayrıca insanların hayvan olma halini benimseyip cinselliği seks ve güdü kadarıyla ele ahp fanzin dünyasını hayalleriylegenişletmiş. Bunu yaparken de hayata karşı ' tutumunu, politik duruşunu inceden inceden işlemiş. Bukowski'yi çok severim, çünkü onda ruhsuzmuş gibi görünen çok duygusalbir çocukbulurum. ukowski'nin eski sevgililerinden pek çoğu, kendilerini kitaplarına malzeme yaptığından habersizdi. Seks hayatlarını bütün açıklığıyla anlatırken onlann iznini almadığı da ortadaydı. "Kadınlar" 1978 Aralık'ındayayımlandığında Linda Lee Beighle ile evlenmeden önce yaşamını paylaştığı kadınlar hayli rahatsız oldu. Yazarın neden hep kadınlar ve ilişkiler üzerin de durduğu bir kitabında şöyle yanıt buluyor: "Kadınları gerçekten tanımak, içlerine nüfuz etmek için onlann tadına bakmakgerekiyordu. Erkeği kafamda tasarlayabiliyordum, çünkü ben Bukovvski maço değil, kadınları seviyor B lerine yakın hissediyorlar. Yani kimselerin tanım layamadığı kadınlık durumunun temeli bıı ben ce. Sankıbu dünya bize aıt değil. Ev bızım olsa ya da çocuk doğurma yeteneği bize verilmiş olsa da, bir şekilde bu dunyada biz daha evsiziz. Ben bir öykü yazıyorum, belki bu durumu anlamaya daha da yardımcı olur, sanırım Bukowski de severdi buöyküyü. "Bir kadın evden çıkar, bir adamı terk eder, barlar, gecehayatı, kentı dolaşır ama hep bir yabancıdır. Dışarıdan izler ve o izleyış bıle ona fazlagörülür. Sankimutsuzdurmakbilebırkiidına tanınmamış bir haktır. Bir noktada iki dılenciyle karşılaşır, birinin kör olduğunu fark eder. Neden evden çıktığını bilmediği gibi geri döner. Eve dönerken herşeyıbütünleyecek bir şeyin peşindedir. Bir el, bir bakış, belki bir adam terk ettiği. Döndüğünde adam gitmıştirve kadın kapıdakalır." Yani kadın evden çıktığı zaman, o sokağa, o özgürlüğe, o okyanusa açıldığı anda döndüğü ev artık ev olmaktan çıkıyor. Kadınlarla Bukowski'nin çakıştığı nokta bu belki de, evsizlik hali. Peki Bukowski kadınları seviyor mu? Benceseviyor. Kadınlar kitabını okuduğumda düşünmüştümbunu. Kadmsever yazar dediğimiz bir tür var, bence onlar maço. Ama Bukowski kadın imgesini seviyor. Ismini vermeyeceğim ama bir yazarın aşk romanını okumuştum. Kitaptaki kadınlardan hiçbir imge kalmamıştı aklım da.Sadeceyataktanasılseviştiklerinibirerkeğin gözüyle gördüm. Bu kadını nesnelleştirmek aslında. Bukovvski maço değil, o insanları seviyor, kadınlar da buna dahil. Peki sevgiyi gösterme şeklinde bir sakatlık var mı? Egjer doğru hatırlıyorsam bir cümlesi vardı bir kitabında, o bunu açıklıyor. "Banavurduamasevgiylevurdu"diyor. Kitapları birbirinin tekrarı, hep aynı hikâye diyenlervar... Bu bir övgü de olabilir. En azından bildiği şeyi anlatıyor, içten, samimi. Kendi hayatı etrafında kuruyoredebiyatını. Ayrıca nasılanlattığı önemli. Ben bu tür yazarları daha çok severim. Peki Bukowski kadınlarla yaşadıklarını onlann iznini almadan yayunlamış. Bu etik mi ? Bunu bilmiyordum, zor bir soru aslında. Ben yapmazdım. Çevremdeki insanların hayatından etkilenirim yazarken ama onları tanınmayacak hale getirmeyi tercih ederim. Ama bir yazarın ünlü olma çabası için mi bunu yaptığını, o kadın üzerinden prim yapmaya çahşıp çalışmadığını anlarsınız. Yani kimin iktidara oynadığı, böyle bir beklentisi olup olmadığı bellidir.Bukowski'nin bir iktidar hırsı yok ki, hem iktidar isteyip hem özgür olamazsmız çünkü. Ama Tiirk yazarı iktidarı seviyor, Bukowski gibi bir yazar göremiyorumTürkiye'de... Can Yücel'le benzerlikleri olduğunu düşiinenler var, siz ne düşünürsünüz Belki dili hoyratça kullanması açısından olabilir ama Can Yiicel bence daha ustaca kullaruyordu. Bukowski hayranlarının internete düştüğü notlan da, "sozluk.sourtimes.org.tr" adresinden aradık. Karşımıza şu yazılar çıktı: Can Yücel'ingâvuru. "Ben kredi kartı görmenıiş Amerikalıların yazarıyım" diyen adam... Müzikte Tom Waits ne ise, edebiyatta Charles Bııkovvski o'dur... Karanlıktır, sarhoştur, underground'dır ama bir yandan da eğlencelidir... Hayal giicü mükemmel bir yazar! ilk olarak "pulp" okuyunca bunu fark ettim... Diğer kitaplarını okuyunca gerçekten o adamın ne olduğunu düşündüm. O "günahkâr bir ilah!" de erkektim; ama kadınları yeterince tanımadığım için onlar hakkındayazamıyordum. Buyüzden onları elimden geldiğince araştınyor, içlerinde insani şeyler keşfediyordum." Hayatını hipodrom, alkol şişesi, yatak odası ve daktilosu arasında geçiren bu adamı kadınların neden sevdiğine ilişkin bir de yazar Aslı Erdoğan'la konuştuk: Bukowski'ylenasıltanıştınız? Ben bir dönem bağlandım Bukowski'ye. 25 yaşlarındaydım ve yurtdışında olduğum bir dönemdi. Daha Türkiye'de çok bilinmiyordu, kendi kendime keşf ettim. Öncelikle şair olarak sevdim, Kadın lar romanını sonradan okudum. Şiirleri tuhaf bir şekilde yalındı, şairliğinden etkilenmedim ama yazarın kendisine ilgi duymaya başladım. Bu bazı yazarlarda vardır, metinden çok ardındaki yazara bağlanırsın. Neydi sizi Bukowski'ye bağlayan? Sanırım göçmenlik duygusu. Ama bu ülkenin dışında olmak değil, yabancı bir dünyada olmak anlamında. Kadınlar belki bu yüzden kendi OSMAN BAHADIR [email protected] 80/ıl once Türk unsurlardan mürekkeptir. Binaenaleyh para parayı çeker ünlü tabiri vechile fazla para kazanmak düşüncesiyle büyük müessesat (kuruluşlar), lüks oteller, muhteşem eğlence mahalleri inşa edecek meblağ, mateessüf Istanbul ahalisinde yoktur. Buna mukabil Istanbul en ziyade bir amele şehri olnıağa müstaiddir (yeteneklidır). îstanbul'un sanayi şehri olabilmesi vasıflarını haiz olup olmadığı düşüncesi çok doğru olarak fikirlerle doğrulanabilir. tstanbul'un coğrafi mevkii ve canlıhğı nazarı itibara alınırsa üç deniz ortasında çok müsaid bir Iiman mahiyetini haiz olan şehir bilhassa Haliç'in de inzimamı (katılması) ve muavenetiyle (yardımıyla) iki taraflı fabrikalarla süslenebilir. Bir şehrin sanayi şehri olabilmesi tetkik olunurken üç esasın ele alrnması lazım geldiği tabiidir; 1 mevadı ibtıdaiye (hammadde)nın tedarik sureti ve maliyeti 2 sermaye 3 say ve amel (emek ve ış). Bu üç noktanın tecemmuundan (bir araya gelmesinden) husule gelecek sanayiie nazaran îstanbul'un dahili ne gibi hammaddeleri tedarik edebileceği veyahut dahilden ve hariçten i) U ı ^ O İstanbul'u bir sanayi şehri yapamaz mıyız? Son günlerde tstanbul'un eski ticari mevkiini kaybettiğini görüyoruz. Bu mesele etrafında birçok yazılar yazdmış, müteaddit teşebbüsler vaki olmuş, komisyonlar teşkil edilmiştir. Pek muktedir ve memleketin yüksek ticari ve iktisadi zevatından müteşekkil olan bu heyetler cidden faydalı faaliyetler göstermişlerdir. Ancak bu gibi sebeblerin köklerini ararken halka doğru inmek, Istanbul şehrinin şirazei hayatını (hayat düzenini) tetkik etmek de faydadan hali (boş) değildir. Bundan daha birkaç sene evvel îstanbul'un iskân ve yaşayış hareketleriyle şimdiki vaziyetinj tetkik edecek olursak göreceğiz ki, muhtelif vesilelerle tstanbul'umuz boşalmaktadır. Daha bundan birkaç sene evvel 1.5 milyona yakın nüfus kesafeti gösteren Istanbul, son zamanlarda 600 bin sabit nüfusu biraz güç bulabilir. Bunun sebeplerinin tetkikini şimdilik bir tarafa bırakarak Istanbul'un iskân vaziyetini ve muhtelif semtlerdeki nüfus kesafetini de nazarı itibara alırsak yeni îstanbul'un en ziyade şimale (kuzeye) doğru aktığını hissederiz. Herhangi bir gün akşam üzeri köprünün başında ufak bir tetkik yapan herkes görür ki, ahali akını daimi surette karşı tarafa doğru gitmektedir. Bu pek basit bir tetkik Istanbul nüfusunun ne tarafa doğru meylettiğini ve umum toplanışın ne taraflarda tebellür etmeğe (billurlaşmaya) başladığını gösterebilir. Istanbul bir ticaret şehri olmaktan ziyade bir sefahat şehri manzarası arz etmektedir. Buna mukabil yeni Anadolu'nun genç şehirlerinden bazılan, ezcümle Samsun ve Giresun bize transit ve ihraç merkezi olmak istidadmı göstermektedir. Bilhassa yakın zamanda şimendifer teşkilatı geliştikçe Anadolu'nun ve yakın şark memalikinin (memleketlerinin) ortasına daha yakın olan bu gibi şehirlerin Istanbul ile rekabet edeceği ve bu rekabette muvaffak olacağı ufak bir hesapla tebellür edebilir. lstanbuTumuzun bir seyyah şehri olmasına gelince; şıırası muhakkaktır ki, şehir ahalisinin yüzde doksanbeşi yarınki ekmek parasını düşünmek mecburiyetindedir. Sermayedar addeylediğimiz kimseler nütusun ancak yüzde beşini teşkil ettiği halde bunun da kısmı azamı (büyük çoğunluğu) gayri tedariki elzem olan hammaddelerin tedarik şartlan ve maliyet fiyatlarının nelerden ibaret olduğu cayi sualdir (sonılacak şeydir). Yukardaki düstura nazaran; 1 Türkiye hammadde üretiminin dahilde küşad edilecek (açılacak) fabrikalarda işletilmesiyle husule gelecek faydaların harici ithalatla mukayesesinde göstereceği rakamlar itibariyle her halde dahili mamulat hükümetin himaye usulü koyması sayesinde hariçten daha ucuza mal olacak ve paramız memleket dahilinde kalacaktır. 2 Türkiye'de bulunan çeşitli sermayedarlar, hükümetin teşvik ve himayesiyle fabrikalar küşadı için teşkil olunacak şirketlere muhtelif vesilelerle yapılacak propagandalar vasıtasıyla dahil olabilirler. 3 Say ve amel meselesi; bugünkü amele yevmiyeleri ve îstanbul'un canlı hayatı diğer memleketlerin amele yevmiyelerine ve şartlanna göre daha müsaiddır. Bu suretle Istanbul'da emek daha ucuzdur. Aşağıda da izah edeceğimiz gibi bazı ibtidai fabrikalarda çalıştırılacak amelenin kısmı azamı kadınlardan intihab olunabilir (seçilebılir). Mesela mensucat, debbağat (deri sepiciliği), dericilik. tşte bu noktai nazardan Istanbul'da ne gibi fabrikalar tesis edilmesi düşünülmelidir. Biz şimdilik Istanbul'a yakmlığı ile ucuzca müsaid nakliye şartlan ile tedariki imkân dahilinde bulunan hammaddeye nazaran ifk hatve (adım) olarak şehrimizde tesis edilebileceğine ve muvaffakiyetle başarılabileceğine kani bıılundıığumuz tabrikaların esamisini (isimlerıni) derc etmekle iktifa ediyoruz (yetiniyoruz); 1debbağat 2 dericilik 3 mensucat 4demircilik 5 inşaatı bahrıye destgâhları (gemi inşaatı atölyeleri). 2Aralıkl924
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle