Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 SİNEMA 20 HAZÎRAN 2004 / SAYI 952 GÜVEN KIRAÇ Bizler birer futbol topuy Masumiyet ve Duvara Karşı'daki rolleriyle seyirciyi büyüledi Güven Kıraç. Almanya'da tanındı ve hiç bilmemesine rağmen bir filmde Almanca oynadı. Şimdilerde bir dizi, üç film hazırlığında, ama gönlü bir Almodovar filminde oynamakta. Esra Başıbüyük G üven Kıraç acelesi olmayan bir oyuncu. Sessiz ve derinden yol almayı seçmiş. Ancak su yüzüne çıkınca anlıyorsunuz ne kadar derinlerde seyir ettiğini. "Oyunculuk=Sevgi arsızhğı" derken yüzünde küçük bir oğlan çocuğu ifadesi var. Yoksa şan, şöhret umrunda değil. O yaptığı işi bu kadar naif tanımlarken, başarılarıoyunculuğunutanımlıyor. "Masumiyet" filminde izlediyseniz birçoğunuzun aklında yerettiğini tahmin ediyorum. En taze performansı ise "Duvara Karşı"dakibaşrololmamasına rağmen, akılda kalan kuzen karakteriydi. Art arda başlayacağı üç sinema filmi öncesinde Güven Kıraç'la sinema ve oyunculuk üzerinekonuştuk. Şöyle geçmişinize baktığımda, şöhret biraz geç gelmiş gibi size?.. Yaaa, her şeye geç sahip oldum. llk cümlem bu olsun o zaman!!! Peki olunca kıytnet bilir tnisiniz ? Biliriiim! Öylekolay kolayhavayagiren birisi değilim. Kendimi çok yargılarım. Hatta biraz huysuzumdur! Herkesten önce kendimi beğenmem. Evet, konservatuvar sonrasını düşünürsek, tabiri caizse bugünlere tırnaklarımla kazıyarak geldim. Konservatuvar sınavlarını üçüncii girişinizde kazanmışsınız. Bu kadar kararlı ve azimli olmanızın altındaki istek neydi ? 80'lerin başı... Daha o zamanlar sinema oyunculuğunun ayrımında değildik, Dev let Tiyatrosu oyuncusu olmak önemliydi. Ama zamanla birbirinin içerisine girdi ve sinemanında keyfini aldıkça ondan da vazgeçemez bir h ale geldim. O zamanlar neyi hayal ederek bu kadar tutkulu biçimde oyuncu olmak istiyordunuz? Alkış, şan, şöhret... Lise yıllarımda amatör olarak ilk defa sahneye çıktım. Performansımız sonrası insanlann tepkileri ve alkışları çok hoşumagitmişti. Doğal olarak temelde yatan, insanlara kendini beğendirme, sevilme duygusu. Bundan öte bir şey değil! Ve bu duygu çok sıcaktı. Valla temel duygum samimiyetle budur. Işimi iyi yapma isteğimin altında yatan his de budur. avantaj mıdır? Bu daha derin bir ilişkiye doğru mu gider, yoksa bir süre sonra sıkıcıbirhalmialır? Bence daha derine doğru gider. Örneklergörüyoruz.FedericoFellini'nindaima MarcelloMastroianniileTürkiye'deYavuz Turgul'un Şener Şen'le çalışması gibi. îki tarafın birbirini daha iyi tanıyıp bilmesi.eğer ikisidehassanatüretmekaygısındalarsa bence ilişki daha derinlere doğru gider. Belli dönemlerde farklı yönetmenlerle çalışma arzusu olabilir, ama takım olma hali iyi bir şeydir, diye düşünüyorum. Peki vazgeçilmezyönetmeninizkim? Ashnda Zeki Demirkubuz ile tadı damağımda kalan bir iş yaptığım için, yeni filmler de yapalım istiyorum. Onun sinema yapmaya atfettiği değer başka bir şey olduğu için, ki bu anlamda onu diğer yönetmenlere göre farklı bir yere koyuyorum. Ama açıkçası Fatih'le de birlikteliğimiz devam etsin isterim. Çünkü onunla da paslaşabildiğimiz bir diyalog oluşturduk. Yazmakla aranız nasıl? Yazmayı seviyorum. Küçük hikâyeleri biryerlerdenotalıyor, toparlıyorum. Ashnda şiir yazıyorum. Aforizma yazıyorum. Felsefeyle çok ilgiliyim. Böyle çalışmalanmı yakın çevreminbaskılarıylasanıyorum önümüzdeki sonbahar gibi paylaşacağım insanlarla. Galiba... Çokkorkuyorum böyle şeylerden... RUH MUTFAĞI... Neden korkuyorsunuz? Şey geliyor bana... Başkalarının alanlanna çok özen göstermekten yanayım. Yazarlık, aktörlük.müzisyenlik kimliğine. Bunların birbirinin içine girmesini de hoş görebilirim. Ama herkes, herkesin işine soyunduğu için ben sadece iyi yapanları kırarmıyım, endişesi taşıyorum. Galiba en iyi okuduktan sonra değerlendirecekler. Yakın dönem projeler neler, yeni bir dizi film var... Evet. Üç tane de sinema filmi var. Haziran ayında YavuzTurgul'un bir filminde Şener Şen'in oğlunu oynayacağım bir role başjıyorum. Daha sonra Ümit Ünal'la "Istanbul Masalları" diye bir film var. Sonra daErcanDurmuş adlı bir genç yönetmenin filmi... Ensonundada Almanya'yagideceğim, Fatih Akın'la "Soul KitchenRuh Mutfağı" adlı filmi çekeceğiz. Dünyada hangi yönetmenden teklif gelse sizi heyecanlandırır? Pedro Almodovar! Onun bir filminde oynamayı çok istiyorum. Bunların hepsini bir yana bıraktığımız zaman neyaparsınız ? Yaşamayı çok seviyorum. Ammı güzel geçirmeye çalışıyorum. Hakikaten yarın ölebilirmişim gibi hissediyorum. Ve o yüzden yaşamanın asl olduğunu düşünüp, kalktığım andan itibaren keyif iizerinepJaniaryapıyorum. Yakın çevremesorsan sefa düşkünü derler benim için. Peki aktör olarak kendinizi hazır hissettiğiniz bir rol var mı? Yok da, beni zorlayacak bir rolde oynamak istiyorum. Öyle bir rol olsun ki, nasıl çıkarayım diye karalar bağlayayım. Sonuçta bizler birer futbol topu gibiyiz. Birisi vuracakkikaleyegirip gololalım. Hayatta neyiönemsersiniz? însan olmayı, iyi bir insan olmayı! îyiliği! îşimi o kadar önemsemekten yana da değilim. Benim için iyi bir insan olmak, iyi bir sanatçı olmaktan daima önde geliyor.* MARATON KOŞUCUSU... Çok sevildiğinizi biliyorum. Aldığınız tepkiler nasıl? Benim 'oyuncuhayran'gibıkurduğum bir ilişki şekli yok. Amasağolsunlar, çeşitli gruplardaki insanlar, yaptığım işle ilgili beğeni duygularını ki çok şükür ki bu her seferinde böyle olabildi ilettikleri zaman dünyanın en mutlu insanı oluyorum. Ama emin ol her seferinde de korkuyorum " Bu sefer nasıl olacak, becerebilecek miyim " diye. Ve bu kaygıyı her başlangıçta taşıyorum ve yaşıyorum. En keskin başarı hissini hangi işinizden aldınızdesem? Masumiyet oldu galiba... Güven Kıraç aforizmalar yazıyor. Sonbaharda bir kitap yayımlamaya hazırlanıyor... "Duvara Karşı"da sergilediğiniz performasyonla da spotlar üzerinize çevrildi. Birnebze... Bundan sonrası daha hızlı gelecek gibi... Ümit ediyorum, acelem yok. Ben yüz metre değil, birmaraton koşucusuolduğumu, bu duyguyla hareket etmem gerektiğini, daha en genç dönemimde bile hissediyordum. Gerçektende yirmi sene sonra da iyi olmanın derdi ve hesabı içerisindeyim. iyi ve prestijli bir şekilde yol al rrçak... Yoksa hızlı gitmenin benim için bir anlamıyok. ALMANCA OYNAMAK... "Duvara Karşı", "Kebap Connection", sonra yine bir Fatih Akın projesi "Soul Kitchen". Yanlış düşünüyorsam beni düzeltin, lütfen. Bu ortaklık bana Ferzan Özpetek ve Serra Yılmaz' ın ilişkisini çağrıştırdı. Ferzan ileberaber Italya Serra'yı tanıdı... Almanya açısından bende de biraz öyle oldu. Doğruteşpihdehata olmaz. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu keşfi ? Güzel değerlendiriyorum. Hiçbilmediğim bir dilde oyunculuk yapma raddine kadar geldim! Almancayı hiç bilmiy or musunuz ? Sıfır, hiç bilmiyorum. Ingilizcem var. Ingilizce olsa problem etmezdim. Çok iyi derece olrnasa bile, bildiğim, duyunca anladığım bir dil. Çalışınca yol alabilirdim. Ama Almanca sıfır noktasında olduğu için filmi Almanca oynamayı kabul etmek tam bir çılgınlık oldu. Herhalde kendime güvendim ya da çok çalışacağımı düşün Güven Kıraç Sibel Kekilli ile "Duvara Karşı'nın ödül töreninde... düm. Zaten de öyle olmak zorunda kaldı, iki üç ay çok çalıştım. Herhalde oyunculuk cesaret gerektiriyor. Denize önce parmağınızın ucunu sokarak değil de, bazen koşa koşa atlamaklazım... Öyle olmak zorunda. Korka korka olmuyor. Attım kendimi! Fena da olmadı sanırım. Filmin yapımcısı menajerim Ayşe' yi aramış ve filmin ve oyunculuğumun çok iyi olduğumu söylemiş. Ama bilmiyorum, korkarım böyle iri cümleler kurmaktan. Göreceğiz... Size göre Fatih Akın diğer yönetmenlerden farklı olarak, oyunculuğunuzda neyakaladı? 'En iyi oynamak, hiç oynamamaktır!' Bu.Ingilizlerinlafıdır. Fatih vebirçok iyi yönetmenin ortak düşkünlüğü de bu. Oyuncularını seçerken bu hususa çok ehemniyet veriyorlar. Galiba benim oyunculuğum da böyle bir şeye denk geldiğı için, Fatih için değerli bir hale geldim. Peki bu ilişkiye bir alışveriş dersek. Siz Fatih Akın'dan ne aldınız ? Birlikteyaratıyorolmaktan çok hoşnutum. Bazı yönetmenler daha tutucu olur, açık davranmazlar. Fatih öyle değil. Evet, kendi senaryosunu yazmış, sınırlarını belirlemiş ama bir o kadar da özenle seçtiği oyuncusuna güvenen, inanan, katkısına da pay bırakan, üslup sahibi bir yönetmen. Galiba beni de en çok sevindiren onunla bu ilişkiyi kurabilmiş olmak. Oyuncu yönetmeniyle bu ilişkiyi kurabilmişse, yönetmeni de daha iyi bir noktaya getirebilir. Her zaman söylerim: Oyuncu gücünü arkasına almayan yönetmen, mutlaka eksik bir film çeker. Aynı yönetmenle sürekli çalışmak bir Sokağın dilini taşıyan ilk albümlerine kendi isimlerini verdiler. 'Gece Yolculan' şarkı söylüyor Murat Beşer Efkan Kula atih ve Gaziosmanpaşa karması Gece Yolcuları ya da rock müziğine adanmış beş yaşam. Iki kardeş, bir kuzen, iki kanka. Kendi isimleri altında ilk defa albüm yaptılar ve sorularımızı yanıtladılar. Bu ilk albütnünüz, ama 10 yılhk bir geçmişiniz var. Neler yaptınız bu sürede? Uğur: lOyıhboşgeçirmedik. Kurulduğumuz günden beri albüm projesi için bir aradayız. iyi müzik yapmaya çalışıp kitlesel olmak zor derlerdi o zamanlar. Biz ısrarla bunu yapmak istedik. Bu dönemde müzik endüstrisinin yaşadığı tüm depremlerden etkilendik. 90'ların başında müzik şirketlerine gittiğimizde bizekabulü mümkün olmayacak sözleşmeler öneriyorlardı. Biz isteklerimizde ısrarlı davrandık ve sonunda albümü çıkarttık. Kadro ve tarz hep böyle miy di ? Uğur: Edis'le beraber kurduk grubu. Son altı yıldır kadromuz böyle. Hepimiz üniversite mezunu olduğumuzdan bazı arkadaşlarımız başka işlerle ilgilendi. tlk zamanlar bazı F arayışlar söz konusu olsa da, şimdi her şey oturdu. Rock omurgasına oturan renklerden biriyiz. Sizi bunca zaman bir arada tutan neydi ? Edis: Grup kişilerüstü bir şey. Biz Gece Yolcuları ismi altında çalışan insanlanz. Uğur: Temelde bizi bir arada tutan müzik kadar dostlukda. Grup canlıbirorganizma. Bülent: Bu birlikteliktebirbirimizi anlayabilmemiz de etkili oldu. Müzikal olarak ne hissettirmeye çalıştığımızı iyi anlıyoruz. Kurulduğunuz yıllarda Türk Rock adına çıkan grupların çoğu arabesk idi. Bir de özgün müzik vardı. Fakat o da sol arabesk idi. Buradan hareketle, Gece Yolculan'nm kendine açtığı özgün alanı nasıl tanımlarsınız? Uğur: Bunu formüle etmek zor. Müziğimizi incelediğimizde dünyadaki örneklerle yola çıkmak bizi üzüyor. Ama bir referansa göre kendinizi tanıtmanız lazım ki, insanlar Gece Yolcuları'nı bir yere koyabilsinler. Durduğumuz yerin orijinal olduğunu düşünüyoruz. Umarım bir gün insanlar bizim de özgün ol duğumuzu söyler. Biz melodik rock yaparak Anadolu Rock ve Türkçe sözlü rock'ın ortasına oturuyoruz. Duruşunuzda (özgünlük adına) biryerellikdevar. Uğur: Ben Fatih'liyim. Karşı taraf uzun süre bu müziğin bayraktarlığını yaptı, ama biraz geç kalınmışhk vardı. Müzikal olarak karşıda yapılan işlere saygı duydum, çünkü cesaretle rock müziğin underground yapımları oralardan geldi. ilk fanzinler de oralardan çıktı. iyi işler yaptılar. Anadolu yakasından çıkan en bohem işlerbile şu anki popüler piyasadaki albümlerden daha değerli bizim için. Bülent: Aslında buradaki herkes bir şekilde Anadolu'dan gelmiştir. Ailelerimiz Samsun'dan, Trabzon'dangelmişler... Büyükfirmalaruzunzamandırüveyevlat muamelesi yaptıklan rock müziğeyöneldiler. Sizin EMI'dan çıkmanız rastlantı değil. Sektör ve rock müzik elele nereye gider? Uğur: EMI az, ama farklı şeyler üretiyor. Sektör ve rock açısından bazı beklentilerimiz var. Tarzlann netleşmesi, dinleyicilerin o tarzlara yönelmesi lazım. Şu an medya bizi tarif edemiyor. Rock müzikte sponsorlu konserler yapılıyor son yıllarda. Bu organizasyonlara katılan grupların sayısı artacak ve müzik kitleselleşmeye başladığı anda her şey daha iyi olacak. Bunun dinamikleri nerede? Uğur: Medyanın şu an müzik endüstrisi üzerinde korkunç büyük bir eli var. Dünyada bu ilişki daha uyumlu hale getirilmiş. O dinamikler tamamen gruplara inanacak yapımcı şirketlerinden olabilir. iyi bir şeyler dinleme ye ve çalmaya herkes aç... Şarkı sözlerinize sokak dili hâkim... Uğur: Biz zaten hep kitlesel amaçlı bir grup olduk. Bugün yeni gruplar Duman ağzıyla söylüyor. Demek ki Duman kitlesel olmuş. Biz herkes dinlesin diye böyle bir şey yapmadık. Amacımız insanların arşivinde bulunacak bir albüm yaratmaktı. Müzik dışında neyapıyorsunuz? Uğur: Sadece müzik yaparak yaşamak için çaba harcıyoruz. Çünkü müziklebaşka bir iş bir arada yürümez. •